hesabın var mı? giriş yap

  • hic unutmuyorum tek başıma ilk gittiğim zamanlardı 19-20 yasında var yokum pek paramda yok eskiden bu piçler ağız birliği yapıp tek fiyat vermiyordu aralarında daha ucuza satanlar oluyordu. kumpirleride güzeldi yalan yok. önlerinde gezerken hepsi böyle bagırıyor yine öküzün biri dur dur gitme dedi oyaladı beni, o sırada baska müsterilerde geldi benim önüme geçtiler.

    bende o sırada biraz tüyer gibi diğerlerine bakmaya gittim o öküz hayvanoglu hayvan tam alacagım yere geldigimde siparisi verirken sipariş verdigim kadına bagırdı oradan, ona vermeeeğğğ ona satmayacaaaksaaaan, kumpircidr korktu veremedi korkusundan kadın. cok utanmıstım hayvan oglu hayvan ya. gittim sahildeki kafetarya lokanta tarzı mekanda yemiştim bende.

    tamamen doğulu ahlaksız hayvanların elinde olan yerlerden biri gitmeyin yemeyin aç kalıp belki insan olur hayvan oglu hayvan olanları…

  • ortaokuldayken artiz resim öğretmeni o gün çizilecek resmin konusunu şöyle belirler.

    "herkes kendi eline bir şekil verecek ve elini resmedecek!"

    rialto eline garip bir şekil verir ve çizmeye başlar. biraz zaman geçer gözü bünyamin'e takılır. bünyamin resim çizmeden öylece oturmaktadır. bünyamin çok güzel futbol oynamaktadır. rialto, bazı eksikleri olmasa bünyamin kesin büyük bir takımda oynar diye düşünür. bazı eksikleri olmasa...

    derken artiz resim öğretmeni bünyamin'e yaklaşır. bağırmaya başlar:

    - ben sana ne diyorum, sen ne yapıyorsun. sabahtan beri öylece oturuyorsun.
    - ama...
    - ama ne? böyle oturarak bu dersten geçeceğini mi sanıyorsun?
    - ama öğret...
    - kes! hadi çizmeye başla... der ve...

    bünyamin sol kolunu yavaşça sıranın altından çıkarır. küçükken ekin dererken kopan elinin yerinde takma bir el vardır. bünyamin çizmeye başlar... resim öğretmeni ilk defa mat olmuştur.

    sonra resim öğretmeni oradan defolur. rialto yavaşça bünyamin'in yanına sokulur. öğle arasında karşı sınıfla yapılacak maçın taktikleri verilir. rialto sol elinin garip şeklini bünyamin'e de sunar. ikisi beraber resim çizerler. öğle arasında rakip takım perişan edilir.

    resim öğretmeni.. ola ki bu yazıyı okuyorsan elime şimdi de garip bir şekil veriyorum. evet terbiyesizim ben!

  • şu hayatta garibanlık kadar içimi burkan bir şey yok. garibanlık dediğim de asla köylülük, cahillik, fakirlik vs falan değil. garibanlık dediğim bir insanın zorla üstüne yüklenen görevlerin altında ezilmesi, ezilirken yine de elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışması, kimseye mahçup olmadan yaşayabilmek için it gibi çalışması ve asıl itlere hizmet etmek zorunda kalması.. yine de duruşunu bozmadan, sesini çıkarmadan, üç kuruş hayat için.

  • bu kokunun adı petrichor'dur. aslında bir sürü sebebi var, ancak ana başlıkları ile gidilecek olursa

    1. toprak mantarları ve en başta actinomycetes. toprak sıcak ve nemliyken, bu mikroorganizma bolca spor denilen üreme parçacığı oluşturur, yağan yağmur topraktan bu parçacıkları yükseltir ve solunumla burna gelen bu parçacıklar, yağmur sonrası hissettiğimiz kokuya sebebiyet verir. havada yağmur sebebi ile artan nemle birleşen sporlar bir nevi aerosol görevi görür anlayacağınız.

    2. yağmur, atmosferdeki kimyasallar sebebi ile asidik yapıdadır. yere düştüğünde genelde bu asidik yapı sebebi ile aromatik bir reaksiyon gelişir, buradaki reaksiyona giren maddeler, yüzeyde biriken genelde yağ türevi maddelerdir. nahoş bir kokudur. bu kokunun özelliği, ilk yağmurda fazla hissedilmesi, yağmur devam ettikçe yüzeyde bulunan yağsı cisimciklerin seyrelmesi ve tükenmesi ile azalmasıdır.

    3. bir diğer neden de kaya ve taşlar üzerinde biriken, bitki ve ağaçların salgıladığı yağlardır. bu aromatik yağlar, yağmurla gaz haline döner ve ortamda genelde hoş olarak tanımlanabilen kokuya sebebiyet verir.

    sonuçta, bazılarımız bu kokuya bayılırken, bir diğer grubun yağmur sonrası aldığı kokuyu hoş bulmama sebebi, bu etkenler. yağmurun yağma zamanı, süresi ve bulunduğunuz ortam, yukarda sayılan etkenleri değiştireceğinden, ortama yayılan koku vasfı da etkilenecektir.

    özet olarak her yağmur aynı kokmaz.

    bu konuda bilinmesi gereken bir diğer madde için (bkz: geosmin)

  • evet doğru bildiniz, akp döneminde gerçekleşmiş bir über fantastik olay daha.

    http://m.haberler.com/…gacini-dikti-8079413-haberi/

    izmir'in ödemiş ilçesinden sökülerek antalya'ya getirilen "945 yaşındaki" türkiye'nin en yaşlı zeytin ağacı bugün cumhurbaşkanı erdoğan'ın katılımıyla expo fuar alanına dikildi. törende cb şöyle bir konuşma yaptı;
    "bir ağaç. inşallah burada da tutacağına inanıyoruz ve 2015 botanik bahçesinin en önemli zenginliklerinden olacak. tarihi bugüne, bugünü de yarınlara ulaştıracak. ya allah bismillah diyerek biz de toprağımızı atalım arkasından da cansuyunu."

    bakın şu ifade çok enterasan " inşallah burada da tutacağına inanıyoruz.."

    ya tutmazsa ha! ya tutmazsa yazık değil mi on asır ömür yaşamış bi ağaca?

    şemsiye ile güvercin sevmek başlığında bir yazar arkadaş yaşanan garabeti çok güzel özetlemişti, " bu eylemle, memlekette rahatını bozmadığı bir canlı kalmamıştır" demişti. maalesef yanılmış.
    rahatını bozmadığı yaşlı bir zeytin ağacı kalmıştı ve bugün onun da rahatı bozuldu ya cidden yazık, çok yazık.

    edit: quincey morris gemlik'te otoyol inşaatı için katledilen zeytin ağaçlarınının caps'ini gönderdi.

    http://i66.tinypic.com/34yp7j9.png

    dediğine göre bu kıyım yüzünden çok yakında gemlik zeytini de yok olacakmış!

    edit2: kuru alti pilav da mesajı attı, izniyle paylaşıyorum;

    " sadece gemlik'te değil gebze orhangazi izmir otoyolu sebebiyle orhangazi'de de sadece otoyol inşaatı için 60 bin zeytin ağacı katledildi. sanayi ve yapı imarına açıldıktan sonra bunun birkaç katı fazla ağaç daha katledilecek. gemlik orhangazi mudanya ve iznik türkiye'de en kaliteli sofralık zeytinin yetiştiği yerler. bu otoyol sebebiyle iki ilçede ciddi kıyım yapıldı ve yapılmaya devam ediyor."

    edit3: bir mesaj da felisky'dan geldi;

    " izmir-karaburun otobanı: istanbul-izmir otoyolunu yapan firmaya eşantiyon olarak acele ile yaptırıldı. maksat erdoğan ailesine ait rüzgar tribünlerini taşıyacak tırların geçebileceği şekilde virajsız bir yol elde etmekti. sadece tırların 1 defalık tribün nakli için gereken mesafeye kadar yapılıp bırakılıverdi. 2 yıllık inşaatta yapılan kontrolsüz kesim ile yüzlerce ağaç ve kullanılan ölçüsüz patlayıcılar ile sayısız hayvan öldü, ayrıca da bölgede patlama sonucu harap olmuş tarihi yapılar var."

    limondanhallice'nin uyarısı üzerine not: rüzgar tribünü değil rüzgar türbini imiş.

  • "sorun ne biliyor musun?

    sorun, senin gerçekleştirmek için çırpındığın hayallerini, başkalarının bakkaldan ekmek almaya gidiyormuşcasına kolay gerçekleştirmesi. hem de hiç haketmeden. "

    behzat ç.