hesabın var mı? giriş yap

  • 7 öğrenci bir eve doluşulur. sürekli "gürültü yapıyorsunuz" "eve geç geliyorsunuz" "merdivenlerde ses yapmayın" "bu kadar kişi eve doluşmayın" uyarılarıyla rahatsız eden apartman sakinleri, "gaz kaçağı var siz iyi misiniz" diye sormaz. tüm öğrenciler ölür. ertesi gün "zaten içiyorlarmış" denir.
    öğrenci evinde yaşanabilecek en dumur olaylar bunlardır.

  • malumun ilamına lüzum yok da hadi konuşalım, gerçekten var olan ciftlerdir. her pazar bunlari izleyip, keske yardımcı olabilsek diyorum. zira zift gibi akıyor, yayılıyor, ayaklara bulaşıyor simsiyah mutsuzlukları. gittikçe büyüyerek bütün takım yıldızları hürp diye yutan bir kara deliğe dönüşüyor. katladiklari veya sürdükleri bebek arabalarıyla, hayattan iki gram zevk alamadıkları, ruhsal ve zihinsel anlamda baska mecralarda fink attıkları ve bedenlerini bu bayat düzenin peşinde sürükledikleri açık seçik izlendigi halde, onbinlerce genc her gun, her saniye bu mutsuz düzene doğru, bant üzerinde pres makinesine ilerleyen salçalık domatesler gibi ilerlemekteler.
    neden? bunu kendinize neden yapıyorsunuz? çocuklar harika varlıklar olabilirler. fakat bu toplumda, avm kültüründe, boktan eğitim sisteminde, soğanın kıymete bindigi enflasyon şartlarında, köy kadar kalabalik fakat komşunun komşuya yabancı olduğu 1+1 evli itiş tepiş sitelerde, evlenip cocuk yapılır mı? sevdiğiniz insanın ortasından bastığı diş macununa veya sabun üzerinde bıraktığı kıllara şaka yollu sövmek keyifli olabilir, fakat bunu ömre yaymaya gerek var mı?
    hafta sonları ben kulağımda müzik elimde kitap, telefonun ucunda veya yanımda dostlar, hayatta bana keyif veren her türlü hobimle, kendimi gerceklestirdigim sanrısını yaşarken; bebek arabasıyla çantaları sırtlanmış baba ve kucağında bebegiyle önde ilerleyen dogum kilolarını verememis anneye bakıyorum. hayatı anlamlı kılma çabası peşinde üreyip, girdikleri cendereyi anca fark etmelerini izliyorum. çocuğa adanan ömrün, çocuk büyüyünce çocuğun hayatının her lahzasına karışmak suretiyle hesabının yine çocuktan sorulacağı bu debelenmeyi, esefle izliyorum. keşke yardımım dokunsa diyorum. keske onlar icin bir sey yapabilsek. fırsatları olsa kucaklarında ne var ne yok sıpıtıp kaçacaklarini bilerek, park ettikleri arabaya tin tin yürümelerini veya sahilde dolanmalarını izliyorum.
    bebek ekseriyetle viyak viyak ağlıyor, kalabalıktan huzursuz oldukca ağlıyor sabi. bir kasabada, otlak alanda, meşe ağacının altında, sırtını ağaca yaslamış anne ve babasının yanında kundaklanmış vaziyette, agac dallarının arasından sızan ışık hüzmelerine bakıyor olsa, böylesi ağlamazdı. gülücükler saçardı, ninesi derdi ki "bebekler melekleri görürmüş, melek gördü bizimki."
    dört bir yandan üzerime insan akın ederken, ben dahi sallanmış şampanya misali kımıl kımıl patlayacak gibi oluyorum, o bebek nasıl fenalaşmasın.
    köyde kasabada tamahkar beklentiler ve minimal dinamikler içerisinde, sobanın üzerinde kestane çevirerek yaşlandığımız hayatlar yaşasak genç de evlenilirdi altı çocuk da yapılırdı. şehirde ısrarla bu düzeni kurup ilerletmeye çalışanlar hafta sonu görülen çocuklu mutsuz çiftlerdir.
    kendilerine nasıl yardımcı olabileceğimizi bulabilmek isterim. çocukları ve bebekleri seviyorum, belki bazı hafta sonları bencilce gtumu gezdirmek ve kendimle ilgilenmek yerine yarı zamanlı - gönüllü bebek bakıcılığı yapabilir ve o çiftin, flört eden iki taze aşık gibi takilabilecekleri anlara kavuşmalarına destek olabilirim. blabla ötmek kolay, karanlığa bi mum yakmak lazım.

  • aga ne diyelim. allah bin tane peygamber göndermiş yine ıslah edememiş bu coğrafyayı. tartıştığımız konuya bak. oruç tutan tutmayan birbirine hayvan falan diyor. adamlar bugün galaksimizde ne oluyor deyip uzay boşluğuna kök salarken, biz bugün ne giysek, bugün hangi mezhep çatışması var, hangi örgüt ne amaçla kelle kesiyor ya da oruç tartışması yapıyoruz. biz oyuncu değil oyuncağız lan. bir tane iskandinav ülkesinde böyle kısır saçma bir tartışma döner mi, hayır. allah var diyen emirdir diyen tutar, ben tutmuyorum diyen tutmaz kime ne? vallahi kafamı duvarlara vuracağım. bu ülkede yaşamak, bu salak tartışmaların beynimi işgal etmesinden o derece sıkıldım.

  • crous denen bir kurum var fransa'da. yemekler bu kuruma bagli yemekhanelerde veriliyor. crous'a bagli tonla yurt da var ve gordugum butun yurtlari kaliteli. ayrica ozel yurtlara gore yer yer ucte biri fiyatina kalabiliyorsunuz.

    crous'a internet uzerinden mali durumunuzu aciklayan bir form doldurup gonderiyorsunuz. uygun gorurlerse o yemegi 1euro'ya yiyebiliyorsunuz.

    ben yuksek lisans ogrencisiyim, bursluyum o sebeple bana 1 euroya vermediler. ancak yine burslu olan bir arkadas dokumana burssuz oldugunu yazdi ve saps diye aldi 1 euro iznini. yani vicdaniniza kalmis sadece bu yemegi bir euroya yemek.

    her oglen balik, et yiyorum, gercekten yildiz teknik yemekhanesindeki solucanli salatalardan ve yag icinde yuzen sebzelerden olusan adina da kis turlusu denen varliktan sonra insanca yasamak neymis gordum.

  • lan bu audi kupasina kim istedi katilmayi. bize skoda kupasi falan olsaydi soyle sparta prag, legia varsova falan.

  • çinli bir turistle çekilen fotoğrafın altında şöyle yazıyor;

    çin'de iç karışıklık yokmuş. sizi çok ucuza çalıştırıyorlar dedim. verdim fitneyi. darısı yeni mültecilerimizin başına.

  • nükleer füzyon, güneş de dahil olmak üzere tüm yıldızların enerjilerini üretme sürecidir. bir füzyon reaksiyonunda, atom çekirdekleri daha ağır çekirdekler oluşturmak için birleşir. çekirdeklerin her ikisi de pozitif yüklü olduğundan yaşadıkları itme kuvvetinin üstesinden gelmeye yetecek enerjiye sahip olmaları gerekir. ayrıca bu çekirdeklerin birbirleriyle çarpışmak için yüksek bir şansa ihtiyaçları vardır.

    gereken aşırı yüksek basınç ve sıcaklık koşulları yıldızların çekirdeklerinde bulunur. örneğin, güneş'in merkezindeki basınç, atmosferik basıncın 100 milyar katı kadar şaşırtıcı, sıcaklık ise 15.000.000°c gibi muazzam bir değerdedir.

    (bkz: öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler/#139529982)

    bu koşullarda, hidrojenin helyuma füzyonu kolaylıkla sürdürülebilir. füzyon reaksiyonunda ortaya çıkan çekirdek (demirden daha hafifse), onu oluşturmak için bir araya gelen çekirdeklerden biraz daha küçük bir kütleye sahip olur. bu fazla kütle enerji olarak salınır ve yıldızlara güç veren de açığa çıkan bu enerjidir.

    füzyon reaksiyonları, nükleer santrallere güç veren "fisyon" reaksiyonlarından farklıdır. fisyon'da, ağır ve kararsız atomlar, enerji (ve radyoaktif yan ürünler) üretmek için ayrılır.

    (bkz: fisyon/#139535995)

    buna karşılık, füzyon gücü temiz, verimli ve sınırsız bir enerji kaynağı sağlayabilir. füzyon, yakıt olarak yalnızca su ya da lityuma ihtiyaç duyar ve yan ürün olarak yalnızca toksik olmayan helyum gazı üretir.

    nükleer füzyon sağlamak için bir diğer yol, her ikisi de hidrojen izotopu olan döteryum ve trityum atomlarını kullanmaktır. bu atomlar, çok yüksek ısı ve basınç altında birleşirler ve ortaya çıkan ürünler ısı olarak enerjiyi serbest bırakır.

    nükleer füzyon reaksiyonlarını başlatmak ve sürdürmek önemli mühendislik zorlukları içermektedir. dünya çapında bu sorunlar üzerinde çalışan birçok araştırma kurumu bulunmaktadır.

    yakın zamanda, çin'deki bir laboratuvar 17 dakikadan fazla bir süren, 70.000.000°c'lik bir füzyon sıcaklığına ulaşmıştı. bu harika bir başarı olsa da füzyon enerjisi ticari bir enerji kaynağı olmaktan halen çok uzaktadır. bilim insanları füzyon enerjisinin bu yüzyılın ikinci yarısında yaygınlaşacak hale geleceğini düşünmektedir.

    science focus