ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
metrodan inenleri beklemeden binmeye çalışmak
-
bu hareketin içinde barındırdığı hayvanlığı, bencilliği ve kabin kalabalıklaşacağı için daha çok sıkışacaklarını öngöremeyecek kadar düşünme tembeli olunmasını geçtim; işin en ilginç tarafı dünyaya 2 gram katkı yapmamış ve yapmayan bir halkın bu kadar aceleyle nereye gittiği.
her gün;
herhangi bir icat, buluş? yok.
dünya insanlarına katkı? yok.
doğaya katkı? sırf zarar.
çevresine katkı? mümkünse zarar.
işinde iyileştirme? o da yok.
öğretim? ne öğrenmişler ki öğretsinler.
peki bu aceleyle allah'ın her günü nereye yetişiyorsun sen hacı dayı?
sözlükçülerin iyi ki almışım dediği şeyler
kızını üniversiteye yollayan baba cehennemliktir
-
(bkz: allah olmuşsun hayırlı olsun) (bkz: see you in hell)
7 ağustos 2020 ekonominin sorumlusu kim anketi
-
çok net bir şekilde vatandaştır. bu seçimi yaptıysan, bunu da hak ediyorsundur.
edit: hala mesaj atıp erdoğan vs. diyenler var. seçimlerde tek vaadi, ''kahvelerde bedava kek'' olan adama oy verdi bu millet. daha ne anlatıyorsunuz yahu? gerçi o kek işi ne oldu lan harbi hahaah
hugh laurie
-
kendi röportajlarında uzun yıllar yinelediği kadarıyla, annesi tarafından sevilmemiş; kırklı yaşlarda major depresyon tanısıyla terapi almış aktördür.
kariyerinin ilk yıllarında tiyatroyla başlar, bbc'nin komedi yüzü olana kadar sadece emek verir. house rolünü alana kadar kariyerinde c sınıfındadır. house rolünü afrika'da ikinci sınıf bir film çekerken tesadüfen duyar, menajeri faksla kısa bir metin gönderir en ışık alan yer tuvalet olduğu için deneme çekimini tuvalette kaydedip iletir. sonucunda hayatını değiştiren rolü alır. ilk sezon diziyi iptalden kurtarır çünkü medikal dramada bir antikahramanı dünyanın sevgilisi haline getirir.
müziğe ilgi duyar, piyano hocasını sevmemesine karşın müziği sevdiğinden emek verir, sonucunda dünya turu yapacak kadar sanatında ilerler.
kitap yazar, yazdığı kitabı senelerce bekletip tam emin olduktan sonra yayınlatır, kitap best seller olur.
hugh laurie'nin hayatı bir kavramla tanımlanacak olsa bu şans değil emek ve yetenektir. bir dönem inanılmaz yakından takip etmiş biri olarak, pandemide parmaklarını parçalayana kadar marangozluk öğrenmeye çalıştığını görmüştüm. yine bir şeylere emek veriyordu.
tüm bu anlattıklarımın kaynaklarını bir ara buraya ekleyeceğim ancak kendisinin yeni dizisi yayınlandı bu hafta britbox'ta ve bil bakalım ne yaptı; diziyi agatha christie romanından uyarladı, senaryosunu yazdı, yönetmenliğini yaptı ve oynadı. yani emek verdi.
debe editi: bu entrynin oluşturulma sebebi bir üstündeki girdiye anti-tez sunmaktı. başarıyı sadece okul ve ailenin sunduğu imkana bağlayamayız, her avantaj içinde kendi dezavantajını da barındırıyor ve başarısızlığı mevcut koşullara bağlayıp baştan kabul etmek maalesef ki nice yeteneklerin hiç fark edilmeden bu dünyadan ayrılmasına sebep oluyor. ben yatkınlık, emek ve yeteneğin insanı bir yere mutlaka taşıyacağına yürekten inanıyorum.
son edit: ailesinin yoksul olduğunu ve bir tek onun cambridge'e gittiğini yanlış hatırlıyormuşum. ekşi şeyler'de bu şekilde yayınlandığı için üzgünüm. orta üst bir aileden geldiğini söylüyormuş röportajlarında ve ağabeyi de cambridge'e gitmiş. ayrıca kendi annesi tarafından sevilmediğini düşünse de kardeşleri hep onun favori olduğunu söylüyormuş.
nissan kaşkai
-
nissan qashqai'nin doğru yazılışıdır. ergen misiniz qashqai ne lan ?
rus askerlerin ukrayna polisinden yakıt istemesi
-
insanlık ölmüş
(bkz: cyka blyat)
avrupa'da yaya görünce tüm arabalar durur
-
avrupa'yı, kktc'yi ve izmir'i bilmem ama mersin'de görmeye çalışanlar artık yaşayamıyorlar.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"ben bu arka sokaklarda herşeyi anlarım da, bu pınar konservatuar okuyup nasıl anaokulu öğretmeni oldu bunu anlamış değilim."
(bkz: adam haklı beyler)
pelikan yeşil silgi
-
faber castell , pelikan ya da mikro dur.
ayrıca, 2 boyutlu dikdörtgen olmayıp, 3 boyutlu eğik prizmadır.
not: cern'de tomurcuk çayı satıyorum.
yıllar sonra editi: başlığın ilk hali ortası beyaz çizgili dikdörtgen yeşil silgi idi. benim entry de başlık taşınınca mala bağlamış.
güçlü kadınlardan nefret edilmesi
üniversite sonrası yaşanan iş hayatı depresyonu
-
alınan hiçbir maaş üniversitede zamanlarındaki sahip olunan yaşam kalitesini satın alamaz. o zamanlar özgürsünüzdür, aklınıza gelebilecek her türlü çılgınlığı, saçmalığı vs. gerçekleştirebilecek güce sahipsinizdir. patronlara eğmek zorunda kaldığınız başı kimseye eğmek zorunda değilsinizdir, profesörlere bile. en önemlisi de yaratma, hayal etme dürtüleriniz henüz körelmemiştir.
üniversiteden mezun olunup iş hayatına girildiğinde ise kendi mesleğiniz dışındaki tüm şeylere ilgi ayıramaz hale gelirsiniz. ne ailenizi ne arkadaşlarınızı görecek vaktiniz yoktur. bu hayat sizi gittikçe yalnızlaştırır. sevgilinizle görüşemeyip birşeyleri artık paylaşamadığınız için ayrılma noktasına gelirsiniz. en sevdiğiniz yazarları okuyamaz, en sevdiğiniz yönetmenleri izleyemezsiniz.
çalışırken haftasonları hiç olmadığı kadar hızlı geçer. yatakta kendinizi tüm gün boyunca dinlenirken bulursunuz. sonra gelsin yine pazartesi sendromları.
biz nerede hata yapıyoruz bilemedim. şu 4-5 yılda üniversite için yapılan masrafla güzel, temiz bir köyde ev alsak bir de aylık 400- 500 lira gelirimiz olsa kitabımızı okusak, kaliteli sohbetlerimizi etsek şu hayattan sayısız kat fazla kaliteli yaşamımız olurdu. bu şekilde de yaşıyoruz ama ne için, neyin uğruna?
oğuzhan uğur'un babaladaki kadınlara hitap şekli
-
valla kimse kusura bakmasın; muhatabının hak ettiği hitap şeklidir.
sırf biraz eli para gördü, biraz da popüler diye bir yerlere gelebilmek adına ne idüğü belirsiz bir tipin her dediğine ehere öhere diye süs köpeği gibi gülersen mevzu bahis elemana seni urfalı ameleye peşkeş çekme ehliyeti verirsin.
alan razı- veren razı, bokunuzda boğulun ajans değişikleri.
(bkz: leş)