hesabın var mı? giriş yap

  • yıllar boyunca interraile çıkmayı çok isteyip kimseyi ayarlayamamış olmanın ya da kendini yurtdışında dolaşarak keşfetmek istemenin nihai bir sonucudur.

    ilk defa yapılacaksa akılda soru işaretleri olması muhtemeldir. ama ne olursa olsun, insan bu işin içinden beklediğinin çok daha fazlasını alarak çıkacaktır.

    --şimdi gelelim elimize neler geçer tek başımıza interrail yaparken...

    -istemediğiniz kadar insan tanırsınız. avrupalılar zaten genellikle tanışkan insanlar, hele bir de buna yalnızlığınız ve foreigner'lığınız eklenince biraz da sempatikseniz sizinle yakından tanışmak ve zaman geçirmek isteyecek bir sürü insan olacaktır. gerek trenlerde, gerek istasyonlarda, gerek sokakta canınız istemediği sürece yalnız kalamazsınız.

    -sonsuz, daha doğrusu paranızın izin verdiği kadar özgürsünüzdür. yanınızda "ay bugün trende uyuyamam, ay bugün dışarı çıkmayalım, ay bugün burger'da yemek yiyelim" diyen kimse yoktur. eğer maceracı ve rahat bir yapıya sahipseniz, hele bir de global ticket aldıysanız, kendinizi bir günde 3 şehirde, ya da haftalar boyunca aynı şehirde görebilirsiniz.

    -kişisel olarak acayip gelişirsiniz. kim ne derse desin, evinizden kilometrelerce uzakta, bambaşka dillerin konuşulduğu ülkelerde, yalnız başınıza yol bulmak bile oldukça komplike bir durumdur -ki sizin çok daha fazlasını yapmanız gerekir. döndüğünüzde arkanıza bir bakar, ve öyle bir "oh be!" dersiniz ki, kendinize bile inanamazsınız.

    --tabi hemen gaza gelmeden dezavantajları da var pektabi bu meselenin, onları da bir betimleyelim.

    -para para para: çok para harcamanız gerekebilir. daha doğrusu eşit zamanlı bir çok kişili interraile göre daha çok para harcarsınız. ne kadar acıklı değil mi... ama durum şu;

    * yeterince güveneceğiniz birini bulmadıkça sokakta uyuyamazsınız
    * 1 alana 1 bedava tarzı indirimlerden yararlanamazsınız
    * locker'lardan tren biletlerine, her türlü hedeye çuvalla para ayırmanız gerekir.
    * metrolarda %70'lere varan çoğul öğrenci indirimlerinden yararlanamazsınız.

    hesaplarıma göre tek kişilik interrail 4 kişilik bir grupla çıkılandan yaklaşık 30% daha pahalıya geliyor

    - sarhoş olamazsınız ya da uyuşturucu kullanamazsınız. daha doğrusu kullanabilirsiniz, ama arkanızdan sizi toplayacak kimse olmadığı için biraz hatta baya tehlikelidir.

    -çok düşük bir ihtimal, ama belki türkçeyi özleyebilirsiniz. yine de ben bu durumda almanyaya gitmenizi ve sokakta karşılaştığınız ilk esmer insana "naber abi" hatta "selamünaleyküm" demenizi öneririm. tutuyor.

    birkaç küçük tavsiye de vermek istiyorum doğal olarak..

    1- kesinlikle müzik için ipod ya da telefon yerine diskman kullanın. pili uzun gidiyor, çok rahat oluyor.

    2- gitmeden önce gideceğiniz şehirin dolaşılacak yerlerini, barlarını, restoranlarını, ulaşım sitilini, herşeyini öğrenin. internet kafeler kısmen pahalı, ama bu uğraşı sona bırakırsanız patlayabilir. kendinizi gecenin bir saati işsiz güçsüz tiplerle dolaşırken hissedebilirsiniz.

    3- rahat olun, presentable ve flexible olun. gavur milleti sizin ülkenize ve insanlarınıza binbir hakaret yağdırabilir, ya da hasından bir şerefsiz olabilir. her zaman en kaliteli insanları bulamayabilirsiniz. sabredin, üstelemeyin.

    4- yardıma ihtiyacınız olduğu anda en yakınınızdaki insana ingilizce olarak sorun. anlamazsa türkçe olarak sorun. yine anlamazsa işaret diliyle anlatın. genellikle türkçenin açamadığı kapı yok. (evet, türkçe'nin... bir fransıza sorun, "telefon kartı var mı, hemen cevap veriyor, cevap anlaşılmıyor sadece."

    5- herkesle tanışın, yolda insanlara merhaba deseniz bile size gülümserler. sonra arkadaş falan olursunuz, fena mı olur.

    6- istediğiniz yere damsız girebiliyorsunuz, unutmayın. kavalyesiz de girebiliyorsunuz, onu da unutmayın.

    7- falan filan.

  • kayserili'nin eşi ölmüş,
    gazeteye gitmiş, en ucuzundan standart bir ilan vermek istemiş.

    önüne konan kağıda istediği ilanı yazmış:

    "ayşe'yi kaybettim.üzgünüm."

    ilan görevlisi ilanı görünce uyarmış,

    "isterseniz 6 kelimeye kadar uzatabilirsiniz,üç kelime daha hakkınız var"

    kayserili "aynı paraya mı?" demiş.
    görevli "evet aynı paraya" diyince ;

    kayserili üç kelime daha eklemiş:

    "satılık toyota var !"

  • izlediğim en müthiş kurguya ve senaryoya sahip film. ayrıca michael douglas'ı sevmezdim ama bu filmden sonra saygı duydum. yalnızca ilk 15 dakikası kapatmayı düşündürtecek kadar sıkıcı ve sakin, lakin ondan sonra film bir akmaya başlıyor..

    imkanı yok sonunu tahmin edemezsiniz.. zaten senaryo bir öyle bir böyle 4-5 defa belinizi kırıyor, sizi şaşırtıyor..

    10 üzerinden 10.

  • belki de ölümden en çok korkan insandır.

    çünkü hayattaki en büyük korkusu, gözlerini sonsuza yumduğunda çocuğuna kimin sahip çıkabileceğidir.

  • ben içtiği coca cola nın kutusunu kasa bandına koyanı gördüm. hem de hepsini içmeden öyle bırakanı. benim kasamdı. ve ürünlerini kasadan geçirirken kötü bir sürpriz olarak aralarından çıkıvermiş ve en kötüsü de üzerime, ellerime dökülmüştü. yapış yapış bir şekilde ürünlerini kasadan geçiremeyeceğim için ellerimi ve üzerimi temizlemeye çalışmıştım hemen. ve nacizane “hanımefendi keşke ayrıca verseydeniz içtiğiniz kolanın kutusunu. bakın ellerime de bulaştı. ürünlerinize de bulaşabilir” dedikten sonra kadının verdiği cevap şuydu. “sen ne kadar küstah şeysin öyle. ismini söyle bana” duygusal yapıda olduğumdan etkilenmiştim. fişte göreceksiniz dedim. ve şikayet etti. yöneticim gelip durumu izah ettikten sonra ve yöneticim beni bildiğinden ve kadının terbiyesizliğini de gördüğünden “tamam mert” deyip sırtıma dokunmuştu. bunu gören kadın ne dedi biliyor musunuz. müdür yardımcısına “sen de adını söyle. hepinizi şikayet edicem.” ve yöneticinin gözümde iyice yüceleşmesini sağlayan hareket geliyor. kadına ne dedi biliyor musunuz? “arkadaşımı daha fazla rencide etmenize izin veremezdim. sizi dışarı alalım lütfen. şikayetlerinizi iletebilirsiniz”

    10 sene olmuş. öğrenciydim ve migros ta 18:00-22:00 saatleri arasında part time kasiyerlik yapıyordum o zamanlar. ve biliyor musunuz o kadar etkilenmiştim ki. akşam kafamı yastığa koyduğumda hep o kadını gördüm. çok zor uyumuştum. paylaşmak istedim sizinle. lütfen hizmet alırken empati kurmayı unutmayın. ben de bir müşteri olarak her zaman empati kurarım. hele ki o yaşadıklarımdan sonra! daha neler neler var. bir bilseniz:)) 9 ay çalışmıştım.

  • "17'den 18'e düşmemiş, bu nasıl mantık. 17'den 18'e yükselmiştir. matematikte bilmiyor bunlar yahu." diye algıyı değiştirilecektir yiğit bulut, vb tarafından. sizce buna kimse inanır mı? bence inananlar çıkar.