hesabın var mı? giriş yap

  • türkiye'de hiç gözlemlenemez. neden? çünkü salçayla, bulgurla, makarnayla beslenen fakir bir ülkeyiz biz. az çorbaya yarım ekmek bandıran milletiz. elin amerikalısı koyuyor tabağına bacağım kadar eti, pilavsız ekmeksiz indiriyor mideye. adam söylüyor pizzasını, masa kadar pizza getiriyorlar, oturuyor altı tane birayı katık edip yiyiyor bir başına, sonra gidiyor sıçıyor affedersin, her taraf buhar her taraf duman, metan haliyle. ben salça ekmekle doyuruyorum karnımı, ekmek bağırsağa bile varmadan atomlarına ayrılıyor midemde, salça ekmekle nasıl buhar çıkartsın bu millet rögar kapağından. demem o ki, o buhar bir milletin refahının göstergesidir.

  • "aşkım" yazmış. tabi bizim bünye öküz olunca, açarsın telefonu ve "mesajın yarım kalmış. ne yazacaksan söyle" denir.

    işte kadın ve erkek arasındaki en büyük farklardan biri budur. onun aşkı kabardığı için sms atar, sen ise tüm iletişim araçlarını fonksiyonel olarak kullanırsın.

    kadınlar mı zor, biz mi danayız bu yaşıma geldim halen anlayamadım.

  • 70 lerde her seçim öncesi tapu dağıtılırmış, 2000 lerde askeri operasyona evrildi. seçim tanrıları kan istiyor.

  • japonya ne güzel ülke diyorum bu kelimeden sonra. türkçesi de derhal bulunmalı derken aklıma selfie yerine kullanılan geliyor fikrimi geri aldım gitti.
    bunu pek fazla yapmamalı yoksa geri dönüp okuması daha da zorlaşıyor. internetten yapılan siparişlerde maalesef korgoyu ücretsiz hale getirmek için kurulan sistemin kölesi olmaya mecbur bir durum halini aldı kitap satın alma hastalığı. sonra yapılan yeni listeler, özel günlerde ya da kendini motive etmek için yapılan ek alışverişler bunlar hep kapitalizmin birer oyunu. hayır, alarak iyi bir şey yaptığımızı hissettiriyorlar ya bir de. sonuçta kitap alıyorum diyebiliriz. ama birikmiş ve okunmamış kitap yığınları alıyoruz ve okumamızı daha da zorlaştırıyor bu durum. ama tsundoku güzel bir kelime. bunu resmileştirip bir de isim verdikten sonra tsundokuya hayır eylemi bile başlatılabilir.

    paramız yok orjinallerini alamıyoruz + alıyoruz ama okuyamıyoruz (tsundoku)*

  • ümraniyede bıçaklı saldırganı bacaklarından vurarak etkisiz hale getiren polis memuru. gerçekten çok temiz bir hamle olmuş. bıçak sallayan elemana sırtını dönmeyip nizami geri çekilme hareketi ve bu arada silahını çıkarmak her yiğidin harcı değil. bravo
    link

    - edit: ankara tıp fakültesi cebeci'de lösemi tedavisi gören hasta için acil ab rh+ aferez trombosit kana ihtiyaç vardır.
    irtibat: belgin tiryaki
    05054785349

  • - ahahah unuttum olm ben seni, gezip tozuyorum keyfim yerinde. anlarsin ya ;)
    - pardon kimi aramistiniz?
    - ibrahim sen degil misin? demet ben.
    - hangi demet?
    - iiii hani vardi ya, eski sevgili?
    - haaa, tamam sorun degil ya, olur oyle. iyi bak kendine.
    - ...

    iste turk pop muziginin kaderini degistiren diyalog bu idi. ondan sonra daha da bozmaz dedik, gene bozdu, onunu alamadik...

    (bkz: öyle bir terk edilmek ki demet akalın olmak)

  • fark ettiğim üzere çok ucuz ürünlerin gönderim ücreti 28-40 tl’ye çıkmış.
    lakin 137 tl ye bir kalem vardı sepetimde o hala ücretsiz.
    gümrüğe de çaktırmadan 50 kuruş koymuşlardı en son.

    biz niçin diğer ülke vatandaşları gibi paramızı hakkıyla harcayamıyoruz?

    suluboya yapmak istiyorum kağıtlar olmuş 200 lira
    fotoğraf makinesi almayı düşünüyordum o da 6-7 binlere uçmuş
    bisikletler zaten uçtu
    bir de hayale kapılıp acaba teleskop mu alsam diye aklımdan geçirdim 10 saniye kadar.

    150 liraya fırça mı olur ulan, boyalara hiç girmiyorum.

    bunlar lüks ihtiyaçlar farkındayım, bunlar olmasa da yaşanır lakin canımı sıkan bu yazdıklarımın maliyetini karşılayıp vergisini karşılayamıyorum.

    ben böyle sanat ruhlu bir devlet görmedim, her istediğimden kendine de alıyor birer ikişer tane..

    benim aliexpress rekorum 8 gün arkadaşlar.
    8 günde aras kargoyla geldi, gümrük ödememiştim.
    kendimi bir an fransada hissetmiştim.
    fazla mutlu olduysam demek ki..

    çember daralıyor.

  • (bkz: oktay)
    sana kufretmeden bu entry yazmam mumkun degil. o yuzden bastan soyleyeyim. senin ben amina koyayim oktay !
    kicimi yirtiyordum beni farket diye. ama yok. sen napiyordun ? mal mal isler pesindeydin. bazen kizlarla konustugunu gordugumde, kendimi daga tasa vurasim gelirdi.
    hayir zaten evlerimiz de karsi karsiya. ben o senin isigin sonmeden uyumuyordum biliyor musun oktay !
    oktay dedim de aklima geldi. senden sonra hic baska oktay tanimadim. bak iki tane mustafa, bir tane kamil. bir tane ali, omercan. mesut, hakan tanidim sevgili olarak ama hic oktay'a rastlamadim.
    neyse aklima geldi de yazayim dedim.
    ha tabi buyudugumuzde isler degisti hatirlarsan. her yerde karsima cikmalarin filan ama, ilkokulda cok uzdun lan beni.
    "seni bana verirler mi?"
    demistin hatirliyor musun ? universite icin baska bir sehire giderken, sana aldigim kareli gomlegi eline utana sikila verdigimde, elimi skica kavrayip...
    -mektup yaz bana, bol bol. uzun uzun..
    demistin.
    yazmistim hatirladin mi ?
    ilk tatilinde eve kosa kosa gelip, bizim kapinin onunde dolanmani dun gibi hatirliyorum..
    beni sana vermezlerdi. cunku bizi ayiran bir inanc sistemi vardi tepemizde.
    sevmeyi bilecek kadar cesur, sistemi anlayamayacak kadar saftik.
    yoksa..
    neyse.
    her seyi bi yana birak da. lan olm karin cok cirkin. bi kac defa karsilastik kil kil suzdi beni.
    hayir benden sonra bununla nasil evlendin bilmiyorum. cok cirkin lan.
    universitede hoca olmussun. hatta sozlukte arattim ismini, sevilen de bir hocaymissin. gurur duydum.
    resimlerini arattim hic degismemissin. ben o resimlere bakarken cocukluguma bakiyor gibi oluyorum.
    bir kere de karsilastik hatirlarsan. kizimi sevmistin..

    oktay, sen benim cocuklugumun, ilk kipirtilari, gencligimin de buyuk bir parcasisin.
    seni sevmeyi ben biraktim coktan ama, icimdeki o kucuk kiz sana hala asik.
    gozlerinden operim..
    not: olm karin cok cirkin.
    ss