ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
whatsapp'taki mantık hatası
-
(bkz: derdine koyayım)
debe editi : (bkz: karanlikta kufretmek yerine bir mum yakiyoruz) diye de şükela bir kampanyamız varmış. biz haberdar olduk, onlar da olsun, siz de olun. hepimiz haberdar olalım, olmayanları olduralım ;) öbdüm.
ekşi itiraf
-
*ilişkilerimde acaip istikrarlıyım. nasıl başlarsa başlasın her seferinde terk edilmeyi başarabiliyorum.
*kimseden vazgeçemedim, her terk eden adamı özlüyorum.
*tek sevdiğim adamı, eski gerçek sevgilimi unutmaktan çok korkuyorum, onu beklemek hayat amacım gibi çünkü. unutunca kimsesiz ve yalnız hissetmekten korkuyorum. çok hastalıklı bir düşünceymiş bu.
*ilk kez yirmi üç yaşında öpüştüm, gerçekten aşık olduğum adamdı, o adamla evleneceğimi sanmıştım, (aptallık) terk edince döner sandım, şimdi nişanlanmış istisnasız her gün açıp nişanlısıyla fotoğraflarına bakıyorum, dönse istemem, ama içim acıyor yine de. iki yıl oldu. kız da aynı motora benziyor.
*her ilişkimden sonra pişman oluyorum, hiç iyiki demedim.
*aşık olduğum üç adamın da ismi aynı (hep istikrar)
*neredeyse hergün ağlıyorum. zorlanıyorum yaşamakta. ama öyle mutlu görünüyorum ki, korkuyorum kendimden.
*yeni doğan bebekleri görünce hep ağlıyorum, nasıl bir hayatı olacak kimbilir diye, çekeceği acıları düşünüp...
*çok sevgilim olmadı ama hiçbiriyle bir tek fotoğrafım bile yok. çünkü hiçbirisi fotoğraf çektirmeyi sevmezdi, hep öyle söylerlerdi. ama başkalarıyla kare kare fotoğraflarını görüyorum zaman sonra. bunu hak etmek için sadece her seferinde seviyorum.
*etrafımdaki anneler, ya da teyzeler beğenip birileriyle tanıştırmaya kalktıklarında kendimi çok beceriksizmiş gibi hissediyorum, özellikle bu yüzden bu tarz ilişkilere gelemiyorum.
*yazdıklarımı okuyunca kendime acıdım.
hatıra olsun diye saklanan garip nesneler
-
babamın çatı katındaki minik atölyesinde, kapının yanındaki çiviye, kendi elleriyle astığı çalışma gömleği ve pantolonu.
19 yıldır orada duruyor. tüm alet edevatlarla birlikte, tozlar içinde..
ama olsun, o asmıştı.. elleriyle.
tek gelir kaynağı vergi olan ülke
-
iflas etmeye yüz tutmuş, er ya da geç batacak olan ülkedir.
türkiye'dir.
elinde ne var ne yoksa satılmış, özelleştirme adı altında peşkeş çekilmiş ülkedir.
100 liraya fabrikadan çıkan otomobilin 900 liraya satıldığı ülkedir. (kötüden örnek olmaz derler ama bu en kötüden örnek olsun..)
tapdk verilerine göre son 10 yılda rakıya ödenen verginin yüzde 655 arttığı ülkedir.
1 paket sigaraya yüzde 80 vergi ödenen ülkedir. (evet, 80 tl'lik 1 karton sigaranın 65 tl'si vergi..)
maaşını alırken vergi ödeyen halkın, markete gidip alış veriş yaparken verginin vergisini ödediği ülkedir.
pasaportundan ehliyetine, nüfus cüzdanından ikmatgahına, 3 kuruşluk kağıt parçaları için yüzlerce lira haraç* ödenen ülkedir.
her yeni güne daha bir nefretle uyanılan ülkedir.
hayata dair iç burkan detaylar
-
babam sorumsuz bir adam olduğundan, hayatı boyunca hiçbir işte dikiş tutturamadı. biraz da şanssız adamdı, neye elini atsa kuruttu durdu. bu yüzden asla maddi olarak düzlüğe çıkamadık. çok şükür hiçbir şeyimiz eksik olmadı ama yarınımızdan da hep endişe ettik.
şanssız adamdı dedim ya, üniversiteyi kazandığım sene iyice dibe vurdu.
üniversite eğitimimi dedem (babamın babası) sayesinde bitirdim desem, sanırım babama haksızlık etmiş olmam. üstelik bunu o da kabul eder. aklına geldikçe ''sen yat kalk dedene dua et'' diye hatırlatır durur.
mavi önlük, beyaz yaka ile okula adım attığım ilk günden, lise son sınıfa kadar her sabah ayakkabımın içine harçlık bırakan dedem; üniversite hayatım boyunca da her ay emekli maaşını benim hesabıma aktardı. bu fedakarlığa rağmen 2 sene okulu uzattım, of! bile demedi. mekanı cennet olsun.
diğer dedemle pek içli dışlı olamadım mesafeler yüzünden. ben tatillerde köye gitmeyi sevmezdim, o da gariban adam; ancak 2-3 yılda bir gelirdi. çocukluk işte, şimdi imkanım olsa gölgesinden ayrılmam.
teyzem anlattı, duyunca mahvoldum. ölmeden 2 hafta önce ''yazık'' demiş.
- yazık bize, hiçbirşey yapamadık çocuğa. uzak ilde bir başına yavrucak. ne bir kez yanına gidebildim, ne üç kuruş parayı denkleyip yollayabildim, kızmıştır bana.
bir öğle vakti köy kahvesinde kalbine yenik düştüğü gün, gömleğinin cebinden adımın soyadımın yazdığı küçük bir kağıt çıkmış.
adım, soyadım ve hesap numaram.
duyunca mahvoldum..
nurlar içinde yat güzel dedem.
ve yeteri kadar öpemediğim için o pamuk ellerini, kızma bana. çocukluk işte, şimdi imkanım olsa gölgenden ayrılmam.
zorla yaptırılan telefon konuşmaları
-
saruman: alo? ha anne naber.
deniz the brutal: iyiyim bak kuzenin baba olacak bi ara tebrik et.
s: ha? ne zaman ?
dtb: karısı bir aylık hamileymiş.
s: e doğursun ederiz daha kutlanacak bişi yok ki?
dtb: oğlum saçmalama ara çabuk.
s: iyi iyi. lan ne diyces ki şimdi herife?
kuzen: alo
s: alo naber kuzen?
k: iyilik senden, nası gidiyo
s: iyi iyi ya şey diycektim...
k: ne?
s: eeeaa komuşun çocuğu..?
k: ???!!!!
yunanistan'a 850 bin türk turist gitmesi
-
çok mantıklı harekettir.burada türk turizmcisi tarafından dolandırılacağına parasının karşılığını alarak tatil yapmış kişilerdir.f/p olarak baktığınızda aynı paraya (euro kuruna rağmen) çok daha fazla hizmet almışlardır.
bir erkeğe söylenebilecek en güzel şey
-
seviselim ama iliski istemiyorum.
evrenin simülasyon olduğunun kanıtı
-
sistemin dışına çıkmadan bundan emin olmamız mümkün müdür? bunu test etmek için evren simülasyonuyla yapay zekalı insanlar yaratıp onların simülasyon olup olmadıklarını anlayıp anlayamadıklarına bakmak isterdim *
evlenmek için ateist eş bulamamak
üniversite mezunlarının işsiz kalma sebebi
-
yeterli sermaye birikimi olduğuna inanıyorum ama girişimci denen canlı türünün az bulunması ciddi bir sebep.