hesabın var mı? giriş yap

  • öğretmen olan babama dizinin konusunu anlattım. oldukça ilgisini çekti. derin derin düşünmeler başladı bir süre sonra, sıkça bir yerlere daldığını fark ettim. anladım ki bizim kurtun planları var. hayatın zorluğundan bahsetmeler, parasal sıkıntılardan yakınmalar...

    3 gün sonra müthiş bir fikirle geldi. kavanozlar, kazanlar alacağız derken yoğv biğç bile demiş olabilirim. ama işin özü salça yapacakmışız. %98 saflıkta yap bir de çanakkale domatesi kullan bari amk.

    hayatıma indirgediğim dizi.

  • repetition compulsion örneği olarak ilişkiler de verilir. "alkolik/dayakçı babanın kızının alkolik/dayakçı koca bulması" örneği mesela. (bkz: #4996740)
    eğer hep aynı biçimde ilişkiler yaşıyorsanız "hep manyaklara denk geliyorum", "hep aynı şey oluyor", "bak yine oldu", "x de böyle yapmıştı y de böyle yaptı" vb. cümleler kuruyorsanız repetitive compulsive bir döngüdesiniz demektir. -"yineleme zorlantılı bir döngü", hahah çevirisi garip geldi kusura bakmayın-

    özetle zihin -bilinçdışı diyelim- aslında travmanın olduğu yere gidip o travmayı çözmek ister. o travmayı çözebilmek için farklı yöntemler denemek gerekir. zihin bu sayede travma sonucunda yaşadığınız nihai duyguyu -hatta öğrenmeyi- değiştirmeyi hedefler. ancak davranış paternlerini -bu paternin de bir türkçesi vardı, "örüntü"ydü sanırım- değiştiremediği için aynı olaylar tekrarlanır. bu noktada travma halen çözülemediğinden aynı durumların ve duyguların tekrar tekrarı gerçekleşir.

    travmayı aşabilmenin yolu önce o travmayı yaratan koşullara benzer koşulları yaratmak sonra da kendi davranış patternini değiştirerek sonuca etki etmektir. ancak bu böyle sözcüklere döküldüğü kadar kolay diildir. zihin -bilinçdışı-, sürekli olarak ilk aşama olan "travmayı yaratan koşullara benzer koşullar yaratma" işinin hakkını verir ancak ikinci kısım yani "davranışı değiştirmek" kısmı işte o kolay diildir. dolayısıyla sonuç değişmez. tekrar ve tekrar aynı olayların, ilişki biçimlerinin, hislerin ve çaresizliğin içinde bulur kendini kişi.

    biraz aşı gibi, aşı da diil de yan etkisi kuvvetli bir ilaç gibi düşünmekte fayda var. zihniniz -bilinçdışınız- sizin gerisini de getireceğinizi ve bu kez makus talihinizi yeneceğinizi umarak size aynı koşulları yarattırır. ya işte diğer seçeneği seçeceksiniz ya da ilelebet aynı seçimleri, paternleri tekrarlayarak travmanıza gömüleceksiniz.
    aynı şeylerin yaşanmasını sağlayan sizsiniz. çünkü aslında -farkında olmasanız da- değişmek ve değiştirmek istiyorsunuz. bunun için de değişik bir şey yapmanız gerekiyor. bu da cesaret istiyor. çünkü acı bağımlılığını yenme ve yüzleşme cesareti gösterildiğinde aynı başlayan şeyin sonu değişebilir ve böylelikle ders alınmış olacağından travma atlatılıp bir sonraki adım düşünülebilir.

    pratik yapan bir piyano öğrencisi gibi düşünün. takıldığı yeri aşmak için defalarca en başından başlar. siz aynı parçayı dinlemekten cinnet geçirirsiniz ancak takıldığı yeri geçmesi için giriş kısmını da defalarca tekrar etmesi gerekecektir. nihayet doğru çalarsa bir sonraki takılacağı yere kadar ilerler. yeniden takılırsa da parçanın başka bir kısmından yineleyerek devam eder.

    zihin aslında sizi istemsizce gelişime doğru zorlamaktadır. ama işte parçanın aynı yerinde ne kadar takılacağınız size bağlıdır. (komşuların cinneti de.)

    repetition compulsion özetle, bir iyileşme isteğidir. ancak gerisi getirilemezse daha da ağır bir travma yaratır -bunu da bilerek yapar bir yandan, çünkü acının şiddeti arttıkça değişime yönelme mecburiyeti ya da olasılığı da artacaktır-, bu daha ağır travmanın size değişim için itici güç sağlamasını umar, yeniden aynı koşulları oluşturursunuz kendinize, bu sefer de olmazsa daha ağır olur travmanız, daha da sertini oluşturur benzer koşulların -dolayısıyla ilişki örneğinden gidiyorsak eğer, davranışınızı değiştiremiyorsanız varacağınız son manyağın diğerlerine kıyasla en manyağı olması olasılığı hayli yüksektir-. e hala davranışınızı değiştirmiyorsanız repetition compulsion'la uslanmayanın hakkı kötektir -demiyoruz tabi bunu-

    bilinçdışınız sizi iyileştirmenin bir yolunu bulur. ama işte bir iki el atsanız da bunca yıpranmasanız iyi olur.

  • uzun zamandır kafamı kurcalayan bir soru var. bir zamanlar stannis ordu toplamak için braavosa gidip iron bank'ten kredi çekmişti. bugün ne ordu kaldı, ne para, ne de stannis. şimdi bu borcu kim ödeyecek? ulan adam öldü borcun tasası bana düştü arkadaş.

  • şark kurnazlarına bak, adam diyorki insan gibi, bekle herkes binsin ben alıcam. o hırt adama saldırıyor. ya bi gidin ya. kimsenin hakkını düşünmeyen insanlardan nefret ediyorum. ya bu hırtın arkadaşı da otobüsün önüne falan yatmışi ya arkadaşım bi gidin ya, dünya sizin çevrenizde dönmüyor. adam almıyorum dememiş azcık bekle.

    tanım: sonuna kadar haklı olan otobüs şoförü

  • bak desen ki günümüzde et yemeye ihtiyacımız yok, çünkü tarım var, etin verdiği kaloriyi alabiliyoruz. derim ki gerzekçe bir argüman değil.

    ama ne tarih bilirsin ne biyoloji bilirsin ne bilmemne...

    bak bi özet geçelim.

    atalarımızın diyeti: ne bulurlarsa onu yemek. meyve, tohum, böcek, tavşan mantar...

    ne bulursak yiyorduk.

    sonra ateşi bulduk. ateşi bulmamızla yiyecekleri pişirerek yemeyi öğrendik. ve çiğ şekilde yememiz ve sindirmemiz saatlerce sürecek(neden? çünkü dedim ya böcek möcek yiyen hayvanlarız, sindirim sistemimiz ona göre evrimleşmişti) eti pişirerek 1 saatte "sofradan kalkar" hale geldik.

    pişmiş yiyeceklerin sayesinde bağırsaklarımız kısaldı, bağırsağa harcadığımız enerjiyi de beynimizi büyütmeye yönlendirdik.

    1 parça etin sağladığı kalori için saatlerce yerde tohum böcek arayıp yememiz lazım. böylece, etin verdiği inanılmaz kalori patlaması ve bağırsakların kısalmasının verdiği avantajla beynimiz büyüdü, sonra o oldu bu oldu işte.

    köpek dişin var, türün mamutların, dev slothların, filkuşlarının soyunu tüketmiş hala insan doğasında et yemek yok diyen adam zır cahildir.

  • cezayı da arabanın fiyatına eklerler. 8400 lira ceza caydırıcı değil.

    zorunlu edit: caydırıcılık adı altında gizli ek vergilendirmedir.

  • oğlum dalga geçtiğimiz oyun büyük yeğenim diyen amcalar haklı galiba lan. anadolu irfanı dedikleri bu olsa gerek.

  • edit: başlık başa kalmış.

    rahatlığı, yaşadığı yerdeki insanların fotoğrafını çekip internete yüklemeyeceğini bilmesinden kaynaklanan kadın.. haklı tabi, nereden bilsin öküzün birinin botla arkasından geçeceğini.