ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
şike davasında asıl hedef erdoğan'dı
-
insana "keşke küme düşseydik, keşke 5 sene durumu toparlayamasaydık da şunları duymasaydık" dedirten açıklama. 3 temmuzdan sonra senin gibi bir yalakanın arkasında durduğum için bana da yazıklar olsun.
annenin whatsapp kullanması
-
(bkz: para gitmiyo dimi eminsin)
24 nisan 2016 trabzonspor fenerbahçe maçı olayları
-
amedspor'a "terörist" diyen çomar taraftarların gerçekleştirdiği olaylar.
vincent van gogh
-
sanatçı olunması için istidadı şart koşanların sözlerini bir karga sesi kadar rahatsız edici bulan van gogh'a göre, sanatçı olmak için sabretmek ve "yeteneğin yok" diyenlere kulak asmadan gelişmeye devam etmek gerekiyormuş.
"ama gelişmek istiyorsak toprağın içine dalmalıyız. onun için sana diyorum ki: drenthe* toprağının içine dik kendini, filizleneceksin, kaldırımın üstünde solup kuruma."
insanın daima gelişen bir varlık olduğunu ve doğuştan getirdiği bir yetenek ile birdenbire sanatçı olamayacağını savunuyor van gogh. ona göre sanatçı olmak için emek ve sabır gerekiyor. "insanların benim hakkımda ne düşündükleri konusuyla uğraşamam, ileriye doğru gitmeli ve yalnız onu düşünmeliyim." derken de çevresinde "bu sanat, bu sanat değil." şeklinde yorum yapanlara kulak asmayacağını söylüyor. bir otoritenin onun yetenekli olup olmadığına karar veremeyeceğinden bahsediyor ve gerçekten rahatsız oluyor istidatlı sanatçı ifadesinden çünkü bu ifade emeği ve çabayı değersizleştirip yok sayıyor ve kimin sanatçı olup olmayacağına bir anda, tek bir eserle karar veriyor; yani bu oldukça katı, keskin, köşeli bir ifade.
ben sanatçı dediğimiz kişilerin doğuştan getirdikleri bir farklılık mı var yoksa yaşadıkça diğer insanlardan farklı görüp duyma kabiliyeti(ruh) mi kazanıyorlar bilmiyorum ama sabreden her derviş muradına ermiyor. yani "ben sanatçı olacağım" diye çıktığın bir yolda kendin için dahi hiçbir şey olamayabiliyorsun. bu yüzden van gogh'un bu sözlerini daha çok döneminin sanat otoritelerinin kimin sanatçı olduğu ve eserlerinin para getireceği üzerindeki belirleyici rollerine karşı bir tepki olarak yorumluyorum. her sabreden ve çok çalışan kişiye sanatçı denilebileceğine kesinlikle katılmadığım gibi, hiçbir çabası olmayan, kendini geliştirmeyen bir kişinin de sırf yetenekli diye sanatçı olabileceğine inanmıyorum.
*drenthe: hollanda'da bir idari bölge.
yaa pelin kardeş çok rahat konuşuyordun
-
ekşi sözlük'te muhtemelen çok sık kullanılacak bir bkz.
lazio'nun efsane kadrosunu saymanın kız düşürtmesi
metroda bağıra bağıra ilahi söyleyen takkeli adam
-
millet iyice delirdi. biri sakallı görünce 10.yıl marşına başlar diğeri buna tepki olarak metroda ilahi okur. alayınız yobazsınız haberiniz yok.
hastası olunan sözler
-
"bu ülkeyi nasıl yöneteceğini bilen herkesin taksi sürme ve saç kesmekle meşgul olması ne büyük talihsizlik" (bkz: george burns)
emre belözoğlu
-
özünde çok iyi bir insan ama sahaya çıkınca kendini kaybediyor, eşi bazen "onu tanıyamadığını" söylüyor. biliyoruz ki direksiyon başında da kendini kaybediyor, muhtemelen halk ekmek sırasına girse orda da kendini kaybedecek ama özünde iyi bir insan. benden iyi mi? muhtemelen, hayatın kimi nasıl ödüllendirdiğine bakılırsa benden milyonlarca kez iyi, tıpkı patronum gibi, ya da hafta sonu sevgilisiyle sinemaya gidecek lise talebesi gibi. bi ben kötüyüm, allah başka dert vermesin.
mark zuckerberg türkiye'de doğsaydı olacaklar
-
üniversite, yüksek, askerlik derken...
3-4 yıllık iş deneyimiyle birlikte kurumsal bir şirkette senior web developer falan olurdu şu yaşıyla. (bkz: alkış)
iş çıkışı mochasını içer, boş vakitlerinde twitter'da karı-kız kovalar ve her zaman aklında olan kendi şirketini açma hayali toplum baskısı sonrasında yapmak durumunda kaldığı evlilikle biterdi.
sonrasında ne bileyim... görümce, elti ne boksa işte onların evinde çoluk çocukla beraber beyaz çoraplarıyla bağdaş kurmuş vaziyette çay içerken, acun programlarına katıla katıla gülerdi.
halk ayaklanmasındaki beyaz gömlekli polis
-
31 mayıs halk ayaklanması'nda taksim'de bir göstericiye, her yanı diğer polislerle tutulmuşken , işkence eden , tekme atan, kameralara "çekme" diye bağıran polistir.
http://webtv.radikal.com.tr/…iye/3653/yorumsuz.aspx
fuse tea'nin dehşet verici dayak reklamı
-
peki o çocuğun o saatte orada ne işi varmış sorarım size !
edit; yanlış alarm afedersiniz.