hesabın var mı? giriş yap

  • pers imparatorluğu
    ahameniş imparatorluğu olarak da bilinen büyük cyrus ( keyhüsrev) tarafından kurulan krallık , iran'dan orta asya, mısır'a ve anadolu'ya kadar uzanıyordu. büyük cyrus imparatorluğu sadece kurmakla kalmadı ayrıca en iyi dönemini de yaşattı. ikinci darius zamanında kral yolu yapıldı*. itfaiyecilik ve postacılık sistemi geliştirildi. persler ile yunanlılar zaman içinde komşu oldular. persler yunanlıları iyice boyunduruk altına almak istiyordu. yıllarca bu iki uygarlık arasında savaşlar meydana geldi. maraton, salamis, termofil bunlar iki uygarlık arasındaki önemli savaşlar olarak tarihe geçti. persler başta kuruldukları coğrafya olmak üzere yunan kültürünü de etkiledi.

    han hanedanı
    mö 206'da kurulan çin'in han hanedanı 400 yıldan fazla sürdü ve çin'den vietnam ve kore'ye genişledi.

    emevi halifeliği
    hz. muhammed'in ms 632'de ölümünün ardından kurulan devasa emevi hanedanlığı imparatorluk tarihinin en büyüklerinden biriydi. sahip oldukları topraklar 4 milyon mil kareyi aşmıştı.

    moğol imparatorluğu
    tarihteki en büyük bitişik kara imparatorluklarından biri olan moğol imparatorluğu , ms 13. ve 14. yüzyıllarda yayıldı. orta asya'daki bir göçebe kabileler topluluğundan doğdu ve yüksekliği orta asya'dan orta avrupa'ya ve japonya denizi'ne kadar uzandı. imparatorluğun en tanınmış lideri, imparatorluğu ms 1206'da kuran cengiz han'dı.

    osmanlı imparatorluğu
    kurucusu osman bey'dir. ondan sonra başa geçen sultan orhan döneminde teşkilatlanma çalışmaları başlamıştır. bu dönem rumeli 'ye ( güney balkan) başarılı seferler düzenledi ve toprak kazanıldı. iskan politikasının uygulaması, toprak paylaşımı ve üretim, ilk vezir atamaları bu dönem oldu. birinci murat zamanında haçlılara karşı başarılı savaşlar verildi ve balkanlarda ki egemenlik güçlendirildi. yıldırım beyazıt timur ile yaptığı ankara savaşını kaybetti. bu yenilgiden sonra fetret dönemi ve iç karışıklıklar başladı. bu 11 yıl süren kargaşayı birinci mehmet sonlandırdı. 1453 yılında fatih sultan mehmet (ıı. mehmet) zamanında constantiopolis ( istanbul) fethedildi. bu fetihle sadece bir şehir fethedilmedi, bir imparatorluk'ta sona erdi. ilk çağ sona erdi orta çağ başladı. bu fetihle bir devlet imparatorluğa dönüştü. yavuz sultan selim döneminde mısır alındı ve halifelik bu fetih ile osmanlı hanedanına geçti. kanunî sultan dönemi (15. yy) en geniş sınırlara ulaşıldı. osmanlı devleti 20. yy'ın başlarında yıkıldı. üç kıtaya hükmeden sayılı imparatorluklardan biri oldu. güneydoğu avrupa, batı asya ve kuzey afrikayı içeren bir sınıra sahipti. osmanlı imparatorluğu fethettiği yerlerdeki halkları etkilemiştir ve hala da günümüzde etkileri devam etmektedir.

    ispanyol imparatorluğu
    1700'lerin sonlarında yani imparatorluk zirve yıllarında, 5,3 milyon mil kareden oluşuyordu ve muazzam ekonomik ve askeri güce sahipti. cesur ve gözüpek denizcileri sayesinde deniz aşırı yerlerde topraklar ve sömürgeler elde ettiler.

    rus imparatorluğu
    en geniş haliyle, 1895'te rus imparatorluğu 8,9 milyon mil kareye ulaştı. büyüklüğü ve etkisi nedeniyle imparatorluk, napolyon'un avrupa'yı fethini durdurmada ayrılmaz bir rol oynamıştı.

    ingiliz imparatorluğu
    en geniş haliyle, 20. yüzyılın başlarında, britanya imparatorluğu gezegenin yaklaşık dörtte birini oluşturuyordu. sömürgeleştirdiği bölgelerin çoğu o zamandan beri bağımsızlık kazandı. hatta bu imparatorluk için "güneşin batmadığı imparatorluk" denmiştir.

    roma uygarlığı
    roma, belki de antik çağın en dikat çeken uygarlığıdır. çok geniş topraklara sahip olmuş olan bu medeniyet her dönem insanını etkilemeyi başarmıştır. sınırları hemen hemen bütün avrupa, kuzey afrika'nın tamamı, anadolu'nun tüm toprakları ile beraber mezopotamya ve arap yarımadasının bir bölümünü kapsıyordu. bu uygarlığın etkileri günümüze kadar ulaşmıştır ve hem askeri başarıları hem de yönetim biçimi ile insanları günümüzde etkilemeye devam etmektedir.

    *sardes'den (şimdiki izmir) iran içlerine kadar.

  • yeni şarkısının reklamı için bile eski sevgilisine muhtaç olan müzisyen. ayşe arman'a verdiği röportaj o kadar sahte, o kadar kurgu ki okurken acıdım haline...pr cısı da bir hevesle ayşe arman'ı aramışta herşeyi anlatacakmışta aklınca adamı aklayacak. anlattıkları nereden tutsan elde kalıyor. empati yapayım diye zorluyorsun, olmuyor. sanki kadınla silah zoruyla birlikte oldun. sen 18 yıl bu kadının her türlü imkanını kullan, sömür; sayesinde prodüktör ol, inşaat şirketi sahibi ol, şan şöhret sahibi ol, sonra maddi manevi alacak hiç birşeyin kalmayınca, " panik atak oldum de, beşik kertmesi gibiydik" de. hastir len derler adama... biz senin ezik olduğunu zaten biliyorduk ama senin ağzında da duymayaydık keşke.

    hep kadınları suçlarlar ya," ünlü zengin adamı buldu, artık ona ihtiyacı kalmayınca bıraktı " derler. işte bu adamında o kadınlardan hiçbir farkı yok. ulan biraz adam olun be, aşk bitti de, sıkıldım de, başka birine aşık oldum de eyvallah... sana yıllarını vermiş sevgilini yermek, "ama o da ruh emici kadındı ühühühü, ayrılmasam ölecektim" demek nedir len??

    edit: kendisi hakkında yapılan yorumlara çok sinirlenip akıllara ziyan bir açıklama yayınlamış.* bu röportaj tam bir pr fiyaskosu olma yolunda ilerliyor, iletişim fakültelerinde ders olarak okutulmalı. öncelikle kendi adıma demir demirkan'dan nefret etmiyorum, niye edeyim? sertab erener fanı değilim, hiç olmadım. pazar kahvaltısında gazetelere göz gezdirirken okuduğum bir röportaj üzerine yorum yaptım. zaten bu röportaj herkes okusun diye değil miydi? o zaman yapılacak eleştirilere de açık olacaksın.
    sertab-demir birlikteliği başladığında bende 16-17 yaşlarındaydım. nasıl başladı devam etti, yaptıkları işler vs bize yansıtıldığı kadarıyla biliyoruz. hatta kendisinin 2000lerin başında göçmen şarkısının olduğu albümünü almışlığım bile vardır. az çok bizde türk rock müziğini takip ettik, 2000lerin başındaki türkçe rock patlamasındaki konser seyircisi bizdik. yani kendisinin itham ettiği gibi pür cahil halimle minik odamda, sınırlı internetimle, aşağılık fakir bir magazin manyağı olarak burdan kendisine nefret kusmuyorum. burada olay senin müzik dehan değil, ayrılıktan sonra nasıl bir adama dönüştüğündür canım kardeşim.
    olaya sertab-demir ilişkisi olarak değil herhangi sıradan bir çiftmiş gibi bakınca da sonuç değişmiyor. iyi-kötü birşeyler yaşandı bitti, bir taraf yoluna devam ederken, diğeri egosuna kibrine yenilip 18 yıllık ilişkisini bir kalemde harcayıverdi.
    aslında herkesin bu kadar olumsuz tepki vermesinin sebebi, yıllardır çizilen demir demirkan imajının yaldızlarının dökülmesiyle birlikte ortaya çıkan adamın yarattığı hayal kırıklığıdır. demek ki sertab'la birlikteliği gerçekten çok iyi bir projeymiş ki, bir adamı yıllarca son derece başarılı bir pr çalışmasıyla olduğundan iyi gösterebilmişler.
    ayrıca yaygın düşüncenin aksine demir'le müzikal birliktelik eurovision dışında sertab'a hiç yaramamış, özellikle "turuncu" albümüyle beraber sertab'ın kariyeri düşüşe geçmiştir. soner sarıkabadayı şarkısı "bu böyle" ye kadar da sertab ın 2000li yıllarda esamesi okunmamıştır.

    büdüt: istek üzerine demir demirkan'ın resmi sitesindeki açıklamanın linki eklendi.

  • sarıyer beşiktaş minibüsü, bundan 1-2 sene öncesi. ben en arkanın bir önünde yanımda bir teyze ile oturuyorum, en arka koltukta ise olayın kahramanı yaşlı bir amca var. (öğretmen emeklisi olduğunu sanıyorum)

    neyse, bir olay olmadan minibüs gidiyor, birisi parasını uzatıyor sonrasında:

    - 1. levent ne kadar?
    - 1400 abla

    o anda arka koltuktaki amca birden kabarıyor:

    - 1.levent ne kadar dediniz şoför bey?
    - 1400
    - e ben demin maslak için 1400 verdim?
    - ikisi de 1400 beyefendi
    - e olur mu canım öyle! onun yolu daha uzun!!!
    - öyle işte...

    1-2 dakika amca söylenir. sonra yine sesini yükseltir:

    - ne saçma şey! benim gideceğim yoldan çok daha uzun. o niye 1400 veriyor? niye benle aynı? daha fazla vermesi lazım?
    - amca tarifeler öyle
    - ne demek canım! öyle saçmalık mı olur? neden fiyatlar böyle?
    - fiyatları ben koymuyorum beyefendi.
    - sen koydun demiyorum. neden böyle diyorum. neden?

    1-2 dakika durur, tekrar başlar

    - böyle saçma şey mi olur... ikisi de aynı. ne acayip.
    - ...
    - o uzuuuuuuun gitsin, 1400... benimki daha yakın. az vermem lazımdı. fazla para aldınız.
    - ...

    1-2 dakika sonra tekrar başlar ama bu sefer ben dayanamam arkama dönüp cevap veririm:

    - benden fazla para aldınız bence. ikisi de aynı para olm....
    - amca, tarifeler böyleymiş. tutup şimdi otobüse binsen benim yolum daha kısa diye yarım bilet mi vereceksin? illa ki gittiğin yol kadar ödemek istiyosan taksiye bin, onda haksızlık yok bak
    - senlen konuşmuyorum delikanlı!!!!

    bir anda yanımdaki teyze gaza gelip arkasını döner ve:

    - onlan konuşmuyorsun ama hepimizin kafasını belliyorsun! bir sus be adam! bir sus!
    (akabinde bana doğru dönüp sessizce "bunamış..." der)

    amca susar...

  • birebir şahit olduğum iki olay ile biraz olsun anlaşılabilecek durum;

    mekan : barcelona'da bir cadde.

    bir adam 6-7 yaşlarındaki 4-5 çocuğu gezdiriyor. çocuklar yorulmuş olmalı ki el ele tutunmuşlar ve taksiye binmek içim kampanya yapıyorlar:

    taksi porfavor!
    taksi porfavor!

    diye küçük küçük bağırıyorlar.

    adam onları yürütmekten vazgeçip taksi tuttu mu bilmiyorum ama bu kadar sevimli bir şekilde ihtiyaçlarını dile getiren çocuklara karşı geldiğini sanmıyorum.

    şimdide ikinci olay.

    yer : istanbul, ikea.

    5 yaşında falan bir çocuk, ter içinde kalmış, yürümekten yorulmuş, babasının önünü kesip bacaklarına sarılıp kendisini kucağa aldırmak istiyor. babanın eli kolu dolu, kucakta yer yok. bunun üzerine çocuk çığlık atarak ağlamaya başlıyor. baba çocuğu sakinleştirmeye çalışıyor ama çocuk ancak kucağa alınırsa susacak. sonunda baba dayanamayıp elindekileri bırakıp çocuğa tokatı çakıyor. çocuk daha da bağırmaya başlıyor. ama baba rahatlamış gözüküyor.

    "şimdi ağla" deyip yoluna devam ediyor. yani "ağlamaya değer bir şeyin olsun" der gibi.

    bu kadar.

  • kabul ettiğin an kendine bile boyun eğip, sırtını zorla dönüp, hayatına devam etmek zorunda kalacağından, o yalnızlık / acı \ şaşkınlık üçgeninde hapsolup sıkışacağından, zamanı durdurmaya, atlatmaya, kandırmaya uğraşırsın..

    bütün umut kırıntılarını bile tüketmişken ve görmek istemediğin, gözlerinin önünde kocaman pankart açmışken, kafanı çevireceğin, bakışlarını kaçıracağın hiç bir yer kalmamışken, gözlerini kaparsın..

    durmadan kulağına pollyanna replikleri fısıldayan "iç ses"in bile susmuş, bütün ihtimaller kurumuş ve sen kendini kandırmaktan bile yorulmuşken, elin telefona, kapı ziline, mail adresine gider nedense..

    sanki bunca zaman, zaman sana yalan söylemiş, bir daha denersen bütün boyaları dökülecekmiş ve o filmlerdeki mutlu son birden gelecekmiş gibi içine bir huzur dolar nedense..

    her seferinde zorlamaktan bıktığın kapalı kapılar senden haberdar bile değilken belki, daha kötüsü yukardan seni izleyip, sinsi sinsi gülerken "o", sen kendini bile görmezden gelirsin..konuşmaya gelince yerleri yerinden oynatan "ego"n, "gurur"un ve dik kuyruğun..hiç biri yerinde değildir nedense..

    sessizliğin göbeğinde, kulağında koca kulaklıklar, açmışsın sesini sonuna kadar, sana dönen gözleri görmezden gelir, kendi kendini eğlersin..

    uzun bir uyku olsa..uyandığında "hiç yaşanamamış olan, hiç yaşanmamış olsa"dır tek dileğin..