hesabın var mı? giriş yap

  • kisa donem askerligimin 4. ayi mevsim bahar olmus. dortlu yuruyus kolunda egitime giderken uzman bagirir "saaayyyy"

    boluk her sol adimda baslar saymaya

    boluk: bir
    boluk: kiii
    boluk: ucc
    boluk: dorttt
    kuzgun: bess
    uzman: kim lan o 5 diyen
    kuzgun: benim guray uzmanim (ne bok yedim gene amina koyyim..)
    uzman : sen kadir yarbayin yazicisi degil misin?
    kuzgun: evet guray uzmanim
    uzman: ictimaya, egitime falan gelmiyodun sen. hayirdir?
    kuzgun: cok kilo aldim guray uzmanim. malum bahar da geldi ufak ufak takilicam buralarda musade ederseniz.
    uzman: iii bi daha olmasin.
    uzundonem: ulan ben yapsam olumu dirimi #?!*#$?*diniz...

  • bakın ülke olarak çok büyük bir fırsatı kaçırmak üzereyiz. açın cami kapılarını hacı dayılar doyasıya yapsın ibadetini.

  • beklediğimin çok ötesinde gelen moral bozucu açıklamalardır. aylık tüfe’de %6.30 gelişmiş ülkeleri geçtim, gelişmekte olan ülkelerin bile yıllık enflasyonuyla aynı seviyelerde.

    insanlar ekonomi uzmanı olmadıklarından dolayı herkes tüfe rakamları üzerine konuşuyor fakat üfe ile tüfe arasındaki makas açıldıkça geleceğe dair enflasyon beklentileri bozulmaya devam edecek.

    soru: üfe ile tüfe arasındaki fark neden önemlidir?

    bu fark önemlidir çünkü üreticinin zammın ne kadarını fiyatlara yansıtabildiğini gösterir. üfe tüfe makası biteviye açılmaya devam edemez. ani kur şoklarının enflasyona özellikle tüfe’ye olan geçişkenliği üfe üzerinden gerçekleşir.

    üfe’nin tüfe’ye nazaran kur şoklarına daha çabuk tepki vermesinin temel nedeni ise ne yazık ki ülkemizin üretim yapısındaki verimsizliktir. bu verimsizlik dış ticarette kendini dış ticaret açığı olarak gösterirken, iç piyasada kendini üfe’nin kura karşı %60-70’lere varan geçişkenliği ile gösterir.

    bu konuyu biraz açalım. diyelim ki üreticisiniz ve hem iç piyasaya hem de dış piyasaya mal satıyorsunuz. sattığınız bu malı üretmek için bir üretici olarak hangi kalemlere para harcarsınız?

    a) elektrik/akaryakıt: yani enerji kalemleri ülkemizde üretilmediklerinden dolayı, dolarla fiyatlanırlar. devlet vs sübvansiyonla bir yere kadar kontrol altında tutabilir.

    b) personel giderleri: ucuza işçi çalıştırarak şirketinize kısa vadede kar, uzun vadede verimsiz ekonomik yapınıza süreklilik kazandırırsınız.

    kira kalemi de var ama her üretici için en temel maliyet unsurları bu ikisidir. verimsizlikten bahsediyoruz o zaman verimi bir tanımlayalım. ekonomide verim en temel haliyle, bir malı üretmek için harcadığın para ile sattığın para arasındaki orandır.

    bu oranın üfe’nin kur artışlarına karşı olan hassasiyeti üzerinde o kadar büyük etkisi vardır ki tahmin edemezsiniz.

    bazı arkadaşların, insanımızın lüks tutkusunu eleştirip araba telefon vs gibi harcamaları yapmayarak dış ticaret açığı sorunumuzun çözüleceğine olan inancını takdir ediyorum ama cari açık sorunumuz bugün bütün ithal nihai tüketim ürünlerinin ithalatını yasaklasak dahi çözülmez. yani cari fazla verir hale gelemeyiz. bunun temel nedenlerinden birisi evet petrol ürünleri ama aslında temel sorun ekonomideki verimsiz üretim yapımızdır. ithalat sadece otomobil, telefon değil ne yazık ki hatta bu oran toplam ithalatımızın içinde %20’lik bir paya bile sahip değildi en son kontrol ettiğimde.

    buyrun kriz geldi, tüketici güven endeksi kafa üstü çakıldı ama biz hala dış ticaret açığı vermeye devam ediyoruz. turizmin canlandığı yaz aylarında ekonomideki sert daralma nedeniyle kısmen cari fazla da verebiliriz ama yıl genelinde yine cari açık vermeye devam edeceğiz. kaldı ki daralan ithalattaki tek kalem nihai tüketim ürünleri değildi. sanayide ara mamül olarak kullanılan mal ithalatı zaten tüketimden hızlı çakıldı, bunu nereden anlıyoruz derseniz yerin dibine geçen sanayi pmi endeksinden anlıyoruz.

    neyse konu çok dağıldı. sözün özü ekonomik üretim yapısı verimsiz ise, üretici fiyatları ile üreticinin malı sattığı fiyat arasında doğal olarak 1’e çok yakın bir oran oluşur. en ufak bir kur şokunda da oran 1’in üzerine çıkmaya başlar. hiçbir üretici de bu şekilde uzun süre zararına satış yapamaz.

    soru: üretici malı ürettiğinin altına neden kısa süreli durumda satabilir?

    bunun birinci cevabı stoktur. kur şokundan önce ucuza üretilen malları elinde stoklamışsa üretici ürettiği fiyatlar kadar pahalıya satmayabilir.

    ikinci cevap ise satabildiği fiyata satabildiği için üretim maliyetlerindeki artışı aynen yansıtması mümkün olamaz.

    üfe tüfe arasındaki makasın geçmişine baktığımızda mayıs ayına kadar cevap daha birinci cevap iken bugün artık ikinci cevap olmuştur. bunu nereden anlıyoruz derseniz kafa üstü çakılan reel kesim güven endeksinden ve peşi sıra patlayan konkordato taleplerinden.

    dolayısıyla şu denebilir: üretim yapısının verimi ne kadar düşükse üretici fiyatlarının dolara ve petrol fiyatlarına olan geçişkenliği, siz bunu kırılganlığı diye okuyun, o kadar yükselir.

    soru: üfe ile tüfe arasındaki fark neden çok önemlidir?

    en önemli nedeni bu farkın sürdürülebilir olmamasıdır. özellikle üretim yapımız verimsiz olduğu için üreticinin ciddi bir kar marjı yoktur. aynı nedenden de kura karşı çok hassas olduğu için üfe artmasına rağmen bunu satış fiyatına yansıtamaması durumunda önce karı hızla erir sonra da zarar etmeye başlar.

    bu yüzden üfe ile tüfe arasındaki fark yılbaşından beri yükselmesine rağmen bir yerden sonra düşmek zorundadır. bu düşüş iki türlü ya da ikisinin karışımı şeklinde olabilir.

    a) firmalar zammı ürünlerine yansıtmaya başlar ve tüfe artar, üreticinin verimliliği tl bazlı iyileşir ve fark kapanır.

    b) firmalar batar. piyasada o malın arzı azalır, genelde artan işsizliğe rağmen talepten hızlı azalan arz yüzünden fiyatlar artar. dolayısıyla üfe tüfe makası daralır. her ekonomik daralma sürecinde bazı sektörler çok aşırı daralırken, diğerlerinin daha az daralma nedeni ekonomideki ağırlıklarıyla ters orantılıdır.

    şu an itibariyle, yıllık üfe %46, yıllık tüfe ise %24 seviyesindedir. bu fark kapanacak ama kapanmadığı sürece tüfe üzerindeki baskı devam edecektir. firmalar batar da arz daralması şiddetlenirse, üfe tüfe buluşması üfe’ye çok yakın bir noktada yaşanır. firmalar zam yapabilirse tüfe’ye daha yakın bir yerde buluşurlar.

    maalesef ayrı ayrı sektörel ve toplamı gösteren reel kesim güven endeksi, imalat pmi verileri ve konkordato talepleri bize ilk senaryonun daha olası olduğunu gösteriyor.

    şu an ekonomi bu verimsiz üretim yapısı yüzünden berbat bir noktaya doğru sürükleniyor. reel faiz tekrar negatife düştü ama çakılan iç talep nedeniyle bu sefer dış ticaret açığında genişleme yaşanacağını sanmıyorum. öte yandan bu tüfe’yi yıl sonu %21 öngören yeni ekonomik program artık çöp oldu diyebiliriz.

    üzgünüm artık devlet bütün yatırımları durduracak, yeni memur alınmayacak, tcmb faizleri ilk toplantıda %35’e çıkarmazsa ikinci toplantısında çıkarmak zorunda kalacağı için derhal çıkarsa daha iyi olacak.

    devlet durdurduğu harcamalardan elde ettiği tasarruf geliriyle de özel şirketleri kurtaracak ki kontrolsüzce artırılan faizler yüzünden sağlıklı olan şirketlerin de batışı önlenebilsin. elli kere dedim özel sektörün borcu devleti ilgilendirmez diyenlere ama dinletemedim. şu anki krizin temelinde özel sektörün borç sorunu yatıyor. ihale ise halka yani devlete kaldı.

    şahsen bizi ekim ve yılın diğer aylarındaki baz etkisinin kurtaracağını ve ekimden itibaren enflasyonun düşeceğini zannetmiyorum. mevcut durumda üfe’nin geldiği korkutucu seviye nedeniyle de her şeyi doğru bile yapsak yıl sonu tüfe’nin %30’un altında kalacağına inancım yok.

  • turkiye'de silah sahibi olmanin ne kadar da basit oldugunu bizlere tekrar gosteren bir olayda yaralanan sarkici.

    bir de gun gecmesin ki hakkinda chain mailler yollanmasin;

    bir inşaat işçisi, ancak yasa dışı yollarla sıfırdan bu noktalara gelebilir.
    gazetelerden;
    - 1981'de izmir fuarında polise hakaretten tutuklandı.
    - 1990'da kokain operasyonu sanığı; 1994'te beraat.
    - 1990'da şehmuz iigin'le kaset yüzünden anlaşmazlık yaşadı.
    etilerdeki villası kundaklandı.
    - 1990'da maksim gazinosunda ayağından vurdular.
    - 1991'de urfadan bağımsız aday oldu. seçim kampanyasına havaya 5 el
    ateş açarak başladı.
    - 1995'te hasan heybetlinin sünnet düğününde "meskun mahalde ateş
    açmaktan" gözaltına alındı.
    - 1996'da urfada ahmet toptanla tartıştı. yeğeni fevzi tatlı'ya öldürttü.
    - 1998'de arabasını kurşunlayan hasan boranın adamı a.uçmak
    kurşunlanarak yaralandı.
    - eski menajeri hasan boranın müzik şirketi oğlu ahmet tatlı ve
    adamları tarafından basıldı.
    - 2000'de iki ruhsatsız tabanca için gözaltına alındı.
    - 2000'de pilot nusret ertürkü tehditten savcılığa ifade verdi.
    - 2002'de derya tuna bacağından vuruldu.
    - 2003'te asena bacağından vuruldu.
    - 18 yıl hapis isteği ile sauna çetesi üyeliğinden yargılandı.
    - yd: anımsadığım kadarıyla 7-8 yıl önce milliyet gazetesini alenen
    "yok ederim" gibi sözlerle tehdit etti. (savcı ve basın adeta sus
    pus..)

    biz böyle birini cumhurbaşkanı, başbakan, devlet ve türk medyası
    tarafından adeta kahraman ilan ederek, kimseye gösterilmeyen ilgiyi
    gösterdik.

    ve suçlarının ne olduğu bilinmeden yüzlerce gazeteci, bilim adamı,
    subay tutuklu... haberal, perinçek, balbay, özkan ve niceleri hücrede.

    avrupa, amerika, japonya dahil tüm dünyanın her konserini 15 dakika
    ayakta alkışladığı fazıl say ve muhalif "gerçek"sanatçılar adeta vatan haini..

    halka, gençlere ne güzel örnekler sunuyoruz..
    geleceğimizi ne güzel hazırlıyoruz.

    --- fin ---

  • bir aile yemeginde babanin sisman olan ogluna "keske seni balet yapsaydik" demesi ustune, "benden balet olursa at yarragindan gramofon ignesi olur" demek isteyen oglanin, aile yemegi protokolleri uyarinca sansur arayisina girisi ve su sekilde basarisiz olusu: "benden balet olursa, sey yarragindan gramofon ignesi olur"

  • doğacak çocuğada yazık anne ve babayada yazık onun için bu kararı alanları yargılamak yerine destek vermeyi düşünebilirsiniz...

    bir gün zihinsel engelli bir çocuğu olan, bir annenin duasına tanık oldum, hayatım boyunca unutamayacağım. " allah'ım evladımın canını benimkinden önce al diye dua ediyordu" nedenini ise kendi ölürse evladı perişan olur diye kaygılanıyordu!

    lütfen insanları yargılarken iki kere düşünün...

  • tabii ki gündem değiştirmektir.

    ama aslında bir taşla 3 5 kuş birden de vurmaktadır.

    - haziranda vizesiz avrupa.
    - turizm krizi
    - partili cumhurbaşkanı
    - ypg'nin koridor oluşturması
    - işlizliğin yine iki basamaklı hanelere yükselmesi

    edits:

    + diploma
    + reza zarrab
    + yargıtay üyeleri atama hakkı

    ...gibi konular bir süreliğine konuşulmayacak. bu sırada bizler bu işin içinde bir iş var diye düşünürken adam gidip harbiden oraya o ucubeyi dikecek.

    ps: ya adamın agenda'sı o kadar geniş ki hangi birini aklımda tutacağımı şaşırdım resmen. o bakımdan kışla mışla hikaye. simultane bir gezi daha olursa bunun sebebi kışla olmaz merak etmeyin.

  • askerde yazıcı olan bilgisayar mühendisi bir asker arkadaşımdan naklen;

    aynı odada komutan 1 ve komutan 1'i ziyarete gelen komutan 2 arasında, yazıcı arkadaşım hakkında geçen diyalogtur.

    komutan 1: bu arada, seni bizim yazıcı arkadaşı görmedin di mi daha önce? bu bizim mustafa.. kariyerini duysan aklın şaşar..
    komutan 2: hadi ya neymiş, temiz çocuğa benziyor zaten, ehe he..

    (mustafa burada kulak kesilir)

    komutan 1: bu adam öss'de ilk 100'e girmiş, boğaziçi'nde bilgisayar mühendisliği okumuş, amerika'da master yapmış, dönmüş doktora yapmış.. programcılık üzerine kitapları var lan bi sürü hem de..

    (mustafa burada sırıtır)

    komutan 2: deme yav, sen de kaptın di mi hemen çocuğu çakaal..
    komutan 1: öyle valla, egzel tablosu filan yaptırıyom işte.. neyse mustafa, bırak sırıtmayı da sen bize ordan iki çay kap bakayım, hadi..

    (mustafa burada dumur ama çaresiz)

    (bkz: askerde yazıcı olmak)