hesabın var mı? giriş yap

  • "kız arkadaşım bilgisayar oyunlarımdan rahatsız.bu yüzden satmak zorunda kaldım. 60 kilo 170 boylarında yemek yapmayı biliyor. iyi kızdır"

  • ağlatan soru. çok ağlatan hem de.

    sana verilmeyen değeri bu kadar mı kanıksadın kardeşim. neyse ki yaşıyorsun. allah uzun ömürler versin sana.

    edit: başlık başıma, baş üstüne :(

  • aralarındaki fark çok basittir; dc temellerini fanteziye dayandırırken marvel realizme dayandırır. örneğin dc'deki justice league direkt olarak mount of olympus gibidir. aynı yunan mitolojisi gibi karakterler epiktir, hikayeler epiktir ama evreni realizmden uzaktır, genellikle tutarsızdır. o yüzden zaten evrenlerini toparlamak için gazilyon tane reset atmak zorunda kalmışlardır. öte yandan marvel evreni daha oturaklıdır, daha tutarlıdır. karakterleri daha bizdendir. bir yandan suçla savaşırken bir yandan gündelik sorunlarla uğraşan, ekmeğinin peşinde koşan süper kahraman falan filan. işin sonu şu ki fantezi seviyorsan dc oku, realizm seviyorsan marvel oku. ama çizgi roman okuyorsan realizmle işin ne git kadıköy'de iki tur at gel kısmı da var olayın tabi.

    mesela muhtemelen bu sebeptendir ki dc her ne kadar enkaz bir evrene sahip olsa da her zaman açık arayla daha iyi hikayelere sahip olmuştur. marvel daha iyi bir evrene sahip olmasına rağmen 75 yıllık tarihinde çıkarabildiği ikonlaşmış hikaye sayısı yok denecek kadar azdır. earth x, born again falan gibi tek tük istisnalar var işte. dc'ninkileri ise saymaya başlamayayım. en basitinden sadece alan moore'un dc'deki işlerini saysak yine marvel geride kalır.

    orijinallik kısmına bakarsak yine dc öndedir. karşılıklı esinlenmeler anlaşılabilir ama marvel büyük oranda dc'den esinlenen taraftır. avengers bariz justice league'den araktır, hatta kendileri de bunu itiraf etmiştir. bununla beraber deathstroke/deadpool, green arrow/hawkeye, superman/sentry(ve milyon tane başka superman klonu), flash/quicksilver, wonder woman/ms. marvel diye uzayıp giden bir liste var.

    özetle dc döver. tşk kib bye.

  • biraz sinsi biri. yeri koridor tarafı olduğu halde otobüse cam kenarı yolcusundan erken bindiği için oltasını atıyor. eğer gelen yolcu biraz pısırık, biraz utangaç biriyse yerini isteyemeyecek ve cam kenarı ona kalacak. size tavsiyem;

    tekmeyle uyandırın hayvanı!

  • yavaş ol şampiyon onu yapan kendi çocuğun bile olabilir. bu kadar değer vermeyin eşyaya.

    şimdi şöyle bir anımı anlatayım.

    üç kuruş fazla olsun kırmızı olsun deyip x markanın en janjanlı paketini aldım.
    araba kırmızı ışıl mı ışıl yanıyor. ilk arabam olması nedeni ile ayrı bir sevgi besliyorum ona.
    park ettiğimde mahallenin çocukları etrafına toplanır arabayı incelerdi. hatta tanımadığım
    insanların gelip satıyor musun fiyatı nedir? gibi sorularıyla karşılaştım. hafiften gururum okşanmadı değil.
    hayır bana ne oluyosa beğenilen araba ama g.tü kalkan ben. gerçi arabam hatchback di haliyle oda g.tü kalkık sayılır.
    neyse konuya gelelim. günlerden bir gün çok sevgili arabamın yanına doğru yaklaşınca arabada bir gariplik olduğunu fark ettim. iyice yaklaştım. arabanın sol tarafı boydan boya tabloya dönüştürülmüş.
    evet bildiğiniz tablo. bildiğiniz ev resmedilmiş, el ele iki çocuk, dereye benzer bir kazıntı, sonra bob abinin dediği gibi şurada bir ağaç olsun diye düşünülüp derenin kenarına ağaç yerleştirilmiş.
    derenin evin kapısıyla birleşmesi bir sürrealist çalışma gibi geldi bana.
    kan beynime sıçradı resmen. nasıl ya kim neden yapmış derken. komşunun 4 yaşındaki oğlu mehdi'yi elinde demir çubukla arabanın bir kaç metre ilerisinde gördüm. her şey anlaşılmıştı. bizim komşu ressamlığa heves etmiş bunu da benim arabam üzerinde denemiş.
    itiraf etmeliyim ki o yaşa ve ilk denemeye göre oldukça başarılır bir eser çıkarmıştı ortaya. çocuğa baktım dövsen dövülmez, sövsen sövülmez.
    sen mi yaptın sorusuna hayır cevabı aldım. ama elindeki suç aleti onu yalanlıyordu.
    neyse boynumu büküp arabaya bindim.
    sonra o çok sevdiğim arabanın komşu çocuğunun sanat sevgisinden daha önemli olmadığına kanaat getirdim. ertesi gün bizim ufaklığı yakaladım. bir daha yapacak mısın dedim, hayır abi söz yapmıycam dedi.
    ve bir daha da yapmadı gerçekten.
    bende bizim minik mehdi'nin hatırına onun eserini boyatmadım.
    araba perte çıkana kadar 4 yaşındaki sürrealist ressamın tablosuyla dolaştım.
    kim bilir belki de o kazadan sağ çıkmam kırmadığım o küçük kalbin duası sayesinde oldu.

    şimdi bir araba için sövüp sayan bu zat-ı muhtereme söyleyeceğim şey; eşyaya bu kadar değer verme.
    bir kaza geçirirsin gelen keşke mala gelseydi dersin.

    ve ayrıca kim bilir belki de bizim küçük mehdi ile komşu olmuşsundur ve o çizikler asıl tablonun sadece başlangıcıdır.

    edit:imla

    tanım: mahallenin dahi çocuğu