hesabın var mı? giriş yap

  • babam sorumsuz bir adam olduğundan, hayatı boyunca hiçbir işte dikiş tutturamadı. biraz da şanssız adamdı, neye elini atsa kuruttu durdu. bu yüzden asla maddi olarak düzlüğe çıkamadık. çok şükür hiçbir şeyimiz eksik olmadı ama yarınımızdan da hep endişe ettik.
    şanssız adamdı dedim ya, üniversiteyi kazandığım sene iyice dibe vurdu.

    üniversite eğitimimi dedem (babamın babası) sayesinde bitirdim desem, sanırım babama haksızlık etmiş olmam. üstelik bunu o da kabul eder. aklına geldikçe ''sen yat kalk dedene dua et'' diye hatırlatır durur.

    mavi önlük, beyaz yaka ile okula adım attığım ilk günden, lise son sınıfa kadar her sabah ayakkabımın içine harçlık bırakan dedem; üniversite hayatım boyunca da her ay emekli maaşını benim hesabıma aktardı. bu fedakarlığa rağmen 2 sene okulu uzattım, of! bile demedi. mekanı cennet olsun.

    diğer dedemle pek içli dışlı olamadım mesafeler yüzünden. ben tatillerde köye gitmeyi sevmezdim, o da gariban adam; ancak 2-3 yılda bir gelirdi. çocukluk işte, şimdi imkanım olsa gölgesinden ayrılmam.

    teyzem anlattı, duyunca mahvoldum. ölmeden 2 hafta önce ''yazık'' demiş.
    - yazık bize, hiçbirşey yapamadık çocuğa. uzak ilde bir başına yavrucak. ne bir kez yanına gidebildim, ne üç kuruş parayı denkleyip yollayabildim, kızmıştır bana.

    bir öğle vakti köy kahvesinde kalbine yenik düştüğü gün, gömleğinin cebinden adımın soyadımın yazdığı küçük bir kağıt çıkmış.
    adım, soyadım ve hesap numaram.
    duyunca mahvoldum..

    nurlar içinde yat güzel dedem.

    ve yeteri kadar öpemediğim için o pamuk ellerini, kızma bana. çocukluk işte, şimdi imkanım olsa gölgenden ayrılmam.

  • sınır güvenliğini sağlamış ülkenin yaptığı eylemdir. sağlayamayanlara dert olur.
    55 tane ne olduğu belli olmayan adamı ülkelerine sokmamışlardır. adamlar terörist mi belli değil. aralarında tecavüzcüsü, hırsızı, katili var mı belli değil. almanya'ya mı kaçacak yoksa yunanistan'da mı kalacak belli değil. topluma ayak uydurabilecek mi belli değil. yunanistan'da 30 yıl önce çoktan bitmiş olan bazı hastalıkları tekrar hortlatacak mı belli değil. topluma karışabilecek mi belli değil. 50 sene sonra bunların çocukları yunanistan'da şeriat isteriz diyecekler mi belli değil. nereden geldiği ne olduğu belli olmayan adamları koyunlarına sokmadıkları için kızacak mıyız bir de.
    bu adamlar ışınlandılar mı adaya? botla gelen adamları bota doldurup nasıl geldiyseniz öyle gidin demişler. bu kadar basit.
    edit: çoğunluğu çaylaklardan olmak üzere onlarca hakaret, tehdit, beddua ve nefret içerikli mesaj aldım. az önce sevgi pıtırcığıydınız ne kadar hızlı değiştiniz?
    edit2: nick altımda beddualar ile şenlendi. ama sorsan cani olan benim.

  • cevabı "uzun vadede yok" olan soru.
    kısa vadede yüzleri güldüren bir çok başarısı vardır, fakat uzun vadede bu başarıların hepsi birer zarar olarak akpnin hanesine yazılmakta ve yazılacaktır.

    -inşaat sektöründe yeni konut üretimini sağladılar, insanlar ev sahibi oldu, fakat bu binalar o kadar sosyal donatıdan yoksunlar ki, büyük ihtimalle 30 sene sonra büyük yıkım projeleri ile yıkılacaklar.
    - din alanında getirilen türban özgürlüğü ve ibadet uygulamalarının rahatlatılması konusunda insanları mutlu ettiler, ama uzun vadede devlet kurumlarında dini cemaatlerin kadrolaşmasının önünü açtıkları için de başları "parelel yapı" ile beladen ayrı kalmayacak.
    - duble yollar ile ulaşımı rahatlattılar, fakat bakım maliyetleri yüksek olan bu yollar uzun vadede bütçe için çok zararlı olacak. ki karayolları artık duble yol yapmama kararı aldı.
    - 3 cocugu teşvik ederek nufus artışını desteklediler, ama bu politikayı kadınların çalışma hayatında pozitif ayrımcılık veya cocuklar için eğitim ve sosyal hizmetlerin arttırılması ile desteklemedikleri için evin içine tıkılmış, fakirlik dar bogazında mutsuz anneler tarafından yetiştirilen bir nesil ortaya çıkacak.
    - dış politika zaten orta vadede hemen kendini gösterdi. herkesin birbirine kazık attığı ortadoğuya hakim olmak güzel bir rüyaydı. şimdi 2 milyon suriyeli göçmenimizi nereye sokacağımızı bilemiyoruz.
    - enerji konusunda yerel katkıyı arttırmak , dışa bağımlılığı azaltmak için çok önemliydi. bunu sağlamak için her önüne gelene maden ve hes ruhsatı verdiler. şu anda toplu ölümler oluyor.
    - metrobüs gibi ulaşımı çok hızlandıran bir yatırım yapmıştır akpli istanbul belediyesi. 2007 den itibaren araçlar haric sadece yol için 500 milyon tl harcanmış, araçlar için ise hollanda'dan 150 milyon tl , almanya'dan ise 220 milyontl toplan değerinde otübüs alındı. toplamda 900 milyon tl maliyeti olan alt yapı yatırımını 8 sene sonra çöpe atıp metro yapmaya çalışmak zorunda kalmışlardır.

    ve en kötüsü:
    - dindarlığı kuvvetlendirmek adına, dindar insanları yüksek mevkilere getirdiler. kısa vadede bu olumlu etki etse de şimdi görülüyor ki bu insanlar müslüman ahlakına aykırı haram yeme, hırsızlık gibi işlere bulaşmışlar. uzun vadede müslüman görünüp aslında bakara makara diyenlerde, yani münafıklıkta patlama yaşanacaktır.

    daha gider bu etkiler. özetle düzgün hesap kitap yapılmadan yapılan işler hiç bir zaman müsbet sonuca varmaz.

  • türk ordusunda asker olan atilla hülagü,her daim yenlikçi fikirleri olan, bu fikirleriyle çığır açacak atılımlar yapmayı hedefleyen bir askerdi.kendisinden yüzlerce yıl önce yaşayan leonardo da vinci'nin su üzerinde yürüyen insan çizimlerinin bir benzerini, suda yürümeyi sağlayacak ayakkabıları tasarladı.

    atilla hülagü eşiyle birlikte 2 yıl boyunca boğazı yürüyerek geçme fikri konusunda titizlikte çalıştı.öyle sadece suyun yüzeyinde durabilecek iki parça yeterli değildi, fizik kanunlarına sırtını yaslaması gerekiyordu. bu yüzden de üç fizik kanununu göz önüne alarak bir taslak ortaya çıkardı. ve ortaya çıkan projede ihtiyaçları sadece şunlardı: ,90 metrekare teneke, 50 gram lehim, iki el içi boyutunda bez parçası, 3 metre lastik, 1 metrekare alüminyum plaka.

    bu işi kotarabileceği bir esnafa gider ve istediği ayakkabıyı tarif eder.ayakkabı istediği gibi olur, 150 santimetre uzunluğunda ufak çaplı bir su ayakkabısıdır bu. bu ayakkabıda alüminyum plakaların alameti ise, yürüyüşü kolaylaştıracak bir mekanizma oluşturmalarıyla ilgili. padıl olarak adlandırılan plakalar ayak suya basınca açılıyor, kaldırınca kapanıyor.

    ayakkabısı artık hazır olan hülagü, beylerbeyi'nde astsubay hazırlama okulu'nun havuzunda pratik yapmaya başlar.ayakkabı ve pratik yapma sonrası iş en uygun rota seçimine gelir.boğazın en dar noktası olan anadolu-rumeli hisarı arasını belirler ve ilk denemesinde şiddetli akım yüzünden başarısız olur.

    pes etmeyen atilla hülagü,tanıkların önünde bu sefer doğru akıntıyı hesaplayarak yola çıkar ve 4 bin 452 adım ve 56 dakika sonra küçüksu'ya ulaşır.

    atilla hülagü boğazı geçtikten sonra hedefini cebelitarık boğazı olarak belirler,fakat ömrü bunu gerçekleştirmeye yetmez.1982 yılında aramızdan ayrılır.

  • 1 yıl içinde tutukluluk hali sonlandırılıp, adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştır. eylül'deki duruşmasını dışarıda beklemektedir. yani eşine, o kızcağıza ve ağabeyine yönelttiği ölüm tehditlerini gerçekleştirebileceği şekilde...

    allah belanızı versin ya. artık bu yaratığa da hapishanelerde yer yoksa kime var? ne biçim ülkeymiş be...

  • başlık: türk kizi google dan mail hesabi...

    entry1: alamaz cünkü adamlar cep telefonu numarasi istiyor. olmaz olamaz.

    başlık: camide nike ayakkabimi caldi picin teki

    entry1: iyi ilerde zekat vermedim demessin

    entry2: vay amk 15 senedir camiye gitmiyorum nasıl lan hala aynı mı bi değişiklik var mı?

    entry3: ben bugün parmak arası terlikle gittim nikeyle döndüm

  • canlandırmayı izlerken heyecandan ölecektim neredeyse. bir an nefesim kesildi gibi oldu. kadın delirip çıldırdıgi an gözüm hep masadaki biradaydı. ben böyle oyunculuk görmedim. butun darbeleri birayı teğet geçti. hele o yastıkla vurma sahnesinde cenin pozisyonunda titredim hep. yastık denk gelecek bira düşecek diye aklım kaydı. yemin ederim ağlardım. bir bira 10 lira amk. o yüzden puanım 10 üzerinden 9. çok heyecanlıydı. bir puanı da çerezleri döktü diye kirdim yanlış anlaşılmasın.

  • normal değildir. muhtemelen barış özcan gibi bir ailesi var ve çocuğa aşırı yükleme yapmışlar. bu yaşta bir çocuğun spinoza’yı anlaması mümkün değil. platon’un devlet kitabındaki soyut bağlantıları kuramaz. çocuğu telefondan, tabletten uzak tutalım diye bokunu çıkarmışlar. verirsin yaşına göre kitap onu okur. 150 günde 250 kitap nedir allah aşkına?

    artık insanların kitaptaki kelimeleri içinden teleffuz ederek bitirmenin kitap okumak olmadığını anlamaları lazım. kısa zamanda çok kitap okumanın hiçbir faydası yoktur. aslında kitap okumanın da hiçbir faydası yoktur. kitap sizi düşünmeye sevk ediyorsa faydalıdır aksi halde izlenilen filmden farklı değildir, kısa zamanda uçar gider. birkaç kitabı sindirerek okuyun.

    kitap okuyan ama kendi fikri olmayan yığınlar çoğalıyor. kitap kutsanıyor.

    edit: schopenhauer

  • diğer yorumcular 3 kulübün şampiyonluk şansı için yakın yüzdeler verirken rok'un tahmini geldi ekrana ;

    gs %100
    fb %0
    bjk %0

    ertem: rasim neye göre verdin bu yüzdeleri?
    rok : tamamen net ve objektif.

  • bu takımlardan biri de leeds united'tır. galatasaray leeds united'ı eledikten 5 ay sonra, beşiktaş şampiyonlar ligi'nde leeds united'tan tam 6 gol yemiştir.