hesabın var mı? giriş yap

  • - abi nerde yiyelim yemeği, nereye gitsek?
    - farketmez abi, nereyi istersen...
    - o zaman x e gidelim bari
    - ya abi x e gitmeyelim, ben daha dün yedim orda
    - hmm, y ye gidelim madem
    - y ye de gitmeyelim abi, orası pahalı biraz, param kalmadı
    - yürü o zaman z ye gidelim en iyisi
    - yapma be abi, oranın yemekleri iğrenç... aç kalırım daha iyi...
    - lan yarraam nereye gidecez o zaman?
    - abi benim için farketmez cidden, sen söyle...
    - ?!!??

  • ahahaha yalnız gedofatuan adlı kullanıcının yapmış olduğu "siz süreyi mi kast etmiştiniz? ben de covid yüzünden yazdınız sanmıştım." yorumundaki tecahülüarif bendenize kahkaha attırmıştır.

    edit: çok aptalca bir yazım yanlışı yapmışım. @nils'e düzeltme için teşekkürler. gülmekten gözüm dolduysa demek ki...

  • okurken öyle dalmışım ki 4 saat 20 dakikanın nasıl geçtiğini anlamadım dedirten olay.

    paramız yoktu okumadım.

  • içeri sıfırdan akademisyen alıp henüz bölüm kültürü de yokken, bir yandan da idari kadrolara adam atamak isteyen biri varsa eğer oluşturulması mantıklı bir seçim olarak değerlendirilebilir. hayret-i mucip.

    ya şu iki açıdan benim merakım giderilse, akademik kadro da geldiğinde belirli şartları taşıyorsa güzel diyeceğim;
    birincisi fakülte açmak öyle bugün teklif ettim yarın açılsın denecek kadar hızlı işlemiyor. yök'e teklif lazım, bu teklifte bölüme niye ihtiyaç var, amacı ne olacak, nasıl planlandı, fiziki imkanlar ne belirtiliyordur, bölüm için bile şart bu. senatodan çıkıyor, yök'e gidiyor, dolaşıp duruyor, süreç uzun. böyle bir planlamanın yeni rektör atandı, hemen bir ayda yapalım denmesi biraz zor. kim teklif etti, ne zaman teklif etti, yazışma süreci vb. ve ileriye dönük yol haritası ne açıklanması şeffaflık gereği önemli.

    bir diğer soru ki hakikaten anlamadım, birçok kişi öğrenci sayısı ile kaliteyi bir tutuyor. boğaziçi kalabalık mevcut durumda da, geçtiğimiz senelerde öğrenci sayısı fazla olan ve farklı disiplinler barındırdan birçok üniversite uzmanlaşabilmesi amacıyla yoluna özelleşmiş olarak farklı isimlerde, farklı kurumlar olarak devam ediyor. artısı, eksisi ayrıca tartışılır. ne var ki boğaziçi üniversitesi'ne diğerlerinden apayrı bir disipline ait fakülte eklenmesinin rasyonel bir sebebi ve ihtiyacı olmalı. bunlar şeffaf açıklanırsa, kadro da işte bu olacak kriterler bu, isteyen başvursun denirse görüşler bir anda olumluya döner ama...

    hakikaten bir alt amaç olmadığına ve bir katkı sağlayacağına inanmak istiyorum ama zıtlıklara dair açıklama yapılmadan bir akşam pat diye böyle bir şey gelmesi öğrencileri de okuldaki akademisyenleri de yorar.

    --- spoiler ---

    şöyle bir madde eklenmiş zamanında 2809 sayılı yükseköğretim kurumları teşkilatı kanunu'na, yani üstteki senato vb. pas geçilmişse bilemem.

    "cumhurbaşkanı üniversitelere bağlı olarak fakülte, enstitü ve yüksekokul kurmaya; bu birimlerle ilgili olarak birleştirmeye, kapatmaya, bağlantı ve isim değişikliği yapmaya yetkilidir. bağlantı değişikliği yapılan birimlere ait kadrolar, taşınmazlar ve demirbaşlar, bir başka işleme gerek kalmadan bağlanılan üniversiteye aktarılmış sayılır."

    --- spoiler ---

  • sen büyük evsahibi, rulo yapmalik dergi editoru, terlik fabrikatoru saim bey. sen mi büyüksün? hayır ben büyüğüm, ben, yaşar usta. sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun. larvalarima, yumurtalarima hiç birşey yapamayacaksın. zehirleyemeceksin, ezemeyeceksin, mağlup edemeyeceksin bizi. çünkü biz birbirimize feromonlarla bağlıyız. biz bir aileyiz. bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun? dokunma artık kolonime. dokunma yavrularima. eğer onların antenine zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile yememis olan ben, yaşar usta, hiç düşünmeden ucar sen uyurken agzina girerim. girerim ve gotunden cikana kadar da dönüp arkama bakmam bile.

  • bu işlerle* iyi kötü uğraşan biri olarak kendimce bi şeyler karalamak istediğim başlık. yılbaşı gecesi yapacak bi şeyim de yok. o yüzden meraklısına neyin ne olduğunu yazmak istedim. kafamda çok şey var uzun sürebilir baştan uyarayım.

    öncelikle, gösteriye geçmeden önce bazı şeyleri herkese hatırlatmakta fayda var diye düşünüyorum. şu bilinmelidir ki, türkiye'de profesyonel anlamda ( gelmiş geçmiş ) standup yapan tek bir adam var, iki değil. o da cem yılmaz. ona bugüne kadar standup gösterisi anlamında yaklaşan ata demirer'in tek kişilik dev kadro adlı gösterisinin bile ikincisini çoğu kişi hatırlamaz. çünkü ilki kadar iyi değildir. ordan anlayın işte cem yılmaz'ın standup anlamında zirvede ne kadar yalnız olduğunu. kaldı ki ata demirer'in gösterileri standup gösterisinden çok taklit, eğlence, şarkı, türkü odaklıdır. salt bir standup gösterisinden bahsedemeyiz yani. diğer komedyenlere baktığımızda ise yılmaz erdoğan'ın cebimdeki kelimeler adlı, yıllar önceki standup gösterisi akla gelir. fakat o da o kadardır. devamı yoktur. şimdilerde ilk çıktığında canlı izlediğim münaşaka adlı gösteriyi sahneye koyuyor fakat benim gibi gösteriyi izleyenler bilirler, standup gösterisinden daha çok yılmaz erdoğan'ın anılarını anlattığı bi standup gösterisidir. işin kolayına kaçmış usta biraz burda yani.

    tabi ki şimdilerde yeni çıkan doğu demirkol gibi, mesut süre gibi, cem işciler gibi( ve daha nicesi) yeni nesil standupçıları bu karşılaştırmanın içinde yok saymak haksızlık olur. ( bu arada kendimi de bugüne kadar 300'den fazla sahneye çıkmış biri olarak yeni nesil standupçıların arasında saymam yanlış olmaz sanırım ) . fakat yeni nesil standupçıların bana göre en büyük eksikliği hiçbirinin bu işi profesyonel anlamda icra edememesi. yani kimsenin yeteneğine laf etmiyorum fakat benim gördüğüm hiçbiri cem yılmaz gibi yaptığı işi profesyonel anlamda sahneye koyamadı. ilk gün ne idiyseler bugün de öyleler maalesef. tabi ki sahne tecrübesi kazandıkça anlattıkları şeyleri ilk çıktıkları zamana göre daha iyi anlattıkları kesin. fakat hiçbiri gösterilerini başka bi noktaya taşıyamadı. takip edenler bu söylediğime katılacaklardır diye düşünüyorum.

    bu girizgâhtan sonra gelelim cmylmz diamond elite platinum plus gösterisine. bi kere şunu en başta söylemek lazım, eski gösterilerini 10 üzerinden 9 sayarsak, bu gösterisi taş çatlasa 10 üzerinden 6,5 alır. ki o yarım puanı da cem yılmaz olduğu için alır. yalnız bu noktada gösteriye yorum yaparken hemen kötülemek, aşağı çekmek yerine biraz neyin ne olduğuna bakmak gerektiği kanaatindeyim. bi kere bu adam ( gösteride de sıklıkla belirtmeye ihtiyacı duyduğu gibi ) 25 senedir bu işi yapıyo ve başarı anlamında elde etmediği şey kalmamış durumda. yani cem yılmaz'ın artık yeni bi standup gösterisi yaparken eski heyecanı duyduğunu sanmıyorum. zaten bu durum bu gösterisinde hikayeleri anlatırken belli belirsiz iç çekmelerinden, düşük temposundan, mizacından çok net anlaşılıyor. ve size şöyle söyleyim, bir standup gösterisinde işin yüzde 70'i sizin enerjidir. sahnedeki adamın enerjisi direkt olarak seyirciye geçer. o gün dünyanın en komik esprilerini yapın, enerjiniz düşükse gram tepki alamazsınız seyirciden. ve bu düşük enerji cem yılmaz'da aşırı şekilde hissediliyor bu gösteride. resmen bazı yerlerde yaptığı espri tepki aldığında o espriye tutunup, enerjisini yükseltmeye çalıştığını görüyoruz. çünkü o da farkında bu durumun. ayrıca o bilmiyo mu sanıyosunuz eski gösterilerinde seyirciden aldığı tepki ile şimdiki tepkinin arasında dağlar kadar fark olduğunu. emin olun sahnedeki kişi, tek bir kişinin bile önceki gösteriye daha az güldüğünü herkesten iyi bilir.

    bi de şu var, bi standup gösterisinde seyiriciyi en çok kendisi güldürür. yani gelen seyirci ne kadar relax, ne kadar gülmeye hazırsa gösteri o kadar iyi geçer. enerjidir yani bütün olay. bu noktada da işte ülkenin durumu devreye giriyor maalesef. cem yılmaz'ın bi önceki gösterisinde ülke belki de ekonomik anlamda en rahat günlerini yaşıyodu ve herkesin kafası rahattı. yani izleyici gülmeye hazırdı. şimdilerde ise ülke en boktan zamanlarını yaşıyor maalesef ve artık gülmek biraz lüks oldu artık. herkesin kafası dolu. bu gösterinin en büyük handikaplarından biri de bu. onu da belirtmek lazım.

    sonuç olarak demek istediğim 25 sene boyunca zirvede yer almak kolay olmadığı kadar yıpratıcı da bi durum. o yüzden bu ülkeye mizah anlamında çok değer kazandırmış bu insanı, bi gösterisine bakıp yerin dibine sokmaya çalışmak yerine empati yapıp, sayı gösterilmesi gerektiği kanaatindeyim.

    büyük mizah adamı cem yılmaz'a saygılar. herkese iyi bi sene dilerim.

    edit

  • sade bir örgütlenme yapısı olan sistemdir:

    en altta adına fityan da denilen işçiler bulunurdu. onların üzerinde görevi düzeni sağlamak ve işçileri kontrol etmek oloan adına serveran da denilen yiğitbaşları bulunurdu. onların da üzerinde çalışılan kol hangi zanaat dalıysa o dalın en usta ve en yaşlı kişisi olan bir ahi bulunurdu. ve en üstte de bütün ahilerin başı olan bir ahi baba olurdu.

    özellikle celali isyanlarıyla ahilerin mali açıdan düzenleri bozulmuştur; fakat ahiler bu büyük kaostan* merkezi otorite üzerinde siyasi gücünü arttırmış olarak çıkmasını bilmiştir.

  • 90'lar

    - şu kasetlerini kaldır ortadan
    - onlar disket anne

    2000'lerin başları

    - şu disketlerini kaldır ortadan
    - onlar cd anne

    2000'lerin sonları

    - şu cdlerini kaldır ordan
    - onlar dvd anne
    - ƒ¶^ø¯&;¨&@

  • inanılmaz şiirlerinden bir tanesi;

    kor düşseydi keşke yüreğime,
    bu yine anlaşılır olurdu.
    içimde suyu kesilmiş bir fıskiye,
    birdenbire buruşup soldu.

    hoşçakal diyebildim güçlükle,
    sesimi iğneden geçirerek.
    dönüp arkama yürüdüm,
    adım adım gittikçe küçülerek.

    sen bana bir gurbet sundun,
    buğulu çocuk gözlerinle.
    öpüp başıma koydum,
    sevginin solgun güzelliğiyle.

  • arkadaş bu nasıl memleket. van, antep, adana arkeoloji müzeleri tam 6 yıldır restorasyon sebebiyle kapalı. kültür bakanlığından dedikodular yayılıyormuş, müzedeki eserlerin satıldığı, yerine benzer sahtelerin yapıldığı, ondan böyle uzun sürdüğü konusunda. uşak müzesi'nde görmedik mi sanki sahtelerin yapılıp orjinallerin nasıl satıldığını. yazık yemin ediyorum şu memlekete yazık, her yerinden bişeyler çıkıyor 2.abdülhamid gibi devlet eliyle avrupa'ya amerika'ya satılıyor. utanıyorum artık...

  • göçün ve aradan 1 nesil dahi geçmeden istanbul'a yeni göçeceklere 'gelmeyin yeaaa yer kalmadı burda' diye atarlanıp, 9 göbekten istanbul'lu havası yaratın.

    (bkz: yalan mı?)

    not: istanbul'da oturmuyorum, sadece yaptığınız ikiyüzlülüğü yüzünüze çarpacak biri lazımdı. hadi şimdi koşarak çok kötü butonuna. öyle yapınca göçmüyorlarmış!

  • ankete katılmayana asgari ücret kadar ceza kesmek. o değil de ne memleket ama , kapıya gelen dolandırıcı olmasa bile 1000 lira giriyor vatandaşa. dolandırıcı yine insaflı olur , bakar hane halkı fakir diye çeker gider.

  • nasıl olsa bana vurmaz diyerek her erkeğe kafasının estiği gibi vurmaması gerektiğini öğrenmiş kadındır. vurduğun adam da rus amk, allah'ın ayısı 250 gramın hatrına sana acır mı sandın. tokattan sonra ne güzel uslu uslu saçlarını düzeltip kalktı ama.