hesabın var mı? giriş yap

  • bu yer ile ilgili bir istanbul xyz'si esprisi daha yapan olursa klişe timini çağırıyorum.

    ulan anladık, hepiniz büyük büyük dededen, doğma büyüme, saray eşrafı çocuğu istanbul tayfasısınız. zaten hiçbirinizin dedesi 50 yıl önce iç anadolu'da eşek skmiyordu. hepiniz istanbul'da denize nazır yalılarda spawn oldunuz.

    gelmeyin lan zaten ankara'ya bir daha. en azından kafamız sikilmez sizin istanbul bikbiklemelerinizle. gidin 15 milyon, alt alta, üst üste, dakikada yarım metre ilerleyen trafiğe saatlerinizi gömerek, giremeyip uzaktan melül melül baktığınız denizinize karşı otsbir çekerek ankara'ya çemkirin oradan. haydeee.

    (bkz: neden delirdim)

  • bir çok amatörün başta kolay gördüğü iştir. karar verilir ve hep kazanacağım düşüncesiyle girilir. uzun seneler ilgilenen biri olarak kendi yaşadığım süreci şöyle özetleyebilirim.

    1) bu iş genelde banka üstünden döviz alım-satımı veya altın ile başlar. haftalık 100-200 tl kar elde edilir ama yetmez. sonuçta borsaya göz dikilir. araştırdıkça bu işin ne kadar karlı olduğu düşüncesine kapılnır. kazananlar incelenir. "ne olacak ki aynı döviz alım satımı ama her hisse kendi başına bir para birimi" gibi düşünülür.

    2) önce en düşük komisyonla işlem yapacağınız firmalar araştırılır. sanki onbinde 1 ila 2 arasındaki fark sizi kurtacakmış edasıyla ince ince hepsi incelenir. en düşük komisyon veren bulunur ve kayıt olunur. oysa ki bilinmez ki bazen 6 ay 10k içeride kalınacaktır.

    3) ardından işlemlere başlanır. büyük firmalara bakılır. tabii ki hiçbir indikatör bilinmediği için birkaç alım tesadüfi olur. klasik tuprs, kocts, asels gibi hisseler alınır. her şey şansa kalmıştır. örneğin düşüş döneminde aldıysanız moraller bozulur fakat sabırlı olanlara 3-4 ay sonra yüksek kar getirecektir. (şu anki pandemi dönemi gibi) veya yükseliş döneminde alanlar kısa sürede kar eder, çok iyi yatırımcıyım diye düşünürler fakat satmazlarsa ani düşüler yüzünden para kaybedeler. siz de muhtemelen bu dönemlerden birinde gireceksiniz ve öğreneceğiniz ilk şey: "kısa vadede alım-satımın riskli olduğudur." döviz gibi değildir.

    4) alım-satımlar bir süre iyi gider (maksimum 3 ay). sonradan hedefler yükselir. yahu ben 300-500 tl için mi girdim olunur, oysa ki kaybetmeyen biri için bu müthiş miktarlardır ama işte sütten ağzınız yanmazsa ayranı üfleyerek içmezsiniz (ne dedim ben?)

    5-a) insanoğlu bu asla tatmin olmaz. riskli yatırımlar yapmaya başlanır veya indeks farklı bir yöne sapar ve orada işler değişir. mesela doların eğimi hep pozitifitr, ne olursa olsun artar. düştüğü görülmez. borsaya giren de böyle düşünür ama bu bir yanılgıdır. aldığınız yüklü bir hisse büyük bir firma da olsa aniden düşebilir, hatta yarı fiyatına inebilir. tebrikler ilk kazığınızı yediniz ve bu daha başlangıçtır. buna örnek olarak hala kendini toplayalamayan büyük 2017 asels düşüşü verilebilir. bakınız: asels

    bu aşamada yatırımcılar 2'e ayrılır a)riskli borsacılar b)foreks ve bitcoinciler.

    5-b) bir kısımda böyle olmaz diyerek forekse geçer. foreks resmen kumardır. az riskli olan döviz üstünden kaldıraçlı işlem yaparsanız ama bence yapmayınız.

    --- spoiler ---
    özet (isteyen geçebilir)
    şöyle düşünün: dolar 6,1 iken 6,2'e çıksa normalde 0,1 tl kazanırsınız, foreks size der ki ben bunun 50 katını yani artışta 5 tl kazandırıyorum ama yatırdığın paranı hacizlerim ve dolar düşerse hepsini kaybedersin. yani normalde ana paranızı aradaki kar marjına yatırmış olursunuz. örnek: 5 tllik işlem yaptınız diyelim, dolar 6.1'den 6'a düşerse 0,1x50=5 tl eder ve bu miktar kadar yatırdığınız parayı da kaybetmiş olursunuz.
    (bkz: kaldıraçlı işlem)
    --- spoiler ---

    işte buna bulaştınız mı geçmiş olsun, az bilgiyle ciddi paralar kaybedersiniz. önerim gerçekten anlamıyorsanız forex'e girmemenizdir.

    bir kısımda sanal paralara yönelir. çünkü heyecan miktarı yetmez, haftasonları dahil 24 saat al-sat yapmak ister. yine yükseliş döneminde 3-5 kazanılsa da yanlış kararlarla bu kazancın hepsi erir. yine örnek 2017 bitcoin'in 20bin dolardan 3bin dolara düşüşü verilebilir.

    sonuçta;
    bir süre sonunda 2 şey başınıza gelir: ya zamanında satmazsınız ya da zararına satarsınız. burada murphy kuralları işler. örneğin 2'e aldığınız şey 2,5 çıkar, satıp kar elde edersiniz, mutlu olursunuz, ertesi gün 4'e çıkar, bu sefer kafanızı taşlara vurursunuz, "diğer hissede bu sefer bekelyeceğim ülen" dersiniz, bu sefer hisse 1,5'a düşer. yine taşlara vurursunuz. yani doğru zamanı asla kestiremezsiniz, kendinizi boşuna yıpratmayın.

    unutmayın: "artıştaki para sahte bir yanılsamadır, o para cenizde değildir ve aç gözlü olup satmadığınız sürece kaybedersiniz" az karla da olsa parayı cepte tutmak her zaman doğru olandır.
    (bkz: stop loss)

    özetle borsa hayat gibidir. sinirleriniz güçlüyse bu işe girin ve sabırlı olmayı öğrenin. bir hisseyi ne zaman satacağınız o an değil, öncesinde karar verin ve bunu her zaman uygulayın.

  • vaktiyle illerimizden bir tanesinde, tecavüz mağduru kadın, kendine tecavüz edip yakalanan sapığı çarşıda görür. koşa koşa karakola gider. der ki " bu pislik kaçmış". karakoldan da cevaben "af çıktı bacım" derler "devlet bunları affetti."

    bunun üzerine kadın sinirlenir:

    " lan bu pislik devlete mi tecavüz etti? devlete ne oluyor?"

    kıssadan hisse.

  • mısırlılar, nil nehrinin altına tünel yapacaklar.
    farklı ülkelerden projeler istemektedirler.
    fransızlar önerilerini getirmişler:
    -iki farklı ekip halinde işe başlayacaz. iki ekip, iki uçtan beraber çalışmaya başlayacaklar ortada buluşacağız. güzel bir tünelininiz olacak
    öneri beğenmişler ancak almanları da dinleyelim demişler.
    almanlar önerilerini getirmişler:
    - iki farklı ekip halinde işe başlayacaz. iki ekip, iki uçtan beraber çalışmaya başlacaklar ve ortada dışarı bir çıkış açacaklar. ekiplerimiz ortadaki çıkışta buluşacaklar. güzel bir tüneliniz olacak.
    bunu daha çok sevmişler ancak yine de türkleri de dinleyelim demişler.
    türkler önerilerini getirmişler:
    - iki farklı ekip halinde işe başlayacaz. iki ekip, iki uçtan beraber çalışmaya başlacaklar. ortada buluştuk buluştuk, buluşamadık iki güzel tüneliniz olacak.

  • abimin eşinin babası ile gerçekleştirdim. öpüşenlerden biri bıyıklı ise berbat bir his yaratıyor iki erkeğin dudak dudağa öpüşmesi.

    bundan yıllar önce yine böyle bir ramazan gününde yengemin babası ile tokalaşıp yanak yanağa öpüşmek için kafalarımızı birbirine yaklaştırmaya başladık. malum, uyumlu bir şekilde yanak yanağa öpüşebilmek için iki kişinin de sağ ya da iki kişinin de sol yanağını yaklaştırması lazım. aksi takdirde kafamızı kuş gibi geriye doğru zorlamamız gerekir yanakların birbirine temas edebilmesi için. yengemin babası sol, ben ise sağ yanağımla yaklaşmaya başlayınca bu uyumsuzluk hemen ortaya çıktı ve ne yazık ki bunu ikimiz de aynı anda fark ettik. ikimiz de aynı anda fark edince ikimiz de aynı anda yanak değiştirdik ve yine uyumsuz bir durum yaratmış olduk. kafalarımız hala hızla birbirine doğru yaklaşmaktaydı, zaman daralıyordu ve ikimizden -sadece- birinin yeni bir hamle yapması gerekiyordu. (uzun uzun anlatıyorum ama bunlar tabii ki saliseler içinde oluyor.) beklenen hamleyi yine ikimiz aynı anda yaptık, yine, yine, yine derken sağa sola ufak hareketlerle titrer gibi görünen kafalarımız birbirine iyice yaklaştı ve hasan amca ile dudaklarımız birleşti. muhteşem bir birleşme idi! adamın ıslak bıyıkları ağzımın içindeydi ve ramazan dolayısıyla bıyıklarına sürdüğü hacı misinin bir anda ağzımın tamamını kaplayan iğrenç, yağlı kokusunun tüm benliğimi ele geçirmesi yaklaşık bir saniye sürdü. alt dudağım da hafiften onun dudaklarının arasında kalmıştı. bilirsiniz bazı yaşlılar yanak yanağa öpüşme esnasında iki kollarıyla birlikte gençleri çok fena kavrar; işte o kavrama da duruma eklenince resmen tecavüzü yaşadım ben o gün.

    nasıl kurtuldum hatırlamıyorum. sonrasında kendime ne zaman geldiğim de hatıralarımda net değil.

  • müthiş bir karardır.
    imamoğlu farkıdır.
    bu gözler her haftasonu caddebostan sahilde kızartma yapıp arkasından yağını çimlere döken şoparlar görüyor.
    bir de o tavaların etrafını tüp sönmesin diye kartonla çevirmezler mi...

  • insanın hayatının büyük bir bölümüdür. minik bir hesap yapalım.

    her gün duş aldığını varsaysan. hadi diyelim kış falan var 2 günde bir duş.

    yılda 180 kez. 70 yıl yaşasan. 12600 kez duş alsan.

    şimdi bu duşta suyun sıcaklığını ayarlarken, ben mi malım bilmiyorum ama 4 5 dakika harcıyorum. çarp 12600 ile. 63 bin dakika.

    kaç saat eder? 1050. peki kaç gün? 45 civarı.

    yani toplam 45 günümüz duşta suyun sıcaklığını ayarlarken geçiyor. vay anasını, çokmuş lan.

  • reklam tekliflerini reddeden, tuncel kurtiz'in ölümüne bir köşede ağlayan sanatçı.
    değerini pek bilemediğimiz, en sahicisinden.

  • dün akşam intikam dizisini seyrederken aklıma takılan husus. dizide kızın anası oğlana 25 bin veriyor, oğlan da alıyor. bence günümüz şartlarında bir kızı bırakmak için, hele de kız zenginse 25 bin çok az para. gerçi bu para kızla çıkma süresi, aşkın büyüklüğü, ailenin ciddiyeti, nakite sıkışma gibi parametreler göz önünde bulundurularak hesaplanır ancak yine de 25 bin kurtarmazdı.

    mesela o anda ben eşime, baban bana 25 bin verseydi seni bırakmazdım, çatır çatır pazarlık eder rahat 75-100 bin alırdım dedim, gözlerime sevgiyle baktı. yani demem o ki kızımdan ayrıl diye verilen paranın ciddiyetle hesaplanması gerekir. boğaza nazır villada otururken, kızına doğum gününde hediye diye 250 bin liralık araba alırken, sevgilisine kızımdan ayrıl diye 25 bin vermenin hiçbir mantığı yok. o kız su içinde 100 bin ederdi.