hesabın var mı? giriş yap

  • benim için bir aşk.

    evde yapılanı o kadar ama o kadar leziz oluyor ki. üstelik koyun fısfıslı şişeye yarı yarıya sulandırarak, ister saçınıza püskürtün ister tonik yapın, ister halı silin ister cam, ister çelik parlatın ister kireç sökün, yerlerinizi silin, lavabo ovun, ayna parlatın, saç durulayın, ne bileyim işe yaramadığı bir alan yok. sabahları aç karna 1 çorba kaşığı ekleyin bir dolu bardak suyunuza için, sindirim sisteminiz de parlasın... yahu sen nasıl bir şifasın, nasıl her derde devasın, nasıl aşksın sen, canım benim ya...

    pek çok tarif de okudum başlıkta ama hepisi de yanlış, biri 1 haftada olan bi sirkeden bahsetmiş ki imkansız. uygun sıcaklıkta en erken 2 ayda oluyor.

    garantili tarifimi de şuraya bırakayım:

    1.5 kg elma(mumsuz, çürük olmayan ve olabildiğince tatlı) bi gün önceden güzelce yıkanır ve kurumaya bırakılır ki üzerinde yeniden oluşsun doğal florası.
    asla deterjan değdirilmemiş büyük cam kavanozlar kaynar su ve sirke ile dezenfekte edilir. bunun yanı sıra kullanılacak her şey (doğrama tahtası, bıçak) de aynı şekilde dezenfekte edilir.

    sonrası çok basit. elmaları mümkün mertebe minik küp küp doğrayıp kavanoza ekliyoruz. 5 lt lik kavanozun yarısı elma ile dolmalı.

    üzerine muhakkak klorsuz içme suyu ilave ediyoruz, kavanozun üstünde 4 parmak kadar boşluk kalsın, kafi.

    sonra evde varsa sirke anasından bi parça(çok büyük eklemeye gerek yok) ya da çiğ fermente herhangi bir sirkeden 1 çay bardağı kadar ekliyoruz. bunlar yoksa kavanoza 2-3 çorba kaşığı bal da ekleyebiliriz.

    sonra meyveler suyun dibine çöken kadar yaklaşık 15 - 20 gün her gün karıştırıyoruz ki suyun üzerinde kalan meyveler küflenmesin.

    meyveler dibe çökünce karıştırmayı bırakın(20 gün olmasına rağmen hala dibe çökmekte inat eden bi kaç parça meyve varsa onları kaşıkla alıp atın).

    meyveler dibe çöktüğünde karıştırmayı bırakıyoruz, mis gibi sirke anamız oluşacak üzerinde. ben de hiç sineklenme olmuyor ama bazılarında sinekler de gelebiliyor. bu arada en başından beri kavanozun ağzını bi tülbentle ya da peçeteyle kapatalım. içine sinek larva vs girmesine izin vermeyelim.

    sirke anası da yaklaşık 20 günde oluşuyor. bu ana dediğimiz şey suyun üzerini kaplayan beyaz/krem rengi pürüzsüz bi oluşum. eğer dokunduğunuzda dağılmıyorsa o anadır. dağılıyorsa küftür, geçmiş olsun, hepsini dökün.

    uygun ortam sıcaklığı 22-28 derece arası. daha soğukta ve daha sıcakta sirke yapılmaz. sıcakta meyveler çürüyor, soğukta da olması çok uzun sürüyor.

    karıştırmayı bıraktıktan 20-30 gün sonra sirke anamız oluşmuştur artık(hava sıcaksa 20 gün yeter).

    şimdi istersek anayı alıp sirkemizi süzüp meyveleri atabiliriz. süzdüğümüz sirkeyi 2-3 katlı tülbentten iyice süzelim. cam şişelere alalım, üzerine bi fiske tuz ve 1 çay kaşığı bal ekleyelim, en az 10 gün dinlendirdikten sonra kullanmaya başlayabiliriz. ben hep bu keskinlikte kullanmaya başlıyorum.

    istersek de yine anayı alıp meyveleri atıp süzdüğümüz sirkeyi yine aynı kavanoza alıp (meyvesiz şekilde) üzerine anayı geri bırakıp sirkeyi daha da kıymetli hale gelsin diye istediğimiz kadar bekleyebiliriz. aylarca yıllarca bekler böyle. ben hiç bu kadar sabredemiyorum.

    anayı içine biraz sirke koyduğumuz kavanoza alıp buzdolabında ya da serin bi dolapta saklayabiliriz. yeniden sirke yapacağımızda(hangi meyve olursa olsun) bu anayı kullanmamız sirkemizin son derece şahane olacağının garantisi.

    şu ana kadar yaptığım meyveler içinde nar ve elma favorim oldu. hele nar sirkesine ayrı bi aşık oldum. sirke kokusu sevmeyenler bi de portakal ve limon sirkelerinin kokusunu denesin. ben ara ara kapağını açıp koklamaya bayılıyorum.

    her meyveyle yapabilirsiniz. hatta evde kalan meyveleri karıştırıp karışım meyveden de sirke olur.

    yapacak olanlara kolay gelsin.

  • soyuz 1'in para$üt arızası yüzünden dünya'ya (orenburg yakınları) çakılan kozmonot. (24 nisan 1967) yörüngeden çıkıp dünya'ya mecburi dönü$ yaparken otomatik para$ütü açılmadı. yedek para$ütü de dolandığı için açılmadı. zaten soyuz 1 insanlı uçu$a hazır değildi, ancak abd ile yapılan yarı$ın gazıyla albay komarov'u yolladılar. öleceğini anladığı zaman soyuz 1'i tasarlayan mühendislere ana avrat düz gittiği söylenir.

    1992-1993 sezonunda ($ehir/devlet hatırlayamadım) izlemi$tim bu oyunu. komarov/sava$ dinçel'in mekiği sahnenin sağ tarafında idi, kendisini de kokpitte oturmu$ olarak izliyorduk.

    http://www.svengrahn.pp.se/…soyuz1land/soyanaly.htm
    http://www.astronautix.com/flights/soyuz1.htm

  • bu sabah, bahçeköy bilice börekteydi tek başına kahvaltıya geldi 200 kişi foto için sıraya girdi 10 dakika içinde, en son " - bari benim çayı da biri içsin" dedi tebessümle, üzüldüm adamın o durumuna vallahi, sevilmek, ünlü olmak iyi güzel de (ben de çok severim ayrıca) bi rahat bırakın adamı yahu bi pazarı var insanın....

  • başlık: koptum piçler okuyun

    1. ikinci dünya savaşı sırasında ingiltere başbakanı churchill radyoda konuşma yapmaya gidiyormuş. radyo evinin kapısına gelince, bindiği taksinin şoförüne sormuş: “beni yarım saat bekleyebilir misin?” karanlıkta müşterisinin yüzünü seçemeyen şoför: “özür dilerim sör, ama başbakanın konuşmasını dinleyeceğim.” churchill yurttaşının bu ilgisinden pek hoşnut kalarak iki sterlin uzatmış. şoför parayı aldıktan sonra yerlere eğilerek selam vermiş: “skerim churchill’i, sizi bekliyorum efendim.

  • varlığından emin olmadığım bir platformun açıklaması.

    apple bu işe girsin bizim millet para verir, taksit yaptırır yine takar o çipi.

    "ilk buluşmada çipli kolu masaya koymak"

  • "demokratik haklarını kullanmışlardır" diyen arkadaşlar..

    hadi gidin caminin önünde ateizm anlatın.. anlatın da görün bu arkadaşların demokrasiden anladıklarının ne olduğunu..

    onlar için demokrasi inilecek durağa varana kadar binilecek tramvaydır. (tanıdık geldi mi? )

    kendilerine bir şey olunca "insan hakları" , kendileri bir şey yaptıklarında "burası müslüman ülke"

    hadi canım , hadi .. demokratik hakmış... bizim karnımız tok artık.. eskiden yedik biz bunların demokratik ayak oyunlarını..

  • "dance now!!!!
    move onto the dance floor!!! right now!!!!!!"

    çeşit çeşit, tür tür şarkının içindeler. bazen hiphop oluyor bu, bazen rnb, bazen elektronik. müzik farklı, tarz farklı, hatta bazen dil bile farklı, ama dans edilmesini emreden zenci aşağı yukarı aynı. böyle hafif kaba, küstah, hoyratça bir ifade tarzı var. "dükkanın önünü kapamayın hadi hadi hadi!!!" diye kışkışlayan esnaf havasında.

    apartmanının park girişinin önüne park etmişim sanki adamın, emrediyor direkt:

    "şimdi dans etçeksin!!!" diyor, "şimdi gidip oynayacaksın, sallayacaksın, kıvırtacaksın!!!! hemen şimdi!!!! şimdi diyorum!!!" (ne acelen var pezevenk???)

    hayır bir de bu sesi öyle bir seçiyorlar ki, insan aldığı komutu uygulamak zorunda hissediyor. karşımda sanki mr eko var, sanki simon adebisi var... hafif bir ürkme geliyor içimden, "peki abi dans edelim artik ne yapalim" gibi düşünüyorum. o adamın minyon olma ihtimali yok yani, tut ki zaten zenci.

    bu şarkılara ancak gündüz arabadayken radyoda filan rastlıyorum, o anda bile etkisi oluyor. demek ki bu adam karşıma barda filan çıksa, arka planda hotel california filan çalıyor bile olsa, "dans et! şimdi hemennnn!!! right nowww!!!" tarzı bir diretmeyle karşılaşsam tın tın tın başımı önüme eğip gideceğim, hoplayıp zıplayacağım.

    ...eşi dostu ne yapar bu sesin sahibinin, bir de onun merakı içindeyim. "yemek saati gelmeden evde olacaksın demedim mi eşşek herif? right nooow!!! hava karardı!!! yeaaah!!!" diye kızsa evladına, o çocuğun itiraz edebilme olasılığını aklımdan dahi geçiremiyorum.