hesabın var mı? giriş yap

  • geçen sene öğrenmiştim.
    hani böyle insan hayattan soğuyor ya,aynen öyle oluyo işte.
    ne yapacağımı şaşırmıştım.betim benzim atmış,resmen soğuk terler döküyordum hatırladığım kadarıyla.
    elim ayağım birbirine dolanmıştı.o an kaybetmek istedim kendimi.
    gittim bakkala,bi 50'lik rakı aldım kendime.
    geberircesine içtim.
    ağladım.
    kustum.
    defalarca...

    o gün başını omzuna koyupta ağladığım bi insan vardı.en yakın arkadaşım,yılların verdiği sağlamlığın oluşturduğu bir dost.
    tek tesellim o adamdı.
    o gün,uğruna ağladığım kız bugün o adamın omzuna kafasını koyuyo.
    ağlamak için değil ama.

  • bir türlü anlayamadığım durum.

    ilkokul 4'ü bitiren bir oğlum var, hem de iyi bir devlet okulunda okudu. tüm derslerinde başarılı da bir öğrenci.

    arkadaş 4 sene boyunca her dersi, ödevi el yazısı ile yazdırdılar. çocuk 10 yaşına geldi, hala doğru dürüst düz yazı yazamıyor.

    az biraz düz yazı gösterilse de hiç bir zaman herhangi bir derste bu tür yazımı kullanmadılar.

    bunun mantığı ne arkadaş?
    hangi kitap el yazısı ile yazılıyor?
    hangi internet sitesinde el yazısı kullanılıyor?

    lan düşünüyorum, düşünüyorum içinden çıkamıyorum.

    bizim dönemimizde el yazısı vardı ama sadece ayrı bir dersti. hokka ve çini mürekkebi ile güzel yazı yazmaya çalışırdık o kadar.

    şimdi oğlumun yazdıklarını ben bile okuyamıyorum.

    tüm dünya eğitim sistemini kolaylaştırmaya, sadeleştirmeye ve çocukların seveceği bir hale dönüştürmeye çalışırken bunun anlamı nedir?

    kafamda deli sorular.

  • 30 yıllık video oyuncusuyum.

    bu uzun zaman içinde atari 800 xl bilgisayarımla boulder dash, wizard of wor, joust gibi envai çeşit oyunun tutkunu oldum.

    ilk pc denebilecek cihazımda descent, tomb raider, starcraft ile ne geceler tükettim.

    3d ekran kartlarıyla yüksek çözünürlükle tanıştım. re-volt'u 1024 çözünürlükle açtığımda gözlerime inanamamıştım. medal of honor, call of duty serilerinin ilk oyunlarıyla günlerimiz geçti.

    playstation dönemiyle bambaşka bir dünyaya attık. her geçen yılla birlikte grafiğe, oynanış anlamındaki yeniliklere hayran kaldık.

    sözün özü ben çok oyunu tutkuyla oynadım, birçoğuna karşı hala özel sevgim var, saygım var.

    ama ben ilk defa bir oyuna aşık oldum, ilk defa bir oyuna takıntılı hale geldim. işyerinde şu saatte bile aklımda eve gidip oyunu oynamak var. 80 saatlik oyun sürem var, haritanın daha yarısı soru işaretiyle dolu. ana görevi daha hafta sonu yeni bitirdim. oyunda yan görev diye size sunulan birçok şey diğer oyunların ana hikayesini bile ezip geçecek düzeyde bir derinliğe ve içeriğe sahip. karakterler kanlı canlı, muhteşem detaylarla işlenmiş. ben oyunu oynarken hiçbir zaman kendimi bir rpg oynar gibi hissetmedim. epik, destansı, çağlardan beri süregelen bir efsanenin masal kahramanını yönetir gibi oynadım.

    çok net yazıyorum, video oyunlarını sevdiğini iddia eden kim varsa bu oyunu oynamalı. illa "oynamıycam lan" diye inat eden olursa da pvc residence power pipe atık su sistemleri plastik borusuyla dövün ipneyi, zorla oynatın.

  • bugün metrobüste gelirken kendisini düşündüğüm sözlük.

    bazen çok eski bir entry'm oylanmış oluyor, "o tarihte nerede ve kiminleydim" diye düşünmeye başlıyorum. o entry'yi yazarken neler düşündüğümü hatırlamaya çalışıyorum.

    sekiz buçuk yıldır buradayım.
    o zaman lisans öğrencisiydim. sözlük'ün yazar aldığını tam da bir sınava girmek üzereyken ablam mesajla haber vermişti, ben de "beni de kaydet, nikim şu olsun" diye cevap yazmıştım.
    şimdi, 4.5 yıllık bir avukat ve taze bir doktora öğrencisiyim.

    o zamanlar okuldan bir sevgilim vardı. sonra 3 tane daha oldu. bu dört sevgiliden başka, bir tane sevgili olduğu sanılan ama aslında olmayan adam, bir tane de tam sevgili olacakken son anda vazgeçen gerizekalı oldu. (düzensiz ilişkileri saymıyoruz.)
    şu anda ise, yine sözlük'te yazar olan ama buradan tanışmadığım bir sevgilim var. şubatta bir yıl olacak.

    o zamanlar balmumcu'da oturuyordum, sonra dört ev daha değiştirdim, şu an istanbul'daki 6. evimdeyim.
    şu andaki en yakın arkadaşlarımın, o zamanlar varlığından haberdar bile değildim.
    siyasi görüşüm de çok değişti. daha doğrusu, o zamanlar siyasi görüş sandığım şeyin aslında "elitizm" olduğunu sonradan fark ettim.

    o zamanlar "yirmi yaşında yaşlanmak" başlığında yazdığım şeylerin, aslında ne kadar arabesk olduğunu demek ki önceden fark etmişim ki entry'yi silmişim. fakat "dünyadan bihaber" de olduğunu 28 yaşında fark ettim.

    sözlük, artık gerçekten eskisi kadar keyifli bir yer değil. fakat benim kişisel tarihim.
    sırf geçmişine kıyamadığın için vazgeçemediğin bir sevgili gibi.