hesabın var mı? giriş yap

  • mümkün olduğunca daracık kaldırımlarda şemsiye açmasınlar ne altlarından geçiliyor ne üstlerinden atlanıyor.

  • coğrafya kaderdir derler ya, hatay tarihi boyunca bunu yaşamış maalesef. özellikle roma imparatorluğu döneminde dünyanın en büyük 3 şehrinden biri olan antakya'nın, günümüzde bırakın dünyanın, neden türkiye'nin en büyük 3 şehrinden biri değil sorusunun cevabının, deprem olduğunu düşünüyorum.

    (bkz: 115 antakya depremi) döneminde dünyanın sayılı kentlerinden biri olan antakya adeta yok olmuş ve 260 bin kişi hayatını kaybetmiştir. daha sonra şehir yeniden toparlanmış ve eski büyüklüğüne ulaşmıştır. ancak bu sefer yeni bir deprem daha (bkz: 526 antakya depremi) şehri yine yok etmiştir ve 250 bin insanı öldürmüştür. ondan sonra şehir bir daha eski görkemine kavuşamamıştır.

    tahminlere göre, dünyanın toplam nüfusu, milattan sonra 1-500 yılları arasında ortalama 180-250 milyon olarak hesaplanmaktadır. bu bilgiye göre 250-260 bin kişinin ölmesi mevcut dünya nüfusunun binde birinin yok olması demektir. günümüzle kıyaslarsak, 8 milyon insanın bir depremde ölmesine eş değer büyüklükteki afet antakya'da iki defa yaşanmış.

    düşünün ki tepenizde bir mekanizma var ve siz ne zaman ayağa kalksanız sizi bir vuruşta tekrar yere seriyor. buna dayanmak çok çok zor. hatay da tarihi boyunca bunu yaşamış, sürekli depremlerle yıkılmıştır. bana göre de bugün çok daha gelişmemiş olmasının birinci sebebi budur.

    6 şubat'tan önceki son darbe 1822 halep ve 1872 amik depremleri ile gelmişti. o depremlerde de binlerce kişi ölmüştü.

    6 şubat ise sadece hatay'da bile modern zamanların belki de en büyük yıkımını yapmıştır. çalışmalar bitince, özellikle şehir merkezinin yüzde 80-90 oranında yok olduğunu göreceğiz. yaşanan yıkımın boyutu o kadar büyük ki... gerçekten görmeden anlamak zor. bir çok savaş muhabiri - gazeteci, hatay'daki durumun yıllarca gördükleri, savaştan harap olmuş şehirlerden daha kötü olduğunu söyledi.

    güncel duruma gelirsek:

    yıkılması gereken binaların hala çok olduğu ve yıkım işleminin en az 6 ay daha süreceği görünen, makus talihli şehrimizde yıkımlardan dolayı beyaz bir toz tabakası hakim.

    konut konusunda büyük bir kaos var. yıkım çok çok büyük ve hemen hemen her sokakta ve caddede yıkılan binaları her an görmek mümkün.

    bir çok bina mahkemelik, hak sahipliğinde bir standart yok, açıklamalar yetersiz ve çelişkili. bazen orta hasarlı binaların yıkılacağı söyleniyor. bazen güçlendirme yapılacağı, bazen ise yerinde dönüşüm yapılacağı anlatılıyor. bu yüzden bu konuda bir kaos var demek yanlış olmaz.

    halk ise (maalesef) kendi başının çaresine bakmak zorunda kalıyor. imkanı olan herkes prefabrik veya çelik ev yapmaya başladı. devletin konut vermesi kısa zamanda beklenmediğinden ve ihtiyaç çok fazla olduğundan daha ucuz ve güvenli görünen bu seçeneğe yöneldik.

    maalesef her alanda olduğu gibi bu konuda fırsatçılık var. prefabrik - çelik ev firmaları sözde kampanya yapmalarına rağmen fiyatları çok arttırdı. usta konusunda da büyük sorun var. işi yaptırmak adam bulmak zor, bulunan ustalarda taahhütlerine zamanında uymuyor. bir ayda yapılacak evler üç-dört ayda bitiriliyor.

    su sorun olmaya devam ediyor. özellikle yaz sıcağının yüksek nemle birleştiği bugünlerde daha da dayanılmaz bir hal aldı. deprem bölgesine ve şehre olan ilgi ve yardımlar azaldı.

    depremin üzerinden altı aydan fazla geçti. şunu kesin olarak anladım ki; antakya bir daha eski günlerine dönmeyecek. bir kaç sene sonra, yıkım ve yeniden imar bittiğinde, başka bir antakya göreceğiz. umut bağladığım konu ise, yerli hataylıların önemli bir kısmının geri dönme motivasyonuna sahip olması. başka bir şehir ama aynı olmasa da benzer bir ruhla devam edeceğiz gibi görünüyor. ta ki doğanın bizi bir daha depremle sınayacağı güne kadar... o zaman geldiğinde, ki önünde sonunda mutlaka gelecek, artık tam hazırlıklı olmamız gerekiyor.

  • iyi yapmışlar. hatta az bile yapmışlar. adamlar soykırıma uğrarken geç de olsa bir tek amerika devreye girmişti. müslüman dünyası kılını bile kıpırdatmamıştı. kadın, çoluk çocuk tecavüze uğrayıp, katledilirken nerdeydi bu araplar? bosnalılar şimdi vefa borçlarını ödemişler. onu bile çekinerek yapmışlar. o yüzden eleştirmeye kimsenin hakkı yok. o travmaları yaşamayan bilemez. tabi sonuçta trump'ın da rezil olması ayrı bir güzellik.

  • ve kitaptan iki muazzam tespit:

    --- spoiler ---
    "yarım kaldığımızda bizi tamamlayacak birini ararız daima. birkaç yıllık ya da birkaç aylık bir ilişkiden sonra ihtiyacımızın hala giderilmediğini görünce beraber olduğumuz kişileri suçlar, daha ümit vaad eden biriyle arkadaşlık kurarız. bu hep böyle sürebilir (dizisel poligami), ta ki -bu arada bir partner yaşamımıza hoş boyutlar katabilse de- her birimizin kendi tamamlanmamızdan sorumlu olduğumuzu kabullenene dek. bunu bize başka kimse sunamaz ve aksine inanmak, kendimizi tehlikeli bir şekilde aldatmak, girdiğimiz her ilişkiyi nihai başarısızlığa programlamaktır."

    "düşünce ne kadar iyi olursa buharlaşabilme özelliği o kadar çok olur. nedeni, yalnızca iyi düşüncelerin dogmalaşmasıdır. işte bu süreç sayesinde yeni, teşvik edici, insanlık adına yararlı bir düşünce, ölümcül olan robot dogmaya dönüşür. (...) düşünceler ustalar, dogma ise müritler tarafından oluşturulur ve buda da daima arada güme gider. (...) iyi bir düşünce, sıradan dar görüşün filtre ve kompresörlerinden geçirilince öte taraftan ölçü ve değer açısından azalmış olarak çıkmakla kalmaz, yeni dogmatik biçimlenimiyle başlangıçta niyetlenilenin tersi etkiler üretir."
    --- spoiler ---

  • maalesef bugün yaşadığım olay. günlerce tek başıma evde durduktan sonra karantina öncesi kapsamlı bir market alışverişi yapayım dedim. 4 tane aşırı tatlı kıza aşık olup eve döndüm. yazık gerçekten.