ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
you were never really here
-
joaquin phoenix'in joker filminde nasıl bir performans sergileyebileceğine dair fikir veren iki filmden biri (öteki the master). burada da travma sonrası stres bozukluğu yaşayan bir askerin taxi driver benzeri bir mücadeleye girmesini ve bu esnada psikolojisindeki değişimleri görüyoruz. karanlık tonu ve atmosferiyle muhteşem bir film olmasa da dikkate değer bir iş.
yapılmış en aptalca dalgınlık
-
hangi akla hizmetse dolduruşa ve gaza gelinip koroya girilir. üstüne üstük bu gazla solo söyleme yüzsüzlüğü gösterilir. lakin işler tıkırındadır. koroda sağlam bir popülarite yaratmıştır bu zibidi. koro hocasının gazı ile başka bir şarkı daha söylemek için mikrofon ele alınır, gurur ve huşu ile şarkı söylenir;
çemberimde gül oya
gülmedim doya doya
dertlere karıyorum,
günleri saya saya
al bunu alamaz mısın
içimdeki taraftarı susturamıyoum arkadaş..
yolun açık olsun paşam
-
10 yıldır ekşi sözlüğü takip ediyorum, beni bu kadar dumura uğratan başka bir olay daha olmamıştı. aşk kelebeklerine bak sen ya. sinek öldürür gibi yazar uçuruyorlar, bir de üzerine dalga geçiyorlar.
yazıklar olsun ya gerçekten yazıklar olsun. pişkinlikte akp'yi geçtiniz kanzuk ve saz arkadaşları
aysun kayacı'nın babasının cenazesine katılmaması
-
aysun kayacı'nın gelecek vizyonunu ve kararlarını tartışmam.
o ses türkiye
-
kazanani fuat'tir.
ekleme: rising bilmemne diye programa cikmis, cok hizli got oldum.
hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları
-
2005 ağustosu. annemi kaybedeli 3 ay olmuş. henüz travmayı atlatamamışım. babamla zaten yüzyüze bakmıyorum aylardır. birilerinin vasıtasıyla bir tersanede işe başlamışım. sahip olduğun tek para o kişinin cebime koyduğu 50tl.. kaldı ki o paranın yarısını işe başlayabilmem için gerekli olan evrakları hazırlamak için harcamışım.
farklı bir yerde kalıyorum bir kaç aylığına tek başıma. eş yok, dost yok, arkadaş yok. her sabah tren ile gidiyorum işe, bazen dayanamayıp bir poğaça yiyorum. bazen akşamı düşünerek almıyorum hiçbişey. günlerim böyle geçiyor ardı ardına. bir akşam eve geliyorum, evde bulunan buzdolabını karıştırmaya başlıyorum ve müthiş bir olay! iki adet neredeyse elim kadar köfte buluyorum. benim için ziyafet sayılabilecek bir yemek. tabi sonrası pek iyi olmuyor. aylardır durduğu buzdolabından çıkan köfteler beni bir güzel zehirliyor. sabaha kadar istifra ediyorum. ertesi gün işe bile gidemeyip yorgan döşek yatıyorum evde.
artık maaşımı almama bir kaç gün var, iple çekiyorum kazanacağım parayı. gözümün önünden hayal gibi geçiyor özlediğim yemekler. işten çıkıyorum, bilenler bilir, tuzla tersaneler bölgesinin en sonundan içmeler tren istasyonuna kadar yürüyorum trene binmek için. kanter içinde varıyorum yaklaşık 1 saatlik yürüyüş sonunda. istasyonda bir arkadaşıma rastlıyorum, biraz muhabbetten sonra arkadaşım büfeye gideceğini, benim bir şey isteyip istemediğimi soruyor. birşey istemediğimi söylüyorum. bir iki dakika içinde geri geliyor ve elindeki iki dondurmadan birini bana veriyor...
dünya üstünde yürüdüğüm sürece unutamayacağım şeylerin arasındadır o dondurma... alt tarafı basit bir dondurma.
pasaport polisleri ile girilen diyaloglar
-
ecnebia ülkesi sınır polisi;
- lütfen çıkış damgası için şu sayfayı kullanır mısınız?
- bu sayfa mı?
- evet.
- ok, iyi günler.
türk sınır polisi;
- merhaba giriş damgası için şurayı kullanır mısınız?
- burayı mı?
- evet.
- niye?
- çok dağınık pasaport.
- kaçak göçeğiniz mi var niye ille de burası?
- şimdi memur bey bu seyahatimde fazla giriş çıkış olcak, hepsinin fotokopilerini iletmem gereken yerler var da derli toplu olması gerekiyor uçakla çıktım karayoluyla giriyorum karayoluyla tekrar çıkcam uçakla gircem bu arada da başka bir ülkeye de gitcem hepsini toptan beyan etmem gerekiyor ondan yani.
- anlamadım ama.
- sizin için ne farkeder ki sonuçta basacaksınız mührü.
- tamam bura mı?
- evet.
- al. (mühre öyle bir asılmak ki sayfanın arkasına geçmesi)
4 gün sonra
türk polis;
- iyi akşamlar çıkış mührünü şuraya vursanız olur di mi?
- niye?
<4 gün önceki ile benzer diyaloglar yaklaşık 3 dakika>
- al.
ecnebia ülkesi hudut polisi:
- efenim giriş için şimdi geçenki giriş ve çıkışımda kullandığımız bir sayfa var onun tam arkasını kullansak olur di mi?
- olur tabi, gösterin.
ecnebi * hudut polisi:
- merhabalar giriş için şurayı kullanabilir miyiz?
- bura mı?
- evet lütfen.
- tabi sir buyrun
ecnebi * hudut polisi:
- iyi çalışmalar, çıkış damgasını girişin oraya basıyorsunuz di mi?
- tabey ki sir iyi yolculuklar.
türk sınır polisi:
- merhaba memur bey, giriş damgasını şu sayfaya bir yere vurabilir miyiz?
- niye?
- <ananınmı diye>, pasaport eskimesin istiyorum. <sana ne ibne sana ne>
- <mühre öyle bir asılmak ki sayfanın yamulması> al
- allah razı olsun abi, çok sağolun. çok özlemişim memleketimi.
- efendim?
- iyi çalışmalar abi.
süt kardeşler
-
türk olduğuma şükretme sebeplerinden bir tanesi.. allah'tan türküm ve türkçe biliyorum da şu muhteşem filmi tüm esprileri ile izleyebiliyorum.
emmanuel sheyi adebayor
yemeksepeti'nde yapılan yoruma dava açan şirket
-
arı kovanına çomak sokmuş.
- "bağırmayacaktın anton, şimdi ağzının yerini öğrendim"