hesabın var mı? giriş yap

  • bir kutu çekirdek kahvelerinden alınca beleşe verdikleri ufak boy kahve "uygulamasını" kaldırmışlar. gün sonunda lavaboya döktükleri şu bayat filtre kahveden de mi veremiyorsunuz derseniz bile "maaleseff" diye vermiyorlar.
    ama şimdi ne yapıyorum, gidiyorum cafe nero'ya, gloria'ya, carribou'ya, diyorum ki "bu çekirdek kahveden bir kutu alınca starbucks'ta yanına bir kahve hediye ediyorlar". tabi ki yanıt her zaman "ne demek efendim biz de hediye edelim" oluyor.
    yani demem o ki eyy starbucks!! senin sayende hediye kahvemizi her yerden yine alıyoruz, ama bir farkla, kahveyi senden almıyoruz. haberin olsun..

  • bugun ntv de belgeseline denk gelmemle birlikte tanıdığım kanadalı kahraman. herkes hikayesinden bir ders çıkartabilir..

    http://upload.wikimedia.org/…foxtoronto19800712.jpg

    üst tarafta ki fotoğrafta can çekişir gibi koşan bir insan görüyorsunuz ama bu insan koşarken cidden can çekişiyor! inanılmaz boyun ve göğüs ağrılarından dolayı sağlığında bir sorun olduğunun farkına vardığında bile maratonuna ara vermemiş, hatta ciddi bir sorununun olduğu anlaşılacağı için doktora dahi gitmeyi reddetmiştir..en son gün 33 kilometre koşup karavanına yığılmıştır. yapılan doktor kontrollerinde kanserinin tüm vücuduna yayıldığı, akciğerinin sol ve sağ loblarında yumruk büyüklüğünde tümörler olduğu tespit edilmiştir. aynı yıl ölmüştür zaten ve ölümünden 31 yıl sonra bana bu entriyi yazdırmıştır. işte ölümsüz olabilmek böyle bir şeydir.

  • telefon çalar. arayan kişiye bakılır. arayan baha dir.
    telefon "naber lan sığır siki" diye açılır..
    karşıdan gelen "senin azğına sıçarım ulan eşekoğlueşşek" cevabina çok şaşırılır.
    "pardon baba ya bi arkadaş sandım seni" denir. yerin dibine girilir.
    sonrasında telefon kapatılınca telefondaki baba ibaresi babam olarak değiştirilir.
    hayvanlık ise bakidir

  • kuzenim, 14 yaşındaki oğlunun facebook mesajlarına bakmaktadır. "yin yang, gel gel beraber okuyalım çok komik" çağrısıyla birlikte bu eşsiz günaha katılıyorum. yazışmalar muazzam.

    ilk mesajla birlikte her şey hızla gelişiyor..

    erkek: beni eklemişsin? tanışıyor muyuz?
    kız: ben sizin okuldan bilmem ne sınıfından bilmem kim. ben seni tanıyorum ama demek ki sen beni tanımıyorsun.

    araya birkaç kısa geyik serpiştirildikten sonra:

    erkek: çıkalım mı?
    kız: düşünmem lazım..
    1-2 dakika sonra kız: düşünüyorum...
    1-2 dakika sonra kız: tamam kabul ediyorum.
    erkek: oleyy. çok sevindim :)))

    5 dakika sonra erkek: aşkım?
    kız: aşkımmmm.

    yarım saat sonra erkek: o senin fotoğrafının altına yazıp duran lavuk kim?
    kız: salağın teki ya boşver. peşimde koşup duruyo. yüz vermiyorum. önemli biri değil, kafana takma.
    erkek: benim için önemli ama!..
    kız: ya boşver, yakında vazgeçer zaten.
    erkek: neyse ben onu hallederim en kısa zamanda..

  • guzel bir restoranda yenen romantik bir aksam yemeginin ertesi günü isyerinde cüzdani karistirirken restoranin fisini bulmak. fise söyle bir göz attiktan sonra 8-10 parcaya bölüp masanin yanindaki cöp kutusuna atmak. sonra "allah allah bu yemek bu kadar az mi tutmustu ya?" diye düsünmek. üsenmeyip cöp kutusundan fisin parcalarini toplamak, birlestirip bantlamak ve fisi tekrar incelemek. icilen sarabin hesaba yazilmadigini farketmek (ki dikkatli bir okur yazimin basinda yemegin "romantik" oldugu belirtmemden sarabin fiyati hakkinda az bucuk fikir edinmis olmak). is cikisi her ne kadar evin ters yönünde teee anasinin terekesinde de olsa restorana gitmek, bize servis yapan garsonu bulup durumu aciklamak ve bu sarabin parasini ödemek istedigini söylemek. garsonun minnet bakislari arasinda durumu müdüre anlatmasi ve müdürün hassasiyetim icin tesekkür ederek sarabi ikram kabul etmemi istemesi. tam o sirada garsonun "bir dakika, bu gözlük sizin mi?" diyerek cekmeceden bir günes gözlügü cikarmasi. meger yepyeni gözlügü restoranda unutmus oldugumu farketmek. garsonla sarilip (evet sarildik) hayretler icinde oradan ayrilmak. bu olaydan sonra karma'ya inanmak.

    ben bilmiyor neden bu olayi böyle geronimo türkcesi'yle anlatmak.

  • çankırı'da valiliğin yayımladığı bildiri ile il sınırların içindeki halka açık yerlerde içki tüketimini yasaklandı. şimdi hemen dellenmeyin bir bakalım gerekçe neymiş. valilik diyor ki havalar ısınınca insanlar pikniğe gidiyor, orada alkol alıp dönüş yolunda trafik kazası yapıyor, bu yüzden geçen sene 2 kişi ölmüş. http://www.milliyet.com.tr/…akika&articleid=1094614

    şimdi yasağın tutarsızlığına gelirsek; diyelim ki bir minibüse arkadaşlarla 20 kişi doluşup pikniğe gittiniz. valilik genelgesine göre 20 kişinin de içki içmesi yasak. niye? çünkü kaza olur. sadece şoför içmese, ya da yasal sınırlar dahilinde içse? olmaz, içki herkese yasak. (bkz: maksat üzüm yemek değil bağcıyı dövmek). "e kontrole gelince kim şoför ne bileceğiz, ya içiyorsa?". arkadaşım piknik yolu güzergahları bellidir, koyarsın bir ekip otosu üfletirsin şoföre, yasal sınırın üzerinde alkollü ise zaten kodaman bir ceza yazma hakkın var.

    ceza dedim de aklıma geldi; bu ülkede alkollü araç kullanmak zaten yasak değil mi? yasak. hem de kol gibi para cezası var, ehliyetin alınması da cabası. e o zaman sen bu yasağı yürürlüğe koyma acizliğini neden ikinci bir yasakla kapatmaya çalışıyorsun? o zaman ben derim ki madem alkollü araç kullanmak yasak ama kontrol edemeyip içki içmeyi yasaklıyorsun o zaman halka açık yerde içmeyi kontrol edemezsen yarın içki üretimini de yasaklarsın. hadi onu da kontrol edemedin, kesmedi içki ithalatını da yasaklarsın. nereye varacak bu? bir tane yasağın var onu adam gibi uygula olsun bitsin.

    üçüncü nokta; piknik dönüşü alkolden kaza olmuş. e peki ben içkiyi seven ama sorumsuz bir şoförüm, pikniğe giderken değil evden yola çıkmadan içtim, n'olacak? yarın "pikniğe giderken kaza oldu, artık evde içmek de yasak" mı diyeceksin?

    böyle neresinden tutsan saçmalık akan bir karar umarım uzun süreli olmaz.