hesabın var mı? giriş yap

  • bir çocukluk aktivitesi. anne bir yandan yatakları sererken, çocuk orada balıklama atlar diğer yatakların ve yorganların üstüne. kardeş de varsa süper güreş yapılır ve boğuşulur orada.

  • bireysel emeklilik olayının ne demek olduğunu yazdığımda insanlar bana kızmıştı. (bkz: bireysel emeklilik/#44018930)

    bunun özet olarak, en yalın haliyle anlamı şudur; "sana verdiğimiz paranın bir kısmını ver de biz onu işletelim. ancak bu yolla piyasa derinliği elde edebiliriz".

    insanlar şunu görmüyor; türkiye'de çok genç bir nüfus geldi ve şu anda hüküm sürüyor. ama bu gençler devlet iyi planlama yapmadığı için çok çok çok büyük bir oranda yetersiz; vasat insanlardan oluşuyor. buna kendimi de dahil ediyorum. iyi yetiştirilmedik. yaptığımız işlere baktığımızda, bu işleri dünyayla kıyasladığımızda katma değerimizin çok düşük olduğunu görmeliyiz. bizler entelektüel derinliğe sahip olmamızı sağlayacak o eğitimi almadığımız için üretimimiz de vasat. bununla beraber geçmişte erkenden emekli olan dedeler ve babalarımız; gelecekte sosyal patlama yaşanacağı gerçeğinin fitilini ateşlediler. bu genç nüfus; bu vasatlıkla emekli olursa ve bu emeklilik hakkıyla sosyal yardım alırsa ekonomik sistemimizin göçeceği açık. peki bu hangi sonuçları doğurdu reaksiyon olarak;

    (bkz: sigortalı olmayanların 213 tl ödeme zorunluluğu)
    (bkz: 65 yaşında emekli olmak)
    (bkz: bireysel emeklilik)
    (bkz: doğum kontrol oyununu artık bozuyoruz)
    (bkz: en az 3 çocuk)

    bu son 2 bakınız gelecekte çok fazla yaşlı olmasına karşın; çok az genç nüfus bulunacağından bir felaketin habercisi olarak yorumlanmaka olan gidişatı ifade ediyor.

  • türkiye'de çoğu firma için gereksiz bir birim- özellikle de patron şirketi olanlarda. daha çok biz ne kadar kurumsalız demek için açıyorlar. personelle direkt muhattap olmayalım, şu başvuranların da hepsiyle uğraşmayalım diye var. ama sanki küçük dağları onlar yaratmış. tarif edilemez bir ego patlaması yaşıyorlar. halbuki gözlemlediğim kadarıyla bütün gün işte bilgisayar başında takılıyorlar. bir tek ay sonu biraz yoğunluk oluyor.

    maaşlar, puantajlar ile genelde muhasebe ve personel müdürleri ilgileniyor. işe alımı da teknik bilgi ve yetkinlikleri yeterli olmadığından son aşamada ilgili proje müdürü ya da "patron" değerlendirmeyi yapıyor. yurtdışında okumuş anadil seviyesinde yabancı dili olan başvuranları ezberden ingilizceleriyle test ederken de hiç utanmıyorlar. utanmak ne kelime, havalarından geçilmiyor.

    edit 2: iş yerinde bilgisayar başında takılan ik'cılar rahatsız. haklı çıkardığınız için tişikkirlir

  • hakaret gibi tesbittir. yavşak olanın yavşaklığı en yavşakça savunma biçimi "sen de olsan sen de yaparsın" dır.

    işin doğrusu "bana 100.000 lira verseler anamı satar, kapıda beklerim rahatsız etmesinler" dir.

    kendi adına konuşmalı herkes..

  • rahibeler ya da rahiplerin herhangi bir din bağı olmayan insanlarca ayartılması veya birbirlerini ayartmaları bir çok edebi ve görsel eserce işlenmiş popüler muhalif konulardan.

    m.fazıl coşkun un uzak ihtimal i de ilk bakışta işlediği “rahibe ve müezzin yakınlaşması” ile bu tipolojinin uç örnekleri arasında kabul edilebilecekken film bir “olamama” ya da “mümkün olamama” durumuna bağlandığı için farklılaşıyor.

    bu olamama hali filmin isminin de çağrıştırabileceği gibi bakış açısının -yönetmenin ve karakterin-böyle bir ilişkinin uzak ihtimal dahilinde olduğu şeklindeki ön kabulünden ileri geliyor. filmi tamamıyle müezzin in açısından izlememiz bu şekilde düşünmeme sebep olan etkenlerden biri. olaylar, olaylara müezzinin verdiği safiyane tepkiler, müezzinin şehir kültürüne yabancılığı filmin ilgilendikleri. asıl problem olarak görünen türkiyede-istanbulda rahibe olmak olgusu filmde yeterince detaylandırılmıyor hatta görkem yeltanın kiliseden çıkıp hızlı hızlı evine yürüyüşü ve şileye dahi o yaşına kadar gitmeyişi dışında filmde bu bahse dair pek bir şey yok . bu izolasyonun sebebinin toplum baskısı mı , kızın farklı bir din mensubu veya öksüzlüğünden kaynaklanan bir karakter sorunu mu olduğu şeklindeki sorular cevapsız kalıyor . kızın adeta asosyal bir karaktermişcesine sunulup sahafla tanıştıktan sonra yavaş yavaş açılması şeklinde verilen bilgi akışı filme hakim olan gercekçi bakış açısına aykırı düşüyor .

    bunların yerine müezzin karakterinin taşralılığı, edilgenliği ve şaşkınlığı filmin temposunu belirliyor. filmdeki baba-sahaf figürü iki karakteri birbirine bağlayacak eskiliği-yaşanmışlığı ya da tarihselliği ki bunu iki büyük dinin derin geçmişleriyle de ilişkilendirebiliriz, taşıyor. bu sorumluluk hadi sizi yalnız bırakıyım cılıktan öteye gitmese de karakterlerin birbirleriyle temasının ancak ve tek belirleyicisi/müsebbibi olması bakımından filmin omurgasını oluşturuyor. ancak bu figürün ki bunu tarih in ta kendisi olarak anlamlandırmayı uygun görüyorum, daha babalığını açıklamanın zamanının gelmediğini belirtmesi ve akabinde müezzin in de aynı yönteme başvurmasıyla filmdeki sonsuza giden ihtimalsizliğin ve asla biraraya gelemeyişin de tek sebebi olarak görülebilmesi filmdeki önemli bir çelişki olarak göze batıyor. müezzin ve rahibe nin bir araya gelişi babanın kol kanat germesiyle pekala olabilecekken, bu durumun akışına bırakılması rahibenin anavatanına dönmesiyle sonuçlanıyor ve olası bir birleşmenin ve yıkılası bir tabunun daha da derinleşmesine ve en fazla uzak ihtimal olabilecek kadar yakınsayabileceğine ispat görünüyor. film bu tespiti yaparak bize bir şey söylemiş olmuyor, sadece olamamasının meşrulaştırılması ya da toplumsal ve psikolojik kökenleriyle tanışıklığımızın artmasına yardımcı oluyor.

  • durağan sahneleri, içi boş kasıntı tiradları ya da kendini tekrar eden sıkıcı görselleri ve duysalları kolaj yapıp adına "sanat filmi" diyen; resmen seyircinin sabrını sınayan günümüz lavuklarına, silah zoruyla, defalarca izletilmesi gereken şaheser.

    psikedelik kültürü bir kalemde veren, ve sona erdiğinde seyirciyi uzun fantastik bir seyahatten dönmüş, yorgun ve düşünceli bir ruh haliyle bırakan bir film. sanırım izlediğim en zengin film.

  • 9 radar cezası ile gelemez.
    minimum 15 puandan, 135 puan eder ki 100 de ehliyet gidiyor. o gelen baska biridir.

    kimi yiyonuz ulan?

  • uğur bey mikrofonu bırakmadığı için teknik olarak röportaja devam etmiş sayılıyor. işte gazetecilik.