hesabın var mı? giriş yap

  • aile ve sosyal politikalar bakanlığı'nın yürüttüğü “türkiye'de aile yapısı araştırması”nda yapılan anketler sonucu ortaya çıkmış oranmış bu. evet ülkemizin yüzde 82 si alkol kullanmıyormuş.
    ben şahsen bu sonuçları okuduğumda anketi yapanların da alkol kullanan yüzde 18 içinde olduğunu düşündüm. yoksa bu sonuçlar ayık kafayla çıkarılacak sonuçlar değil gibi gözüküyor. maksadının ne olduğu açıkça belli kerameti kendinden menkul anketler.

  • lem'in kitabiyla karsilastirildiginda hikayenin oldukca degistirilmis bir versiyonunu aktarmasina ragmen, romanin temelinde yatan insan hafizasi, ask ve bilincalti hakkindaki gondermeleri basariyla aktarmis, yavas tempolu olmasina ragmen seyirciyi sikmayan, kendini merakla izleten, goruntu yonetmenini ayrica tebrik etmek istedigim soderbergh filmi.

    tarkovsky'nin 1972 tarihli ilk adaptasyonuyla karsilastirildiginda ise, soderbergh'in calismasi ilk versiyondaki komunist ogeleri cikararak daha kapitalist bir yaklasim sunmakta. tarkovsky, tanriya ve dinsel inanclara hicbir gonderme yapmamakla birlikte, solaris'i her seyden ustun bir devlet mekanizmasiyla birlestirmisti, soderbergh ise ayni yolu izliyor, ancak cozumu bireysel bir yaklasimla ana karakterin kendi kendini kurtarmasinda sunuyor.

    iki film ve kitap arasindaki farklar uzun uzun tartisilabilecek olsa da, hicbirinin digerinden ustun olmadigi (belki kitap biraz daha basarili) ve hepsinin temelinde insanligin kendini anlayabilmesi icin uzaya acilip farkli dunyalar kesfetmesi degil, cevabi kendi icinde aramasi gerektigi dusuncesi yatmakta, kendi icimizde ne bulursak bulalim, ihtiyacimiz olan en gelismis uzay teknolojisi degil, bir ayna.

  • taç atışının elle yapılması. ayakla oynanan bir oyun. bütün serbest atışlar, duran toplar ayakla yapılıyor. taç atışı elle. neden? vardır belki bir sebebi de ben bilmiyorumdur... daha estetik olurdu sanki ayakla yapılsa...

  • haydar:
    "sıfır bir değer değildir. bir sayı bile degildir. ancak başka bir sayının yanına gelince değer yaratır, tıpkı sevda gibi. sevdanın da tek başına değeri yok. ille de biri olmalı. sıfır ne kadar çoksa sayı o kadar çoğalır. sevda ne kadar çoksa insan o kadar çoğalır, büyür.

    biri dese ki, "sevdamı al, kendine ekle, bir ömür ile çarp, sonra sonsuza eşitle". yine değeri sıfır mı olur senin için?"

    evet (bkz: yedi numara)

  • abd'li fantezi kurgu ve bilim kurgu yazarıdır. en çok unutulmuş diyarlar romanları, iblis savaşları destanı ve yıldız savaşları romanları ile bilinir. ilk basılan ilk romanı 1988'de tsr'dan çıkan buzyeli vadisi üçlemesi'nin ilk kitabi olan kristal parçası'dır. new york times bestseller listesinden aylarca inmeyen eserlere imzasını attı. unutulmuş diyarlar için birçok kitap yazdı. ayrıca iblis savaşları destanı, kendi oluşturduğu kurgusal dünya corona'da geçen birkaç roman ve yıldız savaşları romanları yazdı.

  • 5g ye gecmek icin uydu modulu degistirmeye gerek yoktu. 4g ayni zamanda 5g ninde altyapisini olusturur.
    cehalet kotu sey. cok kotu.

    edit: lte, yatirim maliyetlerinden yakinan servis tasiyicarinin ihtiyaclarini karsilamak icin tasarlanmistir. yazilim ve ctcss optimizasyonuyla artik jenerasyon degisiminde ciddi farkliliklar ortaya cikmamaktadir.

  • ne intel ik ne de kapitalizmin bu oyunda suçu yok.

    psikopat yıllarca ailesinden ve arkadaşlarından kendisini saklayabildiyse yılda bir kez görüştüğü ik dan tabii ki saklar.
    iyi okullarda okumak, çok para kazanmak, aileden sevgi görmek psikopatlığı geçirmiyor, belki fakir ve eğitimsiz bir insana göre daha iyi sakladığı için farkedilmeden yaşamasına yol açıyor ama kesinlikle yok etmiyor.

    öte yandan intel, samsung, unilever gibi şriketlerin şahısların psikopatça tavırlarını başarıya giden yol olarak görüp destekledikleri de bir gerçek.
    uzun yıllar samsung , unileverin belli markaları, mastercard vs bakan ajanslarda çalıştım. müşterilerimin ortak özelliği kendilerinde diğer insanları rahatsız etme hakkı olduğunu sanmalarıydı.
    kaba olmak, başkalarını kırmak, olmayacak bir işi zorlamak, mesai saatleri dışında taciz edercesine aramak onlar için “utana sıkala” yapılan eylemler değildi, aksine başarı göstergesiydi.
    yani 23.45 de revizyon için aramak “adanmışlık”, 1 iş parasına 3 iş çıkartmak için karşı şirketi tehdit etmek “iyi pazarlık” , ekibindeki bir insana kafayı takıp onu insanların önünde rezil edercesine sürekli yermek “liderlik”.
    hal böyle olunca ahlaksızca hırsı insanlar başarılı oluyor, makul insanlar ise alt kademelerde yer alıyor çünkü adamın / kadının patronu çıkıp “evet haklısın gülsu çalışması çok zor ve problemli ama sayesinde 2 liralık işi 1 liraya ve 5 hafta yerine 4 haftada bitirdik o yüzden şirketimiz için değerli bir “asset” “ diyebiliyor. yani ahlaksızlık, tehdit, kabalık şirket çıkarını sağladığı sürece ödüllendiriliyor, böyle olmayanlar “vasat” olarak kalıyor...

    cihan açarmana geri dönersek.
    hırslı ama vasat.

    kimse alınmasın 1999 yılında bilgi üniversitesine girmek dünyanın en kolay şeyiydi, öss den barajı geçmeniz bile yeterli oluyordu neredeyse (açıkçası bizim okulda bilgi 2003-2004 yıllarına kadar öss de istediğini kazanamayanların gittiği okul olarak kaldı.) o nedenle 1999 yılında bilgiyi kazanmış birisine akıllı diyemeyeceğim, ortaokul-lise eğitimini yazmadığına göre vasat bir okuldan. robert, alman vs olsa onu da büyük harflerle yazardı mutlaka.

    mutluluğu bile “türkiyede en mutlu ilk 10 aile arasında girerdik” diyerek sıralandıran manevi derinlikten yoksun bir babanın verdiği hırsla yaşamış. düşünsenize mutluluğunuzu bile sıralandırmanız gereken bir ortamda büyüyorsunuz...

  • kendi başınıza gittiğiniz hastanede doktorundan hemşiresine, hademesine, diğer hasta refakatçilerine kadar herkesin ağız birliği etmişcesine "refakatçiniz yok mu?" diye sorduğu her an.

    -refakatçiniz yok mu?
    +yok.
    -refakatçiniz olsaydı iyiydi.
    +kendi başımın çaresine bakabiliyorum. refakatçiye gerek yok.
    -olsun, refakatçi olsaydı iyiydi.
    +peki.