hesabın var mı? giriş yap

  • düşünmesi kafa karıştırıcı bir konu. ama basitçe anlamak için iki örnek düşünülebilir.

    çakal ve road runner çizgi filmindeki çakalı düşünün. bir uçurumun kenarına çıktığı anda hemen düşmez, uçurumun kenarına geldiğini görür ve birkaç saniye sonra düşer. yani yerçekimi onu birkaç saniye sonra aşağı çekmeye başlamıştır. peki gerçek hayatta da düşen bir objenin düşmeye başlaması için 0,00001 saniye bile olsa bir zaman geçiyor mu? yoksa yerçekimi en ufak bir gecikme olmadan mı onu aşağı çekmeye başlıyor?

    örneğin sihirli bir şekilde güneş'i bir anda yok etsek, etrafında dönen gezegenler tam olarak o "an"da mı savrulmaya başlarlar? yoksa kütleçekim dalgalarının onlara ulaştığı belli bir hız var mı?

    kütleçekim dalgaları ışık hızında ilerliyorsa güneş yok olduğu andan itibaren dünya'nın 8 dakika sonra savrulmaya başlaması gerekir. yani güneş'i bir anda yok ettikten sonra dünya ve diğer gezegenler bir süre daha güneş'ten birkaç dakika önce çıkmış olan kütle çekim dalgalarının etkisiyle yörüngede dönmeye devam ederler.

    kütleçekim dalgalarının şimdilik ışık hızıyla tam olarak aynı hızda ilerledikleri kabul ediliyor. çünkü bu evrende bir "şeyin" ilerleyebileceği en yüksek hız, bu yüzden ikisi de hız ibresini sona dayadıkları için aynı hızda hareket ediyorlar. einstein'ın görelilik teorisinde kanıtladığı üzere.

    kütleçekimi ve ışık birbirine yakın şeyler. ikisinin de varlığı zamanın akışını değiştiriyor. büyük bir kütlenin yakınında ya da ışık hızına yakın bir hızda giderken zaman daha yavaş akıyor.

    aslında kütleçekimi de ışık da bir "bilgi" taşıyor, vardıkları yerde evrende değişime neden olan bir bilgi. evrenin izin verdiği maksimum hıza ulaşan bu iki şey ister kütleçekimi taşıyan graviton ister ışığı taşıyan foton olsun, ışık hızından hızlı gidemiyorlar. ancak ikisi de maksimum hızda gidebiliyorlar.

  • mahalle halkının itirazına rağmen, cami yapmak için polisler eşliğinde dozerler sokulan koru.
    cami+polis+iş makinası kombosu türkiye'yi özetliyor aslında.

  • "kürt oğlu kürdüm seni burada yaşatmam"diyor adam. şırnak'ta değil hem de. balıkesir akçay'da. türkiye'nin 30 sene sonrası için önemli veriler içeren bir haber.

  • 95 yaşında, üç kaburgası kırılmış, vücudunda kanser sıçramamış yer kalmamamış erkeğin buna rağmen "paran pulun var mı, keyfin yerinde mi oğlum, gel bi çay içelim de anlat" dediği andır. işte o erkekten güzel erkek, o adamdan güzel adam yoktur.

  • 4 saatten uzun süren yolculuklarda başıma gelen olay. uyuyamadığım için önce bi belden aşağısı öne kayıyor, sonra eller kucakta birleşiyor, kafa yana kayıyor derken bi de gece yolculuğuysa yıldızlara dalıyorum; ulan kainata bak amma çok yıldız var düşünüyorum bildiğin. şöyle bi 200-250 saat devam etsek yemin ediyorum tanrı parçacığı yaparım otobüsteki alet edevatla. valla yaparım.

  • sadece temizliğe değil; 10-15 dk.'lık işler dışında eve uzun soluklu iş yapmak için gelen herkese (usta, servis vs.) yemek saatlerine denk gelen işlerde yemek verilir. kimse sultan sofrası kurun demiyor, ama bir dürüm ısmarlamak da çok zor bir şey değil bence.

  • the great vowel shift 15. yy'da ingilizce telaffuzda gerçekleşmiş değişimdir. değişimin 16. yy'ın ortalarına kadar sürdüğüne dair deliller de vardır. değişimin en önemli özelliği uzun seslerin diphthonglara dönüşmesidir. the great vowel shift middle english'ten modern english'e geçiş kabul edilir.

    seslerdeki değişim sonucunda ortaya çıkan tablo aşağıdaki gibidir kabaca:

    /a:/ - /ei/ (ör: make)
    /e:/ - /ei/ ya da /i:/ (ör: break, beak)
    /ei/ - /i:/ (ör: feet)
    /i:/ - /ai/ (ör: mice)
    /o:/ - /ou/ (ör: boat)
    /o:/ - /u:/ (ör: boot)
    /u:/ - /au/ (ör: mouse)