hesabın var mı? giriş yap

  • en çok takdir ettiğim akp seçmeni. 4 kişilik ailesiyle, 750tl kira verip babasının oğullarını savunur gibi akp'yi savunan yurdum vatandaşı helal olsun sana. cebinde 24 ay taksitle aldığı iphone 6 da vardır çoğunun. bu da ayrı bir takdir konusudur mesela.

    ay ortasında dara düştüğünde chp/mhp/hdp seçmeni iş arkadaşlarından ya da akrabasından borç ister. çünkü kredi kartlarında limit kalmamıştır.

    hele, ortamlarda cumhurbaşkanının saraylarda oturup ultra lüks ulaştırma araçları kullanmasını da heyecanlı ve onurlu bir şekilde savunması yok mu, göz yaşartır.

    yapılmakta olan istanbul'daki 3. havaalanını ise hiç kullanmayacak olmasına rağmen yüklenici firma sahibi gibi sahiplenmesi yok mu, bıraksan kendisi kanatlanıp uçacak.

    helal sana.

    edit: takdir yerine taktir yazarak, yazmış olduğum her şeyin geçersiz olmasına sebep olduğum için ben bir malım. evet evet, eğer takdir yerine taktir yazmamış olsaydım bir çok gerizekalı ne demek istediğimi anlayacaktı ama benim yüzümden anlayamadılar. belki bu asgari ücretlinin sorunu da benim takdir yerine taktir yazmamdır. belki dünyadaki açlık ve sefalete de bu sebep olmuş olabilir.

    ulan ne mal adamlar var. yazdıklarımın içeriğine zerre takılmayıp, tdk müfettişi kesilmiş ipneler. lakin isimlerinizi tek tek not aldım. en müsait zamanımda her birinizin yazdıklarını tek tek inceleyip yazım ve imla hatalarınızı bulacağım ipneler. sözlük hayatını size zindan edicem.

  • çomarların hav havlamasına sebep olmuştur.

    ayrıca; devlet ticarethane mi lan, bana kimlik vermesi gerekirken satıyor?

  • kablelvuku tarafından (bkz: #53466324) 3 yumurtayı 2 yumurtaya düşürmeden de ticari kazanç (ya da kayıp) sağlayabileceğini öğrenmiş bir patrona sahip firma. patron öğrendiği şey için kablelvuku'ya borçlu iken, sanırım bu entry'i sildirmeye çalışıyormuş. patron'un orada lafı geçiyorsa, kablelvuku'nun da burada lafı geçiyor. orada pozisyonun yüzünden senin nazını çeken kablelvuku iken, burada da pozisyonun itibariyla sen onun nazını çekiyorsun. demek ki neymiş;

    1- insan ilişkilerini -pozisyonun ne olursa olsun- mesafeli, saygılı yürütecekmişsin, paranın ve makamın getirdiği güç ve itibarla başkalarının onuruyla, gururuyla oyun hamuruyla oynar gibi oynamayacakmışsın, zira fernando pessoa ne demiş:

    ''kimseyle alay etme, asla kimseyi gülünç duruma düşürme, kalbinin en ücra köşesinde bile yapma bunu. insan yaşamı alaya alınmayacak kadar hüzünlü ve ciddidir.''

    2- sana para/itibar kazandıran şey sadece çalışanların değil, bizzat senin tavırların imiş. an gelir, senin tek bir mimiğin, sana çalıştırdığın x işçinden daha fazla kazandırır ya da kaybettirir.

    hayat mücadele. hayat zor.

  • “fıkra değil... gerçek
    osmanlı dönemi... herkes rüşvetten şikâyetçi.
    sadrazam (başbakan) koca yusuf paşa... bürokrasinin tepe isimlerini toplamış:
    - rüşvet almayanlar yemin etsin.
    herkes... yemin etmeye başlamış.
    salonda... dönemin ünlü şairi... nüktedan... haşmet de varmış.
    sadrazam, haşmet'e dönmüş:
    - haşmet, sen de önemli görevlerde bulundun... yemin etmeyecek misin?
    - efendimiz...
    halk arasında yaygın bir inanç var... yalan yere yemin eden çarpılır... bekliyorum... salondakilerden kimse çarpılmazsa ben de yemin edeceğim.”

    debe editi: debe editi'ne karşıyım.

  • aziz sancar gittigi icin aziz sancar oldu.

    gidenler garson degil aziz sancar, ugur sahin olmaya baksin. insanliga sunduklari katkilardan illa ki nasibimizi aliriz.

  • köprünün açılış gününe denk getirilerek mühendislik harikamıza gölge düşürmek isteyen dış güçlerin oyunu olan durum. ayrıca juno nun gittiğini gören yok belki jüpiter ona geldi.
    debe editi: atatürk havalimanı patlaması sonrasında köprü açılışında sevinçten göbek atanları hayatınız boyunca unutmayın.

  • konuşamayan bebeklere limon dilimi ikram etmek. ispiyonlayamıyorlar ve suratları inanılmaz sevimli görünüyor.

  • günün neredeyse her saati dolu, kasalarında sıra olan, 25-30 yıllık eteklerini giyip pazar arabalarıyla daracık ve ambar gibi dağınık koridorlarında ürünleri inceleyen yaşlılarla dolu polonyalı market zinciri. et ürünleri özellikle ucuzdur bu sebepten soğuk dolaplarının önünde ekseriyetle sıra bekleyenler olur.

    bulunduğu semte göre büyüklüğü ve içerisindeki ürün çeşitliliği değişebilir. misal, bir şubesinde yüksek alkollü içkiler* bulunurken daha ufak döşenmiş bir şubesinde biradan başka birşey bulamazsınız. yine büyük olanlarında kozmetik reyonu, büyük içki reyonları mevcuttur ve küçük şubelerdeki raf ve reyon düzenlerine göre daha çok çeşit ve ürün barındırır.

    gün itibariyle; 4-pack zywiec birayı 8.90'a, 360 gr kemiksiz yağsız domuz filetoyu 6.90'a, 400 gr dondurulmuş pizzayı 6.99'a, makarna soslarının kavanozunu 3.49'a alabileceğiniz öğrenci dostu bir markettir.

  • orijinali kadar başarılı olmasa da başarılı bir remake.

    (bkz: 17 nisan 2005 fenerbahçe beşiktaş maçı)

    - 4-3'lük skor "check"
    - kadıköy "check"
    - beşiktaş'a verilen kırmızı kart "check"
    - fenerbahçe'ye verilen penaltı "check"
    - sergen yalçın "check"
    - fener zenci sever "check"
    - finalde beşiktaş galibiyeti "check"

    ama orijinalde kaleye forvetimizin geçmesi ve tribünlerdeki on binlerce fenerbahçe taraftarının bu acıya canlı şahit olması gibi hoşluklar vardı, bu versiyon biraz daha hafif olmuş.

  • bugun pediküru yaşlı bir teyzeye yaptırırken çok utandım. hemen bitsin istedim, kendime lanet ettim.
    onu o yaşta çalışmak zorunda bırakan sistemi falan suclayamiyorum ben. oldu bittiye getirip eve kaçtım beli o gün biraz daha az ağrısin diye.
    sırada bekleyen ergen gelip ablaya 'canim kaç kişi var' dedi mesela canım dedi. ben diyemem, bunlara takılırım.
    peki bu özelliğim başıma nasıl mı bela, kurumsal iş hayatında yönetici olamıyorum. hayatımi cehenneme çeviriyorum, insan ilişkilerim tek taraflı berbat. samimiyetle bütün kalbimi acabiliyorum onlarda benim ağzıma siciyorlar.
    keşke hepimiz yok olsak.