hesabın var mı? giriş yap

  • devletin işine gelmeyeceğinden dolayı asla gerçekleşmeyecek durumdur. türkiye'nin ab'ye girme ihtimali bile bundan daha yüksektir. bunun temel nedeni de yerel para kullanımının enflasyon-devalüasyon döngüsüne izin vermesidir.

    daha önce de dediğim gibi, enflasyon üretim verimliliğinin paranın dolaşım hızına yetişemediği durumda ortaya çıkan bir sonuçtur, ister talep nedenli isterse maliyet nedenli olsun bu gerçek değişmez. sadece bir katmandaki talep artışı, maliyet üzerinden diğer katmanda maliyet enflasyonu yaratabilir. bunun nedeni ise maliye politikasındaki teşvik önceliklerinin yanlış değerlendirilmesi sonucu ortaya çıkan talep fonksiyonu süreksizliğidir. bu süreksizlik gelir dağılımı bozukluğuyla orantılı olarak değişir.

    siyasi saiklerle beslenen bu talep fonksiyonu süreksizliğinin yönetilmesi her zaman sadece vergilendirme politikasıyla mümkün olmaz, en azından cari dengesi -%5.5 olan bir ülkede olamaz. çünkü toplumun üst katmanlarında oluşan katma değeri yüksek mallara olan (bunlar lüks nihai tüketim malları veya nitelikli ara mamül olabilir) talep, alt katmanlarında ve genel katmansız mallardaki üretimi maliyet üzerinden vurarak enflasyon yaratır.

    devletin borçlanması, ve bu borçlanmayı merkez bankasına zorla tahvil aldırarak yapması, yani bir nevi para bastırması veya tahvil ihracı ile piyasadan yapması çok bir şey değiştirmez. devletin para harcaması bireyin harcaması gibi olmaz. devlet o parayı nitelikli işlerle katma değer üretilecek işler için harcamazsa enflasyon kaçınılmaz sonuç olur. yani birçok ekonomistin verdiği örneğin aksine enflasyon sadece para arzının karşılıksız artırılması sonucu oluşmaz. mutlak bütçe dengesi varken dahi oluşabilir.

    devletin mevcut yaklaşımı sonucu gerçekleşen enflasyonu aslında gizli vergi olarak değerlendirebilirsiniz. öyle ki, sizden alınan vergilerle yapılan her devlet harcaması bir bütçe fazlası oluşmadığı sürece bir gelir aktarımıdır. devlet bu yatırım alanlarına o kadar fazla para harcamıştır ki, sizden aldığı vergiler de yetmemiş ve bu nedenle paranın alım gücü de azalmıştır. aslında her enflasyon gizli vergi olarak adlandırılamaz ama geçmiş yıllardaki özelleştirmelere rağmen devlet hala birçok şirketi ihaleleriyle beslediği için bizim ülkemizde bütçe dengesi temel makroekonomik göstergelerde ciddi bir ağırlığa sahiptir.

    1) peki devlet neden euro'ya geçilmesini istemez?

    çünkü bu durumda devlet sizden enflasyon adı altında gizli vergi alamaz, çünkü karşılıksız para basamaz ya da piyasadan borçlanma yoluna gittiğinde iç piyasada likidite kalmadığı için dışarıdan borçlanmak zorunda kalır. iç piyasada likidite kalmamasının nedeni sürekli cari açık veren bir ekonomi olmamız ve euro kullanıyor olmamız olur. bu durumda devlet harcamalarını kontrol altına almak ve sürekli bütçe fazlası vermek zorunda kalır ki likidite açığını bütçe fazlasından karşılayabilsin.

    böyle bir durumda bütçe açığı ve cari açık tek para birimi üzerinden ele alınacaktır. borçlanma maliyeti arttığında devalüasyon söz konusu olmayacak, memur maaşları ödenemeyecek hale gelecektir. yunanistan'da aşağı yukarı olan budur.

    bunlar ülkenin ekonomik üretim yapısı değişmediği sürece olacak olan şeylerdir. verimliliği düşük üretim yapımız sürekli cari açık ürettiğinden dolayı, devlet vergilere ama bugüne kadar olanın aksine gelir ve kurumlar vergisine yüklenecektir. zira tüketim malları üzerindeki vergilerden sigara ve alkol dışındakiler euro'ya geçmemiz halinde ab'ye de geçmiş olacağımız varsayımından dolayı çok bir işe yaramayabilir.

    bir başka sorun ise üretim yapısına verimlilik kazandırmak için ihtiyaç duyduğumuz işgücünün geri dönmemek üzere kaybedilmesi olabilir. serbest dolaşım da mümkün olacağı için mevcut durumda bile artık savunma sanayini bile tehdit eder hale gelmiş olan beyin göçü üretim verimliliğine dair kısa vadede en ufak bir umut bile bırakmayabilir.

    2) bunlar kısa vadede olacak olanlardı. peki uzun vadede neler olur?

    uzun vadede artık üretim verimliliğini artırmak dışında bir çare kalmadığı anlaşılmış olacaktır. dillere pelesenk olmuş yapısal reformların önündeki bütün siyasi engeller ekonomik krizle birlikte ortadan kalkmış olacağı için ortaya daha sağlam bir reform iradesi konmuş olur. ülke yapısal reformlarla ciddi bir doğrudan yatırım çekebilir. 2003-2007 yılları arasındaki olumlu havanın bir benzeri yakalanmış olur.

    elde kalan tek ekonomi politikası maliye politikası olacağından dolayı bir yandan reformlara ağırlık verilirken, bir yandan da bütçe fazlası ile likidite krizi aşılmaya çalışılır. devlet özelleştirmelerle varlık olarak çekilmeye başladığı ekonomiden bu sefer destek sağlayıcısı olarak da (ihaleler üzerinden) çekilmeye başlar. ihracat geliri olan kısıtlı sayıda firma ayakta kalır. ortamdaki rekabetçilik yükselir. cari açık hızla azalmaya başlar. ülke az da olsa cari fazla vermeye başlar özellikle de turizm gelirinin olduğu yaz aylarında. yükselen üretim verimliliği ve yapısal reformlar sonucunda, unutulan denetleyici ve düzenleyici kurumların saygınlığı geri kazanılır.

    ilk anda sert düşen gsmh daha yavaş ama daha güçlü büyümeye başlar. demokratik ülke profili ön plana çıkar ve tersine beyin göçü uygulamaları teşvik edilir hale gelir. bu paradigma değişikliğinden sonra ülke cari fazla vererek büyümeye başlar.

    3) böyle bir şey mümkün olur mu?

    mevcut siyasi iklimde bunun olması mümkün değildir ve olmayacaktır. özellikle kur üzerinden gelinecek olan noktada tl bazında büyüyen ekonomi dolar bazında sürekli küçülmeye devam edecektir ki rekor büyüme yakalanan 2017 yılında dahi ekonomi dolar bazında küçülmüştür.

    özet: ister tl kullanın, ister euro, ister dolar fark etmez. cari fazla vererek büyüyebilen bir ekonominin büyümesi güçlü olur. cari açık vererek büyüyebilen ekonomilerse batmaya mahkumdur, ta ki üretim altyapısını ve verimliliğini artıracak adımlar atılana kadar.

  • yan apartmanımızda gerçekleşen durum. resim

    olayı şöyle özetleyebilirim.

    o binanın tam arasından bir dere geçer. resim itfaiye ters istikametten geldiği için karşı yakada kalıyorlar. bundan dolayı baya zaman kaybı yaşanıyor. olayları canlı canlı izlerken itfaiyecilerin ne kadar büyük aptallık yaptıklarını yazmadan rahat edemeyeceğim. isterlerse hakkımda soruşturma başlatsınlar.

    1: ters istikametten geldikleri için 7- 10 dakika arası bir gecikme yaşanıyor

    2: tam teşekküllü 3 itfaiye arabası gelmesine rağmen branda açılmıyor

    3: ilk etapta branda açılması gerekirken o aptal ekipler merdivenle müdahale etmeye çalışıyor.

    kadın daha ne kadar dayanabilir ? itfaiye geldikten sonra o yangın gözlerimin önünde 30 dakika sürdü. daha henüz kadın atlamamıştı. yani bu beceriksiz itfaiye ekibi 20-25 dakika içerisinde bir branda açamadı. bana göre bu cinayetti. ne eksik ne fazla abartmadan yazıyorum. zaten o mahallede yaşayan insanlar bu duruma katılacaktır. tamamen koordinasyon hatası başka bir şey değil.

    yer: mezitli / viranşehir mahallesi

  • bu gösterge cihazın içindeki akımı ölçen basit bir devre elemanıyla işlem yapar ve size yaklaşık bir değer verir, yani orada gördüğünüz değer aslında pilinizin gerçek kapasitesi olmayabilir, bu sebeple ortalama olarak değerlendirmeniz en doğrusu olacaktır.

    pil sağlığınızı en uzun şekilde kullanmak için cihazı kutusundan çıkan ya da özellikleri ona denk olan şarj cihazıyla (5v 2.1a) şarj edin, uzun vadede hızlı şarj pilinizin kimyasal yapısının daha çabuk bozunmasını sağladığından kapasitesini düşürür. bunun sebebi li-ion pillerin kimyasal yapılarının kararlı olmamasından ve içeriğindeki bileşiğin yeterli enerji seviyesine ulaştığında farklı bir bağ yapısına geçtiğinden bozunmasıdır. standart durumda bu bozunma düşük oranlarda gerçekleşirken bataryaya gelen akımın yüksek enerjili olması bu süreci hızlandırır.

    diğer etken ise sıcaklıktır, pil ne kadar uzun süre yüksek sıcaklıklarda (>35 santigrat) kalır ise o kadar hızlı bozunur. düşük sıcaklık da bir problem elbette (<0) ama yüksek sıcaklık kadar değil.

    temelde şarjdayken telefonu kullanmak pile zarar vermez ama bu süreçte telefon daha kolay ısındığından dolayı sıcaklık zarar verecektir o sebeple şarjdayken kullanım konusunda dikkatli olmak lazım gelir.

    cihazı uzun süre kapalı ya da kullanım dışı saklayacaksanız, %50 civarında şarjla bırakmanız pil sağlığını korumak için en güzelidir.

    edit: unutmadan bu yazdıklarım standart li-ion teknolojisi kullanılan tüm piller için geçerlidir, markadan bağımsızdır.

  • 13.yüzyılın başlarında çaka bey'in kardeşi tonyukuk kaptan komutasında 3 kadırga dolusu türkmen cebelitarık'ı geçerek irlanda denizi'nde korunaklı yapısını beğendikleri man adası'na çıkarlar ve bir koloni kurarlar. ardından gelen moğol istilası, anadolu selçuklu devleti'ni yıktığından zaman içinde bu koloni ile irtibat kesilir. bu küçük türkmen kolonisi yüzyıllarca kah irlandalıların kah ingilizlerin baskısı altında inim inim inler ancak türkmenliklerinden ödün vermez. nihayet adam gibi bir lider yüzyıllar sonra bu bir avuç türkmene yardım elini uzatır ve aile efradı ile beraber maaşlarından arttırdıkları 3-5 kuruşu göndererek adadaki türkmen varlığının devam etmesini sağlar.

  • bu adam için volkan ve emreyle bir olabilir mi? denmiş.

    olamaz bir fenerbahçeli olarak söylüyorum, net olarak olamaz.

    her ne kadar melo'nun da, oyunu germekte, taraftarı germekte volkan ve emre'den bir farkı yoksa.
    her ne kadar çirkeflikte volkan ve emre kadar sınır tanımasa da.

    bu adam volkan ve emreyle bir olamaz.

    çünkü adam volkan ve emre gibi değil.
    adam kurnaz.
    nerede çirkefleşeceğini, nerede çirkefleşmeyeceğini çok iyi biliyor.
    maçın neresinde sertlik yapacağını, ne zaman rakibin üstüne yürüneceğini biliyor.

    misal, melo'ya pis bi hareket mi yaptın.
    o an sadece tepki verir, bağırır üzerine yürümez.
    hakeme mağduru oynar.
    aradan 10 dakika geçer, o hareketi yapana pis bir şekilde dalar, adam bağırdığı zaman üzerine yürür.
    karşısındaki herif ise hem can acısı, hem de üzerine yürünmenin gerginliği ile tepki verir.
    caarrtt adama kartı göstertir.
    adam işini çok temiz halleden, soğuk kanlı katil gibi. dexter gibi herif. adam kafasını kullanıyor.
    üstüne bir de kahraman ilan edilir. dil çıkarır falan taşağını geçer.

    ama volkan ve emre öyle mi?
    onlara dokunduğunuz anda gelir üzerinize yürür, artistlik yapar sarıyı görür.
    10 dakika sonra gider aynı hareketi yapar 2. sarıyı görür ve atılır.

    işte bu yüzden melo, volkan ve emreyle bir tu-tu-la-maz arkadaşım.

    haa gönül ister ki bu adamların hiç biri türk futbolu içerisinde yer almasın, bu olaylar hiç yaşanmasın o ayrı.