ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
maaşlı işten bıkıp kendi işini kurmak
-
büyük bir fabrikada nitelikli bir iş makinesini kullanıyordum, fabrikadaki maaşlar hemen hemen aynıdır, makineyi kullandığım için benim maaş biraz daha fazlaydı..
makineye verilen tabakanın işleme süresi 15-20 dakika, bazen yarım saati bulurdu, bende makinenin başında, öylece beklerdim,
işim çok rahattı, çalışma saatleri nizamidir, servis var, cumartesi pazar iş yok, ara sıra cumartesi mesai olurdu, sigorta var, maaşlar aksatılmadan ödenirdi,
bu işimi bırakıp kendim iş kurmaya verdim, patronum severdi beni, -bırak oğlum, yapamazsın, çalış işte- derdi, en sonunda vadalaşırken -allah göstermesin yapamazsan, kapatacak olursan buranın kapısı sana hep açıktır- demişti.
kendi işimi kurdum, ilk başlarda iyiydi, bazen iş olur bazen olmazdı, işler çok olduğu zaman -nasıl yetişecek- sitresi, işler az olduğu zaman -giderler, ödemeler- sürekli insanın aklında.
kira stopajı, muhasebe ücreti, ssk bağkur primleri, kira, çalışan maaşları, ödemelerin ardı ardası kesilmiyor, 1 hafta 10 gün iş olmazsa sıkıntılar başlıyor,
akşam eve gidiyorum, sürekli aklımda iş oluyor, arkadaşlarımla herhangi bir ortamda takılıyorum, yine aklımda iş var, aklımdan bi türlü atamıyorum, acaba şu işi alabilecez mi, alsak yetiştirebilecekmiyiz, yetişdirdik diyelim ödeme yaparlar mı?
kafamda öyle bir sitres oluşdu ki, sakalım ve saçlarım hızlı bir şekilde beyazlamaya başladı, ne büyük abimde nede kardeşlerimde sacında sakalın beyazlık yok,
halen işimin başındayım, gittiği yere kadar diyorum, ama gidecek yer kalmadı.
cumartesi sabahı erken kalkmak için bir neden
80 bin lirayla 10 yıl çalışmadan yaşamak
-
seninkisi on yıl var olmak oluyor kaarşim, yaşamak başka bi şey.
“ yaşamak bazılarına bahşedilmiş bir ayrıcalıktır, bazıları sadece var olur. “
edit; arkadaşlar biraz da şurama favorileyin (bkz: perşembe günü saat 4'te öleceksin)
tsubasa ve misaki'nin beraber attıkları gol
-
aslinda wakayabashi o golu yemezdi.. ama ayni anda tsubasa kartal vurusu, misaki de guguku vuru$unu tek bir topa uyduladilar, ki bu teknikler iki oyuncunun da bir finish him, bir babality vuru$lari idi.. bu yuzden 4 boyutlu uzayda bile fizik di$i olabilecek bir yorunge ile kaleye yol alan top yolculugunun degi$ik anlarinda "i$inlandi". teker teker gelseler yemezdi genzo. ipneler.
high intensity interval training
-
hiit nedir?
hiit (yüksek yoğunlukta aralıklı yüklenme antrenmanları) aralıklı olarak nabzınızı yüksek hızlara çıkartıp sonra tekrar yavaşlatmanız olarak tanımlanabilir. (kısaca)
hiit faydaları nedir?
-uzun süren kardiyolara göre yalnızca 6-10 dakika arasında bile dayanıklılığınız ve kas fiberleriniz artar. (tabi bu 6-10 dakika kolay geçmeyecek)yani kardiyavasküler gelişim olduğu gibi kas gelişimi de sağlar.
-şaka gibi ama kanser riskinizi ya da erken ölüm riskinizi %50 daha azaltıyor. (bunu sadece uzun kardiyolarla kıyaslayıp söylemiyorum ancak yoğunluğu yüksek egzersizlerin kanser riskini azaltmada, düşük yoğunluklu egzersizlere göre daha başarılı olduğu tespit edilmiş)
- daha kısa sürede daha çok yağ yakmanızı sağlıyor.
-araştırmalara göre düşük yoğunluklu egzersiz yapan insanlar, egzersiz sonrası daha çok yemek yeme ihtiyacı hissediyorlarmış, ancak yüksek yoğunluklu egzersizlerden sonra daha az yemek yemek tercih ediliyormuş...
orjinal hiit için, nabzın maksimumun da üzerine çıktığı egzersizler yapıldığı söyleniyor, ancak bu çok da uygulanabilir yahut gerekli değil.
araya maksimum nabızla ilgili de minik bir şey sıkıştırayım, türlü şekillerde bunu ölçebiliyorlar, yine de hiçbir ölçümü kişinin kendisinden daha belirleyici olarak görmüyorlar. yani siz "şu an maksimum nabzımdayım" diyorsanız büyük ihtimalle öyledir. maksimum nabız, nabzın bir dakika içinde normal atım süresinin üzerine çıkması, daha da hızlı atacak dermanı kalmaması gibi bir şey :p
hiit yapmak için koşmak, yüzmek, bisiklet gereklidir. bunun dışında spor salonlarında hiit diye sizi tepiştirenler, biraz uyduruyor biraz da işte sizin bu şekilde memnun olacağınızı düşünüyorlardır. şunlar bunlar da hiit değildir.
elbette en teknik anlatımlı kitaplarda dahi yapılan uyarı "kalp sağlığınıza ve diğer sağlık durumlarınıza baktırın" uyarısıdır. kalbi bir parça zorlayacağını bu egzersizde, onun bu tempoya ayak uydurabilecek nitelikte olduğundan emin olmalıyız.
hiit nasıl yapılır?
okuduğum kitaptan, klasik bir hiit örneğini aynen aktarıyorum (bu genel olarak mantığı anlamınız için), örnek egzersiz olarak pedal çevirmek seçilmiş.
a-30 dakika boyunca hafif tempoda pedal çevirin.
b- 60 saniye boyunca elinizden gelen en hızlı şekilde, kalp hızınız en yükseğe çıkana kadar pedal çevirin.
c-o 60 saniyenin ardından 75 saniye boyunca düşük tempoda pedal çevirin (ama durmayın)
d- bu şekilde 8 kere, sonraları 12 kere tekrarlayın.
e- egzersiz sonlandığında yavaşça pedal çevirin. tüm egzersizin aralıklı yüklenme kısmını 30 dakikayı geçirmeyin.
f- haftada 3 kere ya da toplamda 1,5 saatten az egzersiz yapın.
aynı fayda için en az 5 saat klasik kardiyo egzersizleri yapmalısınız.
kaynak bu kitap
şimdi gelelim hiç spor yapmamış yahut hiit yapmamış bir insanın buna nasıl adapte olacağına...
hiit yapabilecek seviyeye nasıl gelinir?
a- öncelikle haftada en az 3 gün normal tempo yürüyüş yapın.
b- yaklaşık 20 gün sonra (ya da kendinizi hazır hissettiğinizde) bu yürüyüşlerin önce bir gününde sonra 2 ve sonra 3 gününde de temponuzu artırın.
c- haftalık 3 günlük yürüyüşlerinizin temposu sizi zorlayabilecek kıvama gelsin.
( c noktasına 1 ayda da gelebilirsiniz 2-3 ayda da gelebilirsiniz, ya da daha uzun sürede de gelebilirsiniz, önemli değil. fayda göreceksiniz)
daha sonra yürüyüşlerinizde iki elektirik direği arasında yavaşça koşun ve yürümeye devam edin. koştuğunuz sürede nabzınız biraz yükselecek, yürüme uzunluğunuz o nabzın normale döneceği miktarda olsun. nabzınız normale döndükten sonra tekrar iki elektirik direği arasında yavaş tempo koşun. bir süre sonra nabzınızın daha çabuk normale döneceğini ve iki elektirik direği arasında koşmalarınızı nabzınızı daha az hızlandırdığını fark edeceksiniz. o zaman koşma mesafenizi biraz daha uzatın.
bu noktadan sonra fartlek denen şeye geçebilirsiniz. nedir fartlek?
düşük tempoda koşun ya da bence yürüseniz de olur (koşabiliyorsanız koşun ve yukarıda anlattıklarımı yaptığınızda bu kıvama gelmiş olmanız gerekirdi) kıvama geldikten sonra gözünüzle uzakta bir nokta belirleyin (şu ağacın orası gibi) işte o noktaya kadar depar atarak koşun ve belirlediğiniz noktaya geldiğinizde yavaşlayın (anlayacağınız üzere aşırı uzak yerleri, ufuktaki güneşi falan belirlemeniz pek hayırlı olmayabilir). bu şekilde de 30 dakikayı geçmeyecek şekilde çalışın.
artık klasik bir hiit yapmaya hazır olma ihtimaliniz çok yüsek.
evde bu tarz şeyler yapılır mı? eğer evde bisiklet, koşu bandı ya da herhangi bir hiit ekipmanı yoksa (kürek çekme gibi), maksimum nabzınıza ulaşabileceğiniz çok da fazla alternatifiniz kalmıyor.
olduğunuz yerde koşarak bunu deneyeyebilirsiniz. ancak bu şekilde gerçek bir hiit olur mu olmaz mu emin değilim.
bayramı evde yalnız geçirmek
-
hiç biriniz bayram sabahı 6:38 de bir şeyler çıkar umuduyla çöp karıştıran insandan yalnız değilsiniz, sabah gördüm namaza giderken içim parçalandı mk.
tanım: sorgulatır.
ukrayna'nın eurovision'da türkçe şarkı ile temsili
-
bu yıl isveç'te düzenlenecek olan 2016 eurovision şarkı yarışması'nda ukrayna'yı tatar türkü olan jamala(cemile) temsil edecek. 1944 adlı şarkısının nakaratında türkçe olarak ''gençliğime doyamadım, ben bu yerde yaşlanamadım'' cümlesi geçmekte.
şarkının sözleri, 1944 yılında 250 bin tatar türkü’nün sovyetler birliği lideri joseph stalin tarafından sibirya’ya sürgün edilmesini anlatıyor.
bu da sahne performansı
dışarıdayken etraftan duyulan yaran diyaloglar
-
(etraftan duyulmasa da inboxlara düşmüş fıkra gibi diyalogdur...)
bir bankamatik sırası, o sırada bir trafik polis otosu gelip banka önündeki park etmiş arabanın plakasını anons etmiştir...
öndeki şahıs para çektiğini, arabayı hemen çekeceğini işaretlerle polise anlatmaya çalışır...
bir polis ortalığı yıkan anonsu patlatır:
-" yüz milyon fazla çek, ceza yazdııık! "...
zlatan ibrahimoviç
-
galatasaray'a asla gelmeyecek futbolcu. çünkü sabri üzülür, burak ağlar, selçuk banane banane der, umut'un boynu bükük kalır...
(bkz: takım içi dengeler)
bir öğretmeni cumhurbaşkanı yapmanın yanlış olması
-
yine de en azından bir üniversite mezunu olmasıyla diğer adaylar karşısında avantaj sağlayabilir.
not: başlık başa kalmış.
rosalinda izleyerek büyümüş efsane nesil
-
90'larin sonu ve 2000'lerin basinda cocuk olmus nesildir. okuldan ciktiktan sonra eve gelmis once pokemon ve ardindan aksamustu gibi de rosalinda izlemis, ardindan babasi eve gelince televizyonu babasina terk etmek zorunda kalmis ve ardindan anne tarafindan odev yapmaya zorlanmis efsane nesildir.
baran 14 yaşında arkadaşları ona einstein diyor
-
arkadaş vaaar, arkadaş var..
- kuş öttü mü aynştayn? helelelhehehehehe
- yapmayın nolur ühü
- çavuşu tokatlıyo musun la? optik? ehehehelelelehehe
- ühü siz kötü çocuklarsınız..
- mına godumun aynştaynı seniii..
- ühü..