hesabın var mı? giriş yap

  • liseliler bilmez diyerek giriyorum..

    2003 yılındaki popstar türkiye yarışması.
    yarışmacı bayhanın hapse girip çıktığı deşifre oluyor.
    şimdinin kokocusu deniz seki, bayhanın üzerine gidip onu seyircinin önüne atmakla kalmıyor, "hapse giren adamdan sanatçı olmaz." "bunları toplumdan afaroz etmeliyiz." diyor.

    evet yıl 2003.

    yıl 2014.. deniz seki kolluk kuvvetlerinden daha fazla kaçamayıp esenyurt'ta bir rezidansta yakalanıyor.

    hayat ne tuhaf vapurlar filan.

    2003

    2014

  • sevgilisinden yeni ayrılan bir kız arkadaş:

    " bööle de açaydım bacaklarımı, gitme diyeydim !!!! "

  • "asıl yükseliş, iktisat sahasında yükseliş olacaktır.bu istikâmetteki muvaffakiyeti türk milleti anladığı zamandır ki en büyük zafer tecelli edecektir."

    - anlayamadı.

  • iltihap teşhisi kondu, evet bildiğiniz o meşhur "kalp kası iltihabı". ne büyük talihsizliğimdir ki milyonda 1 olan şey geldi beni buldu.

    öncelikle şunu peşin peşin belirteyim: yazacaklarım tamamen benim başıma gelen, beni etkileyen ve bağlayan kişisel deneyime dayalı şeylerdir. sürecin nasıl geliştiğini birazdan detaylı şekilde anlatacağım, ancak bu yazımdan dolayı "aşı karşıtı propaganda yapıyorsun" gibi saçma sapan şeylerle gelmeyin, doktor raporlarını kafanıza fırlatırım burdan. aşı olup olmamak kişinin tamamen kendi hür iradesine kalmış bir şeydir.

    biontech oldum. ilk doz sonrası kol ağrısı dışında hemen hiçbir şey hissetmemiştim. bu ayın 22'sinde ikinci dozu oldum, ertesi iki gün boyunca ciddi yorgunluk ve halsizlik yaptı. hatta kolumu bile kaldıramayacak vaziyette idim. haricinde mide bulantısı, ateş vs gibi şeyler yapmadı onu da belirteyim.

    evvelsi gün, sabah kahvaltımı yaptıktan sonra öğlen 13:30-14 sularında sol göğsüme ciddi ağrı girdi. fakat bu ağrı anlık şekilde öyle hemen girip çıkan bir şey olmadı, istikrarlı şekilde beni göğsümden yoklamaya devam etti fakat baya rahatsızlık verici boyutta ciddi ağrıydı. kalp krizi mi geçireceğim ne oluyor falan gibisinden baya endişe ettim. 10-15 dk bu ağrı devam edince soluğu en yakındaki sağlık kuruluşunun (sağlık ocağı) acilinde aldım. ekg ve kan tahlili yapıldı, sonuçların çıkmasını sedyede bekledim. beklerken bana bakan hemşire "panik atak yaptığını düşünüyorum, kalbinle ilgili bi sıkıntı yoktur" dedi fakat benim de panik ataklık bi durumum yoktu aslında gittiğimde de sakinliğimi korumaya çalıştım. panik atak yapsam bile o boyutta bi ağrının girmesi sadece psikolojik durumla açıklanamazdı.

    sonuçlar tarafıma açıklandı ve tertemiz olduğunu öğrendim. ancak ağrım sürekli devam ediyordu. kardiyoloji bölümü girdiğim sağlık merkezinde bulunmadığından, en yakın zamanda merkezi hastanenin kardiyoloji servisine görünmem telkin edildi. doktor bunu derken espriyle karışık "kan tahlili ve ekg sonuçların temiz, şu an ölmüyorsun endişelenme sakin ol" dedi. kardiyoloji için yine acil servise mi gideyim yoksa randevu alıp gününü mü bekleyeyim diye sorduğumda, "ağrıların aşırı düzeyde artmadığı müddetçe normal randevunu al öyle git, sakin kal" cevabını aldım.

    bugün randevum vardı, sabah 11 sularında. üniversite araştırma hastanesinde doktora başıma gelenleri izah ettim. rutin olarak sorduğu alkol, sigara ya da düzenli kullandığım ilaç olup olmadığı gibi şeyleri bana da sordu hepsine "yok" cevabını verdim. akabinde eko'ya alındım, orada kalbime bakıldı. kalbimin sanırım üst çevresinde iltihap oluştuğu gözlemi yapıldı, ancak doktorun dediğine göre bu iltihap minimum düzeydeymiş ve korkulacak bir şey yokmuş. göğüs ağrımın birkaç gün daha sürebileceğini fakat akabinde iltihabın tamamen temizlenerek bir şeyimin kalmayacağını söyleyip beni eve yolladı. tek kutu ilaç yazdı ki o da sanırım oluşan iltihap için değil, bana giren ağrıları hissettirmemek veya o ağrıları azaltmak için yazdı.

    bir de ben düzenli spor yapan biriydim, maalesef "1 ay spor yapma" dedi doktor. 1 yıldır zar zor edindiğim kasları 1 ayda kaybedeceğim büyük ihtimal fakat umarım ilerleyen süreçte üzüldüğüm tek şey kaslarım olur, onları çalışarak her halükarda yine edinirim.

    sonuç olarak, internette sürekli denk geldiğim ve çeşitli videolardan sürekli biliminsanlarını dinlediğim bu "kalp kası iltihabı" vakasını birebir yaşamış bulunuyorum arkadaşlar. biontech için kuvvetli bir aşı olduğu söylemini hep duymuştum ve özellikle genç erkeklerde bu tip yan etkiler yaptığı konusunda çeşitli araştırmalar mevcuttu.

    aşı olup olmama konusunda kimseye bir şey demiyorum, kişinin tamamen hür iradesine kalmış bir durum bu. bu entryi de kimseyi korkutmak, tedirgin etmek veyahut aşıdan vazgeçirmek için yazmıyorum. öyle bir niyetim de, amacım da yok. insanlık olarak hepimizin mühim bir devreden geçtiği şüphesiz. hele böyle başa gelince durumun vehametini daha da iyi idrak ediyorsunuz. dilerim herkes bu süreci en az zararla atlatır.

    kontrol amaçlı yakın zamanda kalbime baktırmak için yine kardiyoloji servisine gideceğim. umarım doktorun dediği gibi ciddi bir şey değildir de en yakın zamanda geçer bu iltihap.

  • "van gölüne gitmişem, canavarı görmüşem, canavarı görünce lo, korkudan altıma etmişem"... işte kültür bu. saf, temiz, halkın içinden açan bir çiçek gibi... yıllar önce trabzonspor kafilesinin van deplasmanında karşılaştığı vanlı küçük bir evladımızın trabzonsporlu futbolculara söylediği, van gölü canavarıyla ilgili bir türküydü bu. televole'de izlemiştim. tüm trabzonsporlu oyuncular pek gülmüştü bu türküye. en çok gülen de ünal karaman'dı. kara boğa ünal, çocuğu "hay yaşa aslan parçası" diyerek öpüp tebrik etmişti. bu sevgi dalgası, tezahürat kültürümüzde pek görünmese de yine de bu açıdan yaratıcı insanlarız. peki ya abd'li yiğidolar? onlar da yaratıcı mı? açıkçası genelleme yapamam ama ponpon kızlar özelinde böyle bir yaratıcılığın olmadığını söyleyebilirim.

    yıllar yılı nice abd muvisinde, dizisinde gördüğüm bir takıntı türüdür ponpon kızların harfli tezahürat takıntısı. anladığım kadarıyla abd kolejlerinde okul takımlarını destekleyen amigo kızlar için harf istemenin yeri büyük. bunlar hem harf istiyor hem paso harf heceleyip milletten destek bekliyor. kendimizden örnek verelim:

    "şimdi bana bir e ver. şimdi de bir k ve bir ş. bir de i... ekşi-ekşi-ekşi huuuuuu"

    neyi huuuuu lan neyi huuuuuu? on bin yıl oldu hala tek tek harfleri hecelemekten başka tezahüratınız yok. yok "bana bir d ver, bir de yanına e koy, şimdi bir de t" bilmem ne derken insan kafayı yiyecek gibi oluyor. abd'li yiğidolar nasıl dayanıyor bu zulme anlamıyorum. hadi biz "şimdi bana bir o ver, yanına da bir r koy" falan derken "acaba ne çıkacak lan?" diye bekliyoruz. peki abd kolejlerinde okuyan canolar zaten bilmiyor mu o tek tek sayılan harflerin ne çıkacağını? kendi takımlarının ya da vilayetlerinin, memleketlerinin adı çıkacak işte... belli bir şey. "bana bir t vermeni isttiyorum. harika... ve şimdi sanırım bir de i vermelisin" falan derken seyircilerin "anladık lan anladık... ohio tigers işte" diyerek tepki vermelerini bekliyorum, ama vermiyorlar. vermiyorlar arkadaş inanılır gibi değil, vermiyorlar. abd kolejlerindeki bu tezahürat sorunu çözülmeden, orada okumam kardeşim. ha zaten liseyi falan bitireli beş bin yıl oldu, gitsem de almazlar muhtemelen ama olsun tepkimizi koyalım.

  • ulan 3 kuruş geliri olup da olmayanın eziklendiği bir dünyada yaşamakta bize nasip oldu keşke 100 sene önce yaşasaydım diyorum.

    başlığı açan salak kardeş bak sana örnekle anlatayım antalya da tam adliye sarayının arkasında oturuyorum.
    konyaaltı plajına 1.5 km mesafede evim

    param olsa ekonomim parayı düşünmeyecek durumda olsa giderim bi beache locasıydı yemeğiydi içmesiydi hepsini yaparım ama ekonomi kısıtlı.

    sandviç ekmeklerine sandviçler yapılıyor. termosa çay konuluyor. buzlukta su var bilmum içeçecekker var. plaj şemsiyesi sandalye hepsi var

    2 çocuğumuzla gidiyoruz mekana gidip 400 tl ye yapacağımız eğlenceyi 50 tl ye çözüyoruz bu şekilde daha fazla ve sürekli olarak deniz keyfi yapabiliyoruz tavla da oynuyoruz müzik de dinliyoruz ne istersen.

    temel sorun 3 kuruş parası olanın kısıtlı imkanlarla birşeyler yaratan yaşamaya çalışan insanları varoş vs diye nitelemesi

    kadın erkek fark etmez ekonomik gücüne göre hayattan maksimum keyfi alan insanlar candır