ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
akp'ye oy vermeyen metroya binmesin
-
akp'ye oy vermeyen vergi vermesin o zaman diyerek artırdığım önerme.
sesine 5 saniye bile tahammül edilemeyen kişiler
-
recep tayyip erdoğan.
edit: insanlar ne kadar korkmuş arkadaş anlamak mümkün değil.
isveçtemisin diyenler,silivriden yer bak diyenler,kanada vatandaşımısın diyenler, cimere bildirdik diyenler bir sürüü..
millet adamın ismini yazmaktan korkuyor yazıklar olsun..
cumhura da yazıklar olsunki nasıl bir politika benimsemiş ise vatandaşları bile ismini telafuz edemiyor.
cumhurbaşkanı devlettir
-
(bkz: üst düzey gerizekalıyım demenin alternatif yolları)
cumhurbaşkanı devlet değildir, devletin maaşlı memurudur.
ekleme: sevgili üstteki yazar, biz karşıt görüşe tahammül etmiyor değiliz. biz cahilliğe tahammül edemiyoruz. cumhurbaşkanının görevi nedir bilmiyorsun, gelip burda toynaklarınla başlık açıyorsun. biz buna karşıyız, buna tahammül edemiyoruz.
30 mayıs 2015 messi'nin attığı gol
-
ulan adamın golünün tadını çıkartacağınıza hala defansa laf ediyorsunuz. ne insanlarsınız ya. hayatta sizi ne mutlu ediyor lan anlatsanıza biraz?
debe editi: oy verin.
caz ile blues arasındaki farklar
-
blues sosyal bilgilerse jazz matematiktir. ikisinin de keyfi ayrıdır
kışı güzel kılan detaylar
-
boş parklar, sakin sokaklar.
emil michel cioran
-
yazarın "umutsuzluğun doruklarında" adlı kitabından, okurken dikkatimi çeken ve not aldığım bazı bölümleri türkçe'ye çevirmeye devam ediyorum.
"en derin ve en hakiki ölüm, yalnızlık içinde vuku bulan ölümdür; o an geldiğinde, ışık bile ölüme ait bir öze dönüşür. öyle anlar gelecek ki, hayattan, aşktan, gülümsemelerden, dostlardan ve hatta ölümden bile kopacaksın. işte o zaman, dünyanın anlamsızlığının ve kendi hiçliğinin ötesinde bir şey olup olmadığını kendine soracaksın."
(s. 6-7)
"ölmek istediğiniz anlarda bile, bunu üstü örtülü bir pişmanlıkla arzularsınız. ölmek istiyorum ve ölmek istediğim için üzgünüm. bu, kendilerini boşluğa bırakanların yaşadığı türden bir duygudur. en ahlaksız duygu ise ölüm duygusudur. ölümle ilgili olan sapıkça saplantılarından dolayı uyuyamayan insanların olduğunu bir düşünün! kendim ve bu dünya hakkında hiçbir şey bilmemeyi ne çok isterdim!"
(s. 17)
"eğer tamamen dürüst olsaydım, kendi kendime şu soruyu sorardım: yaşamaya neden devam ettiğimi bilmiyorum ve buna karşın yaşamakta neden bu kadar diretiyorum? bu sorunun cevabı muhtemelen, hayatın içindeki irrasyonel özün ortada herhangi bir neden yokken onu korumasında yatıyor. peki ya yaşamak için yalnızca saçma nedenler mevcutsa? bu nedenler bizi hâlâ yaşamak için motive etmeye devam edebilirler mi? bu dünya, bir inanç ya da bir fikir uğrunda tek bir kurban bile vermeye değmez. selametimiz ve aydınlanmamız uğrunda kendilerini feda edip ölenlere karşın, bugün ne derece mutluyuz? selamet mi? aydınlanma mı? benim mutluluğum için birisi canını feda etseydi, ben bundan dolayı daha da fazla mutsuz olurdum. çünkü, hayatımı bir mezarlık üzerine inşa etmek istemiyorum."
(s. 33)
"hakiki itiraflar, yalnızca gözyaşları ile yazılan itiraflardır. oysa, benim gözyaşlarım dünyaları boğardı, ve içimdeki bir ateş gibi onları küllere çevirirdi."
(s. 48)
kitabın rumence aslı: pe culmile disperarii - emil michel cioran
ingilizce baskısı: on the heights of despair - the university of chicago - ilinca zarifopol-johnston
kitabın "on the heights of despair" başlıklı ingilizce edisyonundan, elimden geldiğince dikkat ederek türkçe'ye çevirdim. bu kitaptan, daha önce çevirdiğim bir başka bölümü de şu entryde bulabilirsiniz: (bkz: #68620823)
23.11.2017 güncellemesi: bloguma, bu entrye ek olarak yeni çeviriler ekledim. en güncel haline şu linkten ulaşabilirsiniz. iyi okumalar.
ölünün arkasından konuşulmaz
-
akp'nin değiştirdiği sistem. akp'den önce ölünün arkasından konuşulmazdı, akp iktidarından sonra yaşayanın arkasından konuşulmaz, ölünün arkasından konuşulur oldu.
çünkü yaşarken herhangi biri hakkında konuşunca hapse giriyoruz. öldükten sonra söveceğiz mecbur.
1. köprüye hala boğaziçi demek
-
benim için her zaman boğaziçi olarak kalacaktır.
hoşlanılan kıza karışık kuruyemiş kasesi testi
-
test sonuçlarından ulaşılabilecek yegane sonuç; testi uygulayan, uygulanandan daha sinsidir.
öğrenciye 12 yılda ingilizce öğretemeyen sistem
-
cevabı yine bir soru olan önerme.
neyi öğretebildi ki ?
il buono il brutto il cattivo
-
azerbaycan televiziyası tarafından "ala, fena, gudubet" olarak çevrilerek beni koparmış film.