ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
eskişehir
-
anadolu'nun taçsız kralıdır.
bu küçük şehirle üniversitede tanıştım ve beni 4 yıl misafir etti. insanlarıyla, yönetimiyle, hoşgörüsüyle burası nasıl türkiye dedirtmiştir.
bir anımı anlatacağım müsadenizle.
yıl 2009 ya da 2010. okul çıkışı otobüse bindim. elimde kocaman teknik resim çantası, beynimde günün tüm yorgunluğuyla koridor tarafında bir koltuğa oturdum. ilerleyen duraklarda otobüs tıklım tıklım dolmaya başladı. bu sırada yaş ortalaması artmakta ve bu da beni ciddi derece de husursuz etmekteydi. koltuk sevdasına kapıldım. bu koltuktan kalkamazdım. aklımda bu keskin hesapları yaptığım sırada masmavi gözleriyle tontiş bir teyze benim yanımda dikildi. artık vakti gelmişti. kalkmak için yeltendiğim sırada o güzel türkçesiyle "otur oğlum otur, akşama kadar derste zaten yoruluyosunuz, ben gezmek için bindim bu otobüse seni rahatsız etmek için değil" dedi. eskişehir böyle bir yer işte. eskişehir süper bir yer.
debe editi : (bkz: minik eymen'e yardım ediyoruz kampanyası)
yaran fıkralar
-
bi gün adamın teki ormanlık bi yolda arabasıyla gidiyomuş. aniden önüne kırmızılar içinde bi adam fırlamış ve "ben bu ormanın kırmızılı hipnasıyım, bana yiyecek bi şey vermezsen burdan geçemezsin" demiş. adam da uuraşmamak için bi şeyler verip yoluna koyulmuş. derken bu sefer sarılar içinde bir adam arabanın yolunu kesmiş ve "ben bu ormanın sarılı hipnasıyım, bana içecek bi şey vermezsen
vermezsen burdan geçemezsin" demiş. adam yine noolur noolmaz diye bi şeyler verip yoluna devam etmiş. birazcık yol aldıktan sonra mavi elbiseli birisi arabanın yolunu kesmiş. artık adam dayanamamış ve camdan beline kadar çıkıp "sen ne istiyosun lan ormanın mavili hipnası!!!" diye bağırmış. adam şöyle cevap vermiş: ehliyet ve ruhsat.
anne replikleri
-
-anne ben arkadaşlarla dışarı çıksam?
+saat kaç olmuş... olmaz. çıkmasan ölmezsin ama çıksan belki ölürsün.
-bıdıbıdıbıdı işte oraya gidicez
+otobüsle gidin
-niye ki?
+ya şimdi kaza falan yaparsınız, bilmiyordur belki iyi kullanmayı
-ama ayarladık her şeyi?
+olmaz. arabaya binmesen ölmezsin ama binsen belki ölürsün
+ne yapıyorsun?
-acıktım ekmek almaya çıkıyorum
+aa çok geç olmuş gitme
-ama çok açım
+gitme sen gitme. aç kalsan ölmezsin ama gitsen belki ölürsün
-bıdıbıdıbıdı işte eskişehir'de paraşüt kursu veriyorlarmış başvuru yaptım gidic...
+hayatta olmaz! kesinlikle hayır! kursa katılmasan ölmezsin...
-ama katılsam belki ölür müyüm anne?
+ağzını topla salak. o ne biçim laf öyle ölmek falan? allah korusun
yola hafriyat döküp kaçan kamyon sürücüsü
-
adam bence yıllardır aklında olan bir şeyi yapmış büyük ihtimal işini kaybedecek ama.
elon musk'ın anıtkabir'den fotoğraf paylaşması
-
kalbimizde bir kez daha taht kurmasına sebep olan olay.
sırtını ankara'ya vererek anıtkabir'e yüzü dönük fotoğraf çekilmesi de nezaketin alternatif bir tanımı olabilecek nitelikte eylem.
instagram
edit: ikinci fotoğrafı da paylaştı kendisi.
instagram
kısaca atatürk'ün attan düşerek 3 kaburgasını kırmasını ve ciğerine isabet eden şarapnele rağmen mücadelesi için savaşmaya devam ettiğini kastetmiş sanırım.
elon bu hangi seviye atatürk düşmanları rokete atleti tıkarlar, bütün uzay programı yalan olur.
the slow rush
-
currents, "let it happen", "new person, same old mistakes", "love / paranoia" ve her ne kadar çok sevmesem de "the less ı know better" gibi devasa hitler barındıran bir albümdü. buna rağmen albümün kalan şarkıları en fazla ortalama denilecek bir seviyedeydi. the slow rush ise bu saydığım 4 şarkı ölçeğinde devasa hit şarkılar içermiyor. buna rağmen çok daha dengeli ve iyi bir albüm toplamda. "ı wanna say it's alright, you're just a man after all" derken ve "how could ı love again?, how could ı ever ask for more?" diyerek bitirirken içinizde çok derin yerlere dokunuyor. currents gibi barda duyduğunuzda herkesin "let it happen işte ya" diyeceği bir albüm değil bu, daha çok evde ışıklar kapalı, kendinizle başbaşa odanızda dinlerken size eşlik edecek harika bir yol arkadaşı. içine girmesi biraz çaba istiyor ama karşılığını fazlasıyla veriyor.
araba almak
-
şöyle birşeydir,
10bin tl vardir bakarsin olm alinacak arabalar en az 12bin.. 15binin olur bu sefer begendigin arabalara bakarsin hep 17,5 18 falan.. 25bin civari bakarsin e biraz daha ver sifir bi araba al abi dersin. sıfır bi arac bakarsin 40-50 arasi bi kac yasinda bmw yada audiler gozune carpar.
o parayi gozden cikartirsin bu sefede bi suv sevdasi başlar oraya kadar cikmissin ya artik bunun sifirini alip yillarca kullanmak istersin derken
neyse metrobüs geldi hadi grsrz
yıllar sonra gelen edit (2016): bu fiyatlar euro 2 lirayken yapılan hesaplardı tabi. şimdi bu fiyatlarda hayal!
2020 editi: araba almayı ev alma seviyesine çıkartan yönetime ne kadar teşekkür etsek az!
bir lisede yaşanabilecek en dumur olaylar
-
geometri hocasının delirip çocuğun kafasına tahtada kullandığı koca pergelle vurması sonra hırsını alamayıp çocuğun kafasını sıraya vurması tüm bunları dehşetle izlemeniz lakin o çocuğun tüm bunlar olup bittikten sonra hala sırıtabilmesi, hocanın da dönüp hiçbir şey olmamış gibi "evet nerede kalmıştık?" diye sorması. sonra o geometri hocası ile çocuğun ablasının evlenmesi.
çocukluk dönemi korkuları
-
süt kardeşler filmindeki "gulyabani" kesinlikle bu konuyla ilgili listeye girmesi gerekenlerdendir.
hürriyet'in 400 vekil tweet'ini silmesi
-
videoyu silmediği, silse de sonuçta bu laf söylenmiş olduğu için bir şey ifade etmeyen olaydır.
ne algı operasyonu allah'ın sığırı, haberin içerisindeki videoda aynı sözler söyleniyor. dalyarağa bak, rabbini savunacağım diye ne şekillere giriyor.
debedit: (bkz: nida için yardım kampanyası)