ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
g. kore'nin 450 milyar dolar yonga yatırımı
-
parayı betona ve şatafata değil bilime ve üretime yatıran, gelecek nesilleri ve ülkenin geleceğini düşünen devletin işidir.
kavimler göçünde 3 kez aynı noktadan geçen kavim
-
- şu şatonun penceresindeki prenses bize mi baktı la?
- abi biraz ilerden dönüp tekrar geçelim bence.
- lan oğlum dayak yemiyelim.
- abi iyi misin sen?
starbucks'ın olmadığı şehirler
-
italya'nın bütün şehirleri.
edit: artık milano'da var.
bu tarz benim
-
uzun zamandir izledigim en doyurucu program. iyi ki her gun cekiliyor, onu bile beklerken zorlaniyorum, bagimli oldum.
biliyorum zaten kendi basina cok yeterli ve keyifli; ama biraz daha eglenelim, bir alternatif olsun diye icki icme oyunu haline getirdim *.
istedigimiz icecegimizi hazirlayip ekran karsisina geciyoruz. asagidaki listedeki durumlar yasaninca da iciyoruz. shot da yapabilirsiniz, arzuya gore. program ilerledikce listeyi guncellemeyi dusunuyorum.
genel:
- kizlardan birisi aglayinca
- gizem veya nur icin 'sen cok guzel bir kizsin' denilince
- oyuncu, oynuyor musun, oynuyor muyum benzeri kaliplar kullanilinca
- 'nar cicegi' denilirse
- 'boyunu kesmis' denilirse
- seyirciler coskulaninca
- birileri baskasinin daha once giydigi seyi giyince veya pisti olunca
- siyah-pembe kombinasyon yapildigi zaman
nurella:
- 'sebastian' dedigi zaman
- masanin altindan nereden geldigi belli olmayan objeler cikarttigi zaman
- kuslar gundeme gelince
ivana:
- 'bunun aynisindan bende de var' dedigi zaman
- kendine bedava urun kapatinca
kemal:
- yerinden kalkip juri onundeki yarismaciya mudahale edince
- gozlerini kisarak hafif yan donup elini uzatip tarzsin onayi verirse
ugurkan:
- 'ben 60'larda ortaokuldayim' derse
ozlem:
- 'ya aslinda' dedigi zaman
program da uzun zaten kafalar iyice guzel olsun.
saat reklamlarında saatlerin onu on geçmesi
-
belki de başkası yazmıştır aramaya üşendim. biraz aradım bulamadım. ama böyle bir hadise var. tüm reklam görsellerinde saatleri aşağı yukarı 10'u 10 geçeye ayarlıyorlar. bilemedin 10'u 8 geçe olsun. fakat hiç saat 18:00'i gösteren reklam görmedim. çünkü 10'u 10 geçe olunca simetrik oluyormuş. üstelik gülen surata benziyormuş, bilinçaltında daha pozitif etki yaratıyormuş bakan insanda. ben ilk duyduğumda ha sittirin lan olur mu öyle geyik demiştim. fakat sonra baktım ki durum böyle.
bak şimdi mesela
bu
veya bu
ya da şu şekil
eski reklam
yeni reklam
bu da kanıtı
cartier
niye böyle
niye her reklam böyle?
sizin yapacağınız ayarı skim.
citizen de böyleymiş.
şopar
eskiden 8:20'ye ayarlıyorlarmış o da aslında 10'u 10 geçenin yatay eksene göre ters simetriği gibi. fakat orada akrep ve yelkovan aşağıya baktığı için sanki insanı da böyle daha çok demotive eden bir yönü var gibi diye bu standarda geçmişler. saatlerin çoğunun markası tepede olunca, saati 10'u 10 geçeye ayarladığımız zaman markayı çerçeveye almış gibi oluyor o açıdan bu durum zamanla endüstri standardına dönüşmüş. saatler için reklam sektörünün yazılmamış bir kuralı haline gelmiş bir durum.
1920'li 1930'lu yıllarda saat 8:19 veya 8:20 de kullanılıyor dediler ama üşenmedim baktım, orada da durum pek farklı değil.
lgs 2022'de sorulan skandal at sorusu
-
maddeleri okuyup resimlerle eşleştirme sorusu. ne yazık ki bunu yapamayacak milyonlar var ülkede çünkü okuduğunu anlayamıyor, işleyemiyor insanlar artık.
(bkz: türkiye'de okuduğunu anlamama oranının %40 çıkması)
skandal sorudur. sorulması gereken aşağıdakilerden hangisi attır olmalı ve ayı, dinozor, köpek ve at fotoları koyulmalıydı.
honda'nın türkiye çalışanlarına verdiği haklar
-
bildiğiniz üzere honda, türkiye'deki fabrikasını kapattı. habere göre çıkışlarını verdiği personellerine kıdem ve ihbar tazminatlarını en üstten ödedi. ayrıca 40-48 ay arasında peşin maaş ödemesi yaptı. üstüne bir aylık prim verildi ve hatıra olarak da bir cumhuriyet altını hediye edildi.
bizim yerli ve milli patronlarımız ise işçinin yediği yemekten bile kısmanın derdinde.
link
can havli ile evrim geçiren hayvan
-
ayaklarından sakat olup polis gelince tabanları yağlayan dilencilere benzeyen hayvan.
https://youtu.be/apfgl6rhwg4
debe: yazacak slogan bulamadım. konu evrimden açılmış* şunu paylaşayım bari.
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeylere de selam olsun, pomodoro tekniğini öğrenmeyen kalmasın.
edit: link düzeltildi.
acayip samimi ve dobra röportaj veren sivaslı kız
-
instagram hesabında bir fotoğrafını "21 yaşındayım. bugünün anlamı benim için büyük. hayatımın ilk iş günüydü. zor ama güzeldi.
tabi ki dönercide çalışıyorum. bedava döner yiyebilmek gibi bi' güzellik varken neden başka yerlerde çalışmayı tercih edeyim ki?.." diyerek paylaşması bahsi geçen videodaki samimiyetini perçinliyen kadın
o zaman dans*
2001 a space odyssey
-
1968 yılında kampüste vakit geçirmekte olan 22 yaşındaki genç sinema tutkunu, bir grup arkadaşıyla birlikte, 'stanley kubrick'in yeni gösterime girmiş olan '2001: a space odyssey' filmini izlemeyi kararlaştırır. film yeni vizyona girmiştir ve müthiş sükse yapmıştır. her ne kadar bizim genç sinema tutkunumuz için 'beyaz perde' ile ilgili her şey, tutku derecesinde 'hayat'ı temsil ediyor olsa da 'kubrick'in bu zaman ötesi yapıtını izlemekte nedense geç kalmıştır ...
1968, sosyal dinamiklerin genç kitlelerce dalgalandırıldığı, özellikle amerikan toplumu düşünüldüğünde (sınırsız) özgür düşüncenin, savaş karşıtlığının beraberinde getirdiği 'başkaldırı' ve 'sivil itaatsizlik' rüzgarlarının kuvvetle estiği yıldır ... uyuşturucu, üniversite gençliği arasında yaygındır ve yazımıza konu olan genç karakterimizin arkadaş çevresinde de 'drug movie' mottosu türemiştir ....
'drug movie' = 'cigara'yı tellendirirsiniz (veya artık keyif verici madde her ne ise) ve uyuşturucunun beyninizdeki etkisini arttırmak için 'kafa yapan', 'derin temalı' bir filmi sinemada izleyerek deyim yerindeyse 'uçuşun' ve (mümkünse) filmin keyfini ziyadesiyle çıkartırsınız ....
yukarıdaki kısa özetten de anlayacağınız üzere genç karakterimizin filmi izlemeye beraber gittiği diğer arkadaşları bir miktar uçmaktadırlar ve film onlar için 'drug movie' kategorisindedir. öte yandan genç kardeşimiz ise hayatı boyunca hiç uyuşturucu kullanmamıştır ... yıllar yıllar sonra '2001: a space odyssey'i' izleyip salondan çıkışını şöyle anlatmaktadır : "... her ne kadar diğer arkadaşlarımın hepsi 'madde' kullanarak salona girmiş olsalar da filmin çıkışında gerçekten uyuşturucu etkisi altında olan ve deyim yerindeyse 'uçan' bendim ... çünkü kafa yapan, uyuşturucu gibi çarpan, filmin kendisiydi..."
sinema salonundan çarpılmış halde çıkan, aynı yıl üniversiteyi terk ederek kendini tümüyle sinemaya adayacak olan genç 'steven spielberg', gelecekteki on yıllar içerisinde imza atacağı çoğu yapıtına, 'stanley kubrick' sinemasından izler serpiştireceğinden ve hatta 'kubrick' ile sıkı dostluk kuracağından o an için habersizdir ...
'2001: a space odyssey'i 1968 yılında yine sinemada izlemiş olan bir de 7 yaşlarında küçük bir kahramanımız var. kız kardeşinin doğum gününde, ailecek filmi izlemeye gelmişlerdir ... dehşet büyük bir sinema salonunda, babasının omuzlarında filmi sonuna kadar izleyen küçüğümüzü de derinden etkilemiştir 'kubrick'in harikası ... eve dönerler ama küçük oğlan, filmin etkisi altında, bahçede yalnız başına, yağan karın ardından göklerdeki yıldızlara bakar ve o küçük aklıyla hayatın anlamını, gelecekte ne olacağını sorgular ... sorgular ama elbette, gelecekte bir gün, kendi kullanacağı helikopteriyle, artık dostu olan ünlü yönetmen stanley kubrick'in arazisine iniş yapıp beraber yemek yiyeceği ve vakit geçireceği aklından bile geçemez ... hatta hem 'spielberg' hem de 'kubrick' ile çalışmış tek aktör ünvanına sahip olacağı da küçük 'tom cruise' için o esnada henüz çok çok uzakta olan bir gerçekliktir ...
kaynak :
remembering stanley kubrick
remembering stanley kubrick
türk insanının felsefeye bakışı
-
en önemli mottosu, "fazla düşünme kafayı yersin" şeklindedir.