hesabın var mı? giriş yap

  • biraz önce toplantıda duydugum cümlenin dahil oldugu dil.
    - biz bunu as soon as possible review edip size feedback döneceğiz.
    döne döne bitin inşallah.

  • " büyükada'dan kadıköy'e dönmek için kullandığım vapura son dakikalarda bir adam bindi.
    gelip tam karşıma oturdu ve bana 'kabataş vapuru değil mi' diye sordu...
    bilmiş bir edayla 'hayır kadıköy vapuru' dedim...
    çünkü görevliye sormuştum.
    vapur kalkmak üzereydi. adam koşarak indi...
    az sonra koşarak tekrar bindi; ' bu vapur kabataşa gidiyormuş görevliye sordum' dedi...
    'sıçtık' diye düşündüm ve bu sefer vapurdan ben koşarak indim...

    vapur önce kadıköy sonra kabataş'a uğruyormuş.
    tekrar koşarak vapura binip, bir kahve aldım ve o adamın tam karşısına oturdum...
    ikimizde nefes nefeseydik. kahvemi yudumlarken ne kadar 'salak' olduğumuzu düşündüm.

    her şeye rağmen güneş bulutların arasından dik açıyla yüzümüze vururken, kısık gözlerimiz ve parlayan dişlerimizle biz had safhada mutlu gibi görünüyorduk... evet."

  • şener şen'le yapılan bir ropörtajdan:

    “bana dediler ki; zeki alasya'nın cenazesine gittik, siz yoktunuz. neden gelmediniz ?
    bilmiyorlar ki, ben aynı gün annemi uğurladım sonsuzluğa. hem de aynı mezarlıkta. zeki alasya, benim bir kardeşim bir parçam gibiydi. nasıl böyle bir şey düşünürler... ben oraya gelsem bile kemal'in cenazesindeki gibi kameralardan uzak kalmayı tercih ederdim. yani beni yine göremezdiniz...
    zeki'yi defnettikten sonra metin akpınar ve orhan gencebay'ın neden ortadan kaybolduğunu hiç merak ettiniz mi ? etmediniz. ben söyleyeyim, bizim aile kabristanlığına geldiler hem de koşa koşa. ben annemi toprağa verirken oradaydılar, definden sonra zeki'nin mezarına gittik, kimsecikler yoktu...
    peki siz oraya zeki alasya için mi gittiniz, yoksa gelen ünlüleri görmek için mi ? gözleriniz beni aramışsa belli ki gelen ünlüleri görmek için gelmişsiniz.
    nejat uygur'un son şiirindeki ilk dizeler geldi birden aklıma :
    ''biliyorum cami avlusundaki bu kalabalık bana değil,
    gelen ünlüleri görmek için.
    aa o da burada şu da burada deyip, keyif çatmak için.
    beni musalla taşında unutanları görüyorum,
    hayatımda ilk defa katıla katıla gülüyorum... çünkü kırkım dolmadan unutulacağımı biliyorum...'' .

    değerini kaybetmeden bilmemiz gereken insan. büyük oyuncu şener şen..

  • bir öyküsünden anlamlı bir alıntı;

    "... bir söz ne kadar derin ve ince olursa olsun çok mutlu ve çok mutsuz olanlara önemsiz gelir, onları tatmin etmez. bu yüzden aptallıklar hep çok sevinçli veya kederli zamanlarda yapılır, aşıklar birbirini en iyi sessizken anlarlar, mezarın başında yapılan ateşli, hararetli bir konuşma da yalnızca yabancıları duygulandırır, ölenin yakınlarına soğuk ve ehemmiyetsiz gelir."

  • yurttaki mutfak zamazingosunun acma kapama mandalinin arkasindaki yay kırılmıstır. alet mandalin kendi agirligindan dolayi zirt pirt kapanmaktadir`. danimarkali, malin iade tarihinin gecip gecmedigine bakmak icin aletin garantisini, satin alma belgesini vs. arastirmaya baslamistir. (tahminen) irlandali olan ise telefon rehberi ariyordur ki, sari sayfalardan tamirci bulsundur, isleri yoluna koydursundur. turk gelir, gazeteden kopardigi kagidi kivirip mandalin kenarina sıkıstırır. (avrupanin dort bir yanindan tebrik telefonlari yagar)

    o gazete parcasi uzun sureler boyunca sanki aletin orijinal parcasiymis gibi diger milletlerin ogrencileri tarafindan ozenle korunur, alet kullanildiktan sonra yine ayni sekilde ayni yere takilir. baska bir gun, olaydan habersiz baska bir turk mutfak robotunu kullanmak uzere gelir, gazete parcasini cikarip yere atar. aletin kendi kendine kapandigini fark ettiginde mutfaktaki diger ogrenciler onu uyarmak ve "bak kardesim, iste o parcayi yere atmayacaktin, git bir gazete bul kivir vs." demek uzere harekete gecmislerdir. daha agizlarini acamadan eleman mandalin kenarina kibrit copunu sıkıstırmıstır bile.

  • bugün deprem bölgesinde koordinasyon sorunu falan kalmadı, hepsi çözüldü dedi. insan canlı yayında ağlayan gökhan zan’dan utanır.