hesabın var mı? giriş yap

  • öyle insanlar, öyle davranışlar görüyorum ki burada, lan diyorum ülke olarak bu beyinlerle bu noktaya iyi gelmişiz. yeminle...

  • en onemli edit: lens ve solusyonlarinizi guvenilirliginden emin olmadikca internet siteleri uzerinden almayin, optikcilerden temin etmeye calisin, fiyat farki cok olabiliyor biliyorum fakat gozleriniz dunyaya acilan kapiniz, onlari riske atmayin.

    oncelikle ilk denemenizse yalnizken denemeyin, gece denemeyin.
    muhtemelen kolay cikaramayacaksiniz panik yapmayin.
    ılk denemenizde basaramamaniz normal, tak-cikar yaptikca refleks kazanilan bir eylem, 1-2 aya gozu kapali yapabilirsiniz *
    kesinlikle lens suyunu iki defa kullanmayin, ellerinizi sabunladiktan ve kaliteli kagit havlu pecete ile elinizi kuruladiktan sonra isleme baslayin, havlu kullanmayin.
    gece uyumaya musait olan lenslerle uyumayin, lensli uyku saatiniz 3u gecmesin, lensle uyumayi aliskanlik haline getirmeyin, eve gelince mumkunse hemen cikarin
    ayda bir lenslerinizi degistirin, sorun yok kullanirim diye dusunmeyin, tarihleri not edin
    daima yaninizda bir kullanimlik lens suyunuzu ve gozlugunuzu bulundurun.
    taktiktan sonra aci, batma, kasinti hissederseniz, gecer diyip evden cikmayin, aciyi giderene kadar lensi takmayin ya da ters duzlugunu veya yabanci maddeyi tespit edin.
    lensler goz kapagi arkasinda nadiren de kalabiliyor, iyice bakin dusurmediginizden eminseniz oradadir. yine de cikaramazsaniz bir doktora basvurun, oyle yatmayin, orada unutmayin. nadiren de olsa uyku esnasinda da cikmakta.
    banyoya lensle girerseniz lensleriniz dusebilir, gozler kurudukca lensler kendiliginden gozden dusebilir, mumkunse alerji ve suni goz damlalarinizi yaninizdan eksik etmeyin.
    hijyeni hic bir kosulda ikinci plana atmayin.
    goz sakaya, sansa, ihmale, sorumsuzluga gelmez. saglikli gunler

    aklıma geldikçe edit:

    lens takmada şahsımca en iyi yöntem atıl elle (sol elle) göz kapaklarını aşağıdan ve yukarıdan olabildiğince ayırıp aktif elle (sağ el) parmak ucuna konumlanmış lensi göz bebeğine sakince yerleştirmektir. lens kenarlarının kalkık olduğundan emin olun, bir kısmı parmağa yapıştığında o haliyle göze yerleştirmek zor oluyor.
    lens çıkarırken yine şahsımca en iyi yöntem atıl elle göz kapaklarını aşağıdan ve yukarıdan olabildiğince ayırıp ve baş ve işaret parmağı ile göz bebeği kenarlarına baskı uygulayıp lensi kıvırarak almak şeklinde.
    ilk kullanımlarda göz ve el melekeleri alışana kadar daha farklı yöntemler de denenebilir. youtube da bolca var.
    lens lavaboya düşerse "temiz" solüsyonda bir miktar ovalayıp tekrar gözünüze yerleştirin, yıkamayın, kurulamayın.
    gözleriniz kuruysa öncesinde damlayla takviye edin.
    kısa uyku sonrası gözleriniz kuruduysa gözlerinizi damlayla takviye edin.
    gözünüz kaşındığında kontrolsüz bir şekilde gözünüzü elinizle kaşımayın, lensin olduğunu ve çok kolay bir şekilde gözünüzden çıkabileceğini yere düşebileceğini unutmayın.
    dış ortamda yere, toprağa, çamura, asfalta düşen lensinize diğeriyle birlikte elveda deyin.

    solusyonlar lensi ovalama gerektiren ve sadece icinde bekletmesi yeterli olan seklinde ikiye ayriliyor, ona gore hareket edilmeli.
    goz damlasiyla ilgili sorular geldi, damlayi goz pinarindan verince goz hepsini alabiliyor, goz bebeginden verince fazlasini pecete yardimiyla alabilirsiniz. alerjik ve goz kurulugu icin olan damlalarin kullanimi icin eczanenizden bilgi alabilirsiniz.

  • fabrika çıkışı karartılmış arka cama kusur yazıldı.

    şase numarasını okuyamamış, açtım bizzat gösterdim, düzeltilmesi için tekrar ücret ödemeniz gerek dedi, müdürünü buldum sıvadım, düzeltildi.

    lastikleri orijinal ebadından farklı yazmışlar, kitapçığında buldum gösterdim, kemküm ettiler.

    kim ulan bu tüvtürk denen garabet kurum? ve kim musallat etti bu cahil ve hipermetrop sığırları arabalarımıza.

    not : ben de hipermetropum ama gözlük kullanıyorum ve hiç bir detayı kaçırmıyorum.

    debe editi : yolun da farın da açık olsun

  • bilimsel merak, gözlemcilik, araştırma ruhu ve gerizekalılığın ilginç bir bileşimi sayılabilecek eylem. bitkilerin gündüzleri karbondioksit alıp, oksijen vermesi; geceleri oksijen alıp karbondioksit vermesi şeklinde son derece güdik bir şekilde körpe zihinlere sokulmuş olan bu tabiat atraksiyonu bana hep ilginç gelmiştir. fotosentez konusunu öğrendiğim o andan itibaren oturma odasındaki aşk merdivenini takibe aldım. bitkinin gündüzleri verdiği oksijeni görebilecekmişim, o ana tanık olabilecekmişim gibi gelirdi hep. kimi zaman "aha oksijeni verdi herhalde" diyerek içime boş boş hava çekerdim. o zaman ebru şallı'nın tv8'deki pilates dersleri yoktu ama fotosentez esnasında ebru şallı'nın şimdi çıkardığı gibi "vüüüüüühhhhh ev-veet kaburgalar harika vüüüüüühhh ev-veet sırtımız börek gibi" lafları eşliğinde, sanki böyle vüüüüüüh vüüüüh diye bir oksijen verme sesi duyar gibi olurdum. oksijen veriyor muydu bilmiyorum gerçi. oksijen verdi verecek diye aşk merdivenini izlerken uyurdum bazen. akşama doğruysa büyük bir korku içinde uyanırdım. zira akşamları karbondioksit verip beni öldürebilirdi aşk merdiveni.

    öğrendiğim her konuyu annemle babamla paylaşma alışkanlığımın bir sonucu olarak geceleri aşk merdiveni ile aynı ortamda bulunmamamız gerektiğini anlattım onlara. karbondioksit veren aşk merdiveni sağlığımıza zarar verebilirdi çünkü. babam, annem, küçük kardeşim ve babannem beni gülümseyerek dinlerlerdi. bana hiç inanmadılar... bir sabah uyandığımda oturma odasında cansız bedenlerini gördüm. ahahaha yok lan şaka... allah etmesin töbe estağfurullah... babannem oturma odasında aşk merdiveninin gölgesinde yatmasına rağmen maşallah 94 yaşına kadar yaşadı. arkadaşlarıyla konken oynarken çıkan kavgada vurulmasaydı belki de hala yaşardı...aslında yaşlı-masum-sevimli demeyeceksin, kızgınlıkları çok fena oluyor nenelerimizin dedelerimizin. ölenlere rahmet, yaşayanlara sıhhat dilerken bu entryimi de milli eğitim bakanlığına seslenerek bitirmek istiyorum: yıllar yılı yanlış anlatmışsınız fotosentezi, bitki gece karbondioksiti verdi verecek diye çocukluğumun en güzel günlerini acıyla, gerilimle geçirdim. olmadı milli eğitim bakanlığı, yanlış yaptın, seni şimdi kınamaya başlasam ömrüm yetmez.... yazık.

  • önce web tasarım şirketi kurup, sonra tasarım kursunda öğrenmeye gelen adam gördüm ben.

    soruyordum; ''abi iş geliyor mu?'' diye, ''arada geliyor'' diyordu. ''e nasıl yapıyorsun?'' diyordum, ''kurs bitince yapacağız inşallah'' diyordu. sonra battı o abi...

  • imralı'daki böyle dediğine göre milliyetçiler oyunun rengini belli edecektir.
    ulan bahçeli ile öcalan ortakl noktada buluşmuş ya la!

    ittifaklar bu katılımla netleşti;

    bir tarafta
    türk ırkçıları, kürt ırkçıları ve arap ırkçıları.

    diğer tarafta
    insanlıktan ve adaletten yana olanlar (kararlarını partilerine yahut kişilere göre vermeyip hak ve hukuk isteyen türkiye cumhuriyeti vatandaşları)

  • anlatayım da içiniz soğusun.

    20 - 25 dakika önce evinde lazım olduğu için bizdeki ufak taş motorunu istemeye geldi mahalleden bir komşu. ayaküstü de muhabbet ettik beş on dakika.

    bu komşunun çalıştığı fabrikanın sahibi kendi şahsî hesabından bütün işçilerine 1000'er liralık migros alışveriş kartı vermiş.

    tabii ki çok güzel bir davranış. yüzlerce çalışanına gönlünden kopmuş yardım etmiş adam bu salgın döneminde kullansınlar diye. gelin görün ki bizim bu komşu abi fabrikada " migros'tan alışveriş çeki vermiş çünkü orada içki de satılıyor " gibi laflar etmiş.

    bir de bize anlatırken öyle sinirli, öyle kendini haklı görür bir hâlde ki!

    bu konuşmalarını patrona iletmişler tabii ve adam da verdiği kartı geri almış.
    utanacağı yerde hâlâ kendini haklı görüyor bizimki de.

    babam, " kendin kaşınmışsın. cuma'ya bile gelmiyorsun, sonra olur olmadık yerlerde adamlık yapmaya çalışıyorsun! " diye cevap verdi de " iyi akşamlar " dedi gitti adam öylece motoru alıp.

    zerre acımadım.
    bre malın önde gideni! evinde çoluk çocuğun var. ne güzel 1000 liralık alışveriş hakkın olacaktı durduk yere.
    ne diye şov yapıyorsun?

    toplumda artık çok var bu tipler o yüzden gerçekten iyi olmuş diyorum.
    böyle sert tepkilerle akıllanırlar belki.

    dipçe: yine okuduğunu anlamayanlar doluşmuş başlığa! adam, " ben içki satılan yerden alışveriş yapmam! " demiyor. böyle dese kimse laf edemez ben de dahil. sonuçta adam buna mecbur değil. hatta böylesi iyi niyetli bir patrona durumunu doğru dürüst açıklasa idi eminim o patron o kartın yerine 1000 liralık normal bir çek bile verirdi gitsin istediği yerden alışveriş yapsın diye.

    yalnız bu komşumuz hem kartı kabul ediyor hem de patronun arkasından sallıyor! bu ikiyüzlülüktür! bunu eleştiriyorum. " adam neden içki satılan yerden alışveriş yapmıyor? " demiyorum!

  • başlık: dünya kupası için şiir yazdım

    entry:
    vuvuzelam gümüşten,
    maça geldim varoştan.
    ben afrika çocuğuyum,
    30 santim doğuştan.

  • ---------------------uche okechukwu------------------------

    ----------------------hamdi vardar--------------------------
    osmantan erkır-------------------------------- ömer durak

    ------------------süha yavuz----------------------------------
    ---------------------------hakan poyraz-----------------------

    ömer gürsoy - hakan altun - kerem alışık - stelyo pipis
    -------------------------reza zarrab---------------------------

    abdullah gencal
    levent akkaş
    atilla saral
    ilyas tetik
    mert sarıca

    takımın ideal 11'i bence budur. uche niye orda diye sormayın adam zenci. kaleci de doğal olarak zerrab tabi. oyunun gidişatına göre ilyas tetik kurtarıcı olarak, mert sarıca genç yetenek olarak girebilir.
    edit: dizilim.