hesabın var mı? giriş yap

  • 'elit' sözlük anlamıyla seçkin, kullanım anlamıyla ayrıcalıklı demektir. kabaca iki temel kaynağı vardır; kişisel çaba veya içine doğulan konum. kişisel olarak, seçkin (elit) insanların çoğunun derdi 'elit' olmak bile değil, ilgi duyduğu alanda veya konuda iyi olmaktır; bu alan sanat olur, spor olur, bilim, sanayi, vs. herhangi bir alanda bir çabası, hırsı, hedefi vardır, koşullar da yardım etmiştir ve kişi kendisini seçkinler arasında bulur. bu tanım moderndir; kişisel çaba ile edinilen bir mevkiden bahseder ve anglosakson bir icattır "elite athlete" falan derler. bir de doğuştan, aileden, sınıftan gelen bir seçkinlik vardır ki bunun kişinin başarıları ile ilgisi yoktur, dünyaya gelir ve kendisini bir sınıfın, bir ailenin içinde buluverir, otomatik olarak 'seçkin' oluverir. burada seçkinlik payesi kişiye değil, sınıfının konumuna verilmiştir. elbette kişi bunun faydasını görür; en iyi okullara gider, en iyi özel dersleri alır, en güzide yerlerde tatil yapar, vs. seçkin mi seçkin. ingiltere'de kraliyet ve soyluluk mertebesinin hala etkin sayıldığı 19. yüzyılda para bulan yeni burjuvanın bu tür rütbeleri satın alarak bu seçkinler arasına katılma derdi vardı; çok para sahibi olarak en iyi ortamlara ve olanaklara sahiptiler, ama elit değillerdi.

    iki dünya savaşı sonrası medeniyetin yeniden tanımlanması ile birlikte bu iki temel elitlik kaynağının yanına bir üçüncüsü eklemlenmiştir; bu yöntem belki de hep varolmuş, ancak son zamanlarda daha bir ön plana çıkmıştır: diyelim hiçbir alanda çok iyi denecek bir başarınız yok, ayrıcalıklı bir aileden de gelmiyorsunuz, gelgelelim işgal ettiğiniz bürokratik makamdan, tanıdık kontenjanından, parayı bulmaktan ya da popüler bir medya karakteri olduğunuz için ortamlarda sıra atladınız, öne geçtiniz, size indirim yapıldı vs. yani bir şekilde size 'ayrıcalıklı' davranıldı. şimdi elit oldunuz mu? sözlük anlamı olarak değil, ama keliminin kullanım anlamı olarak artık siz bir elitsiniz. "ama olmaz, sayılmaz, sözlük..." neden? elitlik doğal ya da ilahi değil, ama sosyal veya kültürel bir rütbe ise, elitliğin ne anlama geldiği de geçmişten değil, o an varolan toplumun tavrı ile belirlenir. eğer bir toplum size olumlu anlamda bir ayrıcalık yapıyorsa pratik olarak seçkinsiniz, yani elitsiniz.

    bugünün toplumunda bir konuda ya da alanda en iyiler arasında olmak ya da aile bağlantılarınız tek başına kesmez; bugün artık bunun havasının atılması, göze sokulması ve farkedilebilir bir getirisi olması önemlidir. diyelim seçkin (elit) bir bilim adamı oldunuz, alanınızda ses getirecek araştırmalar yaptınız, literatüre katkılarınız üst düzeyde, disiplininizi bir noktadan bir noktaya taşıdınız. yeter mi? yetmez. bir açılışta, bir köfteci kuyruğunda vs. sıranın önüne geçebiliyor musunuz, size kıyak yapılıyor mu? evet diyorsanız işte o zaman elitsiniz. eğer bu yoksa, eğer elit (seçkin) sayıldığınız o kendi bilim alanınız dışında bir avanta veya bir ayrıcalık edinemiyorsanız sizin elitliğinizin bir kıymeti yoktur, yani sözlük anlamından bağımsız olarak, siz bir elit sayılmazsınız. "ne olduğun değil nasıl kabul edildiğin" prensibine göre işleyen bir mekanizmada klasik anlamda bir elit sayılabilmek için gerekenleri yapsanız bile eğer ayrıcalıklı konumunuzu gösteremiyorsanız hayal kırıklığı ve tatminsizlik yaşayabilirsiniz.

    hadise dönüp dolaşıp şuna dayanır: bu hayatta gerçekten önemli olan nedir? her ne pahasına elit mertebesine erişmek mi? o zaman milletin gözüne sokup ayrıcalıklı sayılacağınız aksiyonlara girmek gerek, altının nasıl doldurulduğunun bir önemi, daha doğrusu bir 'getirisi' yok. bir zamanlar lordluk satın alan ingiliz burjuvazisinin derdi tasası bu rütbeleri edinip daha çok para ve güç edinmekti; yani elitlik bir araçtı, amaç değil. amaç gerçekten soylu bir aileden gelmek olamaz, çünkü bu kişinin isteğinden bağımsız birşey, bir şans. peki amaç kişinin kendisini bir alanda, ya da genel olarak hayatta, bulunduğundan daha iyi bir mertebeye getirmesi mi? o zaman elit olmaya çalışmak, artık her ne demekse, boş ve gereksiz bir hedeftir; sen bir şekilde hayatını zenginleştirir, renklendirirsin, yepyeni çabalara girişir, kısaca hayatını doldurur ve bir çeşit keyif alırsın, ama derin ve 'seçkin' bir tatmindir bu, ondan sonra eğer ortam uygunsa bu keyfinin toplumsal getirileri de olabilir.

    8 milyar nüfusun olması yanıltmasın; hakkıyla farkına varılır ve değerlendirilirse insan olarak varolmak tek başına çok seçkin bir mertebe, bütün rütbelerden öte bir varoluş hali, gerçek bir ayrıcalık. dünya işte bu ayrıcalığın anlamını kavramaktansa yeni statüler yaratıp bunların etrafında birbirlerine secde etmeye çabalayan insanlarla dolu. bob marley'in dediği gibi:

    "oh, it's a disgrace
    to see the human-race
    in a rat race, rat race!"

  • abdülkerim: aynı şeyleri söylüyoruz. niye birbirimize bağırıyoruz ki???

    sdfsdlkhfkjsdfhks

  • epeydir bu kadar sağlam bir rezalet başlığı okumamıştım.

    iddiaya göre
    bir kişiye birden fazla kişinin saldırması var.
    beraber gelinen kadınların da tartaklanması var.
    öldürmeye teşebbüs var.

  • dün bindiğim otobüsün çok dolu gelmesinden dolayı orta kapıdan bindim, yanımda iki japon turist duruyordu akbilimi öne uzatmaları için onlara verdim ancak akbilimi ellerine aldıklarında donup kaldılar. ben de elimle akbili öne uzatın gibi bir işaret yaptım. bizimki akbili biraz uzattı ve hooop bizim vatandaşlardan biri kaptı akbili, akbil elden ele gitmeye başladı. bu uygulamayı gören japonlar önce birbirlerine sonra da bana doğru bakıp mutlu mutlu sırıtmaya başladılar. ve yolculuk boyunca uzatılan bütün akbilleri elden ele gönderdiler.

    aynı otobüste bir teyzenin kendisine yer vermek isteyen gençlere "siz oturun ben birazdan vapura bincem orda uzun uzun otururum" demesi. aynı teyzenin kapı her açıldığında "düşme yavrum" diye kolumdan tutması.

  • link; >>>>

    bu insanları bu raddeye getirecek kadar yormanın manası nedir ya? sonrası beyin göçü… tabii ki göçecek abicim. avrupaya gider günde 20-30 neyse hasta bakar, akşam kendine, ailesi, ayırabileceği vakti kalır.

    burda hekimlerimizin haklı olduğunu düşünen bir birey olarak; her defasında “yol yaptık, hastane yaptık” diye pr yapan iktidar ve yardakçılarının harladığı cehalet ateşi yüzünden tüm parlak beyinlerimizi bir bir kaybediyoruz. az imkanı olan kaçıp gidiyor.

    ortadoğunun pisliğinden uzaklaşacağımıza git gide b*kunun dibine doğru batıyoruz. farkında değiller gırtlağımıza dayandıklarında çok geç olacak.

    “ kaçıp gitmek çözüm mü ?” diye soruyorum kendi kendime. bir insanın 50 yıl her şeyden tat alarak yaşadığını düşündüğüm zaman “evet, çözüm” diyorum. ama memleketimi düşündüğüm zaman “kendinden taviz vermeyen insanlar için, kendinden taviz vermek ve verdiğin tavizlerin suistimal edildiğini görmeye ne kadar dayanabilir bir insan?” diye düşündüğümde son noktaysa floodu yazan hekim arkadaşın geldiği noktadır herhalde.

    bu doğrultuda şu an için elimden gelen; insana, doğaya saygılı bir birey olmak ve çevremdeki insanları bu şekilde etkilemek…. toplumumuz adına hekimlerimizden özür diliyor, insanüstü çabalarınız içinse teşekkür ediyorum…

    alt edit: keşke her memur hekimlerimiz kadar liyakat sahibi olsaydı. belki o zaman daha yaşanır bir ülke olurduk.

    edit1: abi ne iğrenç insanlar yaşıyor bu ülkede yahu. alt entrylerde mühendis, doktoru kıskanıyor resmen. bazı kişilerde sağlık çalışanına şiddeti mesleğin zorluğu olarak görüyorlar inanamıyorum.

    edit1: (#134749714) kesinlikle bu vari bir önem alınıp hekimlerimiz yetkilendirilmeli.

  • başlık: lan boyum 1 38 bisey soracam
    soru: boyum 138 cm yedek astsubay olur muyum

    5. tüfek kadar boyun var amk ne astsubayi