hesabın var mı? giriş yap

  • tam kaynayınca mikroplar ölüyor diyecektim ki, bu ibneler kaynayan idrarı döküp yenisini koyuyorlarmış. yetmezmiş gibi, bir de kabuğunu soyup öyle taze idrarın içine koyuyorlarmış. o da yetmez, hemen koyup çektik olmaaaz, en az 24 saat o idrarda kabuğu soyuk şekilde bekleyecek.

    niye tuvalet gibi bi kavramları var, onu anlayamadım yalnız. direkt birbirlerinin ağzına işeyip sıçsınlar, iş gücünden, emekten tasarruf etsinler!

  • yine evimin baş köşesine oturmuş kitabımı okuyorum. başucumda şarabım, arka fonda da hafif bir müzik, ambiyans o biçim...
    yok yok! mal mal takılıyodum evde, arkadaş aradı:

    ark: mimilo nabıyon hafız ? bi maruzatımız vardı, müsait misin ?
    ben: hiç olmadığım kadar, söyle dinliyorum.
    ark: olm kapıda kaldık lan sana ihtiyacımız var.
    ben: kaan, çilingir olduğumu sanmıyorum ehehehe!
    ark: ya kes amk espiri yapma... sizin kulüpten*iniş malzemelerini alıp gelsene, çilingir hayvan gibi para istiyor. sen iki dakkaya halledersin hadi çabuk!
    ben: ne yapmamı istiyon anlamadım ?
    ark: ya olm üst kattaki komşunun balkonundan bizim balkona inip açıcan işte kapıyı o kadar.

    neyse efendim depodan ipti, kemerdi, karabinaydı* alıp geçtim bunlara. evde iki kişi kalıyorlar, birisi anahtarını unutmuş birisi de malak gibi kampüsün çimlerinde yayılırken düşürmüş. kapı da çelik ve üstten kilitli olunca çilingir sağlam bir fiyat çekmiş bunlara, sonra da beni arıyorlar işte...
    olay basit. üst katta ki komuşuya durumu açıklayıp izin aldıktan sonra, evin herhangi bir noktasına ip ile iniş için ana emniyet noktası kurup, bizimkilerin balkonuna inicez. benim için sıradan bir olay ancak bunu site ahalisine bir türlü açıklayamıyoruz. üstte oturan hacı teyze, nuh diyor peygamber demiyor. düşücen kızanım ölecen, vebali boynuma kalacak falan şeklinde isyanda. uzatmayalım, bizimkiler uzun dil dökme sonucunda ikna edebildiler teyzeyi... bana bir şey olursa komuşlar şahitmiş, teyzenin hiç bir suçu yokmuş vs...
    tabi bu sırada teyzemiz apartmanı ayağa kaldırdığı için herkes noluyo diye kapılara çıktı. sonra da siteye yayıldı.(5 bloktan oluşuyor)

    ben sistemi kurdum, bizim çocukların balkona doğru yavaşça indim ipten çıkmaya hazırlanırken, alkış kıyamet koptu. kafayı bi çevirdim aşağıda rahat 15-20 kişi beni izliyormuş. bi o kadarı da cama döküldü, napıyor bu deli diye.
    velhasıl, büyük çaplı bir tantanın ardından bizimkilerin balkonunda girip, evde unutlan anahtarla kapıyı açtım. ve bunların hepsini 1lt'lik marmara gold karşılığı yaptım.(2 bira demiştim ama böyle daha ucuz oluyor diye buna layık gördüler beni)
    sonuç olarak iyi sükse yaptık sitede. arkadaşlara ne zaman gitsem görenler,
    "tarzan napıyosun beaa?" diye selam veriyor...

  • 39 derece ateşle yatan 6 yaşındaki yeğenim dedesiyle konuşmaktadır:

    dede:
    -gel kızım sana bir okuyayım da, allah şifa versin benim güzel kızımaa.

    dede içinden duasını okur bitirir. torun sorar:
    -okudun mu dede?
    -okudum kızım.
    -ne yazıyormuş?

  • efsane trabzonspor kadrosunun (hatta kadrolarının) unutulmaz kaptanı. dozer cemil de derlerdi. aralarında türkiye lig şampiyonluğu kupaları da olmak üzere bir çok kupa kaldırmıştır. o yılların efsane ötesi takımı liverpool'u trabzon'da 1-0 yenerlerken galibiyet golü onun adını taşımaktaydı. 2003 senesinde yolda yürürken kalp krizi geçirip öldüğünde cebinden sadece 5 milyon lira çıkmıştı. aşağıda kendisiyle alakalı olarak gökhan uzunoğlu adlı bir taraftarın yazısından alıntı var:

    cemil usta

    yüreğini sahaya koymanın ustasıydı o... cemil usta yazıyordu nüfus kağıdında... gönüllerin kağıdında ise; dozer cemil, kaptan cemil, takoz cemil yazılıydı... ellerinin üstünde sayısız kupa havaya kalktı. ama onun insanlığı ve alçakgönüllüğü hiç havalanmadı. trabzonspor sevdasıyla sahaya çıkar, avni aker’in çukurlarını bile ezbere bilen bir dozer gibi mücadele ederdi sahada...

    1969-70 sezonunda kadroya alınmış 1978-79 sezonunda veda etmişti trabzonspordaki kaptanlığına. efsane kadronun ilk şampiyonluk mücadelesinde ter dökmüş, yokluk çekmişti... hayatını kaybettiği 15/03/2003 tarihinde, mahallesindeki bir cadde üzerinde yere yıkılırken, sanki hala o dönemlerin yokluğuna dair izler vardı.... cebinden çıkan 5 milyon 750 bin lira, yıkılmaz denen cemil’in yıkılışına şahitlik ediyordu sessizce. trabzonspor tarihinde 2 şampiyonluk yaşayan ve yaşatan dozer cemil, “yapayalnız ölmekten korkuyorum” demişti yöresel gazetelerin birine verdiği röportajda. o çok sevdiği trabzonspor maçlarına gidememesinin sebebini ise “kuyruklarda beklemek ağırıma gidiyor” diye yanıtlıyordu!

    büyük kaptana vefa gösterilemedi hayattayken. halbuki o, liverpool’un “pulini” alırken clamence’yi ters köşeye yatıran penaltı vuruşu ile ingilizlerin bile dikkatini çekmişti. trabzonspordaki yönetimler ve taraftarlar, usta’ya dikkat etmedi. bu küçük yazı, dozer cemil’in trabzonspor tarihine bıraktıklarının yanında hiçbir anlam ifade etmese de, bordoyüreklerin minnet ve vefa borcu olarak bu sayfada yer alması bakımından önemli. 52 yaşında hayata gözlerini kapayan yıkılmaz dozer’in anısına... ruhu şad mekanı cennet olsun...

    ----

    maziyi yaratanlar sağolsun!!!

  • biraz bilim biraz şarlatanlık.

    işin bilim kısmını uzun uzun anlatmaya gerek yok. nöro bilim zaten üzerinde bir çok bilim insanının çalıştığı, kayda değer buluşlara imza atmış bir dal.

    bunun pazarlama metotlarına uygulanmasını da normal buluyorum. lakin ortada ciddi bir sıkıntı var. o da verilerin yorumlanması.

    işin şarlatanlık kısmı da burada başlıyor.

    çünkü iş verilerin yorumlanmasına gelince subjektif bir hal alıyor. şöyle,

    nöro pazarlama testi için size bir tane video izletiyorlar ve bu videoyu izlerken kafanıza fmrı adı verilen bir cihaz takıyorlar. bu cihaz beynin ödül, zevk, endişe gibi belirli duygulardan sorumlu kısımlarını inceliyor ve kan akışının en fazla nerede olduğuna bağlı olarak reklamın hangi duyguyu harekete geçirdiğini ölçebiliyor.

    buraya kadar sıkıntı yok.

    fakat insan beyni çok komplike bir yapıya sahip. beynin herhangi bir bölümü sadece bir uyarıcıya tepki vermiyor. yani o anda reklamdaki bir ses, renk, hareket vs. beynin o bölümünü aktive etmiş olabilir.

    benzer sıkıntılar fmrı dışındaki diğer nöro pazarlama metotlarında ve hatta hepsi birlikte kullanılsa bile ortaya çıkabiliyor.

    iş bu noktada yine subjektif yoruma kalıyor.

    nöro pazarlama destekleyici bir araç olarak oldukça işlevsel olabilir. özellikle para derdi olmayan büyük markalar mutlaka kullanacaklardır ve kullanmaya devam edecektir fakat kesinlikle anlatıldığı gibi hedefi on ikiden vurmanızı sağlayacak bir şey değil.

    şarlatanlık dememin sebebi de budur. adete insanın düşüncelerini duygularını anlayan, beynini okuyan bir yöntem gibi sunulmakta. öyle bir durum kesinlikle yok.

  • özeti eeaaaaaoooooooo olan program. izlemeyenler için aktarayım:

    abdulkerim: şimdi hocccam falan filan yani
    sinan engin: eamaa aaeeooo
    ahmet çakar: aeeaeeeeeeee
    rok: haydaaaaaeeeeaaaaaa
    ertem: arkadaşlar herkes aynı anda konuşmasın!