hesabın var mı? giriş yap

  • hocanın* ingilizce "urfa ve gelenekleri" konulu bir sunum yapmak için hazırlanmış urfalı öğrenciye hiç bir görsel hazırlık yapmamasından dolayı tepki göstermesi, çünkü elemanın hadiseyi dümdüz anlatmak niyetinde olması, geleneksel müzik ve dans kısmına gelince hocanın tepkisini yinelemesi, "nasıl anlatacaksın ki müziği, getirip dinletseydin, dansını da yapardınız" şeklinde dırdırlanması, birden öğrencinin gözlerinde bir ışık belirmesi, akabinde sınıftaki ikinci urfalı öğrencinin elinden tutulup kaldırılması, sınıfın ortasında, müzik olmadan, sadece mırıldanılarak, halaya benzer bir dans yapılması, yaklaşık 3 dakika boyunca büyük bir ciddiyetle, hareketlere sonsuz özen gösterilerek dansın sürdürülmesi, sınıfın şaşkın bakışlar ve dumur ifadeyle bırakılıp, sunumun bitirilmesi.

  • - gidip yaptırsınlar abi
    + endişeli vatandaşlara bir mesajınız var mı?
    - banane abi
    + peki alman aşısı vurulmak isteyenler?
    - gitsinler almanya'ya abi
    + siz sağlık bakanı olduğunuzdan emin misiniz?
    - bilmiyom abi

  • hedef kitlem; cumartesi gecesi evde oturan ezik ve yalnız insanlar . evet, hep beraber gülümseyelim istemez misiniz? haydi toplanın öyleyse.

    neredeyse her allahın günü üreticide yatıp kalktığımız günlerden bir gün, fabrikada bazı denemeler yapıyoruz yine. yorgunluk, sinir, stres had safhada. yüzler de, bunlarla doğru orantılı olarak, asık. ben de beş karışlık suratımla üretimde dolaşırken, pres makinasının arka tarafında duran atıl tezgahın üzerinde üç adet ansiklopedi gördüm. iki tane ana britannica bir tane de meydan larousse, gazetelerin verdiklerinden... önce yanlış görüyorum sandım, çünkü resimde öyle sakil duruyorlar ki. sonra tezgahın başına gittim, üstleri başları etrafa uyum sağlamış halde ve eser miktarda yağ içinde olan ansiklopediler orada duruyorlardı, evet. fırsatı kaçırmadım ve hemen pres ustasına seslendim;

    - hayırdır veysi usta, bunlar nedir?
    + ha, onlar mı? onlar benim büyük sözlükler. geçen hafta bizim evin oradaki çöpün kenarında buldum. birileri atmış, ben de aldım buraya getirdim. her gün vardiya molalarında, öğle yemeklerinden sonra, açıp okuyorum biraz biraz. bir görsen dünya bilgi dolu içi, bir sürü de şey öğrendim. bu yaştan sonra, bunun bağımlısı olduk iyi mi?

    (tarifsiz bir gülümseme ve ışıl ışıl gözler eşliğinde, devam ediyor)

    + bizim okuma şansımız olmadı ki. ortaokulu bitiremeden usta yanına verdiler bizi. şimdi benim çocuklar okusun istiyorum. ama her gün başka başka şeyler öğreniyorlar, görüyorlar, gelip evde soruyorlar, “bilmiyorum” demek çok ağrıma gidiyor. belki bunları okursam, onlara da bir faydam dokunur.

    bazı insanlara babalık nasıl da yakışıyor değil mi? veysi usta, o gün bana da babalık etti bir anlamda. okul okumadan da öğrenebildiği, ve etrafına öğretebildiği, şeyler var çünkü. bazılarımızın parayla pulla, çok okumakla, çok bilmekle sahip olmaya çalıştıkları var, onun cümlelerinde...

  • taksim'in meydanında açık bir kafenin verandasında(!), en kenarda oturmuşum gazetemi okuyorum.
    biri koluma dokundu.
    baktım bi travesti bacı:

    - ojan ne gizeaal!
    şaşkın şaşkın tırnaklarıma baktım, sonra karşımdaki bol makyajlı, pırıl pırıl gözlere baktım:
    - sen de çok güzelsin, dedim gülümseyerek.
    - ay hakkaten miii.. (alaycı söylüyor bunu)
    - evet evet. hakkaten..

    yanında ojeyle gezen salak bi hatun değilim, tamamen tesadüf, çıkardım çantadan ojeyi verdim:
    - al. senin olsun.

    kızcağızın gözleri tekerlek kadar açıldı:
    - ay sahiden miii, gel buraya beee...
    dedi, masayı sokaktan ayıran korkuluklardan nasıl çekti beni kendine, şapır şupur öptü.
    herkes dumur vaziyette,
    içeriden bir hareketlenme olduğunu gördüm, korktum kıza bir şey yaparlar diye,
    - hadi git git, dedim, geliyorlar, atacaklar ikimizi de buradan...
    - ay hiç böyle şey görmediieeem... dedi kırıta kırıta sahneden ayrılırken.

    en cool halimle(bahaha!) tekrar yerime yerleştim, bir yandan da herkesin teker teker gözünün içine bakıyorum ki ne bir şey diyebilsinler, ne tepki verebilsinler ve lanet okuyorum bir yandan da, bu insanlara bu muamele reva mı allah belanızı versin diye..

    evet, arkadaşlar, o bendim o gün işte..

  • doğrudur.

    "hamdet" adlı eserindeki o ünlü tirada şöyle başlar: "kılmak ya da kılmamak..."

    "kılar lear" adlı eserinde ise, kızlarına islam bilgisi aşılayan bir babanın hikayesi anlatılır.

  • tutuklanması ambülansları tarayıp doktorları öldüren örgütün sempatizanlarının zoruna gitmiş doktordur. devlet hastanesinde çalışan ve işi bu olan bir doktor kalkıp pkklıların inlerine gidip onları tedavi ediyorsa o örgüte üye olduğundan bunu yapıyordur. hipokrat yemini hastane de yardımını bekleyen hastalar varken onları bırak da, teröristlere yardım ve yataklık et hatta belki bizzat teröristlik yap diyor da bizim mi haberimiz yok.

  • jüpiter'dir. hayvani çekim gücü sayesinde dünya istikametine doğru gelmekte olan binlerce asteroid, meteor vb gök çöpünü ya ivme kazandırarak sistem dışına fırlatır, ya da içine alıp atmosferine katar. kardeşini koruyan bir abi gibidir anlayacağınız. ayrıca ameliyat iziymişçesine duran lekesi kendisini pek karizmatik yapar.

  • tüik herhalde ilgili araştırmayı akp gençlik kollarında yapmış.

    + ebubekir sıddık işinden memnun musun?
    - çok şükür abi
    + yaz o zaman %77

  • geçmişi karanlık, pek çok sabıkası bulunan, mafya ile yakın ilişkileri olan ve rakipleri için oldukça ürkütücü tipe sahip biriydi. tarihte ağır siklet boks şampiyonluğunu 1. roundda nakavtla kazanan ilk ve zannedersem de tek boksördür. o dönemin şampiyonu ve eğilerek yumruklarından kaçmaya çalışan floyd patterson'u kafasına balyozları indire indire ilk roundda nakavt etmiş, bu da yetmezmiş gibi 1 sene sonraki rövanş maçında yine ilk roundda rakibini aynı şekilde nakavt ederek ringe paspas yapmıştır. 80'lerin ortalarında, kariyerinin zirvesindeki mike tyson, "ringde karşına çıksa korkacağın herhangi bir boksör var mı?" sorusuna sonny liston cevabını vermiştir.

    1964 senesinde 22 yaşındaki olimpiyat şampiyonu muhammad ali ile ünvan maçına çıktıklarında, bahislerde ali 1'e 7 veriyordu. o derece favoriydi sonny liston. ali ise maç öncesi dillendirdiği şiirlerinden birinde şöyle diyordu:

    if you wanna lose your money,
    then bet on sonny!

    dövüş başladığında, genç ali kelebek gibi uçup ringde dans ederken, liston bütün gücüyle yumruklarını sallayarak ali'yi kovaladı. tabi bu arada ali'nin direkt kombinelerini de yedi. neticede 6. roundun sonunda, hırsla salladığı yumrukların neden olduğu öne sürülen bir omuz sakatlığı nedeniyle maça devam edemeyen liston kaybetti. pek çok kişi bu sakatlığa inanmaz ve liston'un maçı bıraktığını iddia eder.

    bir sene sonraki ikinci maçları ise bariz şikedir. wba ağır siklet ünvan maçlarında rövanş sistemini reddettiğinden maçı tanımamış ve ali'den ünvanını geri almıştır (wbc ve the ring ünvan veren diğer boks birlikleriydi) dövüşün organizatörleri ve sponsorların mafya bağlantıları nedeniyle pek çok tartışmanın gölgesinde dövüş ayarlanmaya çalışıldı. hiçbir eyalet ev sahipliği yapmak istemedi. sonunda lewistone, maine'de 2,412 kişinin önünde yapılan ünvan maçı, tarihin en düşük seyircili ağır siklet ünvan maçıdır. liston yine favoriydi ve intikamını alacağı düşünülüyordu. bahislerde de 7-5, (iddaa diliyle 1.40) oranla yine favoriydi. oysa ilk roundun sonlarında ali'nin yumruk bile denemeyecek bir darbesiyle nakavt oldu. bırakın boks otoritesi ya da uzmanı olmayı, hayatında hiç boks izlememiş biri bile liston'un sahneye koyduğu bu tiyatroyu yemez.

    http://www.youtube.com/watch?v=ziy9t8zfjai

    bu nakavt o dönem çok tartışıldı. pek çok boks otoritesi açıkça liston'ın karanlık ilişkilerine vurgu yaparak maçın fixed olduğu görüşünde birleşti. ama tabi ortada bir kanıt yoktu. şunu da hatırlatmak lazım. liston boks tabiriyle çok sağlam bir çeneye sahipti. yani öyle kolay kolay nakavt olacak bir adam değildi. hapishane günlerinde kendisine demir sopalarla girişen birkaç polisi kafasına aldığı darbelere rağmen haşat ettiği kayıtlara geçmiş bir gerçek. nakavta sebep olan yumruk tarihe phantom punch olarak geçti. gerçekte olmayan, hayalet, fiyasko bir yumruk. bazıları boks sporunun selameti açısından bu durumu göz ardı etti. ali ise liston'u nakavt ettiği yumruğa anchor punch ismini taktı. neticede ortaya 4 teori atıldı:

    1. mafya liston'u kullanarak bahis şikesi yaptı ve büyük para kaldırdı.
    2. liston kendi aleyhinde bahis oynayıp, ilk fırsatta kendini yere attı, çünkü mafyaya borcu vardı.
    3. ali'yi himayesinde bulunduran nation of islam topluluğu, liston'u maçı kazanması durumunda ölümle tehdit etti.
    4. liston, malcolm x taraftarları tarafından vurulmaktan korktu.

    dövüşten birkaç gün önce bir grup müslümanın liston'ın kampını ziyarete gittiği biliniyor. bu görüşmenin içeriği ise meçhul. olası bir tehdit ve liston'un bunu ciddiye alması muhtemel. çünkü o dönemde ortalık baya karışık. zenci müslümanlar aralarında bölünmüşler, malcolm x dövüşten 3 ay önce suikaste uğramış durumda. bu teorilerden özellikle 3.sünü destekleyen pek çok demeç mevcut:

    kendisine ait bazı çelişkili açıklamalar:
    "that guy was crazy. i didn't want anything to do with him. and the muslims were coming up. who needed that? so i went down. i wasn't hit." - sonny liston's comments to mark kram of sports illustrated
    "it wasn't that hard a punch, but it partially caught me off balance and when i got knocked down, i got mixed up because the referee never gave me a count. i was listening for a count. that's the first thing you do, but i never heard a count because clay never went to a neutral corner." - sonny liston's comments to dave anderson of the new york times

    eşi geraldine liston'ın bir demeci:
    "i think sonny gave that second fight away [to muhammad ali]. i swear. he said, 'no, you win and you lose.' i said, 'in the first round?' "
    "if it was a fix, sonny took it to the grave with him. but there was never a financial payoff."

    ayrıca yine yardımcı antrenörlerinden birinin demecine göre de, liston siyah müslümanlar tarafından öldürülme korkusuyla maçı vermiştir.
    http://espn.go.com/…c/biography/s/liston_sonny.html

    1987'deki bir röportajında floyd patterson, liston'ın ali'ye 2 maçı birden bilerek verdiğine emin olduğunu söyler:
    "floyd patterson said he was convinced liston threw both fights to ali. according to patterson, ali's cut man for the first fight had contacted all of his friends and relatives before the fight and told them that it was fixed, and that they should bet everything they had on ali."

    ali maçtan sonra verdiği bir demeçte, liston yere düştüğünde seyircilerden "fix! fix!" tezahüratları duyduğunu ve zaferine leke sürdürmemek için liston'ın başına gelerek kalkması için ona bağırdığını söylemiştir. sonuçta ortaya o meşhur fotoğraf çıkar. ayrıca maçın hemen ardından ali'nin ortaya çıkan durumdan iğrenerek, köşesindekilerden abdul rahman'a, liston'ın kendini yere attığını söylemiştir.

    işte boks tarihinin belki de en meşhur fotoğrafının ardındaki hikaye böyle.
    http://i.cdn.turner.com/…ammad-ali-sonny-liston.jpg

  • izledikten sonra bir süre hiç şaka yapasınız gelmiyor, ciddiyetiniz artıyor, şaka denen şeyle aranıza mesafe koymak istiyorsunuz, soğudum lan! bölüm 1 yazıyor bir de , devamını da yapacak demek ki vicdansız!