hesabın var mı? giriş yap

  • asıl adı jakob koller olan ve 1675-1690 yılları arasındaki yargılamalar sonucunda kendisine bağlı olduğu bahanesiyle 167 dilencinin idam edildiği avusturya tarihinin en büyük cadı avının aranan sembol ismi olarak tarihe geçmiş büyücüdür.

    jakob'ın annesi barbara koller hayvan leşlerini temizleyen ve onlardan kremler yapan bir deri yüzücüydü. yaptığı iş nedeniyle toplum tarafından dışlanmış bir şekilde yaşamaktaydı. o dönemler toplum tarafından dışlanmış kadınlar genellikle cadılıkla ilişkilendirilirdi ve barbara'nın kaderi de farklı olmadı. 1675 yılında hırsızlık yaparken yakalandı ve bu suç ile birlikte büyücülük suçlamasıyla yargılandı. yargılama sürecinde şiddetli işkenceye maruz kalan barbara çektiği acıya daha fazla dayanamadı ve kendisinin şeytanla anlaşma yapmış bir cadı olduğunu itiraf etti. aynı zamanda oğlunun da kendisi gibi büyücülükle uğraştığını, eğer yakalanmasaydı birlikte kiliseleri soyacaklarını ve kendilerine karşı koyan herkese kara büyü yapacaklarını söyledi. itiraflarından sonra 1675 yılının ağustos ayında da salzburg'da infaz edildi.

    annesi yakalandığında başına gelecekleri anlayan jakob ortadan kaybolmuştu. annesinin itirafları üzerine jakob (annesinin infazından sonra jackl olarak anılacak) her yerde aranmış, başı için ödül konulmuş ama bulunamamıştı. bulunamaması onu zaten büyücü olarak gören halk arasındaki ününü daha da arttırmış ve hakkında çeşitli efsaneler üretilmesine yol açmıştır. mesela halk jackl'ın kurda dönüşebilmek, görünmez olabilmek, uçabilmek gibi bazı yetenekleri olduğuna inanıyordu. yine de jackl'ı gören, duyan olmamıştı.

    o dönemler avusturya'da ciddi bir çocuk dilenciler sorunu vardı. aynı zamanda işsiz ve evsiz tayfası da ciddi bir sorun hâline gelmişti. bu sorunları çözmek isteyen yetkililer ise yasalara takılıyordu. kara kara düşünürlerken akıllarına şeytani bir fikir geldi. toplumdaki rahatsızlığı firari jackl efsanesi ile birleştirerek bu sorunları kökünden halledebilirlerdi. bu amaçla halka dilenci çocukların jackl'ın örgütünden oldukları, jackl'ın dilencilere köylerden hayvan leşleri toplattırarak kara büyüler öğrettiği, çocuklar yeterince büyücülük öğrendiklerinde halk için büyük kötülükler planladığı gibi dedikodular yayıp korkutarak uzun yıllar sürecek bir temizleme operasyonuna giriştiler.

    dilenciler sokaklardan tek tek toplanıp büyücülük suçlamasıyla yargılandılar. hakim yargılanan dilenciye büyücü jackl'ı tanıyıp tanımadığını soruyor ve cevap olumsuzsa işkence safhasına geçiliyordu. eğer işkence sırasında ölmemeyi başarıp da jackl'ı tanımadığı yönündeki beyanında direnen olursa hayatı kurtuluyordu. yine de işkenceden kurtulmak zordu, genellikle o safhada ölüyorlardı. zamanla arkadaşlarının acı içinde öldüklerini gören diğer dilenciler işkence görmemek ya da ölümden kaçınmak için jackl'ı tanıdıklarını söylüyor ve kendilerini jackl'a ulaştıran sözümona başka dilencilerin isimlerini yetkililere veriyordu. bu şekilde en küçüğü 3 yaşında olmak üzere toplam 232 kişi yakalandı. bunlardan çoğunluğu çocuk olan 167 kişi ise idam edildi. böylece dilenci sorunu büyücü jackl ile ilişkilendirerek çözülmüş oldu.

    ismi kullanılarak çok sayıda insanın vahşi bir şekilde katledildiği döneme rağmen büyücü jackl hiçbir yerde ortaya çıkmadı. ortaya çıkmadığı için de hakkındaki efsaneler almış başını gitmişti. onu ormanda ağaç keserken gördüğünü ve görüldüğünü fark eden jackl'ın anında bir fareye dönüştüğünü söyleyenler vardı. kendisini gördüğünü iddia edenler o kadar çoktu ki aynı anda birkaç farklı yerde bulunabildiği gibi bir inanış da yerleşmişti. bunun yanında jackl'ın ülkedeki diğer cadı ve büyücülerle birlik kurarak toplantılar yaptığı ve onların lideri olduğu da söyleniyordu.

    gerçek şu ki jackl hiçbir zaman yakalanamadı ve akıbeti bilinmiyor. bu sebeple bugün salzburg'da hâlâ onun yaşadığı ile ilgili efsaneler yankılanmaktadır. fakat onunla ilgili efsaneler dışında kesin olan kendisinin taraftarı, hizmetçisi olduğu iddia edilen çok sayıda insanın sosyal temizlik maksadıyla vahşice yargılanıp idam edilmesidir. yöneticiler tarafından varlığı bile şüpheli, yaşayıp yaşamadığı bile bilinmeyen bir kişi ile ilişkilendirilerek çok sayıda insan ortadan kaldırılmıştır. kısacası halen egemen güçlerin rahatsızlık duyduğu toplum kesimlerini alakasız şekilde yaftalayarak itibarsızlaştırması, sindirmesi ya da cezalandırması maksadıyla kullanılan cadı avı tabirinin birebir örneğini oluşturan bir davanın sembolü olmuştur. bu yönüyle ilginç bir tarihi şahsiyettir gerçekten.

    kaynaklar: https://www.streetroots.org/…1/10/06/sorcerer-jackl
    https://www.salzburgerland.com/…der-zauberer-jackl/

  • son derece zor bir eylem, tehlikeli bir girişim. fakat başarılırsa efsane olacağı da kesin gibi:

    - evet arkadaşlar 70 gün içinde bu lanet yerden kaçıyoruz. dışardan yardım aldım, kaçış planını ankara büyükşehir belediyesi imar işlerinde çalışan enişteme çizdirdim. işte plan, buyrun bakın.

    - ismail abi, çok güzel plan. fakat üst geçit yapmak yerine tünel kazsak daha doğru olmaz mıydı?

    - bak faruk bizimle geliyor musun, gelmiyor musun?

    - geliyorum da abi, yani üst geçit...

    - 70 gün sonra sabah namazımı kocatepe'de kılıyor olacağım ve beni kimse engelleyemeyecek... ver artık kararını.

    - geliyorum ama bu üstgeçitle ilgili içimde kötü bir his var yani, inşallah bir şeylik olmaz...

    - faruk, planı eniştem yaptı diyorum. 11 yıldır melih gökçek'in yanında çalışıyor. üst geçit diyorsa üst geçit.

    - yani tamam ismail abi ama inan içim rahat değil yani...

    - gönlünü ferah tut koçum, bu lanet yerden gidiyoruz.

    *

    75 gün sonra...

    *

    - ismail abi söylemeyeyim, susayım diyorum ama sana çok kızıyorum yeminle. yaktın bizim mahpusluğu...

    - sus lan it! üst geçidi yapmadık mı?

    - yaptık da abi... geçit yaptıktan sonra sibel can'la ferhat göçer'i açılış konseri için çağırmak neydi?

    - eniştemin gönderdiği plan neyse onu uyguladım ben oğlum. kağıtta "71. gün üst geçit açılışı: ücretsiz sibel can ve ferhat göçer konseri... tüm ankaralılar davetlidir" yazıyordu. her aşamayı uyguladık, o da son aşamaydı işte.

    - abi ne ankaralıları ya, bayrampaşa'dayız gözünü seveyim.

    - bence oradan uyandılar zaten mevzuya.

    - ismail abi allah belanı versin, gerçek bir gerizekalıymışsın...

  • her boşluğa sağına soluna bakmadan pat diye atlamalarıdır. sonra da motorcuları fark edin diye bas bas bağırmalarıdır.
    edit1:imla
    edit2: mesajla uyaran arkadaş eklememi istedi; "yol olmadığında fütursuzca kaldırıma atlamaları"
    edit3: ara sokaklarda yayaların arasından zikzak çizerek hayvan gibi gitmelerini de eklememi istedi bir arkadaş.
    edit4: ters şeritten gidip yol vermedin diye bozuk atmalarını da ekleyelim.

  • tarihi eserlerin reklamını yapıp ülkeye turist çekeceğine gördüğü yerde namaz kılmaya çalışan bir zihniyet...

    hiç cami yok ya ülkede.

    edit: ne sövmüşsünüz be:) tamam ulan kılın. hatta şehitler köprüsünü de cami yapın, yazın orada kılarsınız.

  • seçimlere doğru giderken uydurulan bir başka haber.

    o kadar yumiyum olsa bize çıkarttırırlar mı sanıyorsunuz.

    hepsini kendi yer bu dış güçler.

    yiyemediklerinin de üzerine cıva dökerler.

    aynı haliç'in altında yatan 1673 grostonluk turbo sakız rezervi gibi bize yar olmayacaktır.

    ayrıca urfa'da bulunan 541 milyon dolar değerinde peynir altı suyu tozu yataklarını da unutmayın.

    eyyyy türk halkı!

    biz biliyoruz bunları biz.

  • yanlış bir düşüncedir. bunu düşünen kişi ya gerçekten yabancı dil bilmiyordur ya da gerçekten yabancı dil bilmiyordur. yani ya yabancı dilde düşünemediğinden dolayı onların markaları kendisine mükemmel bir kelime gibi geliyordur ya da "ben yabancı dil biliyorum yeah!" kompleksinden dolayı türkçeyi (ki eğer ana diliyse) aşağılıyordur. bunu diyen insan "ya ama bu türkçeye çevirince güzel durmuyor, komik duruyor." diyen insandır, ki aslında yabancı dilde de o kelimenin birebir anlamını karşıladığından bihaberdir (yani az anlıyor ya, o kelimeye kendince başka anlam katıyor.).

    bu düşüncenin yanlış olduğunu fark etmek için çok okumak gerek. ve gerçekten yabancı bir dil öğrenmek (ki bunun için de çok okumak gereklidir.).

    bauhaus'u beğenen insan evyap'ı beğenmiyorsa, işte tam da yukarıda bahsettiğim durumdan muzdariptir.