hesabın var mı? giriş yap

  • esnafların yaptığı haber sitesinin hoşuna gitmiş olacak ki, ihbarı yapan kişinin ad soyad bilgisini olduğu gibi yayınlamışlar.

    alenen dürüst vatandaşın hedef gösterilmesi hadisesi olmuş.

  • albert camus bu sözü gezegene armağan ederken yüksek olasılıkla sosyal fobi için etmemiştir. fakat bu hastalığı en iyi anlatan cümle bence kendisine aittir:

    "bazı insanların sırf normal olabilmek için olağanüstü enerji sarf ettiklerini kimse bilmez."

  • 1- her zaman dolmuş şoförüne söylenmez.
    dolmuştakilerden kapıya doğru ilerlemek için izin isterken de gerekir.
    türkçeyi yeni yeni öğrenen bir yabancı tanıdığımdan, önünde dikilen adama geliyor:
    - bir geçirir misiniz?

    2- bazen dolmuş şoförünün "migors'ta inecek var mı?" gibi sorular sorması sebebiyle sadece "var" denmesi yeterlidir.
    önde duran adam "migorsta inecek var" demiş.
    ben de "migros'ta inecek var mı?" anladığım için "var" diye olan gücümle bağırdım.
    şöyle bir şey oldu:
    - migros'ta inecek var.
    - vaaaaaaaaaaaaaaarrrrrrrrrrrrrrrrrr

  • bir süredir kullandığımız yastık kılıfıdır. hiçbir zaman gerekli olmayan bir ürün gibi ancak onunla tanışınca bu fikirler birden aksine dönüşüyor. kendinizi önemli, özel hissettiren ve kesinlikle biraz da şımartmanın verdiği duyguları barındırıyor. size dünyaları vadetmiyor pek tabii ama verdiği hissiyat çok başka.

    özellikle cildinize ve saçınıza önem veriyorsanız hangi ürünleri kullanırsanız kullanın, gece; saçınızın, cildinizin dokunduğu o yüzey her şeyi sıfırlıyor. bu noktada ipek yastık kılıfı en büyük destekçiniz oluyor. çünkü uyku sırasında yaşanabilecek tüm olumsuz koşulları yok ediyor.

    ipek yastık kılıfının avantajlarına bakacak olursak; ilk olarak nem emici değildir. bu da cildimiz ve saçımızdaki nemin en ideal haliyle korunmasını sağlamaktadır. özellikle kuru saç ve cilt yapısına sahip kişiler için daha ilk geceden büyük fark yaratacağını söylemek hiç abartı olmaz.

    bir diğeri hipoalerjeniktir. saten, pamuk ve diğer yastık çeşitlerinde cilt problemlerine neden olabilecek toz, bakteri gibi birikimlerin ipek yastık kılıfında neredeyse hiç olmadığını söylemek gerek. ipek doğal lifleri hipoalerjeniktir, bu da onu bakteri, kir ve cilt sorunlarında rol oynayabilecek diğer alerjenlerin birikmesine karşı daha dirençli hale getirmektedir. hangi cilt ürününü kullanırsanız kullanın yastık kılıfınızın içerisinde barındırdığı binbir çeşit bakteri ve diğer zararlı oluşumlara karşı maalesef savunmasız olabiliyoruz. bu noktada ipek yastık kılıfı asla sonu gelmeyecek gibi görünen cilt problemleri hususunda da oldukça kurtarıcı rol oynamaktadır.

    diğer tekstil ürünleri ipekte olan pürüzsüzlük hissini maalesef veremez. ipek kılıflarda sürtünme yok denecek kadar azdır. saç kırılmaları, uyku kırışıklıkları, saç elektriklenmesi, saç kabarması, saç dolaşması, cildin tahriş olması gibi konuları neredeyse tamamen ortadan kaldırmaktadır. sabah uyandığınızda saçlarınız gece yattığınız gibi, cildiniz ise yumuşacık uyanmanın keyfini hissedeceksiniz.

    bir diğer husus ise dayanıklılıktır. ipek yastık kılıfları, diğer tekstil ürünlerine göre çok daha dayanıklıdır. kullanım ömrü uzundur.

    tabii ki piyasada ipek yastık kılıflarının sahteleri bir hayli fazla. bu yüzden güvenilirliğinden emin olduğunuz yerlerden alışveriş yapmalısınız. hakiki ipek olduğunu anlamanın yollarından en kolayı yakma testidir. ipek kılıftan birkaç iplik alıp yaktığınızda ilk duyduğunuz koku saç yanığı gibi olacaktır. yanarken alev görünmezdir ve alev giderildiği anda yanma bitmektedir. eğer bu kriterlere uymuyorsa kılıfınız hakiki ipek değildir.

  • e, evet?
    gezi'de yaptırmadınız da, "sandıkta yapın" dediniz ya lan?

    ayrıca, sandıkta da yapmayacaksak, nerde yapıcaz? ona da siz mi yer göstereceksiniz? sokakta yapma, sandıkta yapma, nerde yapiyim be yeter lan!

  • ya bu hep şeyden oluyor. soruyu duyunca gerçek dünyaya en yakın cevabı verme isteğinden. ingilizce kursunda müzik hakkında konuşuyorduk. teksaslı bi hoca vardı. bana dönüp "ne tür müzikler dinlersin?" dedi bi gün. dünyanın en bayık muhabbeti. 90'lar pop dinlerim ben. 90's pop, dedim. hoca ne bilsin bizim 90'lar muhabbetini? izel'i, çelik'i, ercan'ı? woow dedi, benden çok sevindi. "what is your favourite band?" dedi. sanıyor ki şimdi ben 90'lardan dünyaca ünlü bi grup söylücem, hatta belki birlikte bi şarkısını mırıldanıcaz. çocuk gibi bakıyor gözlerimin içine. sıçtık. içimden şöyle düşünüyorum: ablacım sen yannış annadın. band felan yok. şarkıcı söylesem, tanımazsın da şimdi. of ya. nerden bulcam ben şimdi sana grup? ayna'yı bilir mi lan acaba? bari sen unutma beni? queen mi desem ki? o zaman da muhabbet uzar felan derken eeh diyip "mfö." dedim ben. evet ö ile. sınıf koptu. hoca uzun uzun baktı bana. anlamaya çalıştı: em ef öööögh? hee dedim: mazhar fuat özkan. gene anlamadı tabii.

    ne biçim şeyim lan ben hep yaşım oniki?