hesabın var mı? giriş yap

  • fragman yanıyor yanıyor. en karanlık sezon olacağı söyleniyormuş. taş gibi bir sezon olacak bence yine. sherlock'un bir bölümü diğer dizilerin 10 - 15 bölümlerine bedel. her şeyi ama her şeyi çok kaliteli bu dizinin. kurgusu olağan üstü. ben zaten sherlock holmes karakterine aşık bir insanım. fragmanda dikkat ettiyseniz sherlock'un duygularını diğer sezonlara nazaran daha fazla hissediyoruz, bu da bence sezonun karanlığını gösteriyor. bence moriarty öldü, o kullanılarak başkaları birseyler yapacak. sherlock'a düşman mı kalmadı canım. ama ölmemiş de olabilir. mükemmel kurgu bizi inandırır nasıl olsa. of çok heyecanlı be. haydi bakalım.

  • her sabah eşim ve ben ayrı arabalarla iş için yola çıkıyoruz.

    her sabah acaba kırmızı ışıkta dururken yanımdaki doblo patlar mı? yahut eşim köprü trafiğine girdiğinde orada bir şey olur mu? diye endişe ediyorum.

    her sabah yahut öğle üzeri kahve yahut yemek için dışarı çıktığımda yada metroyu kullandığımda yanımdaki meymenetsiz sakallı patlamak üzere de ben mi hissedemiyorum mu diye kendi kendime soruyorum sanki böyle bir şey mümkünmüş gibi.

    en çok da evdeki küçük oğlumu dert ediyorum.

    bunu yaşatanlara, buna bilerek yahut bilmeyerek imkan verenlere lanet etmenin de bir faydası olmadığını görüyorum.

    bu ülke hiç bu kadar kötü yönetilmemişti.

  • burger king kuryeleri bildiginiz gibi yonetime cok yakin adamlardir. protesto edilen kurye direk bu sikayetleri direk burger king ceo'su daniel s. schwartz'a iletmistir. cok ise yaradi yani kisacasi.

  • "ülkenin yarısı akp'ye oy vermiş ama 20 gönüllü doktor arasında sadece tek akpli bendim, kefen giymeye gelince varsınız ama bırakın savaşmayı iş hastanede 14 gün hizmet vermeye geldi mi fıssınız " minvalinde konuşarak akp'nin tabanına ağır eleştiri (özeleştiri)getirmiş doktordur.

  • en zor kisimlarindan biri, tum yaptigin yatirimlarin bir anda yok olmasi. (yatirim derken paradan puldan bahsettigimi dusunenler hemen terk etsinler bu entryi rica edicem).

    senelerce bikmadan kendini anlatirsin, yuregini acarsin. seni en cok uzmus, en mutlu etmis, en icine dokunmus olaylari havadan sudan muhabbetlerin icinde anlatirsin. aileni, arkadaslarini, kulturunu, gecmisini, kafanin icindekileri.. her seyini dokersin ortaya zamanla. anadilde kelimeler ogretirsin, sevdigin filmleri izletirsin, ulkeni ve tarihini anlatirsin. sende iz birakan kitaplardan bahsedersin, en sevdigin sehirlere, en guzel koselere goturursun. bir de bunun karsiligi vardir elbette, sevdigi her seyde ondan izler arasin. dilini ogrenmeye calisirsin, acilarini anlamaya ugrasirsin. yapacagi sakayi soylemeden bilirsin artik, goz goze gelip gulersin.

    iliski kac senelikse, o yasta bir cocugun vardir sanki. kucukken daha cok ilgi ve sabir gerektiren, buyudukce bagimsizlasip olgunlasan, laftan anlayan... kendine ait alani, oyuncaklari, fotograflari, anilari, dersleri ve notlari olan.

    her sey bittigi an, hayali cocugunu yitirirsin. (gercek hayatta evladini kaybeden insanlar aci bir gulumsemeyle okuyordur bu satirlari. asla bir karsilastirma yapmak mumkun degil elbette ama tesbihte hata olmaz...) onca senedir ustune titredigin, emek verdigin olgu bir anda yok olunca geride buyuk bir bosluk kalir. esyalarina dokunursun, anilarini dusunursun, fotograflarina bakarsin. sevgiliden cok, iliskini ozlersin. cunku iliski, sadece sevgili degildir, iki kisinin harmanlanmasiyla ortaya cikar. kendinin "o" halini ozlersin.