ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ben berfu yenenler sorularınızı yanıtlıyorum
-
merhaba, nasılsınız? eşim sizi beğenerek izliyor, bu yüzden ayrıldık
20 ekim 2016 sabiha gökçen taksicilerin eylemi
süleyman seba
-
21 eylül 1986 ankaragücü beşiktaş maçında top hakeme çarpıp gol olmuş ve beşiktaş mağlup olmuştu ve o sezon beşiktaş 1 puan farkla şampiyonluğu kaçırmıştı. yani o gol olmasa şampiyondu. maçın hakemi ahmet akçay o maçtan sonra yaşadığı bir anıyı anlattı az önce bir programda.
süleyman seba, maçtan sonra ahmet akçay'ı arıyor ve "hocam biz seni biliyoruz. bu senin ve bizim yaşadığımız bir talihsizlik oldu. bu aralar canını sıkarlar, bir kaç gün gazete falan okuma. kendini de üzme" diyor.
hani şu "beşiktaşlı duruşu diyip duruyorsunuz. nedir lan bu duruş?" diye soranlar var ya. onlara bir örnek olsun isterim.
edit: yıllar sonra videosunu buldum. buyrunuz efendim. https://youtu.be/bvyzaieabxm
türkiye'de sadece 24 sokak çocuğu var
-
aile ve sosyal politikalar bakanı fatma şahin açıklaması.
şuradan ve şuradan okunabilir.
'şahin'in verdiği bilgiye göre 2007'de 775, 2008'de 474, 2009'da 197, 2010'da 101, 2011'de 106 ve 2012'de 24 çocuğun sokakta yaşadığı tespit edildi ve bu çocukların bakanlık hizmetlerinden yararlandırılması sağlandı.'
'verilen bilgiye göre, 2012’de en çok çocuğun sokakta yaşadığı il istanbul oldu. istanbul’da 15, ankara’da 5, izmir ve samsun’da 2’şer çocuk sokakta yaşıyor.'
çok güzel değil mi ya? ne güzel bir ülke haline geldik. çiçekler, böcekler falan. çekemeyenler çatlasın. hıh.
god bless türkiye
yabancı dizi film ve kitaplarda türk atıfları
-
sherlock holmes: şimdi, tıbbi gizeme bakalım. sana itibarını geri kazandırmalıyız, watson. ormangülü özünden rafine edilen bir zehir var. karadeniz kıyılarındaki türkiye bölgesinde, ölümcül bir felce neden olabilmesiyle kötü bir nam salmıştır. senin gibi azimli bir tıp adamını yanıltmaya yetecek kadar hem de. bunun yöresel adı da deli bal hastalığıdır.
11 ocak 2023 müsiad genel başkanının açıklaması
-
link
"avrupa'da da enflasyon var. ülkemizde biraz daha fazla var. tarihimizde ilk defa ekonomide avrupa'yı yakalayacak noktaya geldik." demiş.
biraz fazla enflasyonumuz var derken?
almanya'da enflasyon %9, fransa'da %7, ingiltere'de %11. tüik'e göre bizde %65.
aq adamların yıllık enflasyonu, bizim aylık enflasyonumuza tekabül ediyor neredeyse.
ne demek onlardan biraz fazla? fakirleşmeyi övmek, normal göstermek bana göre vatan hainliğinin en net tanımıdır.
bir de demiş ki tarihimizde ilk defa avrupa'yı yakalayacak noktaya geldik.
adamların 10 katı enflasyonumuz var. adamların 1.000 euro'ya aldığı telefonu, biz 40 bin liraya alıyoruz. adamların 5 bin euro'ya aldığı arabayı, biz 400 bin liraya alıyoruz.
adamların 100 euro'ya aldığı fritözü biz 4 bin liraya alıyoruz. hangi konuda yakalamışız tam olarak? umuyorum ki gerçekten taşak geçiyordur. yok şayet ciddi ise sıkıntı büyük demektir.
uçurumdan düşen adam ve aşırı sakin arkadaş grubu
randy rhoads
-
ozzy bugün rock müziğinin her şeye rağmen en saygı duyulası insanlarından biriyse bunun oluşmasında en büyük pay sahibi kişi randy rhoads'tan başkası değildir. black sabbath'tan kovulan ozzy müzik kariyeri bitme noktasına gelmişken, sihirli bir değnek değmişçesine randy'nin müzikal bilgisini ve yeteneğini konuşturduğu blizzard of ozz albümüyle tekrardan zirveye çıktı.
öyle bir adam ki, şu anki aktif gitaristlerin neredeyse tamamını bir şekilde etkileyebilmiş, fakat buna rağmen niyeyse ismi jimi hendrix, eddie van halen, joe satriani kadar bilinmez, hadi onu geçtim malmsteen neo-klasik metal'i denilen müzik türünü ortaya atarken bu adamın mr. crowley, revelation gibi şarkılarına yazdığı sololardan ilham alıyordu, fakat bugün malmsteen bilinirken, bu adam yarın öbür gün, anca ozzy'nin gitaristi diye hatırlanacak. üstelik adam müzik tarihinin en önemli müzisyenlerinden biri, üstelik ozzy'nin gitaristi fakat, bir sanatçının solo kariyerinde yardımcı müzisyenlerinden birinin de bu denli önemli ve anılmaya değer birisi olduğu çok nadirdir.
iyiler erken ölür derler, gerçekten uyuşturucuyu geçtim, alkol bile kullanmayan randy'nin talihsiz bir uçak kazası sonucu ölmesi, müzik tarihi için büyük bir kayıptır. öbür tarafta, gitarda hendrix, basta cliff burton, bateride john bonham, vokalde de jim morrison'la dünyadan erken göçenler grubu kurmuşlardır.
ekber was here
-
an itibariyle tüm duraklarda görebileceğiniz saçma ve sinir bozucu yazı. şaka gibi cidden.
hayır gelecek durak için de ekber was here yazıyor. sanki yolculuk zincirlikuyu değil de tahtalı köy.
13 haziran 2016 eyfel'in kırmızı beyaz olması
-
euro 2016 'da en önemli başarımız olarak hatırlanacak durumdur.
hamile kadının kocasına yaptığı sürprizin videosu
-
adam kaydı dinlerken kafasının içinde ben bu hallere nasıl düştüm diye düşünüyor ama cevabı bulamıyor. kadının tek derdi etkileşim. bir gözü kamerada adama koala gibi sarılmış sürekli sarsıyor. o da içinden "kendine gel o kadar hazırlık yaptık bunun en az 1.000 beğeni 100.000 izlenme alması lazım" diye düşünüyor ama çabaları yetersiz.
bu bir dramdır.
boğa burcu erkeği
-
azim çalışkanlık ve üşengeçliği aynı potada eritip paşa paşa evimde otururum. komik ve de sadığımdır fakat evden çıkmam. bıçak gibi keskinimdir ilişkilerde keser atarım ama evden çıkmam. bu konuyla ilgili bazı entryleri kabararak okurum ama tüm bunlar beni evden çıkaramaz. kısacası, boğa erkeğinden iyi sevgili değil, iyi koca olur bana kalırsa...
x çok güvenilirdir soyun yanına yat dönüp bakmaz
-
ya arkadaş... lan... aslında... o zaman hemen konuya giriyorum: kızların bazı erkeklere duydukları güveni ve onlara besledikleri "dostane sevgi"yi belirtmek için kullandıkları bir ifade.
lisedeyken kızlar "basketbol takımında oynanan okulun yakışıklısı" klişesinin gölgesinde yaşayan selvi boylum al yazmalım filminde ahmet mekin 'in oynadığı cemşit karakteri tadındaki çocuklar için kullanırlardı bunu genelde... "ay esmer volki çok yakışıklı, sarı çağatay tam fıstık" bilmem ne derken bir yandan da bu cemşit prototipine "ay seni de çok seviyoruz, şu okulda bir güvendiğimiz sen varsın" derler; bir de böyle ballandıra ballandıra "x (bu örnek olayda cemşit prototipi) çok güvenilirdir bak... soyun yanına yat dönüp bakmaz, bir de üstüne battaniye/çarşaf/yorgan (mevsimlik değişken) örter" diye bu cemşit'i överlerdi... daha sonraki yıllarda da buna tanık oldum ben. kızlar bir adamın güvenilirliğini belirtmek için bu ifadeye benzer başka ifadelerle kendilerine en uç durumlarda bile "yan gözle" bakmayacaklarından emin oldukları erkekleri övüyorlar... var bunu yapanlar. cemşit ve cemşit gibileri överken bu kadar fazla ırz-namus vurgusu yapmanın cemşit'te açtığı yaralara değinen var mı peki?
peki ama "soyun yanına yat dönüp bakmaz" ve benzeri ifadelerle övülen cemşit'in içinde kopan fırtına? cemşit'in o anda hissetikleri? "ehe sağol ya pelin... sen de benim kardeşimsin" derken, kabuğu açılan hicran yaraları... kızlar böyle o en tikky tavırlarıyla "ya x canım ya...soyun yanına yat dönüp bakmaz" derken cemşit'in halay çeken hormonları?
bir gün cemşit beklentileri boşa çıkarırsa biraz da suçu kendinizde arayın kızlar... nihayetinde oyuncak panda değil bu... cemşit.
nikah dairesine fotoğraf makinesi sokamamak
-
bundan tam 9 ay evvel, benim de başıma kadıköy evlendirme dairesi'nde gelen şey..
hem de nasıl biliyor musunuz?
nikah başlayacak, salon tıklım tıklım, abim elinde kamerayla içeri girip beni çekecek.. ağzı 5 karış mutluluktan, kardeşinin nikahını izleyip kaydedecek diye..
haber geliyor bana, "içerde biri var kameralı sokmayız" diyorlar..
"nasıl sokmazsınız abimi" diyorum, "kamerayla giremez" diyorlar..
bakın bu muhabbet, ben evet demeden 5 dakika önce arka odada nikah memuru önünde gerçekleşiyor.
adamlar "sokamazsın kardeşim! ya parasını verirsin ya da çektirmeyiz" diye üstüme yürüyor.
"ulan ben sizden böyle bir bilgi aldım mı sokamayız diye? para vermek zorundamıyım şu halimde size" diye diretiyorum..
adamlar bağırarak "çektirmeyiz" diyerek merdivenlerden yukarı çıkıyor ve ben bu esnada arkalarından laf atıyorum.. durduğum yer, nikah masasının arkasındaki kapı.. yani kapı açıldığı anda tüm davetlilerin karşısına çıkacağım.
sinirden yüzüm kıpkırmızı, elim ayağım titreyerek kapıdan çıkıyorum.
masaya oturuyorum.
"evet" derken yüzüm o kadar eblekleşmiş ki, eşim bile "neden bu kadar üzgün evet" dedin diye üzülüyor..
bağırış çağırış en mutlu anlarımdan birini sktiler.
sizin rantınıza da paranıza da yazıklar olsun.
yıllar sonra ekleme: nikahımıza dair düzgün video kaydımız yok.