hesabın var mı? giriş yap

  • olayın travmatik olduğu ortada ve kimse böyle bir olay yaşamak istemez. ancak haberden anladığımız kadarıyla doktor bebeğin ters geldiğini görüp erken doğumun risklerini hesaba katıp sezaryen ameliyat önermiş, aile kabul etmeyip normal doğum istemiş. normal doğum sırasında da bebek ölü doğduğu için gerekli manevralar yapılarak bebeğin kafası kesilip içeride bırakılmış ve sonra ameliyatla alınmış. çünkü bebeğin ölü olduğu anlaşıldığı anda öncelik tamamen annenin sağlığını korumaya yöneltilir.

    annenin o sırada bebeği çırpınıyor görmesi anlaşılabilir bir yanılgı olabilir. böyle riskler bütün doğumlarda malesef vardır ve bu durum otomatikman birilerini suçlu yapmaz.
    burada gördüğüm tek suçlu üç beş tık fazla almak için soruşturmalardan aklanmış olmalarına rağmen doktoru ve hastaneyi karalayan habercilerdir. öyle bir anlatmışlar ki okuyanlar lego parçası gibi kafanın löp diye yanlışlıkla kopuverdiğini düşünecek.

    bu gibi haberlerde "habercilerin" yapması gereken iki tarafı da dinleyip objektif bir şekilde bilgileri sunmaktır. etik olan yaklaşım budur.

  • sevmek senede üç bölüm izlicem diye bütün yıl sherlock holmes'u beklemek gibidir.

    olm adamlar resmen sevmenin en doğru tanımını yaptılar

  • (4. sinif, yas 9.5, 10; bir ogrencinin ogretmenine duydugu saygi, sevgi ve hayranligin hala yerinde oldugu donemler...)

    bugun sinifa girer girmez, ilk dersimizin tanisma vesilesiyle kaynamasindan mutevellit hemen acin defterleri, kitaplari dememle birlikte, sinif defterini imzalarken gorup gorebilecegim en tatli erkek ogrencilerimden biri, boncuk gozlerinden saril saril akan yaslarla ve elinde minik bir kagitla birlikte masama yaklasir. elindeki kagidi gostererek:

    - ogretmenim, annemleri arayabilir miyim?
    + hayrola, neden aramak istiyorsun?
    - ogretmenim lutfen arayayim, bakin bu kagitta telefon numaralari yazili, anneanneminki de yazili, isterseniz onu arayalim ogretmenim lutfen, nolur.
    + ne oldu ki, neden arayalim, tamam aglama dur bi saniye.
    - ogretmenim gecen sefer ders islemedik diye defterimi ve kitabimi getirmeyi unutmusum bugun ogretmenim. napicam ben? arayalim getirsinler hemen ogretmenim lutfen.
    + olabilir canim benim, ne var bunda bu kadar aglayacak, hadi bakalim otur yerine, aglama ama artik, bos bi kagida yazarsin bugunluk, bunun icin aglanir mi hickira hickira bu kadar? diger defterlerin nerde hani, koparalim bi sayfa hemen...
    (umursamayip elindeki numara yazili kagidi tekrar gostererek)
    - ama ogretmenim......
    + ne oldu?
    - cok utaniyorum...!
    + ...........

  • %10 ihtimalle lakers'ın şampiyonluğu ile sonuçlanacak playofflardır.

    aslında bu başlığa lakers - warriors değerlendirmesi yapmak için geldim.
    sezon genelinde ve son iki ayda en çok izlediğim takımlar bunlardı. bir lal taraftarı olarak çok daha fazla lakers'ı izlediğimi ve muhtemelen yanlı yorum yaptığımı da ekleyeyim peşin peşin.

    neden %10?
    çünkü göz kararı + çok düz bir matematik hesabıyla lakers'ın bu turdaki şansını %60, geçerse batı finalindeki şansını %30, onu da geçerse finallerdeki şansını %55 olarak görüyorum.

    lakers normal sezonun son dönemlerinde galibiyet sayısı, defansif reyting v.b. istatistiklerde ligin en iyileri arasındaydı. ancak bunlara çok da itibar etmemek gerektiğini düşünüyorum. nitekim lakers normal sezonun ilk 50 küsur maçında tüm kredisini tükettiği için, ligin son 25-30 maçında playoff aciliyeti ile oynamıştı. üstelik özellikle son maçlarda çoğu rakibi ikinci ve üçüncü beşlerle karşılarına çıkmıştı. öte yandan normal sezonun sonunda üst düzey takımların çoğu sıralamadaki yerlerini belirlemiş rölantide takılıyorlardı. tabii lakers'ın da her maç tam kadro olmadığını, uzun süre lebronsuz, ondan önce davis'siz arada reaves ve diğer kimi oyunculardan mahrum kaldığını da hatırlatalım.

    yine de istatistiklerden ve sayılardan bağımsız olarak lakers takımında gördüğüm, takas döneminden sonra çok daha dengeli ve rollerin oturduğu bir takım olduklarıydı. fiziksel olarak kuvvetli, tam odaklandıklarında ligin en iyi 3-4 savunma takımından birisi olduklarını söyleyebiliriz. bununla beraber işin hücum tarafında bir lebron takımına göre fazlasıyla dağınık, savruk ve istikrarsız takılıyorlar. dış şut yeteneği bakımından ise ligin kötülerinden olup playofftaki mevcut ve olası rakiplerinden fersah fersah gerideler. bu argümanı çürütmek için lütfen istatistiklerle karşıma gelmeyin, rakipler lakers karşısında içeri gömülürken (lakers'a daha rahat ve boş üçlük fırsatı verirken), curry ve diğer warriors şutörlerinin üstünde müthiş bir baskı kuruyorlar. bu biraz sizin güçlü yanlarınız ve rakiplerin size nasıl yaklaştığı ile ilgili.

    gelelim lakers - warriors eşleşmesine:

    her ne kadar basın bu eşleşmeyi lebron vs. curry şeklinde pazarlıyor olsa da aslında seriyi kazandıracak veya kaybettirecek oyuncular bence her iki takım için de beşinci, altıncı ve yedinci oyuncular olacaktır.

    ama öncesinde genel oyun planlarını ve yıldızları değerlendirelim:
    warriors hücumu screenler, handofflar ile kanatlar ve potaaltına yapılan topsuz koşular ve bu süreçte hızlı top dolaştırıp boş şutu bulmak üzerine kurulu. lakers'ın bu seride iyi savunma yapması yetmez çok iyi savunma yapmalı. bu noktada lakers'ın en büyük problemi bazen ruhsuzluğu ve konstantrasyon eksikliği bazen de saçma beşlerin (coach: darvin ham) parkede bulunması olabiliyor. yine de genel toplamda lakers'ın bu seriye final muamelesi yapmasını ve hedef maçlarda çok daha ateşli savunma yapmasını bekliyorum.

    lakers'ın warriors'a karşı en büyük üstünlüğü ise fiziksel kuvveti olacaktır. bubble'daki gibi biraz rakibi döve döve potaya giderek, biraz da savunmadaki aşil topuğuna saldırarak (curry, poole) avantaj yakalamaya ihtiyacı var.

    her iki takım için de top kayıpları bazen ciddi problem hâline dönüşebiliyor. burada topun kıymetini bilmek, hızlı oynayacam derken saçmalamamak önemli (bkz: festina lente)

    diğer bir konu reboundların kıymeti,
    burada lakers'ı biraz daha avantajlı görüyorum. memphis serisinin kazandıkları maçlarında davis başta olmak üzere pota altında oldukça dominantlardı (kaybettikleri maçlarda ise üzerlerinde ölü toprağı vardı nitekim)

    top kaybı ve hücum reboundları diferansı hem toplam şut kullanma (possession) sayısını hem de kolay basket bulma (top kaybı => geçiş hücumu, hücum reboundu => tip sayısı) olasılığını arttıracaktır.

    yıldız faktörü:
    serinin en önemli oyuncusu bence anthony davis olacaktır. çünkü hem savunmada hem de hücumda seriyi domine edebilecek yapıya ve eşleşme avantajına sahip.
    warriors için stephen curry'nin üstün hücum performansı zaten olmazsa olmazlardan. bir de her iki takım için de şöyle bir gerçek var ki, lakers davis'siz, warriors curry'siz oynayınca şampiyonluk takımından lotarya seviyesine düşüyorlar. lakers için wenyen gabriel'in 10 dakika idare edebilmesi veya warriors için poole'un curry kenardayken yüzdeli skor üretebilmesi hayat öpücüğü olacaktır.

    draymond green iki açıdan kilit oyuncu olabilir: 1) savunmada lebron veya davis üzerine mi verecekler (ve nasıl bir etkisi olacak) veya vanderbilt ile eşleştirip yardım savunmacısı mı yapacaklar. 2) vando'ya benzer şekilde warriors hücumunda riske edilen oyuncu olacağı için, ne kadar cezalandırabilecek.

    lebron maçlara ne kadar ve ne zaman ağırlık koyacak?

    klay, wiggins ve d'angelo gibi isimlerin şut performansı çok dalgalı olabiliyor. 2/11 veya 7/10 arasında büyük bir fark olacak.

    yukarıda saydığım pek çok alt başlıkta ibre biraz lakers'tan yana olsa da üçlük yüzdesinde warriors'ın hatrı sayılır oranda altında kalacağını düşündüğüm için iş dönüp dolaşıp x-faktörlere kalacaktır.

    warriors'ta looney kings karşısındaki rebound dominasyonunu tekrarlayabilir mi? sanmıyorum açıkçası. poole ise belki bir veya iki maç takımına maç kazandıran bir skor patlaması yaşatabilir ancak seriyi kazanmaları için kings serisinden çok daha iyisini ortaya koymalı.

    lakers'ta reaves, hachimura, vanderbilt, schröder hatta biraz zorlarsak troy brown, beasley ve lonnie walker gibi isimler herhangi bir maçta kinder sürpriz yumurta performansı verebiliyorlar. warriors'ta ise divincenzo ve özellikle savunmada payton jr. x-factor potansiyeli taşıyor.

    biraz fazla dağınık yazdım farkındayım.
    toparlarsak,
    - bence lakers biraz daha ağır basıyor ancak ekmeğini taştan çıkaracak taraf onlar. maç içinde 48 dakika mücadele etmeli. 2-3 dakika bile gevşerlerse warriors'ın hiç acıması olmaz.
    - warriors'ın maç kazanması için tempolu, akıcı ve yüzdeli hücuma ihtiyacı var. lakers'ın curry'yi savunması hiç kolay değil, o zaten çok rahat 25-30 + atacaktır. ancak warriors'ın kazanması için klay, wiggins, poole ve draymond green'den sezon ortalamalarının en azından altında kalmayan bir skor desteği gelmeli.
    - lakers'ın da benchten çıkacak en az bir kahramana her maçta ihtiyacı olacak.
    - top kayıplarını azaltan, hücum reboundlarını çoğaltan takım maçı kazanma şansını arttırır.

    son olarak:
    - her şeyin başı sağlık. lütfen sakatlık problemiyle konuşmadığımız bir basketbol şöleni olsun (bkz: dinimiz amin)

    ---

    (diğer eşleşmelere yorum veya tahmin yazmak istemiyorum, nasıl olsa tutmuyor :p)

  • lan olm aşı olmayacaksanız olmayın,sürekli kendinize neden güvenli liman arayıp duruyorsunuz?
    cokta fifi sen olmuşsun olmamışsın.iki instagram postu okuyan oluyor sana gazi yaşargil.
    düz dünyacı aydınlanması ile bu aşı lobisi ne pis şeymiş lan.
    birde bunların atama bekleyen öğretmenlerle,eyt twittercıları var ki düşman g.ne.
    deprem olur altına yazarlar,sel olur altına yazarlar,yangın olur altına yazarlar.
    kime niye ikna etmeye çalısıyorsunuz.kendin ikna oldun mu oldun,bitti.
    bi bitmediniz arkadaş.

  • bugun avrasya maratonunda kosan oglu icin bir babanin dedikleri;
    -ulan git bakkaldan iki ekmek al gel desek gitmez, saat 6'da firladi cikti herif evden !
    kis kis guldum yanlarindan gecerken ^^

  • ihsan oktay anar, tarihe sıkı sıkıya bağlı değil olmak zorunda da değildir çünkü yazdığı romanlar tarihi roman statüsüne girmez.

    ihsan oktay anar, palimpsest tarihi roman yazar. öncelikle palimpsestin ne olduğunu tanımlayalım gerisi çorap söküğü gibi gelecektir.

    palimpsest üzerindeki yazılar silindikten sonra üzerine yeni yazılar yazılmış parşömendir. ancak eski yazıların izleri sayfa üzerinde belli olur yine de.

    işte ihsan oktay anar, tarih üzerine bunu yapar. düşünün ki ilk dersiniz tarih ve tarih öğretmeni derse gelip tahtaya kız kulesinin tarihini anlatan bir yazı yazdı. tamamen belgelere dayanan ve geçerli bir tarih olsun bu yazı.

    şimdi, teneffüse çıkalım ve yarım yamalak tahtayı silsin bir öğrenci. hoop teneffüs bitti hemen sıralarımıza dönelim, öğretmen zili ile. yeni ders felsefeci ihsan hocanın olsun. ihsan hoca da felsefe ve hayata dair bir hikaye yazsın tahtaya, altında kız kulesinin silik ve gerçek hikayesinin izleri olan. işte bu palimpsest tarihi roman olur. bu yöntemi en başarılı şekilde kullanan şüphesiz umberto eco'dur.

    ihsan oktay romanlarında arka planda gerçek bir tarih varken, üzerinden kurgu bir hikaye geçer ancak bunu öylesine ustaca yapar ki hangisi kurgu hangisi gerçek düşünmek istemezsin.

    işte eğer bu işi büyük bir ustalıkla yapabilirseniz buna da büyülü gerçekçilik denir.

    ders bitti, tahtayı güzel silin.

    demem o ki arkadaşlar işin özü tekniktir, nasıl gitar çalmak için tutuş tekniğini, tablo yapmak için fırça kullanma tekniğini öğrenmek gerekiyorsa yazı da bir teknik üzerine kuruludur. yazmak istediğiniz tekniği öğrenir, bu teknikle yazılan eserleri okur ve bol pratik yaparsanız gelecek nesiller sizin için de başlık açacaktır.

    yetenek ise sadece yapamayacağını düşünen insanların, yapanların başarılarını doğuştan gelen tesadüfi bir özelliğe bağlama uğraşıdır. gözlem yapmak, okumak, meraklı olmak, kelime hazinenizi arttırmaktan ibarettir her şey.

  • yeğenimle konuşuyorum. 5 yaşında koyu beşiktaşlı... çok cool.

    -sedef sen artık galatasaraylı olacaksın tamam mı?
    -tamam.
    -o zaman sorunca hangi takımlıyım diyeceksin?
    -beçiktaş

    -ama hani galatasaraylı olacaktın?
    -tamam aytık olucam.
    -peki o zaman hangi takımlısın?
    -beçiktaş.

    -sana sorulunca galatasaraylıyım diyeceksin.
    -tamam
    -hangi takımlısın sedef?
    -beçiktaş.

    her beçiktaş dediğinde biraz daha kavurmaya benziyor. "sonra beni niye ısıydın?"