hesabın var mı? giriş yap

  • şimdi burada çok güzel çemkirmişsiniz ya kızlara "hiçbiri böyle değil" diye,

    he benim canlarım, şimdi söyleyin bakalım, erkek tarafı olarak sizde "düğün istemiyoruz" dediğinizde kalpten gitmeyecek ana-baba var mı?

    kız orada çıksa "ben sadece nikah istiyorum" dese o kayınvalide-kayınbaba onu oracıkta paralar, "modernlik de bir yere kadar(!), ben oğlumun düğününde göbek atamayacak mıyım yelloz!" diye anasından emdiği sütü burnundan getirirler o kızın.

    demedi demeyin, bence siz önce bir kendi anne babanızı yoklayın. sonra hem böyle bir kız bulur, hem de kızcağız istemediği halde "ama selma, annemi babamı kıramam ben tağam mı?" pısırıklığı noktasında kalırsanız, o kız da uçar gider elinizden.

    not: evladının tercihlerine saygılı olan anne-babaları tenzih ederim. lakin türkiye sınırlarında çok bol bulunan bir maden olduğunu düşünmüyorum.

  • sci-fi janrının sadece fiction kısmı ile değil science kısmı ile de ciddi biçimde ilgilenmiş olan, ve şahsımı da en çok bu kısmı ile çeken, uzay draması, aşk ilişkileri vb gibi klişelere çok girmeyerek, girse de bunları çoğunlukla geyik amaçlı yaparak ayrıca izleyiciyi mesut eyleyen stargate markasına flagship dizidir. zira bir nevi bildungsroman gibi, dünyanın ve insanların aşama aşama ilerleyişine ve adeta evrenin sırlarının nazlı bir çiçek gibi ağır ağır açılmasına tanık olur izleyici ve bu ilerlemenin bir parçası olarak bulur kendini.

    izleyiciyi en baştan kurulu bir düzenin ortasına bırakmaz, ve teknolojilerin, uzay gemilerinin, bilumum alet edevatın nasıl çalıştığı konusunda en ufak ipucunun, bilginin verilmediği bilim kurguların aksine bizlere detaylar verir, elbette bunların "gerçek" olmasına gerek yok ama en azından gerçek olan ve henüz (aksi veya kendisi) kanıtlanmamış teoriler üzerine kuruludur çoğu. ammavelakin gerçek hayatta da insanoğlunun bilim kurgularda ortaya atılan şeyleri yapmasını engelleyen en büyük etken enerjidir, yani aslında uzay yolcuğu mümkün olabilir ama o kadar büyük ve sürekli bir enerji kaynağımız yok sadece, stargate kurgusu da bunu mümkün kılıyor. izleyici de bunları dizideki karakterler ile beraber öğrenir. eminim ki prometheus ilk kez havalandığında benim gibi binlerce insan müthiş bir haz almıştır.

    aynı zamanda farklı çeşitli öğeleri de bir arada barındırır, teknolojiden tutun da mistisizme kadar. über teknolojik uzay gemileri, yani insanların inşa ettiği bol düğmeli ve askeri görünümlü aygıtlar, kocaman boş odalar ve son derece "sezgisel" kontrollerin bulunduğu goa'uld gemileri, ancient'ların nirvanaya ulaşma saplantısı vs vs. buna ilaveten de hem farklı dizilerden oyuncuların yer alması ile ve hem de daha öncesine ait bilim kurgu eserlerine yapılan göndermeler ile türün hayranlarına fazladan bir tatmin sunar. ama her zaman için odak ve vurgu aksiyonda ve gerçektedir, mistik olayların altında yatan daima bilimdir, alteran'lar dışında elbette.

    elbette ki aksiyon ve felaket filmleri ile dolup taşan bünyeler için tatmin edici olmayacaktır, veyahut da son dönemin dizi modası olan daimi cliffhanger'lar ve en başta izleyiciye sunulan "gizemler" (ki bunlara aslen plot-hole denir) ve çözülmesi için sezonlarca kendini izlettiren dizilerin aksine devamlı değildir, yani ekranda bizim tanık olduğumuz 45 dakikadır ancak arkaplanda da gelişmeler olur, biz olayları daha ziyade ana karakterlerin gözünden görürüz. gerçek zamanlı olarak ilerlemez, iki bölüm arasında bazen bir iki saat bazen de bir iki ay olur. küçük bir olayı büyüte büyüte abartarak vakit doldurmaktansa genelde akıcı bir şekilde mümkün olduğu kadar çok hareketi sunmaya çabalar. mesela popüler bir başka dizinin tüm anatemasını (4 sezon artı spin-off) oluşturan bir konsept (insan eliyle yaratılan robot ırkının saldırması) stargate sg1'da hikaye olay örgülerinden (story arc) sadece birisidir ve 10 bölüm kadar yer tutar.

    kısaca özetlemek gerekirse, bilim kurgu nasıl olmalıdır konusunda gerçek bir kılavuzdur. en azından bir bilim kurguda baskın olması gereken elementin drama ve mistisizm değil de bilim olması gerektiğine inananlar için.

  • iç anadoluda bir ilçedeki (ilçe ismini vermiyeceğim olay kahramanları hemen anlaşılır) ağır ceza mahkemesinde,bir suçtan tutuklu sanığın durumu ,ağır ceza heyeti tarafından görüşülmüştür.
    bir sebepten ötürü ağır ceza üyeleri birbirlerine küsmüşler konuşmuyorlar.
    onun için başkan,üyelerle ayrı ayrı müzakere eder.sonuçta heyet,sanığın tahliye edilmesi kanaatine varır...
    duruşma başlar ,sanık bağsız huzura alınır.usuli işlemler yapılır.c.savcısı ,sanığın tahliyesi talebinde bulunur..
    tahliye kararı verilecektir.ancak ,ritüel de olsa başkan kıdemsiz üyeden başlayarak görüş ve oy toplar,sonra kendi oyunu verir.kidemsiz üye "tahliye edilsin ",kıdemli üye "tahliye edilsin" dedikten sonra başkan, tam tahliye kararını yazdıracağı sırada,kidemsiz üye :" reis bey bir dakika" deyince başkan duraklar:"buyrun "
    "ben küsümle aynı oyu veremem...."

    bu üyelerden kıdemli olanı şu an yargıtay üyesidir

  • saat 3.00'da saati ileri alıyoruz, saat oluyor 4.00. burası tamam, da problem şu: saat 3.00'da utah- brooklyn maçı var arkadaş. ancak bu işlemi gerçekleştirdiğimizde 3.00 diye bir saat olmamış oluyor. e saat 2.00'da alabilirsiniz falan da denmiyor. dolayısıyla zamanın boşluğunda bir şeyleri yitirmemiz söz konusu, biri bi'şey söylesin lütfen?

  • anadolu çomü'lerine dert olan bira kutusudur. isteyen istediğini içer size ne kardeşim ha benim kafama takılan tek nokta kutuyu çöpe atsa iyiydi.

  • ağaçlar olmalı.insanlar bi kötülük yaptığında,doğaya zarar verdiğinde oksijeni tak diye kesmeli.bak bakalım bi daha yapabiliyo mu?
    evet güzel fikir,ağaçlar olsun dünyanın hakimi.

  • küçük oğlum ilkokul 2. sınıfa gidiyor. cumartesi akşamı arkadaşını evine bırakırken aralarında geçen aşklı meşkli diyaloğa istinaden sordum:
    -kim oğlum aşkın, ekin mi?
    cevap verdi:
    - yok. o benim kankam artık. eskiden aşkımdı da, sonra biz arkadaşız dedi. hem biz onunla çok beraber oluyoruz. ben aşkımı sadece mert'e söyledim kimseye de söylemem.
    adam olayı çözmüş dedim içimden.
    arkadaşının annesi bir ara yalnız kalınca kulağıma eğildi:
    -senin oğlan kendinden 2 yaş büyük 4. sınıfa giden bir kıza aşık olmuş.
    güldüm. üzüldüm sonra, demek ki çekiniyor durumdan ki sadece bir arkadaşı ile paylaşıyor. bir kaç gün geçti:
    -oğlum bana anlatmak istediğin bir şey var mı? aşkını da benden saklıyorsun.
    suratını astı:
    -evet, çünkü güvenmiyorum. hem anlatırsam her şey bozulacak gibi hissediyorum...

    ağlayasım geldi...