hesabın var mı? giriş yap

  • edit: (bkz: hadi bilgi yarışması dolandırıcılık rezaleti) bunu da buraya koyayım da belki birkaç kişiye fazladan ulaşır, sizi her platformda rezil edicem türkcell ve şürekası.. insanları dolandırmak neymiş görün, çiftlikbank bile sizden iyiydi be!

    bu arada pejmürde etmek ne diye sormuşlar

    pejmürde etmek: kazanamadığı belediyeleri kayyum yoluyla teröre destek verdi bahanesi ile ele geçirme işi...

    hadi et la...
    valla et... et de bak bi daha ki seçimde barajı geçebiliyor musunuz görelim hadi!

    çırpının bakalım nereye kadar çırpınacaksınız, ders almıyor da adam... bu söylemlere belediyeleri komple kaybettiler, şimdi kayyumlar ile geri alırız zannediyor, e genel seçimlerde ne yapacaksın?

    böyle devam et arkadaş, hiç bozma, bence görevden de al gücün yetiyorsa imamoğlunu, al da kendi ellerinle 2023 e cumhurbaşkanını tayin et ;)

  • uçak yolculuğunda oluşabilecek tek anormal durumun uçağın yere çakılması olduğunu zanneden isyankar ergen saptaması

  • satın almak istemeyenlerin araması için yazılmıştır.

    - iyi günler, numaranızı "satılık değildir" ilanınızda gördüm.
    + haa anladım. satılık olmadığı için fiyat veremiyorum.
    - tamam. ben de almak istemediğimi söyleyecektim zaten.
    + peki, anlaştık o zaman.
    - almamak için ne zaman gelmeyeyim? bugün uygun mu?
    + yok, bugün müsait değilim. yarın öğleden sonra gelmeyin.
    - oldu, görüşmeyiz.

  • sözlükte yayınlanan bu listeden sonra anladım ki en çok a harfinde yazar olmakla birlikte, j harfi müstesna yerini koruyor. (eheh)
    yazarların %76,4'ü rumuzlarını ikiden fazla heceden oluşturmuş. sonu sessiz harfle biten rumuzlar %56,43 ile daha fazla. (nasıl sallıyorum nasıl sallıyorum)

    rumuzlara göre cinsiyet tahmini yapıldığında ise yazarların %39,2'sinin bağyan olma ihtimali var. her üç rumuzdan biri hanım olduğuna göre, bu hanım kızlarımızın %12,4'ü tatlı göğüslü, boylu poslu olabilir. yine buradan hareketle bu tatlı göğüslü ve herhangi birisiyle ilişkisi bulunmayan ve elbette 18 yaş üstü hanım kız sayısının sözlük geneline göre %2,1'lik bir kısmına tekabül ettiği görülüyor. bu dilimin tahmini 150 bağyandan oluştuğunu hesap edersek, bunların on tanesine yazsam, beş tanesi cevap verse, üçü msn'den webcam açsa...eşim ağzıma sıçar.

  • üst edit: başlık sahibinden sonra @2'de kaçmış. kaynak bu

    bir zahmet bana özelden sallamayın ne başlığı açan benim ne de kaynağı veren. ben 3. entry'i girmiş bir garip yazarım. herkes kaçınca ihale bana kalmış oldu sadece*

    ----

    almanya battı, türkiye cennet, her şey mükemmel diyen almancıların almanya vatandaşlığını seçmesiyle sonuçlanacak yasaklamadır.

    edit: başlık sahibi kaçmış. verilen yeni kaynakta çocuklar için, yani yeni nesil için geçerli olacağı yazıyor.

    o halde entry'i " almanya battı, türkiye cennet, her şey mükemmel diyen almancıların çocuklarına almanya vatandaşlığını seçtirtmesiyle sonuçlanacak" olarak güncelleyebilirim.

  • ne kadar güçlü, ne kadar saygı duyulası bir insan olduğunu vefatıyla bir kez daha fark ettirmiştir.

    muhteşem yetenekli olmasına rağmen ne şanssız, ne bahtsız bir ömür geçirmiş aslında. bizler onu hayranlıkla izlerken meğer içinde ne fırtınalar kopuyormuş, ne yalnız, ne acı dolu bir adammış michael.

    otopsi raporları ortaya çıktıkça, eski doktorları, eski bakıcıları basına açıklama yaptıkça, onun yakasına yapışıp bir türlü bırakmayan sağlık sorunlarına karşı nasıl da dimdik durmuş olduğunu farkettim ve ona çok daha fazla saygı duydum.

    kötü bir çocukluk yaşadı, kötü bir psikolojik geçmişi vardı. ilk kez sahneye çıktığı 5 yaşından beri deyim yerindeyse eşek gibi çalıştırılıyordu, yorgun ve uykusuz olduğu günlerde bile babası tarafından dövülerek, ayağının altına çakmak tutulup uyandırılıyor, prova yapmaya zorlanıyor, sahneye çıkartılıyordu, tek odalı bir evde 9 kardeşle fakirlik ve dayakla geçen yıllardan sonra michael ilk kez para kazanmaya başladı, daha doğrusu babası artık kendi kazandığı paradan ona da para vermeye başladı, 1980'lerin başlarında michael çok başarılı işler yapıyordu, off the wall ve arkasından çıkardığı thriller albümleri dünyanın en çok satan albümleriydi.

    michael'ın ünü arttıkça daha da içine kapanık, utangaç bir mizaca büründü. hiç gerçek bir aşk yaşayamadı. dostlukları da ne kadar gerçekti hiçbir zaman emin olamazdı. "güvenebileceğim tek kişi hayranlarım" demişti bir röportajında. ne acı. mikroskop altında geçen bir ömürdü onunki. nasıl sıradan, nasıl normal olabilirdi ki.

    kendisini neverland adını verdiği evine kapattı. öyle bir ev ki içinde hayvanat bahçesi, lunaparkı, alışveriş merkezi, sineması ve hatta kendi özel çöp öğütme merkezi bile bulunan bir yer. hiçbir zaman yaşayamadığı çocukluğunu burada yaşamayı planlıyordu. ancak neverland'e yerleşmesiyle beraber borçlanmaya başladı. ona "milyarder gibi harcayan milyoner" diyorlardı. öldüğünde 400 milyon $ borcu olacaktı.

    michael 80'lerin başında ilk kez dünya turnesine çıktı, bu dönemde belki aşırı stres ve yorgunluktan, cildinde parçalar halinde beyaz bölgeler ortaya çıktı, beyazlamalar hızla büyüyordu, michael bir süre bunları makyajla kapatmaya çalıştı, (http://floacist.files.wordpress.com/…007/07/175.jpg) . zamanla beyazlayan bölgeler tüm vücudunu kaplayacaktı. ( http://img.photobucket.com/…tice/tdcauvitiligo5.jpg ) bu dönemde ilk kez vitiligo teşhisi kondu.

    yine bu dönemde çok ender görülen ve bağışıklık sistemini çökerten, ciltte yaralara yol açan bir hastalık olan lupus teşhisi kondu. ( http://img.photobucket.com/…hit2thelimit/sb3hx4.jpg )

    zamanla bağışıklık sistemi o kadar zayıflayacak ve cildi o kadar hassaslaşacaktı ki maskelerle, kapalı kıyafetlerle, şemsiyelerle sürekli kendini korumak zorunda kalacaktı.

    aynı dönemde pepsi michael'la büyük bir reklam anlaşması yaptı. ancak şanssızlıklar başlamıştı bir kere. reklam çekimi sırasında saçları yandı, kafatasında 3. derece yanıklar oluştu. kafasının sol tarafında bir daha da saç çıkmadı, ömür boyu peruk kullanmak zorunda kalacaktı.

    kafatası yanıkları şiddetli ağrı yapıyordu, michael ilk kez bu dönemde ağrı kesici kullanmaya başladı.

    aynı dönemde michael günde 10-12 saat kadar dans provası yapıyor ve bu provalar sırasında sık sık düşüyor, belini, sırtını incitiyordu. birgün yine düştüğünde bir omurga kemiğini kırdı. aşırı yorgunlukla beraber kırıklar ve incinmeler üstüste gelince sırt ağrıları dayanılmaz bir hal almıştı. daha da çok ağrı kesici aldı.

    aşırı açlık ve susuzluk nedeniyle çok kez baygınlık geçirdi ve dans pistinde baygın halde bulundu.

    90'ların başlarında michael ağrı kesicilere bağımlıydı. hergün onlarca hap içiyordu. 1993'te tedavi gördü, ama tedavi bitiminde hemen yine ağrı kesicilere geri döndü.

    1995'te bir konser sırasında açlık ve susuzluktan dolayı tansiyonu düştü ve bayıldı. bu dönemden sonra da enerji artırıcı haplara bağımlılık geliştirmeye başlayacaktı.

    2000'lerin başlarında alpha-1 antitrypsin deficiency adlı yine çok ender görülen bir hastalığa yakalandı, bu ciddi bir akciğer hastalığıydı, tüm iç organları harap ediyor, zamanla akciğer nakli zorunlu hale geliyordu. bu da çok riskli ve yaşama riski çok az olan bir operasyondu.

    aynı yıllarda cilt kanseri teşhisi kondu, kanser tedavisine çabuk cevap verdi, otopsisinde kanseri yendiği ortaya çıkacaktı.

    yine 2000'lerin başlarında sırt ağrıları onu yürütemeyecek noktaya geldi, bir süre tekerlekli sandalye kullandı, ama kullandığı ağrı kesicilerin dozunu artırarak bunun da üstesinden geldi. büyük bir geri dönüş konseri planlıyordu. bunun için de daha çok ağrı kesiciye ve daha çok enerji hapına ihtiyacı olacaktı.

    tuhaf olan, 20'li yaşlarında çıktığı bad dünya turnesi sonunda çok yorulduğunu, bir daha asla dünya turnesine çıkmayacağını, yalnızca özel konserler vereceğini ve albümler yapacağını açıklamış olmasına rağmen, tekrar tekrar her albüm sonrası dünya turnesine çıkması ya da "çıkartılması" idi. 20'li yaşlarda dayanamadığı yorgunluğa 50 yaşında nasıl dayanabilecekti ki?

    tüm bunlar olurken bir yandan da basının üzerinde oluşturduğu ağır baskıya karşı durmaya çalışıyordu. sanki planlı bir ezme, yok etme hareketi yapılıyordu michael'a karşı. üzerime gelmeyin, yalvarırım beni yalnız bırakın, iftiraya uğramaktan bıktım diye şarkılar yazıyordu, ne yapabilirdi ki...

    artık öyle çok ilaç alıyordu ki, ilaç temin edebilmesi yasal olarak imkansız hale gelmişti, o da uydurma kimliklerle ilaç almaya başladı. öldüğünde eczacısı, ayda 30.000 dolarlık ilaç aldığını söyleyecekti. michael günde 40 vicodin alıyordu. vicodin dışında, hergün demerol , xanax , soma , zoloft , paxil ve priolosec kullanıyordu.

    hergün anti depresanlar, ağrı kesiciler , sakinleştiricilerden oluşan bir grup ilaç alan michael aynı zamanda anorexia olmuştu, aşırı çalışmaktan dolayı yemek yemek aklına bile gelmiyordu. öldüğünde 50 kiloydu ve midesinde-bağırsaklarında ilaçtan başka hiçbirşey yoktu. yardımcısı michael'ın sık sık midesini yıkadığını açıkladı.

    otopsisinde sırtında çizikler ve morluklar olduğu görüldü. michael muhtemelen yine çok uzun saatler çalışmış ve düşmüştü ve muhtemelen yine daha çok çalışabilmek, daha iyi olabilmek için daha fazla ilaca sarılmıştı.

    sonunda kalbi bu yorgunluğa dayanamayacak, aniden duracak ve tüm müdahalelere rağmen bir daha çalışmayı red edecekti.

    bunlar, hayattayken bilinmeyen gerçekleriydi michael'ın. keşke herkes onun kadar güçlü olabilse, ama değil bunları yaşamak, empati kurmaya çalışmak bile korkunç....o ki hem bu acılarla yaşamış, hem de böylesine başarılı olmuş. hayranlarına mümkün olduğunca hiçbirşey belli etmemeye çalışmış. güçlü görünmek istemiş. dünyaya eşi benzeri gelmemiş, gelemeyecek bir efsane olmuş. kulağımızdan silinmeyecek melodiler yaratmış, ölümüne dans etmiş, ölümüne şarkı söylemiş...

    ne büyük adammışsın michael, umarım gittiğin yerde çok mutlu olursun.

  • hoca matematiksel formülasyonu ifade etmek üzere uygulamalı eğitim yapmaya karar vermiştir. alelade 3 tip seçer, tahtaya kaldırır ve parmağıyla teker teker gösterir: "oğlum şimdi sen x ol, sen y, sen de sabit olacaksın". ardından diyalog gelişir...

    hoca: isminiz ne sizin çocuklar?
    x: ahmet hocam.
    y: koray.
    sabit: sabit hocam.
    hoca: oğlum onu demiyorum yahu, ismin ne?
    sabit: benim ismim sabit hocam!
    amfi: (kopar)...