hesabın var mı? giriş yap

  • bu kule ilk kuruldugunda aslinda amac paris'te fransiz devriminin 100. yilini kutlamak icin kurulan bir fuara ekleme yapmakti. buna gore kule kurulacak ve bir sene sonra kutlamalar bitince yikilacakti. fransiz hukumetinin acmis oldugu ihaleye bir suru muhendis ve sirket katilmisti ama gustavo eiffel adli amcamiz ihaleye girdiginde herkes onun ihaleyi kazancagini biliyordu cunku bu arkadasimizin devlet icinde bir suru tanidigi ve agirligi vardi. gustavo eiffel gercekten de ihaleyi kazanacakti ve devlete ilginc bir oneride bulunacakti. buna gore kule 1 yil yerine 20 yil kalacak, kuleyi gustavo eiffel kendisi isletecek ve karsiliginda kulenin yapiminda yapilan masraflarin %80'ini bizzat kendisi cekecekti.

    bu olay paris'te cok buyuk tepki cekmisti. sehirdeki unlu edebiyatci, sair ve ressamlar kuleyi protesto etmek icin sokaklara dokulecek ve bir cok bildiri yayinlayacakti. sehrin sanatcilarina gore bu demir yigini sehrin guzel goruntusunu bozacakti ve sehri cirkinlestirecekti. ilginctir ki bugun paris deyince insanlarin aklina ilk gelen sey bu kule ve bu kule tek basina milyonlarca turisti cekiyor. o donemde insanlarin bunu gorememisti ve tepki gostermisti.

    insaatin ilk senesi bittiginde kulenin 2. kati bitmisti. insaat cok hizli bir sekilde ilerliyordu. kulenin insaatinda 300 kadar isci geceli gunduzlu calisiyordu. bu kulenin insaati sirasinda insanlari sasirtan bir olay da kimsenin olmemis olmasiydi. boylesine devasa bir insaatta bir kisi bile dusup sakatlanmamis veya olmemisti. insanlar gercekten cok buyuk bir ozveriyle calismisti.

    kulenin insaati 1889'da bitmisti ve yuksekligi 300 metreydi. o gunlerde bir efsaneye gore 300 metrenin uzerine cikan biri gokyuzune dokunabilirdi ve kulenin yuksekligi bu yuzden 300 metre olarak secilmisti. bu kule 1930'a kadar dunya'nin en yuksek kulesi olacakti. gustavo eiffel bundan sonra kuleye tasindi ve bilimsel calismalarina buradan devam etti. bundan sonra da kendisini aerodinamik calismalarina verdi. kuleyi gormeye fransa'nin ve avrupa'nin bir cok yerinden insanlar geliyor ve kuleyi gormek isteyenlere bilet satiliyordu. boylece kuleyi isleten gustavo eiffel, kuleye yaptigi yatirimi fazlasiyla geri kazanacakti.

    kule kuruldugundan beri 20 yil gecmisti ve anlasmaya gore kulenin yikilmasi gerekiyordu. o sirada ilginc bir olay kulenin hayatini kurtaracakti. o donemde kulenin anten olarak kullanilabilecegi, ve kulenin tepesine yerlestirilen vericilerle amerika kitasina dahi yayin yapilabilecegi anlasilmisti. bundan dolayi kulenin yikilmamasi ve radyo anteni olarak kullanilmasina karar verildi.

    birinci dunya savasinda fransiz komutanlar savasi kuleden yonettiler. ayrica kulenin uzerine yerlestirdikleri vericiler sayesinde avrupa'daki tum fransiz askerleriyle rahatca iletisim kurulabildi. ikinci dunya savasinda bu kuleyi radyo vericisi olarak kullanma sirasi nazilerdeydi. isin ilginc tarafi naziler bu kuleye bayraklarini cekince fransizlar'i oldukca kizdiracakti ve bu sayede fransizlar'dan bir cok insan direniscilerin safina gececekti. ikinci dunya savasi biterken fransizlara kizan hitler kulenin bombalanmasini emretti ama bolgedeki alman general sehre ve kuleye asik oldugu icin bu emre itaat etmedi.

    gunumuzde kule fransizlarin ve paris'in bir semboludur. kule 7 yilda bir yeniden boyaniyor ve bunda 300'den fazla insan 18 ay boyunca gorev aliyor. kulenin isiklandirmasi icin bol miktarda isik kullaniliyor. ayrica kulede kullanilan asansorlerden bir tanesi kule ilk insa edildiginde kullanilan asansorun ta kendisi. gunumuze kadar hic yamuk yapmadan gelmis ve hala calismaya devam ediyor.

    bu kulenin dunya'nin bir cok yerinde taklidi bulunuyor....

    ohio:
    http://farm4.static.flickr.com/…68_b0d56e8879_b.jpg

    tennessee:
    http://farm4.static.flickr.com/…14_739fa712fb_b.jpg

    las vegas:
    http://farm4.static.flickr.com/…87_fb16e5ac6f_o.jpg

    tokyo:
    http://farm1.static.flickr.com/…49_781769fb3c_o.jpg

  • tripanofobi, enjeksiyonları veya hipodermik iğneleri içeren tıbbi prosedürlerden aşırı derecede korkmayı ifade eden fobik bir bozukluktur.

    tripanofobiye ne sebep olur?

    doktorlar hem bu fobinin hem de diğer fobilerin kişiler tarafından neden geliştirildiğinden tam olarak emin değillerdir. fakat fobilerin gelişmesine yol açan bazı faktörler şunları içerir:

    -olumsuz yaşam deneyimleri veya belirli bir nesne veya durumun getirdiği önceki travma
    -fobileri olan akrabalar (genetik veya öğrenilmiş davranışları gösteriyor olabilir)
    -beyin kimyasındaki değişiklikler
    -hassas, engelleyici veya olumsuz bir mizaç
    -olumsuz bilgi veya deneyimler hakkında bilgi edinmek

    tripanofobi özeline girecek olursak:

    -bir iğne batırıldığında vazovagal refleks reaksiyonunun bir sonucu olarak bayılma veya şiddetli baş dönmesi,

    -iğnenin görülmesiyle tetiklenebilen, ağrılı enjeksiyonların hatıraları gibi kötü anılar ve anksiyete.

    -tıbbi olarak korkular veya hipokondri,

    -iğneyi içeren tıbbi prosedürler sırasında genetik olma eğiliminde olan; yüksek anksiyete, kan basıncı veya kalp atış hızına neden olan ağrıya duyarlılık

    tripanofobinin belirtileri nelerdir?

    tripanofobinin semptomları, bir kişinin yaşam kalitesine bazen büyük ölçüde müdahale edebilir. bu semptomlar o kadar yoğun olabilir ki, kişi için yıpratıcı olabilir. bir kişi iğneleri gördüğünde veya iğneleri içeren bir prosedürden geçmesi gerektiği söylendiğinde semptomlar ortaya çıkar. belirtiler de şunları içerir:

    -baş dönmesi
    -bayılma
    -kaygı
    -uykusuzluk
    -panik atak
    -yüksek tansiyon
    -hızlı kalp atış hızı
    -duygusal veya fiziksel olarak şiddetli hissetmek
    -tıbbi bakımdan kaçınmak veya kaçmak

    tripanofobi nasıl teşhis edilir?

    aşırı ve mantıksız olan iğne korkusu, doktorunuzun sizi tedavi etme gücünü etkileyebilir. bu yüzden bu fobiyi tedavi ettirmek önemlidir.

    doktorunuz önce tıbbi bir muayene yaparak herhangi bir fiziksel hastalığı ekarte etmek isteyecektir. daha sonra bir psikiyatra görünmenizi tavsiye edebilir. alanında uzman kişi, size zihinsel ve fiziksel sağlık geçmişiniz hakkında sorular soracaktır. ayrıca sizden belirtilerinizi açıklamanızı isteyeceklerdir.

    tripanofobi teşhisi genellikle hayatınızın bir kısmına iğne korkusu karışmışsa yapılır.

    tripanofobinin komplikasyonları nelerdir?

    tripanofobi, panik atakları içerebilen veya içermeyebilen stresli ataklara neden olabilir. ayrıca gerekli tıbbi tedavide gecikmeye de yol açabilir. kronik bir rahatsızlığınız varsa veya tıbbi bir acil durum yaşıyorsanız bu da size zarar verebilir.

    tripanofobi nasıl tedavi edilir?

    tripanofobi tedavisinin amacı, fobinizin altında yatan nedeni ele almaktır. yani tedaviniz başka tedavisinden farklı olabilir.

    tripanofobili çoğu kişiye tedavi olarak bir tür psikoterapi önerilir. bu, şunları içerebilir:

    bilişsel davranışçı terapi (cbt): bu, terapi seanslarında iğne korkunuzu keşfetmeyi ve bununla başa çıkma tekniklerini öğrenmeyi içerir. terapistiniz, korkularınız ve bunların sizi nasıl etkilediği hakkında düşünmenin farklı yollarını öğrenmenize yardımcı olacaktır. sonunda, düşünceleriniz ve hisleriniz üzerinde bir güven veya hakimiyet hissederek uzaklaşacaksınız.

    maruz kalma tedavisi: bu, iğne korkunuza karşı zihinsel ve fiziksel tepkinizi değiştirmeye odaklandığı için cbt'ye benzer. terapistiniz sizi iğneler ve tetikledikleri ile ilgili düşüncelere maruz bırakacaktır. örneğin, terapistiniz size önce iğnenin fotoğrafını gösterebilir. daha sonra iğnenin yanında durmanızı, iğneyi tutmanızı ve sonra da iğne enjekte edildiğinizi hayal ettirebilir.

    bir kişi psikoterapiyi kabul edemeyecek kadar stresli olduğunda ise ilaç gereklidir. antianksiyete ve sakinleştirici ilaçlar, vücudunuzdaki ve beyninizdeki semptomlarınızı azaltacak kadar sizi rahatlatabilir. tabii ki ilaçlar alanında uzman hekim tarafından reçete edilmelidir.

    tripanofobinin görünümü nedir?

    tripanofobinizi yönetmenin anahtarı, altında yatan nedenleri ele almaktır. sizi iğnelerden korkutan şeyin ne olduğunu belirledikten sonra, tedavi planınıza bağlı kalmak önemlidir. iğne korkunuzu yenemezsiniz bile en azından onunla yaşamayı öğrenebilirsiniz ya da tamamen bu fobiden kurtulabilirsiniz.

    kaynaklar: en.wikipedia, healthline, pharmacytimes websiteleri.

  • şu iki örneğine bizzat şahit olduğum yazı bütünü.

    "düşüncesi hakkında en ufak bir fikre sahip olmadığım halde deniz gezmiş'in her ölüm yıldönümünde herhangi bir starbucks şubesinden iphone'umla "devrim bir gemi gibidir. kim bilir kaç yunus görmüş, kaç deniz gezmiş" paylaşımı yaparım."

    " kural gereği arkadaşlarımın feysbuktaki fotoğrafları altına "güzellik, ay ben seni yerim ki -kalp kalp kalp-, bebeğim çok güzelsin" yazarım; onların da simsiyah kaşlara sahip olmama rağmen ısrarla sarıya boyattığım borussia dortmund terk saçlı fotoğraflarıma aynı şeyi yapmalarını beklerim."

    başıma bir şey gelmeyecekse ben bu yazıyı beğendiğimi söyleyebilirim. yazan kişi niçin hunharca linç edilmiş anlayamadım.

  • soğuk su kullanılarak, drip methodu ile kahve demleme işlemine verilen isim. diğer bir soğuk su ile demleme yöntemi ise (bkz: cold brew/@ridefort)dur. ikisi ayrı yöntemlerdir. ayrıca (bkz: iced slow drip) (bkz: dutch coffee maker) olarak da isimlendirilir.

    öncelikle şu sorunun cevabı aranmalı. neden soğuk su ile kahve demliyoruz? çünkü sıcak su, öğütülmüş kahve çekirdeğinin içindeki asitleri ve yağları çözüp ortaya çıkartırken, soğuk su asitlerin ve yağların çıkışına izin vermez. yani demleme sonucunda elde edilecek kahve düşük asiditeli bir kahve olur. karşımıza bir soru daha çıktı. neden düşük asiditeli kahve gerekiyor? çünkü yüksek asidite kahvenin tadını bozan bir şeydir. zaten belirli asiditeye sahip kahve soğudukça asiditesi artar ve tadı içilmez hale gelir. eğer 1-2 saat bekleyip oda sıcaklığına gelmiş bir kahve içildiyse, o yüksek asiditenin kahveye ne kadar kötü bir tat verdiği oldukça rahat anlaşılır. bu kötü tat oluşmadan kahveyi soğuk bir şekilde tüketilebilmesi için soğuk demleme yöntemleri geliştirilmiş. çok da güzel olmuş. bu ön bilgiden sonra artık bu demleme nedir, nasıl yapılır kısmına geçilebilir.

    cold drip methodu, yöntemi gereği çok farklı şekillere sahip olabiliyor. 300 dolara büyük cold drip towerları* bulunabildiği gibi 50 dolar civarına* da daha küçük aletler bulunabiliyor. hepsi birbirinin tıpa tıp aynısı. tek değişen şey dış görünüşü ve boyutları. bu yüzden custom olarak evde bu kulelerden yapılabilir. bu, yazının sonlarına doğru değinilecektir.

    çalışma prensibi ise oldukça basit. üst potta bulunan buz ile karışık su bir valf yardımı ile orta potta bulunan öğütülmüş kahve üzerine damlaması sağlanır, kahve çekirdeklerinin içerisinden geçip alt pot olarak adlandırılan bir sürahide birikir. elbette bu demleme yönteminde de bi filtremiz olmalı. bu yüzden öğütülmüş kahveyi tutan orta pota kahve konmadan önce kağıt filtre yerleştirilmeli ve ıslatılmalıdır. ayrıca kahvenin de üstüne kağıt filtre yerleştirilmesi gerekiyor. eğer kahvenin üzerine yerleştirilmezse damlayan su, damladığı bölgede kanal oluşturarak demleme işlemini çok az bir kahveden olmasını sağlara. kağıt filtre damlayan suyun çarparak dağılmasını sağlar böylece kanal oluşmaz. filtre olarak aeropress veya uygun şekilde kesilmiş v60 filtresi kullanılabilir.

    demlenecek kahveyi 4 unsur büyük ölçüde etkiler. suyun soğukluğu yani buz/su karışımındaki oran, damlanın sıklığı, kahve/su oranı, kahvenin öğütülme derecesi.

    eğer su çok soğuk olursa yeterince ekstraksiyon sağlanmaz, eğer çok ılık olursa da bir miktar asidite oluşabilir. bu yüzden karışımdaki buzun oranı 50%'yi geçmemelidir. genel olarak yarı yarıya uygun bir tercihtir. biraz daha yoğun olması için buz oranı azaltılıp su oranı arttırılabilir. buradaki kullanılan suyun oda sıcaklığında olduğunu da belirtmeliyim.

    damlanın sıklığı tamamen zevk meselesi denilebilir. damlanın akışı ne kadar yavaşlarsa, demlemenin süresi o kadar uzar, sonucunda daha gövdeli kahve elde edilir. genel olarak 2 saniyede 1 damla veya 3 saniyede 1 damla olacak şekilde ayarlanır. ama damla sıklığı ayarlanmadan önce ilk başta bir miktar su akıtılıp pre-infusion yapılmalıdır.

    1:10 oranı bence oldukça ideal. 100 gram kahve ile 1000 mililitre su/buz karışımını kullanıyorum. 1 litre su için 110 gramı geçmemesini öneririm. aksi halde çok fazla yoğun olabilir.

    öğütme inceliği olarak ise standart kağıt filtre için kullanılan medium inceliği oldukça uygun. daha kalını az ekstraksiyon, çok incesi fazla ekstraksiyona sebep oluyor. ama medium-fine'da kullanılabilir.

    o zaman artık gereken soruyu soralım. evde custom bir şekilde nasıl yapılır? maliyet düşüyor olsa da işin içinde büyük cam parçalar olduğu için çok ucuza yapıldığını söyleyemem. yapmak için 4 parçaya ihtiyaç duyuluyor.

    ilki, buzu ve suyu tutan, ayarlı valfe sahip üst pot. en sıkıntılı kısım bu bence. laboratuvar malzemeleri satan yerlerde ayırma hunisi oluyor. biraz pahalı ama kullanıma uygun. veya altında tüp uzanan herhangi bir cam kullanılabilir, valfin dahil olmaması önemli değil, sonradan alınıp da takılabilir*. veya herhangi bir cold drip towerının sadece üst potu da alınabilir. alınacak camın boyutu da önemli, küçük boyutlu pot çok fazla kahve yapma imkanı vermiyor. en ideali 1 litrelik bir pot kullanmak.

    ikinci olarak kahveyi tutan percolator veya orta pot diye adlandırılabilecek kısım. silindir şeklinde ve çapı 12-13 cm uzunluğunu geçmemesi iyi olur. ben bu kısım için syphonumun üst kısmını kullanıyorum.

    üçüncü olarak en basit şey olan sürahi* görevindeki alt pot. yapılacak kahveyi alacak boyutta olması yeterli. ben chemex 6-8 cup kullanıyorum. 1 litreyi rahatlıkla alıyor. ama işe deney havası katmak için laboratuvar malzemelerinden de kullanılabilir.

    dördüncü ve son olan stand kısmı. aslında bunun da çok basit olduğunu söyleyemem. önerilerim arasında statif çubuk* var. 2 kelepçe yardımıyla üst pot ve orta pot statif çubuğa sabitlenebilir. çok şık bir görüntü olmasa da işe yarıyor. onun dışında ahşap bloklardan çok şık bir şey üretilebilir. veya yine cold drip towerların kullandıkları stand ayrı bir şekilde alınabilir. bazıları plastikten oluyor ve ucuz oluyor.

    elbette ortaya çıkarmak kolay değil, biraz emek ve para harcama gerektiriyor. sonuçta custom bir cold drip tower ortaya çıkıyor. emeğe ve harcanan paraya kesinlikle değiyor. tadına gelecek olursak cold brew kadar konsantre bir kahve olmuyor. daha temiz bir içimi var. ister süt ile, ister su ile karıştırarak ister sek hatta gazlandırılarak bile içilebilir. yanına alınacak şanti sifonu sayesinde evde (bkz: nitro coffee/@ridefort) bile yapılabilir.

    afiyet olsun!

  • eğer netflix, amazon prime tarzı bi platform olacaksa acunun ayağına sıktığını gösterir. survivor, masterchef, uc adam vs izleyenlerin sosyo-ekonomik durumlari ortada. turkiyede amazon, netflix’e para veren tayfa beyaz yakali diye tabir ettigimiz guruh ki acun ve programlarindan pek haz ettiklerini zannetmiyorum. eger basarili olursa bu da benim vizyonsuzlugum olsun.

  • anneanne kişisine iş yerinde yaşanan bir takım sorunlardan bahsetmektir. siz ne anlatırsanız anlatın, cevap kızım sıkı giyin olarak geri döner.

    -geçen hafta beyanneme süresini atlamışız...
    -aman kızım sıkı giyin.
    -patron maaşları geç öder muhtemelen...
    -o da sıkı giyinsin.

  • ya gerizekalının biri neden kaliforniya değil onu açıklamış. salak. biliyoruz olmadığını. sokakta dayılar, lümpen moronlar, suriyeliler dolaşıyor. şehrin bir kısmı adana, bir kısmı konya, bir kısmı izmir onu da biliyoruz. hatta isimler ahmet mahmut süleyman onu da biliyoruz aq.

    antalya kaliforniyayla aynı enlemde. benzer iklime sahip. orman vs. insan olmayan bölgede antalyadan alıp kaliforniya’ya koysunlar seni anlamazsın. doğa sporları olarak benzer çünkü benzer iklimde. palmiyeler, güneşin renkleri, kumsallar, deniz benzer.

    bizde biliyoruz antalyanın kaliforniya olmadığını. geleneksel müziği teke zortlatması olan bi yerden bahsediyoruz. ama benzerlikler gözardı edilemeyecek kadar fazla.

    dünyanın 8. büyük ekonomisimiçmiçmiç. türkiyenin tamamını bırak bütün ortadoğuyu topla bi kaliforniya etmez zaten. aptal mısınız aq. adam ordaki iş gücünden sanayiden tasarım sanat topluluğundan bahsetmiyor herhalde aynı kaliforniya derken.

  • seçmen temelini anlayamayan siyaset yapmasın bence.

    çevremdeki 8-9 kişi ile birlikte ilk tur sinan ikinci tur kemal diyoruz.

    koyun olmadığımızı görsünler.

  • meclis başkanı cemil çiçek'in milletvekillerine aylık 3000 tl fazla ödeme yapıldığını ortaya çıkaran sayıştay'a cevabı. evet sayın başkan eğer ortada bir haksız ödeme varsa tabii ki yedi ceddine borç çıkaracaksınız. çok uzun yıllardır imtiyazlı bir kitle mensubu olduğunuz için siz belki bilmezsiniz ama normal vatandaşa tam da bu uygulanıyor. diyelim babanız vefat etti ve devlete vergi borcu var. devlet bu borcu eşinden çocuklarından çatır çatır üstelik faizi ile alır. borçlu milletvekili olunca imtiyaz talebi neden? madem bu uygulamayı haksız buluyorsunuz bunu genel bir uygulama haline getirin ve tüm vatandaşlara uygulayın. kimse babasının, dedesinin borçlarını ödemek zorunda kalmasın ya da milletvekili de olsa kuzu gibi ödesin.

    http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/18959563.asp