hesabın var mı? giriş yap

  • oglumdur. hatta 40 degil 15 almis. umut dolu, aydinlik gelecek hayalleri vardir. bardagin dolu tarafini goruyordur. tabi babasi ogrendiginde ne olacagini rabbisi bilir.

  • toplumsal dinamiklere ters, gereksiz, faydasızdir. ve de ekonomik olarak orta ve orta-dusuk kesimin güzel hizmet alabildiği bir sistemin darbe almasi demektir.

    erdoğan ilk başkan seçildiğinde tesislerden alkolü kaldırarak ve fiyatları ucuzlatarak geniş halk kesimlerinin faydalanabilecegi hale getirmişti. akp yozlaşmış olabilir ama refah belediyeciliği modelinin başarısı inkar edilemez. o hizmet anlayışı akp'yi iktidara getiren en önemli faktörlerden birisi.

    seçimleri ne istanbul'da ne de ankara'da chp kazanmadı, akp kaybetti. yapılması gereken yozlaşmış olan bu kurumları yolsuzluktan, belli bir grubun otlagi olmaktan kurtarmak ve sorumlularının ceza almasını sağlamaktır. ayrıca sosyal belediyecilik anlayışı ile insanlarin memnuniyeti sağlanmalı. aksi takdirde akp çok daha güçlü bir biçimde geri dönecektir.

  • anadil ile dini eğitimi bir tutan cahil beyanı.

    biraz insan tanıyın gezin görün. kabuğunuz içine tıkılıp türkiye'nin %99u müslüman safsatalarına inanmaktan oluyor tüm bunlar. insanları ötekileştirmekte olduğunuzun farkına varın.

    bir birey eğer sağlıklıysa herhangi bir dili konuşmak zorundadır ve konuşur. dolayısıyla bunun eğitimini de almalıdır. ama bir birey herhangi bir dine mensup olmak zorunda değildir. çocuğunu istediğin kursa gönderip istediğin eğitimi verirsin veya aldırırsın ancak bütün oğlanlar kızlar da aynısını alsınlar ı savunamazsın.

    evladıma ortaçağ öğretilerini içeren bir eğitim vermek istemediğimden rahatsızım. doğal olan da bu zaten. sen evladına sadece bu ortaçağ eğitimini vereceksen devlet okuluna gönderme o zaman. kuran kursu var hırtı var zırtı var.

  • anlamsız bir tarihsel dönemselleştirme çabası.

    zira dünya tarihi süreklilik ihtiva eder. uzun erimli bir bakış açısıyla devrim gibi görünen anların bile aslında çok daha bütünlüklü bir sürecin parçası ve devamı olduğu görülür. dolayısıyla değişim denilen şey çoğu zaman kronolojik ve dönemsel zamanı aştığı için bir insan ömrüyle tespit edilemez ve hissedilemez, ancak geriye bakılarak anlaşılabilir ve yorumlanabilir...

    bu tarihsel bakış açısından bakıldığında içsel ve dışsal olarak hemen her alanda sömürüye bağlı olarak var olabilmiş batı medeniyetinin yeni sürümü olan kapitalizm, daha uzun bir dönem boyunca bireylerin hayatına damga vuracakmış gibi görünüyor.

    şahsi isteklerim elbette ki bunun tam tersi olması yönünde! ama kültürel bir değişim emaresinin görülmediği şu hakim kolektif zihniyet, kapitalizmin garantörü bir anlamda. yani hepimiz kapitalizmin temelinde yatan eşitsizlik temelli ilkelere hala körü körüne bağlıyız. bu bağlılık sarsılmadıkça korona sonrası dünya düzeni diye bir şey olamaz. olsa olsa kapitalizmin yeni üretim-dolaşım-tüketim stratejisine şahit oluruz.

    şimdiden refah, huzur ve mutluluk eksenli bir gelecek inşa edemeyeceğimiz belli oldu bile... karantinada riski bertaraf eden elitler ile hala sokağa çıkmak zorunda kalan halk bir bütün olarak bu sistemle mücadele edecek öyle mi? bu elitler utanmadan iktidara karşı yürütülecek mücadelenin beyni falan olmaya çalışırlar bir de! dünya halklarının feraseti buna izin vermez.

    vermemesi daha iyi. çünkü iki durumda da koronavirüsten korunan imtiyazlılar yeni bir eşitsizlik ilişkisi üretecekler. bireycilik merkezli bir söylem ve eylem düzeyinden toplumcu bir yeni dünya düzeninin çıkacağını umanların romantikliğinden ben de istiyorum! o zamana kadar tekrar ediyorum: batı medeniyetinin zorbalığına maruz kalan mazlum halklar örgütlenmedikçe kapitalizm varlığını sürdürecek! takdir edersiniz ki karantina koşullarında örgütlenmek bir hayli zor..

    zaten kıtlık ve salgın hastalıkların pençesinde yaşıyorduk. çeperde ve yarı-çeperde kalan ülkelerin refah durumunu düşündüğümüzde maddi ve kültürel bir kıtlığın her yanı sardığı açık değil mi? öte yandan uzun zamandır merkez ülkelerden obezite, kanser, kalp krizi ve depresyon gibi salgınlar yayılmıyor mu?

    kapitalizm çok daha büyük kıtlık ve salgın hastalık örnekleri de gördü üstelik. hepsinde mazlum halkları ve sınıfları bir şekilde sindirerek yeni tekelci rejimini inşa edebildiği ortada. şimdi de bir kesim için karantinada kalmaktan başka bir çare olmaması nedeniyle kapitalizm kendisini yenileyene kadar beklemek gerekiyor.

    velhasıl koronavirüs atlatılır. sosyalizm dahi gelse fark etmez. üretim ve dolaşım ilişkilerini tekelden yöneterek yeni bir yöneten-yönetilen hiyerarşisi üreten şu sosyalizm, batı medeniyetinin bir kolu olmaktan başka ne ifade ediyor? bence en fazla teknoloji merkezli neo-keynesyen bir kapitalist program getirebilirler. şimdi de küresel sömürünün çok handikabı olduğu için bölgesel ve ulusal bir sömürü mantığı işletiriz işte, ne olacak!

  • özellikle kılıçdaroğlu'nun görüntüsünü izleyince tatmin oldum ben. özür dilerim sayın başbakanım. yarın hemen türgev'e 50 lira yatırıyorum.

    edit: soru gelmiş zekat mı, öbür türlü mü diye elbette diğer türlü :)

  • sirket: bilmemne semiconductor, bilmemne muhendisligi pozisyonu
    mulakat: ayni gun icinde altinci
    beyin kivami: musmuladan hallice; cikarip patronun masasina cap cap diye vurmaya az kalmis.

    -musterinizin bir sorunu var ve cozum icin uzunca bir sureyi telefonda gecirmeniz gerekiyor. o sirada calisma arkadasiniz isi icin sizden acil yardim istedi. supervisor'iniz da size onemli bir gorev vermek icin yanina cagiriyor. hangisine oncelik verirsiniz?

    -dogru karari vermek icin yeterli veri yok guzel kardesim. musterim ne kadar onemli, calisma arkadasim daha once kac kez sirtimdan gecindi kredisi ne durumda, supervisor'imin isini verebilecegi baska biri yok mu, vs?

    -baska hicbirsey bilmedigini farzet.
    -yeni mi girdim yani ise?
    -evet yeni girdin.
    -yeni girdiysem, ben musteriyle konusurken is arkadasim bu laubaliligi yapacak cesareti bulamaz.
    -is arkadasin epey sorumsuz biri.
    -o zaman boyle birini ise alan insan kaynaklari da, onu tutan supervisor da sorumsuz. boyle sirkete bastan girmezdim.
    -(deliyle sidik yaristirmanin manasizligini gorerek) diyelim ki is arkadasin o sabah manyadi, hangisine oncelik verirsin?
    -(10 saniye ara) (ara biter) bu sorunun bir dogru cevabi yok saniyorsunuz ama aslinda var
    -(haydaaa) haydaaaa!!!

    -simdi boyle konserve * sorularin dogru cevabi pek olmaz, belli ki secimimi nasil izah edecegime ve secimimde ne kadar kararli olacagima bakacaksiniz. iyi bir mantik kurdugum ve flip flop yapmadigim surece hangisini secersem seceyim sizden tam puan alirim.

    -eee peki bizim goremedigimiz tek dogru cevabi neymis?

    -hicbirine oncelik vermem. madem yeterli bilgim yok oncelik sirasini yapabilmek icin, ben de supervisori cagirir, musterimin kim oldugunu ve arkadasimin isini aciklarim. sonra ona hangisini secmem gerektigini sorarim. supervisor olduguna gore musterimi en iyi taniyan odur ve hangisini secmem gerektigini soyler. arkadasimin aksine, karar verme sorumlulugu resmi olarak kendisine yikilmis oldugundan, gercekten en onceliklisi degilse bencilce davranip kendi isini yaptirma luksu de olmaz.

    -guzel ama orjinal oldugunu dusunuyorsan diye soyleyeyim, sadece bugun buna benzer bir cevap veren 3. kisisin.

    -(yalanci herif, daha sen bugun uc kisiyi anca interview ettin, butun sabah is toplantisindaydin. egom ne kadar yuksekten duserse kirilir diye gormek icin blof yapiyorlar belli ki. yapmiyorlarsa da eve gidince aglarim zaten; simdi artistik zamani) sonucta bana orjinal cevap verin demediniz ki, dogru cevabi verin dediniz. illa orjinal olmam isteniyorsa...(kafatasinda giderek buyuyen musmula kutlesinin elektrik sinyallerini yavaslatmasi sonucu epey bir duraksama)... is arkadasima oncelik veririm. ise yeni basladigim icin kimseyi tanimiyorum, o yuzden yani cubicledaki tas hatunla beni tanistirip yemege cikarmasi karsiligi bunu yaparim. musteriye supervisorumin beni cagirdigini soyleyerek sucu sirkete atarim, supervisor'ima da is arkadasimin isini bana yiktigini bahane ederim. herkes birbirine duserken, ben de kiza ogle yemegi hesabini odettiririm hosgeldin yemegi ayagina. (bunu da mi soyleyen 3. kisiyim ha ibne, konussana)

    -ha ha (corporate gulusu) iste biz de boyle yaratici insanlari ariyoruz da kil yun (sanki sitcom senaryo yazarligi anasini satayim, semiconductor isinde ne yaraticiligi be, allahin office space milton'i gibi birsey olacaz alt tarafi)

    sonuc: "ise alindim" diyecegimi saniyorsunuz di mi? bizim hikayeler boyle cheesy degildir arkadas; oyle "kafam atti, aldim patronu karsima, ana avrat duz gittim, bi de baktim sirket beni ise almis, altima cekmisler mersoyu" gib hollywoodvari seyler olmadi. al iste, yillar sonra bakiyorum, resmen agizlarina tikmisiz lafi, yine de fos cikti kardesim, almadilar. en sonunda risk budur diye bagirmadigim icin olabilir gerci, hep icimde ukte kalmistir o.