hesabın var mı? giriş yap

  • acımasız olmak istemem ama;

    ekonomisi rezalet bir ülkeden abd'ye gitmeye çalışıyorsan zengin olacaksın o kadar.

  • kişinin günlük yaşamına kara bulutlar dolmasına sebep olan, aynı zamanda da safi düşüncenin sebep olduğu en tehlikeli rahatsızlıklardandır. kişi, kendi kurduğu kısır düşünce zincirinden kurtulamaz. çoğu zaman kurtulmaya çaba bile gösteremez.
    kendi yaşarken bunun farkında değildir. ama en yakınızdaki insan bu hastalığın kontrolünde ise "hayır hayatım o öyle değil bak" cümleleri hiç bir işe yaramaz. ilaçla tedavi zorunludur. ilaç prospektüslerinde yazan hastalık isimleri sizi korkutsa da, zorunludur.

    hastalar için yapılması gerekenler, atılması gereken adımlar günümüzde az çok netleşmiştir. internet araştırmaları bu cevapları bulmanızda yardımcı olacaktır. nedir bunlar? güvenilir, işinde uzman, ama en önemlisi hastanın rahatlıkla iletişim kurabileceği, gerektiği yerde profesyonel, gerektiği zaman da hastaya huzur verebilecek bir doktor takibinde olmak.

    doğru reçeteyle tedavi olmak.

    piyasadaki anti-depresanların etkileri kişinin yapısına, hastalığın doğru tanısına bağlı olduğundan, doğru reçete hayati önem taşır. unutulmamalıdır ki bu konuda her ilaç her hastaya iyi gelmeyebilir.
    bilinmesi gereken; ilaç prospektüslerinde yazanların her zaman doğruların tamamını yansıtmadığı gerçeğidir. o bilgiler çoğu zaman ilaç firmaları tarafından ruhsat alınma kaygısıyla yazılmış "yeterli" bilgilerdir.ancak bundan fazlası da vardır. örnek olarak eğer hastaya anti-psikotik bir ilaç veriliyorsa, bu hastanın psikozda olduğuna bir kanıt değildir. bazı vakalarda klinik deneyimler bu tarz ilaçların düşünce üzerinde engelleyici etkilerinden dolayı depresyonun ilerlemesini de engellediğini de göstermiştir. çoğu zaman hekimler böyle durumlarda hastaların prospektüslerden uzak durmalarını tavsiye ederler, çünkü hasta psikoz, şizoid, halüsine olmak gibi kavramları okudukça "ben de mi böyleyim?", ya da "böyle olacağım" kaygısı ile kendisini daha da kötüye çekebilir.

    asıl bahsetmek istediğim konu ise böyle vakalarda hasta yakının nasıl bir yol izlemesi gerektiğidir. çünkü söz konusu insan psikolojisi olunca tüm çevreniz bir anda psikolog hatta psikiatrist kesilebilir, size yardım etmek adına hayati hatalar yaptırabilir.

    öncelikle bu bir hastalıktır. benim annem, benim eşim nasıl olur da? diye başlayan sorulardan uzak durmak gerekir. içinizi rahatlatacak kısmı ise %100 tedavisi olan bir hastalıktır. bunu unutmayın. nasıl diğer hastalıkların tedavisinin planı, programlaması ilgili hekimler tarafından yapılıyorsa, bu hastalığın tedavisi de ilgili hekim tarafından yapılmalıdır, sizin değil. ancak doğru hekim tarafından. bunu hastayla kurduğunuz iletişimle anlayabilirsiniz. hasta eğer doktoruyla güven ilişkisi içerisindeyse sorun yoktur. ama böyle kırılgan konularda güvensizlik, kendini anlatamama ya da yanlış aktarma, hastalığın ilerlemesine sebebiyet verebilir. tedavinin başlangıcında araştırma gücünüzü, enerjinizi doğru hekime gitmek konusuna yönlendirebilirsiniz.

    hekim konusunda doğru adresi bulduğunuz andan itibaren ise sizin yapmanız gereken tek şey sabırlı olmak, bu hastalığın geçeceğine inanmak ve hastaya, bunun geçeceğinin telkininde bulunmaktır. cümle basit ve nettir. "bu bir hastalık. hepsi geçecek, tüm bu kötü düşünceler gerimizde kalacak" hasta, gözünüzdeki en ufak bir kara bulutu görebilecek algıda seçiciliğe sahip olabilir. en küçük bir anda bile bu inancı kaybetmemek gerekir. bu noktadan sonra tedaviyi sorgulama, ilaçları sorgulama, tedavi şeklini sorgulama yanlışına sakın düşmeyin. ilaçlar onu bir robota çevirse de, doğru düzgün konuşamıyor, yürüyemiyor olsa da sabredin. bilin ki kendine zarar verecek şeyler düşünmesindense, düşüncesinin susması daha iyidir.

    sizin hastayla kurduğunuz ilişkiye gelince...bu zordur. handikapları olan bir konudur. terazinin iki tarafında şu iki düşünce bulunur:

    birincisi ve en mühimi, onu anlamak. sıkıntılarını anlamak. "olur mu hiç öyle şey." dememek. çünkü inanın ki "olur".
    düşündürüyor işte bu hastalık. bu noktada yapılması gereken böyle düşünmesini sağlayan şeyin hastalığın ta kendisi olduğuna onu inandırmaktır. çünkü hasta bunun bir hastalık olduğuna inandığı sürece bundan kurtulacağına da inanır. depresyon, özellikle de major depresyon hastaya, ben bundan kurtulamayacağım, ben hep böyle kalacağım, zaten hep böyleydim dedirtir. buna izin vermeyin. sıkıntılarını dinleyin, anlayın, ve bunların kaynağının bu hastalık olduğuna onu inandırın.

    ikincisi ise kendi yaşamınızla ilgili bu konudan bağımsız ve güzel şeylerden bahsedin. bu biraz daha güçtür. sizin ondan bağımsız bir hayatınızın olduğunu görmek ona iyi gelecektir. sizin üzerinizden de olsa yaşama tutunabilmesini sağlar. ama bu konu ilkine göre biraz daha muğlaktır. çünkü hastaya "bak işte sen ne güzel yaşayabiliyorsun ama ben yapamıyorum" hissiyatını da verebilir. zamanını iyi kollayın, gözünüz açık olsun.

    ve onu yalnız bırakmayın. çünkü düşüncenin kötüleşme ivmesi çok yüksektir. evet sizin için yorucu olacak, evet en sevdiğinizi böyle görmek sizi çok üzecek, ümidinizi yitireceksiniz ama geçecek.

    buna inanın. önce siz inanın.

    edit: geçti.

  • yaklaşık 20 yıldır çok severek dinlediğim, iktidar kim olursa olsun ona muhalif olacak olan, çünkü radyoda hiç bir zaman güce köpek olmamış biridir nihat sırdar. kendisine sözde radyocu denmesi komik çünkü şu an piyasada gördüğünüz radyocular arasında bile belki en eski ve en çok dinleneni nihat’tır. akp’liler kendisini hiç sevmez çünkü nihat onlara hiç bir zaman biat etmemiştir. bu yüzdendir ki programını 5 dakika dahi dinleyen aktroller çıldırır. kafalarına çay atılarak ihya olan aktrollerin bağımsız birini görünce zaten çıldırmaları doğal.

  • debe editi: #115674846 afiyet olsun.

    cag kebabi %100 kuzu eti veya oglaktan yapilir.
    doner cogunlukla dana + kuzudan yapilir dana eti baskindir.
    cagda kiyma olmaz.
    bazi yorelerde donere kiyma konur bazilarinda direkt kiymadan yapilir.
    cag kebabinda reyhan olur.
    donerde olmaz.
    doner tam pismis olarak servis edilir.
    bu yuzden dik olarak takilir ve yagini daha az kaybeder.
    kuzu eti zaten cok yagli oldugundan yagini kaybetse de lezzetinde eksilme olmaz.

    birinin dik birinin yatay olmasinin sebebi budur. eskiden doner de yatay yapilirdi ancak eti kuru oldugu icin sonradan dik yapilmaya baslanmistir.

    hatta bu konu hacivat karagöz neden öldürüldü filminin ufak bir sahnesinde irdelenmistir.

    ayrica;
    cag kebabinin pisirmesinin bir kismi siste donerek bir kismi ise cag ya da bico adi verilen porsiyonluk sislerde yapilir.
    cag cok yedirtir.
    doner bir yerde tikar.

    ikisinin tadi size ayni geliyorsa kotu bir haberim var;
    muhtemelen tat alma duyunuzu kaybettiniz, korona oldunuz.

  • eksi sozlugu game of thrones dunyasi olarak goruyorum. hatta kafamda kralliklari, grallari ve sloganlarini bile buldum.

    owencanland
    lider: owencan
    nufus: 31.000.000
    slogan: your mum is coming

    cicisland
    lider:ssg
    nufus: 26.000
    slogan: our eyes are so anlamli

    entelia
    lider: otisabi
    nufus: n/a
    slogan: fular is ours

    atayizland
    lider: immanuel tolstoyevski
    nufus: 15.000- 25.000(with gizli atayizts)
    motto: we do not belive

    kanzukland
    lider: kanzuk
    nufus: 12.000
    motto: i see dead entries

    gurinho
    lider:guru
    nufus: 15
    slogan: facebook is ours, zynga- zuckerberg- facebook, facebook is coming, ccc facebook ccc, did i say facebook?