ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
fleabag
-
bu dizi her ne kadar bir kadın dizisi gibi görünse de bence kesinlikle erkeklerin izlemesi gereken bir dizi. sadece baş kahramanı kadın olduğu için değil bizzat o baş kahramanı oynayan kadın tarafından kaleme alınıp feminist damarını kesinlikle çatlatmadan ama aynı zamanda erkek egemen alana yaranmaya çalışmadan ve en önemlisi kadınlara dair oldukça önemli, değerli küçük saptamaları erkeklerin gözüne sokmadan, olup bitenle inceden inceye dalga geçme becerisini bir an için bile yitirmeyen enerjisi yüzünden. üstelik bunu feminazi bir damarla dilediğince sömürebilecek bir sürü imkana sahipken. kahramanımızın dördüncü duvarı yıkıp izleyicisiyle temas kurduğu her sahnede kadın/erkek ve genel olarak insan ilişkilerine dair bastırılmış, ehlileştirilmiş, hizaya sokulmuş tavır ve davranışların sağlaması yapılıyor harika bir şekilde. ama kesinlikle erkeklere ya da bir kesime yönelik eleştiri, mızmızlanma, hayfılanma vs olmadan.
neşeli, enerjik, mutlu, esprili görüntülerin ardına gizlenmiş o küçük, sevimli, duyarlı ama yine de mutsuz kadınların (ya da genel olarak insanların) iç sesi yükseliyor sürekli phoebe waller-bridge'ın canlandırdığı karakterden. harika bir dengesi var dizinin. ülkemizde neredeyse herkesin sosyal medyadan kendine dönük yarattığı karakterli, iyi, naif, zeki, esprili, vicdanlı, ahlaklı bıla bıla'' ama yine de hor görülen, dışlanan, haksızlığa uğrayan, iyiliği, güzelliği görmezden gelinen bıla bıla..'' insan modelinin karşılığı adeta (sosyal medyada öyle dersin kim bilecek) fleabag . ama bunda herhangi bir yerinme, övünme ve istismar yok. ben en çok bu normalliğini sevdim karakterin.
hafif komedisine iliştirdiği hafif, insani trajedisiyle ''o olmak' düşüncesini izleyicisine bu denli gösterişsiz ve incelikli şekilde geçirebilmesi takdire şayan. kendi adıma bayıldım. phoebe waller-bridge'in oyunculuğundan bir an bile aksamayan tanıdık ama ayrıntılarda öldürücü yazarlığına kadar her şeyine bayıldım. umarım ikinci sezonu bir an önce gelir.
arap defol
-
başlığı açan kişi fatih'e yakın zamanda gitmemiş belli ki.
haklı bir yazı.
parasına kesinlikle değen şeyler
-
açık öğretim fakültesidir. dönemlik verdiğin 205 tl harç ile aylık akbil'e 170 yerine 77 lira vererek aylık 93 lira kar ediyorsun. üstüne yine sinema biletiydi oydu buydu, telefonda öğrenci indirimleri falan derken bu karlar haddini aşıyor.
edit: ögrenci akbili artık 40 lira. bu kazanç yılda 2bin lirayı geçti.
yaran diyaloglar
-
sabah kahve almaya çıktım, önümde de bir tane kız var ama ölüyor tikilikten, kokoşluktan, kezbanlıktan... siz artık hangisini daha çok seviyorsanız. kahvesini söyledi, sonra da geçti oturdu, taktı kulaklığını. adı söylendi, duymadı; birkaç kere daha bu devam edince oradaki bir beyefendi aldı kahveyi ve koydu kızın masasına, tamamen iyi maksatlı:
- yalnız benim sevgilim gelecek birazdan. (olabildiğince lafı sündürerek)
+ şu arkadaki kadını görüyor musun?
- evet?
+ hah işte o benim nişanlım, attan inip eşşeğe binmem ben.
sonra da havalı bir biçimde geçti yerine oturdu. hani lisede birisi laf sokunca "oooo nası koydu lafı", "o lafın altında kalacağına gel benimkinin altında kal" falan denir ya, öyle bir uğultu yükseldi tüm mekandan. kız da kahveyi mahveyi almadan çıktı gitti. hatıra fotoğrafları çekildi, elemana verildi mendil halay başı edildi, onların hesabı ortaklaşa ödendi, iki waffle ısmarlandı, bir başka gün toplanmak için telefonlar paylaşıldı. sabah mutsuz uyanmıştım, vallahi iyi geldi.
bu da benim anım hüsnü.
lionel messi
-
"maradona zaman zaman maradona oluyordu, messi ise her gün maradona." - jorge valdano
27 mayıs 2020 gelir vergisinin yükseltilmesi
-
halk ağır vergiler altında eziliyordu. kral çarlsın damadı salağın tekiydi. kral, damadın salak olduğunu herşey bittikten sonra anlayacaktı. damat aslında kötü bir adam değildi. sadece cenab-ı allah ona yeteri zekayı vermemişti. o da bu sebepten yeni yeni vergiler türetmenin peşindeydi. çarls ,"para gelsin de nereden gelirse gelsin" düşüncesindeydi. geçilmeyen köprülerden para alınıp, icilmeyen suların vergisi isteniyordu.
kral sarayında gününü gün ederken, damadın bu uygulamaları halkı fazlasıyla bunalttı. damat en son çaya vergi getirince halk isyan etti. isyanı bastıramayan çarls, ingiltere ve fransyaya kaçmak istese de basarılı olamadı. isyancılar natingım düzlüklerinde çarls ve damadını yakalayıp, azına sctılar .
her şey bitti derken çıkagelen insan
-
her şey yeniden başladı derken çeker gider bu.
olan biten
-
mete gazoz, yarın yazarların sorularını cevaplayacak. gözünüz sol frame'de olsun.
cuma günleri megafonla konuşan adam kim yhaa
-
izmirde cami bile olmadigini bilmeyenlerin uydurmasi.
olum izmirde cuma yok bi kere. persembeden cumartesine geciyoruz biz. öyle dinsiziz.
zengin mutfağı
-
sinemamız açısından (her ne kadar tiyatrodan uyarlama da olsa) kullandığı başarılı ve agresif metaforlarla-metonimilerle, ki temanın kendisi zaten başlı başına bir metafor, kapitalizmi, siyasi sistemi birey bağlamındaki etkileri açısından tartışan ve sağlam biçimde eleştiren ufak tefek kusurları dışında hayli başarılı bir yapım. türk sineması içinde müstesna bir yeri vardır kanımca. tabi hiç bir zaman unutulmaması gereken faktör için (bkz: şener şen) ki sanırım kendisi söz konusu eseri tiyatroda da oynamıştır.
galatasaray'ın son 7 maçta 7 galibiyet alma nedeni
-
hoca da durur mu yapıştırmış cevabı:
- 17'de 16'ya inanıyorsun da 7'de 7'ye mi inanmıyorsun?
not: daha 6 galibiyet oldu.
neden evlenmiyorsun sorusuna alternatif cevaplar
-
"yaradan mevlam öyle bir yazarmışki, kul ne yaparsa yapsın ölüm ile nikahın tarihini değiştiremezmiş" deyince susuyolar; tecrübeyle sabit.
demirel ve ecevit'in efsanevi pozu
-
birbirlerine saygı amacıyla, japon kültür-dostluk haftasında birbirlerinin önünde eğildikleri meşhur poz.
http://www.arastiralim.net/…ve-demirel-egiliyor.jpg
https://eksiup.com/7694f3fe110 (yeni link)
70'lerin türkiye'sinde dönemin siyasetinin en ileri lideri ecevit ve onun en büyük muhalifi demirel.
-en zıt iki karakter. . .
-bir tarafta tez diğer tarafta anti-tez. . .
-yani sadece bir fotoğraf değil, ölümsüzleştirilmiş diyalektik. saygıya dönüşen bir rekabetin karesi. . .
hazır konu açılmışken döneme ilişkin hatırladığım kadarıyla bir şeyler karalamak isterim günümüzün siyasetiyle temas edecek olan . baştan söyleyeyim anlatacaklarım şaka değil, günümüzün siyasetinden sonra şaka gibi gelecek biliyorum.
1970'lerin başında chp'de inönü liderdi ve yapılacak kurultayda programı beğenilmezse istifa etmeye hazır olduğunu söyledi. beğenilmedi ve istifa etti!
şaşırtıcı gibi; kavga, dövüş, kaset olmadan düzgünce istifa.
ardından ecevit chp genel başkanı oldu ve ilk seçimlerde 1973'te %30'un üstünde oy aldı. bu ecevit iktidarında ülke ekonomisinin en büyük sorunu enflasyondu. enflasyonun asıl sebebi ise 71 ve 73 petrol krizleirnin etkilerinin katlanarak ülkeye girmesiydi. ecevit de tam bir solcuydu, krize rağmen neoliberal politikalar yerine enflasyonu göze alarak yüksek istihdam ve yüksek ücret politikası güdüyordu tabi bunda dönemin sendikaların güçlülüğününde etkisi çok.. ancak ödemeler dengesinin altüst olması, dünya bankası ve imf'nin sıkıştırması, petrol satın alacak dövizin ülkede kalmamasından dolayı devalüasyonlara gidilmek zorunda kaldı. ardından muhalefetin istifasını istediği ecevit, muhalefeti kırmadı ve istifa etti, başbakanlığı bıraktı. inanılmaz geliyor değil mi günümüzdeki saltanata evrilen siyaset dünyasına bakınca?
1977 yeni seçimler oldu ve ecevit bu kez %40'ı geçti. sivas'ta, çorum'da, kırşehir'de, rize'de, diyarbakır'da bile birinci oldu. ancak istifa ettiği için güven oyu alamadı ve hükümeti kurma görevi 2. parti olan demirel'e verildi. ecevit 'bana darbe yaptılar' diye ağlayıp sızlamadı. 'halkın iradesine müdahale var' demedi. demirel ise hükümetini kurdu. tc tarihinin en başarısız hükümeti oldu ve ardından ülke tamamen kaosa ve derbeye gömüldü.
işte bu fotoğraf bence, demirel'in ecevit gibi eşsiz bir siyasetçi önünde eğilmesidir. ecevit gibi eşsiz bir siyasetçi ise büyüklenmemiş, alçak gönüllülük gösterip karşılık vermiştir. . .
günümüzde bir lider japon kültür-dostluk haftası diye tayyip'in önünde bir an eğilse, malum şahıs onun sırtına çıkıp deh bre deyip kırbaçlamassa adam değilim. buna benzer...
huzur içinde uyu karaoğlan . . .