hesabın var mı? giriş yap

  • az evvel alman gomez barajin kurulacagi mesafeyi kendi ölctu.

    bunu gururuna yediremeyen hakem sari kart verdi. ulan sen kimsin de almanin ölçtüğüne inanmiyorsun??

  • açılın! tedirgin olan ve bu durumu merak edenleri bilgilendirmek için ben geldim! * orman yangınları sonrasında rüzgarın şiddeti ile dumanların farklı şehirlerde ulaşması sonrası ortaya çıkan ve gökyüzünün (bkz: sepya) gibi görünmesi durumudur. bazen de sıcak ve kuru rüzgar olan (bkz: siroko) beraberinde kum taşıdığında bu durum olur.

    izmirdeki durum'a bakarsak: yangınlar sebebiyle gündüzleri bulutlar turuncumsu, güneş ise kızıl bir renge bürünür. bunun detaylı ve bilimsel açıklaması şu şekildedir;

    orman yangınlarının olmadığı günlerde dünya'da bulunan gaz ve parçacıklar ışığın tüm yöne neredeyse eşit oranda dağılmasını sağlar. mavi rengin dalga boyunun daha ufak olmasından dolayı da diğer renklere kıyasla daha çok dağılır ve mavi renk diğer renklere göre daha net görünür. bu, zaman zaman ilginç manzaralar ortaya çıkarabilir.

    yangınların olduğu veya yangın bölgelerine yakın yerlerde ise durum farklı olur. dumanlar yukarı çıkar ve (bkz: atmosfer) 'i doldurur. böylelikle güneşin uzun olan görsel dalga boyları da bu dumanlı sisten daha çok geçer. dünya atmosferinde kalan parçacıklar, fotonların düzenini etkiler, gündüzleri bulutları ve güneşi, geceleri ise ay'ı turuncu ve kırmızı görmemize sebep olur.

    edit: izmir'de gördüğümüz bu gökyüzü rengini istanbul ve orman yangınlarına komşu diğer illerde de görebiliriz. bulutların geçişi ve rüzgarla farklı illerde de görmek normal - bu oldukça doğal ve beklenen bir durum. ayrıca bahsi geçen illerde olası bir yangın durumunda, bu durumun karşımıza çıkışını hızlandırabilir. balıkesir, manisa, aydın - yalova - bursa- istanbul - sarkarya'da da görülebilecek. atmosferde yangından dolayı biriken gazlar sebebiyle yoğunluk farklılığı ortaya çıkarak bu şekilde gökyüzü renklerini karşımıza çıkıyor.

    atmosferdeki durumun, gökyüzüne yansıması ve meydana gelen geçişe ait görsel -görsel 2

    bilim'i seçen herkese selam olsun.
    sevgiyle.

  • türkçe'ye gürültü azaltma olarak çevrilebilecek bir havacılık terimi. uçakların yarattığı gürültünün, insan sağlığına olan etkisini azaltmak için ortaya atılmış bir düşüncedir. malumunuz, gürültünün insan sağlığı üzerinde uyku bozukluğundan strese, baş ağrısından öğrenme bozukluklarına kadar fiziksel ve psikolojik bir çok olumsuz etkisi vardır.

    uluslararası sivil havacılık kuruluşu, yani kısaca icao, 1970'lerin başlarında bu konuya eğilerek uçaklar için bazı kısıtlamalar getirmeye karar vermiş. bunu da havacılık anayasası diyebileceğimiz "annex"lerinin 16. bölümüne, yani environmental protection kısmına eklemiş. bu kısımda, uçak üreticilerinin (airbus, boeing vs.), uçaklardan çıkan sesin azaltılması için alması gereken önlemleri, desibel seviyelerini vs. belirtmiş; sadece üreticilerle sınırlı kalmayıp, kullanıcılara da kısıtlamalar getirerek, uçuş esnasında uyulacak prosedürler ile uçak üreticileri tarafından azaltılmış ama tabi ki hala rahatsız edici seviyede olan gürültünün çevreyi minimum düzeyde rahatsız etmesi için bazı kullanım teknikleri geliştirmiştir. çalışmalar bununla bitmemiş, yıllar geçtikçe gelişen teknolojiyle birlikte kısıtlamalar daha da artmış, üreticileri daha da sessiz uçaklar üretmeye zorlamış, eski gürültücü uçakların yerini daha çevre dostu ve daha az gürültülü uçaklar almıştır ve almaya devam etmektedir. evet, uçaklar hala çok gürültülü ama savaş uçaklarının eski dizayn motorlarıyla kıyasladığımızda farkı çok rahat görebiliriz (duyabiliriz?). mesela şu an kullanımdaki en büyük motor olan boeing 777'nin ge90-115b motoru, bir f-16'dan daha az gürültücüdür. hatta en çok gürültü çıkaran boeing 747-200'ün jt9d-3a motorları bile (4 tane olmasından dolayı) f-16 ile yarışamaz.

    bunun yanında, hava limanlarının lokasyonu da bir başka etkendir. şehrin içinde bulunan havalimanları (örn. istanbul atatürk, kayseri erkilet, new york jfk ve la guardia, tokyo haneda), gürültü etkisinin en şiddetli hissedilebileceği yerlerdir. yapıldığı vakit şehrin içinde olmasa da, geçen yıllarla birlikte şehrin içinde kalmaları da hayatın bir gerçeğidir. bu yüzden yeni inşa edilen hava limanları mümkün mertebe şehir hayatının etkilenmeyeceği, uzak yerlere inşa edilir. 3. hava limanı buna bir örnektir.

    kullanıcıların (thy, lufthansa, emirates vs.) uyması gereken prosedürlerden bahsedelim biraz da.

    uçakların yarattığı gürültünün çevreyi en çok rahatsız ettiği uçuş safhası, kalkış ve iniş safhalarıdır. çünkü bu safhalar uçağın yere, dolayısıyla insanlara en yakın olduğu zamandır. bundan dolayı, kalkış ve inişler için bazı prosedürler geliştirilmiştir uçakların kullanımı için. kalkış safhası için kullanılmak üzere icao iki tane prosedür geliştirmiştir. nadp1 ve nadp2 (noise abatement departure procedure) bu prosedürler, uçağın en çok güç ürettiği, dolayısıyla en çok gürültü çıkardığı kalkış safhasında, kalkış takatinin (take off power) hangi irtifada kesilmesi ve tırmanış takatine (climb power) ne zaman geçilmesi hakkında kullanıcıların uyması gereken, detaylarından yazıyı fazlaca uzatacağı için burada bahsetmeyeceğim kurallardan bahseder. kısaca açıklayacak olursam, uçağın emniyetli bir irtifayı almasını müteakip, kalkış takati hemen azaltılır, çevreye daha fazla gürültü yaymaması için. bunu yolcu olarak siz de çok kere tecrübe etmişsinizdir. kalkıştan yaklaşık 20-30 saniye sonra motordan gelen seste bir değişim, kalkış takatinin yarattığı ivmenin azaldığını hissedersiniz. işte bu, bahsettiğim gürültü prosedüründen dolayıdır. uçak artık kalkmıştır ve maksimum takate ihtiyaç kalmamıştır, o halde insanları daha fazla rahatsız etmeye gerek yoktur. takat, uçağın tırmanması için yeterli olan bir seviyeye çekilir. nadir bir uygulamaya örnek verecek olursam, almanya'daki bir çok hava limanı hava karardıktan sonra kepenkleri kapatır insanların rahat uyuyabilmeleri için. bu hava limanlarına sadece acil bir durum varsa inebilirsiniz. bazı hava limanları da belli uçak tiplerinin inişine müsaade etmez.

    yerde ise, auxiliary power unit (apu) dediğimiz yedek güç ünitesi, motorlar çalışmadığı zaman uçağa elektrik ve havalandırma sağlar. bu meret neredeyse bir motor kadar gürültücü olduğu ve yerdeki bir çok uçak da bu aleti aynı vakitte kullandığı için, topluca çıkan bu gürültü hava limanında aşırı bir gürültüye sebep olur. bu yüzden, bu aletin çalışma zamanı da kısıtlanmıştır. her uçak park yerinden hareket etmeden belli bir süre öncesinde (örn. 10 dakika) apu çalıştırır. eğer aşırı sıcak ya da soğuk ya da harici güç kaynağının bulunmaması gibi ekstrem bir durum yoksa tabi. inişten sonra da park yerinde motorların durmasını müteakiben bir kaç dakika içinde de kapatılır.

    iniş için alınan önlemler ise, çoğunlukla şehrin ya da şehir çok büyükse, hassas bölgelerin (hastane, okul, hükümet binaları vs.) üzerinden uçmamak, uçulmak zorunda ise de belli bir irtifanın altına inmemek, iniş takımlarını ve flapları mümkün olan en geç vakitte koymak şeklinde olur. amsterdam bu konuda bir örnektir. hava limanı bilgi kartlarında pilotun iniş takımını hangi irtifada koyması gerektiğine kadar detaylı bir şekilde belirtmiş adamlar. bu kurallara uymayan uçaklar, hava limanı çevresine yerleştirilmiş gürültü sensörlerine takılır ve şirketler bundan dolayı yüklü miktarda ceza öderler. zürih hava limanı bu durumu bir gelir kapısı haline getirmiştir :) bu konuda bildiğim en hassas meydan ise nice hava limanıdır. şehirde ikamet eden ultra zengin jet sosyetenin hassas kulakcağızlarının zarar görmemesi için şehrin üzerinden uçmak kesinlikle yasaktır. fransız sivil havacılık otoritesi, bu yasağı delen iki pilota, fransız hava sahasına girmeme cezası vererek ilginç bir uygulamaya imza atmıştır.

    velhasıl, havacılık sektörü insan hayatını kolaylaştırmanın yanında, insan hayatına verdiği zararı minimuma indirmek için de sürekli çalışmaktadır. herkese emniyetli uçuşlar.

  • bir forum sitesinde karşılaşılan diyalog;

    anonymous said...
    ya bi şarkı varya yomohoo yomosoo onun tam adı nedir arkadaşlar??

    ... july 31, 2009 10:17 am
    bulut said...
    merhaba aradığınız şarkı
    modern talking - you're my heart you're my soul

    arkadaş sen nerden anladın yomohoo yomoso 'dan o şarkıyı, soruyorum!?

  • nurseli idiz'le aynı odada kaldık amatemde.

    çok kibar, çok hoşsohbet bir insan. şöyle bir diyalog geçmişti aramızda hiç unutmam;

    n.i: ben bir oturuşta bir büyük içiyorum.
    ben: bende de o kadar para olsa ben 2 büyük içerim aq.

    hey gidi günler.

  • ahlaksiz bir polis iceren videodur. terbiyeden nasip almamis, cebine kimlik koyunca kendisini bir bok zannediyor iste. ortada kimse kufur etmezken, sen neden kadinin ustune yuruyorsun amina koyayim diyor ki yuruyen eden de yok, dagdan inme hayvan. bir de guvenlik gorevlisinin ne kadar guzel konusmalarina bak.

  • ve sonra salona mehter takımı giriyor, söz alamayan adam dombıra söyleyerek sahneye çıkıyor. akademisyen kadın kelime-i şaadet getiriyor ve müslüman oluyor. herkes ağlamaya başlıyor.

  • modern olimpiyat tarihinin en kötüsü olarak anılmaya hak kazanmıştır. abd, st. louis, missouri'de gerçekleşen olimpiyatlara abd, almanya, kanada, avustralya, avusturya, küba, fransa, birleşik krallık , yunanistan, macaristan, güney afrika ve isviçre'den 651 sporcu katılmıştır.

    dağıtılan 287 madalyanın 242 tanesi abd tarafından alınmıştır. (79 altın, 83 gümüş, 80 bronz) madalya listesi

    uluslararası olimpiyat komitesi'nin 1896'da kurulmasından sonra yapılan ve dördüncü yüzyılda yapılan antik olimpiyatların sona ermesinden sonra yapılan 3. olimpiyat oyunları olması nedeni ile bazı aksaklıklar normal kabul edilebilse de basit planlamalar ile önüne geçilebilecek gülünç olaylara da sahne olmuştur.

    1904 yaz olimpiyatları'nın ilk başta chicago'da yapılması planlanıyordu ancak st. louis'deki the world's fair (dünya fuarı, expo) organizatörleri olimpiyatların fuara katılımı azaltacağı konusunda endişelenince chicago'dan alınarak st. louis'e verildi.

    o dönemler dünya fuarı olimpiyatlardan daha popüler bir etkinlikti ve bu kararla katılımcıların bir kısmının chicago'ya olimpiyatlara gitmek yerine iki organizasyona da katılması amaçlandı.

    yer değişikliği nedeniyle olimpiyatlara sadece 12 ülke sporcu gönderdi. yeterli izleyicinin dikkatini çekemeyen olimpiyatlar, organizasyon ve konumla alakalı aksaklıklar yüzünden tam 5 ay sürdü.

    tüm bu aksaklıklar maraton sırasında yaşananlardan daha gülünç değildi.

    baş organizatör james sullivan olimpiyatların dehidrasyonun vücut üzerindeki etkilerini gözlemlemek için iyi bir fırsat olduğunu düşündü ve olimpiyatlar sırasında su tüketimini yasaklamaya karar verdi.

    bu karar koşucuların missouri'nin tozlu, inişli çıkışlı tepeleri boyunca ve kavurucu 33 derece sıcaklığında 42 kilometreyi geçme umutlarının tükenmesi anlamına geliyordu.

    koşucuların çoğu yorgunluk nedeniyle çekildiği için 32 katılımcıdan sadece 14'ü maratonu tamamlayabildi. daha önce boston maratonu'nu kazanan john jordan kusup yere yığılmadan önce sadece 1.5 kilometre gidebilmişti.

    william garcia, maratonun 30. kilometresinde kırsal yoldaki tozların yemek borusu ve midesine verdiği zarar yüzünden kan kusarken bulundu ve hastaneye giderken yolda neredeyse ölüyordu.

    maratonu tamamlamayı başaranların da başına trajik olaylar geldi. güney afrika'dan olimpiyatlara katılan ilk sporcular olan len taunyane ve jan mashiani sırasıyla dokuzuncu ve on ikinci oldular ancak koşu sırasında taunyane bir sokak köpeği tarafından 2 kilometre kadar kovalandı.

    küba'nın tamamını koşarak geçen felix carvajal maratonun favorisiydi ancak abd'ye geldiğinde tüm parasını new orleans kumarhanelerinde kaybetti. beş parasız kalan carvajal, new orleans ile st. louis arasındaki 600 kilometreyi otostop çekerek ve yürüyerek geçmek zorunda kaldı. tüm kıyafetlerini de kumarda kaybeden ve yarış başlamadan hemen önce ortaya çıkan carvajal tüm yolculuğunu yetersiz beslenerek yaptığı için insanlara yemek için yalvarmak durumundan kaldı.

    yemek arabalarından umduğunu bulamayınca bir meyve bahçesinden elma ve şeftali aşırdı ancak bunları hızlı tüketmesi midesine kramp girmesine ve yarışın ortasında kestirmek zorunda kalmasına neden oldu. carvajal tüm bunlara rağmen şaşırtıcı şekilde maratonu tamamladı ve dördüncü oldu.

    bitiş çizgisini ilk geçen kişi, bir yıl önce boston maratonu'nu kazanan fred lorz oldu ancak yolun kalanını araba ile gitmeden önce sadece 15 kilometre koştuğu ortaya çıktı. sonrasında hile yaptığını itiraf etti.

    yarışın gerçek galibi antrenörünün su yasağını aşmak için bulduğu dahiyane çözüm sayesinde thomas j hicks oldu. antrenörü hicks'e yumurta akı, brendi ve striknin (bildiğiniz zehir) oluşan bir karışım içiriyordu. maratonun son ayağını halüsinasyon görerek tamamladı ve bitiş çizgisini geçtikten hemen sonra yere yığıldı ancak olimpiyat altını kendisinde kaldı.

    1904 yaz olimpiyatları o kadar büyük bir fiyaskoydu ki 1906 atina ara olimpiyatları yapılmak zorunda kalındı. (olimpiyatların 10. yılı şerefine vs. geçiniz bunları...) sonrasında 1908 londra olimpiyatları ise başarıyla tamamlanarak bugünkü rekabetçi olimpiyat oyunlarının temelini oluşturdu.

    kaynak: history daily - wikipedia

  • konuşmanın sonuna doğru "elimizde zaten 2g ve 3g var, bunları toplayıp ne yapacağız? 5g yapacağız" gibi bir cümle gelmesinden korktum, gelmedi şükür.

  • dün akşam katıldığı ahmet hakan'ın programında 2000 yılından önce mevzuata aykırı olarak binalar yaptığını ve bu binaların olası bir depremde yerle bir olacağını ayan beyan itiraf etmiş kişi. savunması da olabildiğince çocukça; "sadece ben yapmadım herkes yaptı".

    bu durumda fiili sabit. fiilin suça dönüşmesi ve ceza alması için sadece bir deprem olmasını ve suçun da sabit olmasını bekliyoruz.

    ortalama bir avrupa ülkesinde bu adam apar topar gözaltına alınır, sorgulanır, yaptığı binalar gözden geçirilip yıkılması gerekenler yıkılır, ve alması gereken en üst sınırdan ceza alır. oysa bu adam yaptığı tabutları sattığı insanların paralarıyla türkiye'de reklamlara çıkıp lüks arabalarla gezip güzel kadınlarla fink atıyor.

    yok mu kardeşim 70 milyonluk ülkede bu programı izleyen, gazetelerde yer alan haberleri okuyan bir cumhuriyet savcısı? tutun şu adamı, "gel kardeşim buraya. ne yaptın sen bugüne kadar? ne olacak?" diye bi sorun be.

    sorun ki o zaman diyelim bu ülkede gerçekten adalet var diye.