hesabın var mı? giriş yap

  • zor hayatlardan ortaya çıkan sanat adına yeni şeyler sunabilme isteği sanat tarihinde nereye bakarsak karşımıza çıkıyor.

    öyle bir çocuk düşünün ki daha ilk doğduğunda kız olmadığı için neredeyse cezalandırılarak bir kız ismine sahip olmuş.

    çocukken sporcu olma hayalleri bir gün ayağının kırılmasıyla suya düşmüş.

    üstüne okuldan taşıdığı bir virüs kendisini es geçip annesini ölümün kollarına fırlatıvermiş.

    yurt dışına eğitim için gönderilmiş. o andan itibaren bir şekilde hayat onu sanata itmiş, resim eğitimi alarak hayatının kalan kısmını yoklukla savaşarak ve resim yaparak geçirmiş.

    babasından kalan mirasla paris’e yerleşmiş. hayatının sonuna kadar yaşayacağı bu şehir; ona sanatçıların içinde renkli bir hayat sunsa da savaş yokluk ve hastalıkla pek de iyi davranmamış ona.

    yaşadığı travmalar sonrasında alkol bağımlılığı oluşmuş. hep başına dert olmuş bu bağımlılık.

    günün birinde seine nehri kıyısında resim yaparken picasso ile tanışmış. ressamın çizimlerini çok beğenip onu evine davet etmiş. ona hediye ettiği tabloyu kapıdan çıkar çıkmaz satarak yemek ve içkiye yatırmış ve utancından bir daha picasso’nun karşısına çıkamamış.

    henri matisse’in başını çektiği canlı renklerle mavilerle morlarla kırmızılarla konuşan fauvizm ve expresyonizm akımlarına katılmış. paris’in sosyal hayatını kafelerini, sokaklarını, insanlarını kendi tarzıyla resmetmiş.

  • çocuk doktoru ise pedagoji eğitimi de vardır diye umuyorum, ama yine de doğru iletişim mi bir şey diyemeyeceğim.

    ancak sirozun 3.safhasına gelmiş bir hasta için ailenin öncelikli endişesi çocuğun ağlaması ise 13 yaşında çocuğun 98 kiloya nasıl geldiğini anlamak zor değil.

    muhtemelen teselli için daha da tatlı yediriyorlardır. asiymiş ve söz dinlemiyormuş ya...

  • lidl,aldi yada edeka hangisinden alışveriş yaparsanız yapın aradaki fark oranı yaklaşı aynıdır bu iki yıllık süre zarfında. tabi fiyatların yıllar boyunca aynı kalması makroekonomi açısında çok ta iyi değildir aslında. bunun sıkıntısı japonya çok çekti hatta japon merkez bankası hükümete enflasyon yaratmaları konusunda ''baskı'' bile yaptı. ama gel gelelim bizim ülkede ki gibi resmi enflasyon bile 20 lerdeyken yaşam bu kadar zorlaşmışken , insanlar ortada devlet ararken , alman devleti çıkar %5-%6 enflasyonla ilgili rasyonel adımlar atarlar. sen almanları düşünme güzel kardeşim sen önce otur şapkanını önüne koy dolar 18 tl iken 12-13 tl ye domates alıyordun şimdi dolar 11 tl lere düştü ama senin yediğin domates yine 12-13 tl.
    endaksi?

  • badem bıyıklılar, ülkenin bu güzel insanlarının gençliğini ve umutlarını çaldınız. yatacak yeriniz yok. boğazım düğümlendi, ne diyeceğimi bilemiyorum.

    edit: aslında ne diyeceğimi biliyorum. 18 yaşında bir çocuk korkmadan kendini ifade edebiliyorsa, benim bu yaşımda korkup çekinmem saçmalık olur .artık kaybedecek bir şeyimiz kalmadı. yıllarımızı çaldınız, haksızlık, adaletsizlik, hukuksuzluk yaparak kendinize ve çevrenize bir padişahlık yarattınız. çevremdeki gençlere bakıyorum telefonlarında sahibinden ve maçkolik uygulaması var. çocuk hayal kurmak istiyor, açıyor bir araba bakacak ama araca her gün zam geliyor. hesap yapıyor, hiç para harcamadan tam 4 yıl boyunca çalışması lazım. bakıyor ki olacak gibi değil, geriye tek bir şey kalıyor, o da kumar. maçkolikten maç bakıp cebindeki 3-5 kuruşu da yine malum şahıslara kaptırıyor. bu tam anlamıyla ülkemizdeki kölelik sisteminin bir özetidir. pandemi dönemi başlamadan önce oyun konsolu almaya karar verdim, aldım ve üzerine sokağa çıkma yasakları geldi. ardından oyunlar ilgili bilgi almak için konsolun türkiye sayfalarından birisine üye oldum. konsol satışları patlayınca yetenekli bakanımız! ve kayınpederinin aldığı karar ile konsollara %50 vergi getirildi. bu verginin eylül ayına kadar olduğu söylendi ve o çocuklar da buna inandı. bugün o verginin yılbaşına kadar uzatıldığı açıklandı ve sayfada o gencecik çocukların hayal kırıklıklarını okudum. maalesef onlar da anladı ki biz bu hükümetin vatandaşları değiliz, müşterisiyiz.

  • vay aq böyle bir hayatı gta vice city de bile yaşayamadım.

    bir tarafta 6 yaşında açlıktan ölen kiz çocuğu diğer tarafta babasının aldığı hediyeye helikopterle bakmaya giden çocuklar. aynı ülkede aynı dönemde.

  • görüyor ve arttırıyorum:

    onun estetiksiz haliyle girip derece aldığı yarışmada ben 1. olurdum.

    not: hem çirkinim, hem erkeğim ama yukarıdaki cümlemde %100 ciddiyim.

  • mesela trafik kazası yaptınız, aradınız, ekip yönlendirildi dendi. o ekip 2 saaten önce gelmez.

    ya da evinize hırsız girdi, "hiçbir yere dokunmayım, kurcalamayım, doğru inceleme yapsınlar" dediniz, hemen polis çağırdınız, 3-4 saat sonra gelip sizi suçlu yerine koyan cümleler söyleyip giderler.

    kapınızın önünde arabada içip içip havaya ateş eden magandalar vardır, içerler, bağırırlar, kusarlar sonra arabalarına binip giderler. yürüme mesafesinde olduğu halde şikayete rağmen gelmeyen polis, ekip otosu yıkamaktadır.

    ama her nedense kahraman polisimiz üç kişi yan yana gelince daha slogan atamadan basar suyu gazı. toplumsal olaylardaki hızı fizik kurallarına aykırıdır adeta.

    hırsızlık olayına müdahale aracı var mı mesela?

    toma var.

  • 3-4 yaşındaki bir çocuğun recep tayyip erdoğan'ı çağırma şekli. "yapıyoçun çen, geysene buyaya", vb. şekilde seslenme devam eder.

    peki gel yerine gey diyen bir çocuk nasıl oluyor da recep tayyip erdoğan kelimelerini kusursuz çıkarıyor? kurban olduğum allah'ın hikmetinden sual olunmaz.

  • başlığı açan arkadaşa ibretlik tespitinden dolayı kocaman bir teşekkür. deneyimlerime dayanarak söylüyorum ki berber sizi devamlı müşterisi olarak belledikten sonra ;

    - randevu vaktinize sadık kalmaz.
    - saçınızı kafasına göre tıraş eder.
    - tıraş esnasında saçma sapan videolar izletir.
    - tıraş esnasında sürekli telefonla konuşur.

    edit: "tıraş"