hesabın var mı? giriş yap

  • sivas valisidir.

    aslında yazı eksik olmuş. doğrusu şurda.

    çiftin nikah şahitliğini yapan sivas valisi alim barut, “ben şimdiden üç tane tane çil çil yavrunun olacağını umut ediyorum. birisi aile için, birisi maden ocağında 3 kuruş için gebersin diye , birisi asansörde yere çakılsın diye. dört olursa iyi olur, beş olursa ala olur, altı olursa bu geri zekalıları beleşe bile çalıştırırız” diye konuştu.

  • nedeni basit. çünkü üçlü prizi fişe takmadan önce zaten 1 adet prizin var. üçlüyü takınca toplamda 3 adet prizin oluyor. 3-1=2

    işte bunlar hep kapitalizm. şimdi dağılabilirsiniz.

    edit: resmen inanamıyorum. sabah üçlü priz gördüm toplantı odasında, ofise çıkarıyım mı lazım olur mu diye düşündüm, sonra dedim ki zaten sadece +2 faydası oluyor, dur dedim bunun geyiğini yapıyım. pazartesi sendromu ışığında bu başlığı açtım ama millet amma kasmış! bir sürü matematiksel işlemler, özel mesajdan giydirenler, başka işin mi yok'çular, vb.

    3-1=2 = üçlü prizin faydası. buna da yanlış diyenler olmuş. he dostum he 3'lü prizin faydası 3 evet.

    3'lü prizden önce sadece 1 adet cihaz prize takılıydı.
    3'lü prizden sonra 3 adet cihaz prize takılı olabiliyor.
    yani ek olarak 2 yeni cihaz takabiliyorsun.
    sana faydası ek 2 priz.
    ama adı 3'lü priz.
    ve bu komik.

  • büyük düşünür, yüce filozof sinan engin'in; "tokyo ne kardeşim! ne başarısı var. ne yapmış biri bana anlatsın yani, ne yapmış.." şeklinde inanılmaz temellere dayanan açıklaması..

    bir tarafta 2012 olimpiyatlarında 7 altın, 14 gümüş, 17 bronz toplamda 38 madalya alan japonya, bir tarafta 2 altın, 2 gümüş, 1 bronz toplamda 5 madalya alan türkiye.

    kısaca; başkaları adına utanmak

    edit; efes darth uyardı. bizim 1908 den beri katıldığımız olimpiyatlarda toplam madalyamız 88 adamlar geçen sene 39 tane toplamış toplamda 139 altın 435 madalyaları varmış.

  • bugün 28 ocak 2010 ankara'da kar yağışı olayı ile bir arada düşünüldüğünde yalnızca dumur değil, sinir, stres, soğuk ve nihai son (başta ayaklar olmak üzere komple) uyuşukluk olarak başımdan geçti bi tane. böyle de iğrenç bir girişi olur entry'nin. utançla devam:

    aslında servise binmek üzere çıkmıştım evden. şoför, yollar kapandığından gecikeceğini ve zahmet olmazsa biraz yukarıda beklememi, bu yağışta aşağıya inemeyeceğini söyleyince tamam dedim, ağzımı da şu güzel ortamı da bozmayım diye mutlu mesut başladım yokuşu tırmanmaya. sanıyorum ki, ben gidene kadar servis de gelmiş olur, binerim hemencecik ısınırım. dayan yalnızlığım. çıktım baktım yollar felaket, trafik kilitlenmiş, servis mervis hak getire. bekledim biraz daha, aradım, kaza yapmış ama 10 dk 'ya geliyorum dedi. kafamda bu iki veriyi bağdaştıramadım. başımın çaresine bakayım, ne gelirse binip gideyim diye durağa doğru yürüdüm ya da süründüm. bu ikisinden biri, zira bilincim bulandı soğuktan. yıllarca görmediğim arkadaşlarıma gülümsemem bu yüzdendi ulu orta...

    başıboş bi otobüs geldi. üzerinde semt, gideceği yer filan yazmıyor: ego genel müdürlüğü yazıyor. kapılarını açtı bekliyor. normal olarak sordum: "abi, bu otobüs nereye gidiyor?" abim sinir yapmış, muhtemelen egosuna da, belediyesine de, karına da trafiğine de giydiriyor içinden. diyor ki bana:"arkadaşım, etrafına bi bak ne görüyosun?" (yıllarca görmediğim arkadaşlarımı?) "hiç bi tane otobüs gördün mü?" (sen varsın ya, yiğidim?) "sence bu yoldan otobüs iner mi?" (pas?) sıralıyor soruları. yahu tamam da sen nereye gidiyorsun? abi yalnızca gidemeyeceği yerlere odaklanmış inatla cevap vermiyor! nihayetinde, ben de allah'ın bi kuluyum der gibi "ben ring için geldim." lafını alabildik ağzından. ama bununla bitmedi tabii, ring de nerenin ringi? hangi yöne gidecek? abi düğmesine basmış gibi başa sarıyor: bu karda kışta ilerlemenin zorluklarından bahsediyor. baktım anlaşmanın imkanı yok, en azından ayaklarım ısınsın diye bindim otobüse. istisnasız her yolcu ile aynı diyalog yaşandı, otobüs nereye gidiyordu ve evrensel ahlak yasası var mıydı? ikincisini ben uydurmuş da olabilirim çünkü buzu çözülen ayaklarımın sızısı inanılmazdı. sessizce izledim ve doyurucu bir cevap alamamalarına rağmen otobüse binen insanlarımıza hayret ettim... insanları gerçeklerle yüzleştirmeye and içen belediye şoförünün hiç de spesifik sayılmayan "gidebildiğim yere kadar gideceğim..." cevabı üzerine hakkımızda denilebilirdi ki: (bkz: bindik bir alamete)

    - ulus'tan geçecek mi?
    - geçer diyemem.

    hayır öyle bi boyutta ki, şoför bizi çok alakasız bir yerde de bıraksa cümlesi belli: "ben size mutluluk vaadetmedim."

    sonunu bilmediğim bir yolculuğa çıkmayı hep istemiştim de, bu kadar da ucuz değildi be abi.

  • rusya'yı filan bilmem de, bizim 1967'de bulgaristan'ın alelade bir kasabasında yapılmış olan apartman dairemiz dış boya dahi gerektirmeden bu zamana kadar ayakta durmuşken, türkiye'de 1990'larda aldığımız apartman dairesinin içi, dışı komple dökülmektedir. şimdi kentsel dönüşüm kapsamında yenilenmesi gündemdedir.

    bulgaristan'daki apartman dairesi binanın en üst katında. fakat bilir misiniz ki düz çatıyla arasındaki yalıtımı sağlamak için 1967 yılının teknolojisi ve kafasıyla binanın en üstüne 1 metre hava boşluğu olacak şekilde güvercinlere ve diğer kuşların girebileceği ebatta kuş yuvaları yapılmıştır. balkonda yemeğinizi yerken bir yandan da tepenizden geçip yuvasına giren, yuvasının önünde dolanan renkli renkli güvercinleri izlemektesiniz.

    dış duvarlar yan yana iki kalın tuğla konularak örülmüştür. yaz aylarında bile serindir. kış aylarında da ısınma sorunu yoktur. yandaki dairede 2 küçük çocuk vardır, daha çocukların tek bir kez sesini duymamışımdır. oysa türkiye'deki evimizde gürültü patırtı yüzünden papaz olmadığımız komşu kalmamıştır.

    kısacası: lafa, şekle şemale değil; icraata bakarım.

  • 200 gr esmer şekeri 100 gr beyaz toz şekeri 1 yumurta sarısı ve 1 yumurtayı tümden 200 gr terayağı bunları koy kaba karıştır karışır karıştır sonra biraz kabartma tozu, vanilin ve bir çay kaşığı kadar tuz ekle yine karıştır sırada un var unu ara ara kıvam alana kadar koymak gerek ama diğer kurabiyelere katılan undan daha az olması gerek subway kurabiyesi gibi olması için tepsiye yuvarlak yapıp atacaksın o pişerken yayılacak unu çok koyarsan istenen şekilde yayılmaz. neyse unu koymadan önce 2 tane bitter bir tane sütlü tablet çikolatalardan al küçük küçük kes onu da kaba ekle hepsini iyice karıştır. baya karıştırmak gerek. sonra da dediğim gibi yuvarlak yap tepsiye at 15 dk pişir sütle ye.

    edit: unu ölçü kabıyla 600 gr koyuyorum ama daha sonra göz kararı yaklaşık 2 su bardağı ekliyorum. göz kararı ölçümde şöyle; harcı elime alıyorum küçük bir top şekli yapıyorum hemen kendini bırakıyorsa biraz daha un ekliyorum. diğer kurabiyeler gibi sıkı da olmamalı ortasını ayarlıyorum işte. bu arada unu fazla kaçırırsanız subway'dekiler gibi dairesel olmaz. son olarak ben kurabiyeleri fırına atmadan önce dolapta bekletmiyorum çünkü buzluktan çıkardığım donmuş terayağını yoğurarak eritiyorum. ama siz oda sıcaklığında ki bir terayağını kullanacaksanız elbette buzdolabında bekletmenizde fayda var.