hesabın var mı? giriş yap

  • sevinçten kalbim 200 filan atıyordu dakikada o yavaşladı geldim. başlıktaki cahil yorumlar umuyorum trolldür. açıklamaya utanıyorum zira.
    - sağdaki gösterge inen stage1e değil uyduyu taşıyan stage2ye ait.
    - yayının kesilmesi beklenen bir olaydı defalarca yayında söylendi. duyduğunu anlamayan adamlar gelmiş fake filan diyor.
    roketteki yayının kesilme sebebi yatay açıdan dolayı direkt bağlantı kurulmasının mümkün olmaması.
    gemiden uydu bağlantısı ile yapılan yayının kesilme sebebi ise iki faktörden kaynaklı, birincisi titreşim, roket inerken yaptığı landing burnde gemiyi çok sallıyor, mantıklı gelmiyorsa balkondaki anteni sallamayı deneyin * ikincisi ise yanan roket yakıtının havayı iyonize etmesi ki bu sinyali blokluyor.
    - inmesi çıkmasından kısa sürdü diyen oldu; newton mezarında ters döndü. (bkz: yerçekimi)

    edit: inişten sonra duman görmedik yazılmış, roketler mazotla çalışmadığı için duman yok, yanmanın temizliğini önceki inişleri izleyerek görebilirsiniz

    edit2: önceki görevlerden farkı merak edilmiş, bu bu görevde kullanılan roket geçen yıl nisanda gönderilip geri indirilen roket. ilk defa bu yörüngeye çıkabilen bir roket kullan at değil yeniden kullanılabilir olarak tasarlanmış ve kullanılmış oldu.

    edit3: cahil kelimesi ve kullandigim uslup icin gerek alttaki entrylerle gerek ozel mesajlar ile linc eden tum arkadaslara sevgilerimi sunuyorum*. bu entryde bilmeyenleri degil; bilmedigi konuda kesin ahkam kesenleri elestiriyorum.

    son edit(okuyan da kalmadi ama yazayim): entry burn sonrasi sagdaki izgara sekilli yaniyor gibi gorunen sey ayaklik degil manevra icin kullanilan zimbirtilardan, yani komple erimis olsa bile(ki zor erir) inmesini engelleyecek bir sey degil.

  • abd bandirali ticaret gemileri, akdeniz'de 1793'den itibaren seyretmeye baslamislardi. fakat bilhassa akdeniz ,tamamiyle osmanli denizcileri'nin kontrolunde idi. bu gorevi, cezayir beylerbeyi'mize bagli filolar surduruyordu. iste bu yuzden abd gemileri de, cezayirli gorevlilerle anlasmak mecburiyetinde idiler. yeni kurulan abd harp gemileri ise, kendi teknelerini korumaktan uzaktilar. durumu gozden geciren amerika birlesik devletleri hukumeti, cezayir beylerbeyimize muracaata karar verdi. yapilan muzakereler sonunda anlasmaya varildi. 5 eylul 1795 tarihinde bir anlasma imzalandi.

    bu anlasmaya gore; amerika birlesik devletleri, her yil cezayir beylerbeyi'mize 642,000 altin dolar ve 12,000 osmanli altini vergi odemeyi* kabul ve taahhut etti. buna mukkabil cezayir de amerikan bandirali hicbir ticaret teknesine dokunmamayi kabul etmisti.

    abd tarihinde,yabanci dille (osmanli turkcesi) imzalanan tek anlasmadir.

    ayrica baska bir devlete,vergi odemeyi taahut eden de tek antlasmadir.

    bu tarihi vesikayi, devletleri adina imza eden gorevliler:

    joseph donaldson ve vizir hassan bashaw (bu kisi meshur cezayirli gazi hasan pasa mi onu bilemiyorum)

    anlasmanin metni icin: http://www.yale.edu/…diplomacy/barbary/bar1795t.htm

  • direkt süper deneylerle çatır çatır kavramlar oluşturmuş ve halen geçerliliğini koruyan bir dolu kuram yaratmış aşmış bir psikolog abimiz.
    3 dağ deneyi -3 mountain experiment- diye bir deneyi vardır ki abimizin mesela, algı -perception-, benmerkezcilik -egosentrizm-, çoğul bakış açısı -multiple perspectives- ve empatiye kadar gider. çocukta kaç yaşında bunların oluştuğunu bulmaya çalışır.

    teori şudur:
    çocuk küçüklükten itibaren egosentrik -ben-merkezcidir- ve diğerlerinin varlığından kendisinden ayrı birer şey olarak haberdar diildir. -tanrı her yerdedir, çocuk kendi kendisinin tanrısıdır, panteizme falan bile vardırılır kasarsak, çocuk bilinci gelişim aşamalarını toplumsal sosyal gelişime çekmek yoluna da başvuranlar olmuştur çünkü, stage teorisyenleri şahane insanlardır zaten hep-
    dolayısıyla "diğeri" fikri çocukta belli bir yaşa kadar mevcut diildir. evren, herkes ve her şey çocuğun kendi varlığının bir parçasıdır.
    dolayısıyla da çocuk herkesin her şeyi kendi gibi gördüğünü varsayar.
    -bunu 50 yaşında da düşünen insanlar var enteresan olan da odur. zaten bu stage teorisyenleri genel ortalamayı verirler aşamalara dair ama siz daha ikinci aşamayı 70 yaşında aşamamışsanız size piaget, kohlberg, vygotsky naapsın-

    örnek deneye geri gelelim:
    çocuk bir sandalyeye oturtulur. oyuncak ayı -teddy bear or doll- tam karşısına başka bir sandalyeye oturtulur. çocuğun önünde bir masa vadır. masada da 3 boyutlu bir maket vardır. 3 dağ vardır ismi de buradan gelir hatırladığım kadarıyla -pardon yanlışsam birileri düzeltsin okuyalı 10 yıl oluyor da bu teorileri-. çocuktan bir kendi gördüğünü bir de ayının gözünden maketin resmini çizmesi istenir. çocuk belli bir yaşa kadar ayının gözünden çizilmesi istenen resimle kendi gördüğü resmi birebir aynı çizer. ortalama 5 yaşından sonra ise çocuk ayının bakış açısı -perspektif- olduğunu ve karşıdan bakıldığından maketin tersten görüneceğini akıl edebilir hale gelir.. bir de bir şey saklanıyordu dağın arkasına, sanırım tavşan ama tavşan dağ atasözünden uyduruyor da olabilirim, saklanan şeyi oyuncak ayı göremeyecek yerde otururken çocuk görebilecek konumda kalıyor ve "oyuncak ayı tavşanı görüyor mu?" diye soruluyordu sanırım. (alternatif bakış açısıyla spatial perpektif denen mekan algısı açısından belirleyici bir deney olarak da görülür bu deney) ancak bence asıl önemli etkisi bu deneyin, belli bir döneme kadar çocuğun "diğeri" ve "diğerinin bakışı" konseptlerinden, kavramlarından -perspektiften yani- bihaberken, bir yaştan sonra karşıda oturduğu için ayının aynı şeyi tersten gördüğünü ya da en azından ayının kendisinden farklı olduğunu algılamasıdır. -perspektifin bulunuşu da rönesansladır, sanatsal, mimari gelişim için perspektifin icat edilmesi gerekmiştir. icat edilmesi diil bulunması diyelim, yani rönesans 5 yaşına denk geliyor olabilir mi acep uygarlığımızın?-

    egosentrizm yani ben merkezcilik bu noktada 5-6 yaş arası azalmaya başlar -kardeş isteme yaşını buna bağlayanlar da vardır gözlemle, ama bildiğim araştırma yok-.(hatta yine geçmiş zaman ve haliyle kaynak veremeyeceğim ama elektra ve odipal komplekslerin azalma ya da artma yaşı da yine 6 civarıdır ve egosentrizmin azalması ya da diğeri algısının gelişmesi ile alakası kurulabilir)

    özetle piaget bir çocuğun karşısına bir oyuncak ayı oturtur. ve çocuğa ayının ne gördüğünü ne düşündüğünü sorar. bir yaşa kadar çocuk oyuncak ayının onunla aynı şeyleri hissedip gördüğünü sanır, söyler. çocuk açsa ayı da açtır, çocuk toksa ayı da toktur. ama bir yaştan sonra ayıyı kendisinden ayrı bir varlık olarak kabul eder. bu da aslında kendisini ayrı bir varlık olarak ayrıştırmasına tekabul eder. "ben tokum ama ayıcık aç" demesi için bir yaşı/aşamayı geçmesi gerekmektedir.

    (kimlik ve ayna ile ilgili de şahane deneyleri vardır piaget'min. daha profesyonel olanlar anlatsalar ne şahane olur, ben hatırlamıyorum.
    hatta birileri masonluktaki ayna ve göz kavramlarını buna bağlayan bir yazıyla anlatsa daha da şahane olur, toplumsal gelişim aşamalarına çekip yine. ayna deneylerini kimlik kavramlarına çekse, hatta üzerine de önce edebiyata onu da toplumsal stage olarak matbaanın bulunuşuna bağlasa, onu da oradan psikoterapiyle içsel aydınlanmaya ve iletişim kanallarıyla çocuk/toplum gelişimi aşamalarına çekse, internete yardırsa hatta oradan çocuktaki/toplumdaki "kimlik" tartışmasını stage based olarak.. oyy oyy oyy)
    .
    piaget'min -oy piaget gül piaget- bir diğer deneyi de yine gerçek ve algı ayrışmasını yaptığı ve "bu gerçekte ne?" ve "bu neye benziyor?" sorularını sorduğu deneydir. çok etkileyicidir. (deneyimiz şu: çocuğa bir başka şeye benzeyen bir nesne gösteriliyor ve "bu ne?" ve "bu neye benziyor?" soruluyor.) çocuk 4 yaşına kadar hep gerçekte olanla benzeyen şeyleri aynı söyleme eğilimindeyken sonradan bir şeyin olduğundan farklı görünebileceği bilgisine/algısına ulaşır. yani çocuğa kaya görünümlü bir sünger gösterildiğinde 4 yaşına kadar her iki soruya da ya sünger ya kaya derken -either/or- 4ünden sonra "bu sünger ama kayaya benziyor" demeye başlayabilir. görünenden farklı bir gerçeklik algısı yani. -bu aşama benzetme, şiir, sanat yetkinliği başlangıcı olarak yorumlanabilir, toplumsalda tekabul eden aşamada edebi rönesansı kimden nereden başlatacağımız muamma elbette-

    alınız ve tüm bu deneyleri günlük hayatınızdaki yaşıtlarınıza uygulayınız. ne de olsa hepimiz içimizdeki çocuğu koruyoruz deli gibi.
    kohlberg'in ahlaki aşamalarında 3.,4.,5. aşamada kaldığımız gibi piaget'nin algı aşamalarında da neyin ne görünüp aslında ne olduğuna dair temel deneylerinde de 4-6 yaş altı çıkma olasılığımız yüksek her birimizin.

    bu yüzden, unutmayın büyüdüyseniz ,6 yaşı geçtiyseniz mesela, bazı aşamaları da geçmişsinizdir ve:
    1- oyuncak ayının masanın öteki tarafında oturduğundan dolayı sizden başka bir görüntü gördüğünü
    2- bu görüntünün sizinkinden çok farklı olmasına rağmen aslında baktığınız maketin aynı olduğunu
    3- oyuncak ayının bakış açısının da sizin bakış açınızın da maketin gerçekte ne olduğunu değiştiremediğini
    4- bir şeyin göründüğü ile olduğunun farklı olduğunu
    bilirsiniz piaget'ye göre... (bkz: bilgi)

    hem piaget'yi sevelim hem de işte içimizdeki çocuğu sevelim. agucuk bugucuk falan...

    özetle piaget candır.
    otursak bir çocuk, bir piaget ve bir oyuncak ayı masaya, 3 dağı da piaget'ye helal ederim.

  • iş yerinde su kesintisi sebebiyle dehidrasyona uğramış want2die ve alchoburn kişileri, odalarına gelen altılı pakette suyu iki dakika geçmeden tüketir. içeri giren şirket patronu:

    - su gönderdim n'aptınız onu?
    - içtik a. bey
    - adam onları yanlış getirmiş geri istiyor? kız girse dul çıkar lan bu odadan, yuh lan.

  • süper gelişme. sırf debe'ye girebilme amaçlı milyon tane çöp entry ve binlerce çöp yazardan kurtulacağız sanırım.

    edit: 1. yildonemi nedeniyle soyle bir bakiyorum da, bi boka yaramamis :(

  • 20-30 dk da biraktim diyenler var. bu arkadaslara bir haberim var. film sizin gibilerden de bahsediyor. bence bir daha bakin derim :)

    tek kelimeyle mukemmel bir film olmus. sadece amerikanin degil dunyanin gelmis oldugu icler acisi hali yuzumuze vuruyor. hem de bunu cok iyi yapiyor.

    soluksuz izledim.