hesabın var mı? giriş yap

  • arjantinli bir ressam olan lemesoff arabaları kitaplık haline getirmesiyle biliniyor. konuyla ilgili ilginç bir projelere de imza atmış. örneğin 1979 model bir ford falcon'dan tank yapmış.

    bu tankın her yerine kitap doldurarak tank görünümünde ayaklı bir kütüphane yapmış. yaklaşık 900 kitabı kendi yaptığı bu tanka sığdırmayı başaran bu güzel insan sokak sokak dolaşarak insanlara "okuma sözü" karşılığında ücretsiz kitap dağıtıyormuş. ismini "kitle eğitim silahı" koymuş. röportajlarında da görevinin çok tehlikeli olduğunu çünkü insanlara eğlenceli bir yoldan saldırdığını söylüyor. ne tatlısın lemesoff!

    kaynak

  • ailenin kötü yetiştirdiği bir çocuk, bu sefer direkt kendi ailesine zarar vermiş en azından.

    keza bıktık başkasının kızına, çocuğunu zarar veren suç makinelerinden.

    hep böyle devam edin işte.

    özelden gelen bazı mesajlar üzerine bir edit :

    arkadaşlar böyle haberler üzerine " üzüldüm, kahroldum " demek bir marifet mi ? yahu böyle bir habere benim veyahut başkalarının sevinebileceğini nasıl düşünüyorsunuz manyak mısınız siz ? verdiğimiz tepkiler yıldığımızdan, bıktığımızdan dolayı. 14 yaşında çocuk diyorsun atarlanmayı biliyor, silahın yerini, kullanmayı, aileyi tek tek öldürmeyi ve sonunda da kaçmayı biliyor ! şaka mısınız siz neyin empatisini, niçin kurmalıyım ? bu içte büyüyen öfkenin, elbet bir gün bir şekilde yansıtılacağı aşikar. ben de bunu belirtmek istedim. kim ki katil olma potansiyeli olan bir çocuk yetiştiriyorsa bu toplumda, ilk o görsün şiddeti, ilk o yesin ilk kurşunu. bıktık artık milletin sorunlu ilişkilerinden, bu ilişkilerden doğma çocuklarının topluma verdiği zararlardan bıktık !

  • olay üniversite yıllarında yaşanmıştır. sene 1999 ya da 2000 tam hatırlamıyorum.

    mevsimlerden kış, yeni yağmur yağmış, sabah 8 civarı. okula gitmek için otobüs durağında bekliyorum. durak okuldan önceki 4. durak. benimle beraber durakta 2-3 kişi daha ya var ya yok. bu sırada etrafımızda bir adet normalde beyaz olan ama kirden artık grileşmiş bir sokak köpeği dolanıyor. ufak süs köpeğini andırdığı ve tehlike yaratmadığı için kimse sallamıyor, dolanıyor kendi kendine. ama köpek ısrarla durak çevresinde dolanıyor, uzaklaşmıyordu. neyse otobüs yanaşır, herkes biner, otobüs tam hareket edecek, o ne, bizim köpek de arkamızdan otobüse atlar. millet şaşkın şaşkın bakarken köpek söföre yanaşır, şöyle bir bakar, sonra otobüsün arkalarına gidip koltuklardan birinin altına yatır. yol boyunca arada kalkar otobüsü falan dolanır sonra tekrar yerine döner. okula gidene kadar otobüs 3 kez daha durup yolcu almıştır fakat bizim köpek hala daha otobustedir. sonunda otobüs okula varır, herkes iner tabii bizim köpek de arkamızdan. bir de ne görelim, okul önünde çimlerin üzerinde 2 köpek daha, bizimkinin arkadaşları, meğer bizim köpeği bekliyorlarmış, hemen kaynaşırlar ve oynaya zıplaya uzaklaşırlar. biz dumur, otobüs kullanan köpek görmüşüzdür.

  • bunun sebebi yatırım ihtiyacı ve yapılan yatırım miktarıdır.

    sadece oyuncu alıp satmak anlamında değil; yönetici yetiştirmek, alt yapı tesis yatırımı yapmak, alt yapı koçları için yatırım yapmak, alt yapı oyuncularına yatırım yapmak ve tabi ki kadrolara yatırım yapmakla alakalı genel bir yatırımdan bahsediyorum. basketbol branşında avrupa genelinde başarı yakalayabilmek için yapılması gereken yatırımlar futbol düzeyinde değil, kaldı ki genel başarıya bakacak olursak basketbolda altyapıdan oyuncu yetiştirme konusunda istediğimiz seviyede değiliz halen. yönetici yetiştirme ve koç yetiştirme de daha iyi yerlere gelebilmemiz lazım. şimdilik eksik olan kısımları dışarıdan devşiriyoruz. efes'in başarısı neden önemli, çünkü dışarıdan devşirilenler oyuncular, kalan parçalar ülke içindeki yatırımların sonucu.

    türkiye'nin en başarılı olduğu branş erkek basketbolu değil ama, kadın voleybolunda dünyanın ve avrupanın en iyisi durumunda. orada yukarıda saydığım tüm parçalara ülke içinde yatırım yapılıp gelişim sağlanarak temel bir organizasyon gücü ve kültürü oturtulmuş durumda. erkek voleybolu için de yine adım adım aynı kurguyu işletiyorlar ve bundan 5-10 sene sonra yüksek olasılık orada da aynı seviyeye geleceğiz.

    bunu futbolda yapmak çok mu zor diye sorabiliriz tabi, evet çok zor. daha doğrusu yaygınlığı ve takip yoğunluğu yüksek olan her sporda bunu yapmak çok zor. avrupa içinde yaygınlığı ve takip yoğunluğu en yüksek spor futbol ve açık ara bu şekilde. her ülkede takip ediliyor, en büyük ülkelerde takip ediliyor ve çok takip ediliyor. böyle olunca büyük pazarda çok para oluyor ve bu parayı toplamak için (başarılı olmak için) çok ciddi bir yatırım ve organizasyon gerekiyor.
    avrupa'nın diğer en yaygın sporları basketbol ve buz hokeyi (kafa kafayalar seyirci sayıları olarak) ama buz hokeyi güneyde, basketbol da kuzeyde takip edilmiyor. sadece gelişmiş ülkelerde belirli bir düzeyde takip ve rekabetçi katılım var.
    voleybol ve hentbol'un yaygınlığı da aynı düzeyde belki bu iki spora göre ama onların da takip yoğunlukları daha az. böyle olunca pazar daralıyor, başarı için gerekli yatırım miktarı azalıyor.

    bence mesela türkiye'nin yapması gereken bir numaralı işlerden biri bu sporların ülkenin seçili bölgelerinde (her spor için farklı illerde) yaygınlaştırılacak şekilde yatırım yapması ve ülke genelinde spor takibinin yaygınlaştırılmasını sağlamak. zaten nispeten ufak yatırımlarla avrupa'da da rekabetçi olunabilir durumda, bu şekilde ülke genelinde rekabetçi sporun takibi de sağlanmış olur.

  • fetocu olarak anılmaktan son anda yırtanların daha bir çılgınca (işemeli sıçmalı) kutladığı, kutlayacağı; alakası olmayanların ise tamamen nötr (noluyoruz amk tadında) kaldığı, kalmaya devam edeceği gün.